parti ici demokrasi

greyfurt
türkiye demokrasisinin en çok eksikliğini hissettiği öğedir. parti liderleri kamuoyunda "güçlü olmayan" lider durumuna düşme kompleksiyle parti içindeki en ufak muhalif hareketi bile anlayıştan yoksun ve demokratik teamüllere aykırı yöntemlerle sindirmekte yada yok etmektedirler. bu durum en başta partilerin iç zenginliğine, uzlaşmacılığına ve problemlere farklı açılardan yaklaşabilme yetilerine zarar verdiği gibi ülkemiz demokrasisini içi boş, yetersiz partilerin fil mezarlığına çevirmiştir.
muhalefeti parti için bir zenginlik yerine zaafiyet olarak algılayan iktidar tutkunu liderler ancak siktiredilmelerini takiben yarattıkları anarşinin partilerine ve ülkelerine verdiği zararı idrak edebilmekte ama bunu çıkıp kamuoyuna itiraf etmemektedirler.(en azından ben öyle ümit ediyorum. ülkeye verdiği zararlardan, siyasetin dışına ittikleri faydalı insanlardan memnun olan zihniyet zaten haindir)
40 yıldır aktif siyeset yaptığı halde ülkeye değil fidan, ot bile dikmemiş siyasi organizmaların hala utanmadan parti liderliği yapmaları bu teze en belirgin örnek teşkil eder.
schumi
türkiye’de bulunmayan hededir. bulunmamasının çok çeşitli nedenleri var olmakla beraber bence sorunun esası şurdan kaynaklanıyor: türk milletinde her zaman kurum için şahıs gözardı ediliyor. misal; devlet için bir fert, fenerbahçe için tuncay, dp için ümmet kandoğan, vb... siyasal partilerde de parti için vekil sürekli gözardı ediliyor.. parti için vekilin gözardı edilmesi de vekilin parti liderinin tahakkümü altına girmesine neden oluyor ve bu da vekilin seçildiği bölgeye istediği hizmeti götürememesi, bir dahaki seçimlerde lider beni aday göstermez ben de ortada kalırım endişesi ile lidere muhalif davranamaması, parti içinde katı bir hiyerarşik yapılanma demokrasi adına olumsuz sonuçlara neden oluyor.

benim çözümüm dar bölge ve iki turlu seçim sisteminin gelmesi. [misal ülke seçim döneminde 550 ufak bölgeye ayrılacak, her bölgeden 1 vekil seçilecek] küçük bölgelerden seçilen vekiller, arkasında o kitlenin gücünü hissedecek. parti başkanına ters düştüğünde hor görülüp, bi kenara atılma tehlikesi yaşamayacak. bir dahaki seçimlerde parti beni aday gösterir mi, yoksa seçilemem kaygısı çekmeyecek. sözünün eri olacak, tuttuğunu koparacak, kafasında inandığı doğruyu sonuna kadar savunacak. uzun kafın kısası milletvekili hakikaten milletin vekili olacak, partinin vekili değil.

üstelik bu kadar da değil! temsili demokrasinin ülkemizde tam manasıyla yaşanmamasının en büyük nedenlerinden biri olan %10’luk manasız [bazıları siyasal istikrar için iyi diyor ama "o zaman monarşik olsun en istikrarlısı o" şeklinde cevap veriyorum ben] seçim barajına da ihtiyaç kalmayacak benim sistemimde. her bölgede çoğunluğu sağlayacak olan aday o bölgenin milletvekili olacak.

şimdi gelelim, neden iki turlu? diyelim 550 bölgenin bir küçük bölgesinden 5 aday var ve birinci %25 aldı, ikinci %24 aldı, diğer üç aday toplam %51 aldı. birinci olan mı vekil olacak? ve olursa o bölgenin %25’i mi temsil edilecek sadece? %75’inin istemediği adam mı gidecek meclise? işte burada ikinci tur devreye girecek. 2. turda diğer vekil adayları elenecek, sadece 1. ve 2. arasında ikinci bir tur düzenlenecek. böylece halkın çoğunluğunun kabul ettiği bir kişi gidecek en azından.

adayların gösterilmesi de bir garip bizde. bir ilden a partisinden kim aday olacak? ahmet, mehmet, veli, ali... ahmet o halkın en çok sevdiği, taptığı, götünü vereceği insan mesela ama veli de puştun teki ve a partisinin lideriyle de arasından su sızmıyor. veli yapacak yalakalığını parti liderine, lider de onu koyacak adaylık sırasının en başına. oluyor böyle şeyler, garipsemeyin ama böyle olmaz. benim sistemimde oradaki adayları oradaki halktan a partisini destekleyen insanlar seçecek. lider de oradaki halkın tercihine saygı duyacak.

unutmadan, mazot da 1 ytl olacak. valla billa.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol