confessions

shevek

- Yazar -

  1. toplam entry 2359
  2. takipçi 1
  3. puan 30794

che baskıli tshirt giyen devrimci modeli

shevek
amerikan bayraklı tshirt giyen devrimci modelinden pek bir farkı yoktur. sonuçta eğer devrimcilikse amaç, bu devrimciliğe ihanettir: che’yi kapitalizme alet etmektir. emperyalist diyarların zengin kapitalistlerinin che’den para kazanmasını sağlamaktır. eğer "yakışıklı adam havası var giyiyim bari bunu" ise olay, durum daha da vahimdir, üzerine konuşmak bile yanlıştır, zaman kaybıdır.

sonuçta amaç kendini deşifre etmek olamayacağına göre kendini olmayan bir öyleymiş gibi gösterme merakından, arzusundan başka bir şey değildir olay. gerçek devrimci zaten che tshirtü giymez, üzerine sadece bir resmin basılmış olduğu aptal bir tshirtü bedenine geçirmez. zaten devrimcinin resimle işi olmaz, onun bedeni che’dir, kalbine che’nin ateşini giymiştir. başka bir şey giymesine gerek yoktur, devrimci de bunun farkındadır.

zaten devrimci dediğiniz giymek istemez üzerine hiçbir şey, çıplak gezmek ister özgürce, özgürlüğün sonsuz olduğu uzak bir ülkede.. o uzak ülke devrimci için çok yakındır, kalbinde atmaktadır. o uzak ülke che ile paylaştığı ortak özlemdir, o nedenle che baskılı tshirt giymez, gerek yoktur. o, che ile aynı özlemi giymiştir; başka ne isteyebilir?

12 eylül

shevek
sanılanın aksine 12 eylül döneminde ortada bir anarşi durumu yoktur, ’anarşi var’ yargısı kenan evren ve saz arkadaşlarının halt yemesindendir. sol da, sağ da, devrimci de, ülkücü de kendi ideal devletlerinin arayışı içindedirler.

ortada abd için tekel, kenan evren gibi embesiller için mevki, dünya içinse tarih sorunu vardır. 12 eylül 1980 yalnızca türkiye cumhuriyeti geleceğini değil, dünya geleceğini etkilemiştir.

12 eylül 1980 bir muz cumhuriyeti oluşumuzun ispatı, amerikan emperyalizminin tamamen boyunduruğu altına girmemizinse acı bir izidir. 12 eylül bağımsızlığın söndüğü, mustafa kemal’in anıtkabir’de yattığı yerde döndüğü gündür. 12 eylül amerikan uşaklarının kazandığı, türk halkının, özgürlüğün, emeğin, sevdanın, barışın kaybettiği gündür. 12 eylül ankara’daki çocukların başardığı gündür. 12 eylül cia, kontrgerilla için büyük bir kazancın elde edildiği, soğuk savaş sovyetlerine darbelerin en büyüğünün indirildiği, insanlığa en büyük kazığın atıldığı küçük, minicik gündür. 12 eylül tarihin en kara sayfasıdır. 12 eylül türkiye’nin pazarlandığı, tapusunun emperalistlere verildiği gündür. 12 eylül ’ah, keşke’ denilen acı gündür. 12 eylül bu ülkenin kendi çocuklarını kendi geleceğini vatanseverlerini yok ettiği, ’ya filozoflar yönetici, ya da yöneticiler filozof olmalıdır’ diyen zihniyetin yönetemediği gündür.

12 eylül gün değildir, bir dönemdir. hala bitmemiş, gitmemiştir. doğan kapkara güneş hala simsiyah ışınlarıyla yurdumuzu ve yurdumuz insanının görüş mesafesini engellemektedir. 12 eylül karabulutları halen üzerimizdedir, onlar gidene kadarsa türkiye’de güneşli günler görmek yalandır. bulutları mavilikler sürmek dileğiyle, nazım’ın bir vatan haini (!) olduğunu unutmamak dileğiyle. 12 eylül cuntası yargılanmalı, hesap sorulmalı.

eğer ki vatan şose boylarında ölmekse açlıktan; amerikan emperyalizmi, donanması, topuysa vatan; vatan susturulmaksa bir özgürlük yalanının ardında yalnızca nazım hikmet değil, ben de vatan hainiyim. çünkü insan buna razı gelemez, adı vatan olan amerikancılığa razı gelmek ya kulluktur ya da korkaklık. 12 eylül çocuğu olmaktır kısaca. kölelik bilinçsizce ya da bilinçli...

bir 12 eylül bebesi: köle olmak yani. aslında ne geleceği var umutla bakabileceği, ne geçmişi aydınlık diyebileceği. yalnızca cehaleti ve zerkedilmiş avanaklığı... bu sayede mutlu zaten, bu sayede hizmet etmekte kendini köle edenlere, sömürenlere. bu sayede geçmişten şanlı tarih, kapitalizm kokan gelecekten de başarı diye bahsedebiliyor. bu nedenle de başarısız olmaya mahkum, zavallı. onun suçu yok, bu tarihi neticelerin zaruri sonucu. zavallı olan o değil gerçekte, zavallı olanlar onu bu hale getirenler. 12 eylülü yaratanlar gerçek zavallılar.

12 eylül hepimizin kaybettiği. 12 eylül 1980, türkiye’nin bundan böyle topal gezmeye zorlandığı tarih. gazetelerinden insanına yurdumun her yönden değişime, gerilemeye gittiği ve yurdumu ilerlemeden alıkoyan iğrenç gün. daha önce de dediğim gibi hala bitmemiş, kara güneşi batmamış gün. olsun... bazen kara güneşli, kara bulutlu gökyüzünde güçlü, parlak, ama uzak, ama umutlu yıldızların parıltıları, ışınları, göz kırpmaları kapkara gökyüzünde "daha yarın var, daha bitmedi." düşüncelerine yönlendirebiliyor insanları.

daha yarın var,
daha bitmedi.
kara güneş batar,
kızıl güneş doğar.


daha yarın var,
daha bitmedi.
uzak yıldızlar,
yaklaşırlar.

daha yarın var,
daha bitmedi.
gün gelir,
karanlık susar.

gün gelir, devran döner. gün yakın mıdır bilmiyorum, ama yalnızca gelse yeter; bekleyiş sürer. bu kara güneş batsa, kara bulutlar gitse bile yeter...

artık yeter!

#219312

(bkz: haydi cuntayı yargılayalım kampanyası)

1 mayıs 1977

shevek
12 eylül e yolculuk yapan o dönemin insanı için 1977’deki en önemli olay. türkiye’de kontr-gerilla varlığının ispatlandığı gündür. mit’in ne çeşit bir kurum olduğunun da 1 mayıs 1977 incelendiğinde çok güzel görülebileceği de aşikardır. polis de olaylara "direk olarak" kesinlikle karışmış, ortalığı yatıştırma ayağına bir de üzerine insanları panzerlerle ezmiştir. okunduğu, izlendiği ya da adından bahsedildiği zaman insanın sinirlerini bozan, küfrettiren tarihtir. 77 1 mayısında olanlar düşünüldüğü zaman insanın kudurma ihtimali yüksek ve burasının türkiye olduğunu hatırlamaksa her ne kadar acı verici de olsa olasılıklar dahilindedir. istenmiş olsaydı bir dakika içinde bu işi yapanlar, planlayanlar, destekleyenler... vs. tespit edilir ve adaletin önüne çıkarılırdı. ama o zaman türkiye başbakanlığı koltuğuna oturmuş insanlardan tutun, bir çok siyasi parti genel başkanına, bu siyasi partilerin elemanlarına, polise, askere, mitçisine, amerikan uşaklığı yapan hesapta vatan severine... say say bitmez. aslında bu işin sorumlusu bellidir, devlettir.

nato

shevek
abd’nin sahiplik, üye ülkelerin köpeklik yaptığı teşkilat. tabii bu teşkilatın yardımcı kolları da mevcuttur.

abd "saldır" der, üyeler saldırır; abd "zıpla" der, üyeler zıplar; abd "ölü taklidi yap" der, üyeler ölür; abd "bugün sana yemek yok, cezalısın" der, üyeler aç kalır... daha uzar gider bu komutlar, nicesinin verdiği acı ülkemizde çekilmiş, halen çekilmekte ve bu gidişle gelecekte de çekilecektir.

tüm çömezler birleşin

shevek
güçlü olmanın birlik olmaktan geçtiğini bilen materyalist çömezin sloganı. bu sloganla tüm çömezler sınıf ayrımı karşıtı isyana ve faşist yazarların baskısına karşı direnişe çağrılmaktadır.

bu sloganın gerçek olması sonucu sözlük çömezi (proleterya) sınıflar arası ayrımı yıkacak ve sözlüğü yazarların (burjuva) elinden alarak eşitlik baz alınarak yeniden yapılandırılacak düzeni sağlayacaktır. bu ihtilal sırasında dünün yazarı bugünün çömezi olan bireyler çömez halk tarafından bağra basılacak ve kurtuluşun önder kadrosunu oluşturacaktır. ihtilal sonrası çömezlik-yazarlık statüsü kaldırılacağı gibi eski baskıcı bilgi sözlük döneminin bir sembolü haline gelmiş olan bilgi sozluk airlines kapatılacaktır. emperyalizm ve uşaklığının bir sembolü haline gelmiş bu kurumun yerine kurulacak olan bilgisozluk devrim mahkemelerinde eski monarşist ve baskıcı bilgisozluk döneminde, çömezlerin sesi olan aydınlık yazarları karartarak onları da birer çömez yapan, bu yolla onları susturduğunu sanan (çömez statüsüne indirilmek) çömez faşizmi destekçisi eski yazarlar yargılanacaktır. devrim mahkemelerinde çok çeşitli yollarla (örneğin giyotin) bu eski baskıcı yazarlar cezalandırılacak ve yeni düzenin temelli olması sağlanacaktır.

(bkz: manifesto)
(bkz: çömez statüsüne indirilmek)
(bkz: çömezsin sen çömez kal)

ayrıca bu isyanı ve köklerini incelemek, isyan mantığını ve başındaki asileri analiz etmek isteyen toplum bilimci arkadaşlar için:
(bkz: isyankar çömez modeli)
(bkz: bir çömez vardı canı sıkılan)
(bkz: çömez yazara ibnelik olsun diye onay vermemek)
(bkz: çömez olan yazarın entry profilindeki değişim)
(bkz: anne ben de çömez olucam)
(bkz: çömez istilası)

bu da sözlükteki mevcut ve gittikçe popülaritesi artan çömez karşıtı zihniyetin bir ispatıdır:
(bkz: çömezleri recm edelim kampanyası)

ülkücu yemini

shevek
"bu vatanın düşünen düşündüren yurtsever insanlarını düşünmeden ve sorgulamadan katledeceğime, adını reis, başbuğ koyacağım insanların peşinden koşacağıma, ülkemi emperyalistlerin, kapitalistlerin hoplayıp zıpladığı bir muz cumhuriyeti yapacağıma, amerikancılığı her daim savunacağıma, özgürlüğe karşı durmadan, yılmadan savaşacağıma, vatanımı etnik kimliklerle böleceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim."

götünu acip başını kapayan insanımsilar

shevek
bunlar oyunu iyi oynayan, kısa vadede kazanan insanımsı modelindendirler. namus, din, iman adına başlarını kapar sonra başlarını kapama nedenlerini nedense unutup ukdecimizin de belirtmiş olduğu gibi geri kalanı açarlar.

aferin, açsınlar. uzun vadede nasıl olsa sadece belli noktaları değil her yerleri açıkta kalacak, o zaman da bakalım başlarına geçirdikleri örtülerin ardına saklanabilecekler mi?

sivas katliamı

shevek
henüz doğduğunda kiliseye karşı verdiği savaşta laikliğin ve dine karşı rasyonalizmin temsilciliğini yapan burjuvazi güçlenip yaşlandığında ve toplumun yeni yöneticisi konumuna geldiğinde, iktidarı ve gücü için birer tehdit olarak algıladıklarına karşı din olgusuna yeniden sarılarak, tıpkı kendisinden önceki, kendisinin vakti zamanında düşmanlık yaptığı eski iktidarları oluşturan yönetici kurumlar gibi gericiliği, kitleleri düzene bağlamanın bir aracı olarak kullanmaya yöneldi.

1980 darbesinin hazırlık aşamalarından olan maraş ve çorum katliamları, bizzat burjuva devlet iktidarınca desteklenen dinsel ve faşist gericilik tarafından gerçekleştirilmişlerdi. toplumsal muhalefet dalgasının yükseldiği 1980 öncesi yıllarda, yükselişin önüne set çekmek isteyen türkiye burjuvazisi, harekete geçen emekçi yığınlar içinde alevi-sünni ayrımını körükleyerek, toplumu bu yapay ayrım temelinde bölerek, varlık temellerine yönelmekte olan tehlikeyi savuşturmayı hedeflemiştir. başarılı da olunmuştur.

bu başarılı politikanın yakın örneği, can yakan can düşmanı parlak canları almış götürmüş sivas katliamıdır. 2 temmuz 1993 tarihinde gerçekleştirilen ve 37 canın diri diri yakılarak katledildiği sivas katliamı sonrasında ortaya çıkan gerçekler, devletin -dolayısıyla yeşil kuşakçıların, dolayısıyla yine emperyalistlerin, yine abd’nin, yine nato’nun, yine emperyalist diyarların zengin kapitalistlerinin- gericiliğin arkasına gizlenerek oynadığı rolü bir kez daha gözler önüne sermiştir.

sivas katliamı sonrasında köylerde katliamlar ve boşaltmalar da yoğunlaştırılmıştır. alevi köyleri olaylardan hemen sonra basılmış, kürt türk birbirine düşürülmüştür. devlet, kendi yarattığı -pardon emperyal güçlerin emirleri doğrultusunda kendi yarattığı- kontrgerilla ve gerici örgütleri kendisine muhalif güçlerin üzerine salarak, bu katliamdaki rolünü gerçekleri görme olanağından yoksun toplumun gözünden saklamayı başarmıştır.

16 mart katliamı, maraş katliamı, 1 mayıs 1977, bahçelievler katliamı, çorum katliamı, hrant dink suikasti, uğur mumcu, sabahattin ali, ahmet taner kışlalı suikastleri ve daha bir çok bilinen bilinmeyen, faili ortada ya da meçhul katliamda, suikastte olduğu gibi katil yine devlettir, yine ait olduğumuz, yine yakından tanıdığımızdır. marx’ın her dediğine ’he’ demek istemiyorum, ama marksizm yine haklıdır, katili tam adıyla, sıfatıyla anmak gerekirse -ki gerekmektedir- katil kapitalist devlettir. faili meçhulların aslında failleri ortadadır, faili meçhul olmayanların da fail olarak bilinenleri yanlıştır. fail kapitalist devlettir, fail emperyalizmin kucağına düşmüş, kendinin olana acımadan zarar veren, başkasından çekinen korkak devlettir. suçlu kim mi? devleti katile bırakan, katilleşmesine izin veren bizler...

(bkz: katil devlet)
(bkz: faşist devlet)
(bkz: başbakanı rte olabilen devlet)
(bkz: suçlu devlet)
(bkz: derin devlet)

kısaca yine sinirlendiren, cinnete getiren devlet o her kanlı, pis, iğrenç, insanlık dışı, mide kaldıran davada arayıp da bulamadığımız failimizdir. fail, davaya bakan olunca tabii, kendini bulması biraz zor olmaktadır, suçlu değildir.

not: tüm sınıflardan, varoldukları, ayrı oldukları sürece nefret etmekteyim. sınıf, din, dil, ırk neymiş? hepimizin ait olduğu tek bir çatı, tek bir bayrak olmalı: insanlık. sınıfları silin, duvarları yıkın, kapıları kırın. sözde sahip olduğumuz özgürlüğe özde ancak sınırları kaldırarak varabiliriz. eğer amaç özgürlük, mutluluk, sevmek, sevilmek değilse, doğru yoldayız, hiç bozmadan devam edelim.

not2: bak, ciddiyim. boyun eğmem asla sana. doğarım küllerimden, başım asla öne eğilmez, gücün varsa durdurmalısın beni, geç kalman durumunda asla durduramayacaksın çünkü. bedenimi yakabilirsin, ama fikirler asla ölmez, düşünceler tükenmez, türküler yanmaz, bunları bilmelisin. korkmuyorum şiddetinden, ateş tutan ellerinden, ürkmüyorum nefretinden. denizler asla ölmez, canlar asla cansız düşmez, mustafa kemaller doğmamazlık etmez. kork ya da korma, sen bilirsin, devrimci asla yorgun düşmez. zincire vursan da, assan da, yaksan da, sustursan da, bağlasan da gözlerimi -ve hatta gözlerimizi, çünkü her şey hepimizindir bizlerde- sönmeyecek olan ateş bizimkidir, madımak’ta yakılmış kara ateş değil. gün gelir, devran döner. hesap sorulur, sorulduğunda verilecek cevap olmayacağı için son da bellidir. sen en iyisi kendi yaktığın kara ateşe atla bir dahakine, yapabileceğin en iyi şey bu olur. güneşin ozanları susmaz, pir sultan abdal ölmez, sivas ellerinde sazı da çalınır, cumhuriyet sivas’ta kuruldu, sivas’ta tekrar doğacak. aziz nesinler hep varolacak, siz küçük kimselerse ancak küçücük kalacaksınız, ancak yıkarsınız, yapamazsınız. can verme yoksunusunuz, ancak alırsınız. üretmeyi bilmezsiniz, ancak tüketirsiniz. sahiplenmeyi değil, satmayı bilirsiniz sizler. dövüşmeyi bilmezsiniz, asla dövüşemeyeceksiniz. hep arkadan vurursunuz sizler, höd dense ilk siz kaçarsınız. korkaklığınızdan bile korkuyorsunuz, o kadar korkaksınız. tekrar ve son kez, bak, iyi dinle, çok ciddiyim: boyun eğmem asla sana, yaksan bile bedenimi, ben doğarım küllerimden, gücün varsa durdur beni.

not3: bir dakika hem, ne demiş nazım: sen yanmazsan, ben yanmazsam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa? aydınlık, merhaba! ben geldim, sevmeyi bilen çocukları getirdim...

not4: aslında yazacağım çok şey var, yazasım olan. hatta aklımdan o kadar fazla şey geçiyor ki, düşündüğümü unutuyorum. konudan konuya zıplıyor ve düşüncelerimi toparlamayı beceremiyorum. bu nedenle daha fazla yazmamaya karar verdim, bu yeterli sanırım. her ’insan’ gibi ben de yananlardanım. fakat yanıkları göremezsiniz kalplerde, hala ateş var çünkü orada. hala yanmakta gönüller, onlarca canın acısıyla. yalnız sivas değil, tüm yurttan, dünyadan tüm insanlık tarihi boyunca yalnızca insan olduğu için yanan, kurşunlanan, asılan, kesilen, katledilen binlerce, milyonlarca canın acısıyla yanmakta yüreğim, beynim ve aslında bir bakıma bedenim... karanlığı tamamen ışıkla sarana kadar bu alevler, bu ateş sönmeyecek.

edit: alevi değilim, önemli mi? hayır. neyim ben? yanan, yakılan, kurşuna dizilen herkestenim. hakları elinden alınan, haklıyken haksızmış gibi suçlu olarak yargılanan, güçsüz, kendisini korumasına izin verilmeyen herkesim. öğrenen, öğreten, üreten, seven, sevilmek isteyen, barış, özgürlük, kardeşlik, tek çatı özlemi içinde olanım.

edit2: özlemi içerisinde olduğum o tek çatının adı ’insanlık’.

türkçülerin sözlüğü istila etmesi

shevek
öncelikle çeşitli türkçü, turancı ve ülkücü ultra düzeyde faşist örgütlerle bağlantılı nato eğitimli özel kontr gerilla üyeleri sözlüğe sızdırılacaktır. abd’ye ve maşalarına muhalif anti-faşist bilgiçlerin sözlükten soğutulmasıyla başlayacak, sözlük yönetiminin yerine getirilecek geçici militan maşaların yeni yönetimiyle devam edecek ve türkçü bir dikta rejiminin temellerinin atılmasıyla tamamlanacak eylemler zincirinin tamamına verilen genel ad.

sözlükteki türkçü yapılanma sonrası bir çok şey değişecektir. bilgi sözlük yazısı yerine "dünya türk olsun" yazılacak, bilgi sözlük logosunun ünlü tiyenşan üzerinde poz vermiş uluyan bozkurt resmiyle değiştirilecektir. bilgiç alımları 10 entry sınırı kaldırılarak ülkü ocaklarından yürütülmüş sınav sorularına bağlanacaktır.

erkek bilgiçlere ’gökbörü’, bayan bilgiçlere ’asena’, jediye ’başbuğ’, moderatörlere ’bozkurt’, gammazlara ’alperen’ denilecek, sözlüğe girerken nickini yazan bilgiç "tanrı türk ü korusun" butonuna basacaktır. sözlükten ayrılmak da ayrı bir derde çevirilecek, "türk ırkı sağolsun" butonuyla sözlük kırılacaktır.

sonuç olarak aptal bir rüya, bir kabus sınırlı da olsa gerçek olacaktır. dünya olmasa bile sözlük türk olacaktır.

(bkz: faşist zihniyet)

edit: şaka bir yana, gerçek olması olası bir durumla karşı karşıyayız. dikkatli olmak lazım.

(bkz: safları sıklaştırın bu kavga faşizme karşıdır)

schumi

shevek
#607975

laik bir devlet her dine eşit mesafede durmalıdır. bu zorunludur. fakat laik bir devlet, diğer her devlet gibi önceden belirlemiş olduğu amaçlara gitmek için bazı yollar üzerinden geçmelidir. bu yolları çizmekte ya da bulmakta kullanacağı ve bu yollar vasıtasıyla ulaşacağı nokta devletin kullandığı ya da benimsediği ideoloji yoluyla ortaya çıkar.

devlet, ideolojiyle varolur. ideoloji devletin doğru bir politika çizmesi için bir başlangıçtır. laik devlet ideolojilere aynı mesafede duracak diye bir kaide hiçbir zaman olmadı, olmayacak da.

zaten yeterince berbat olan özgürlük karşıtı faşist cunta anayasasını günümüzde tek kurtaran o dandik anayasadaki yarım yamalak kemalizmdir. kemalizm az buçuk özgürlüğümüzün geldiği yegane kaynaktır günümüzde.

sanırsam schumi, kemalizme değil de, özgürlüğün iyisi, kötüsü, her türlüsüne düşmanlık yapmakta. peki bugünkü dersimizden ne öğrendik? din ideoloji demek değilmiş. dinle ideoloji karıştırılmamalıymış. ideolojinin tanımı keşfedilmeli üzerine düşünmeli iki üç ideoloji okunup sonra laik devlet üzerine konuşurken dini bir köşeye bırakıp öyle gelinmeliymiş. ha bir de... yok neyse, unuttum.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol