seeyouindisneyland

wesley snipes "lucky-şanslı" adında, kötü şöhretli eski bir dolandırıcıdır. doğru yolda giderken hiç beklenmedik ve talihsiz olaylarla karşılaşacak olduğundan haberi yoktur. inandığı şeye aykırı olarak, bir gangsterin doğum gününü kutlamayı kabul eder. aslında bu lucky’yi (şanslı), o ve kirli polisler çetesi arasında çılgın bir kedi fare oyununun içine yeniden itecek olan bir komplodur. yapımcı mario van peebles ve üç altın küre ödüllü cybill shepherd herkesin şansının limitlerini zorlayan görünüşte birbirinden tamamen farklı üç hikâyenin ortak bir zirvede birleştiği, sürükleyici ve gerilim dolu bu macerada bir araya geliyorlar.

başroller: cybill shepherd, wesley snipes
yönetmen: mario van peebles

üç masum insan, bir fırtına ve bir katil tarafından tutsak edilmiştir. dışarıda bir fırtına vardır, ama hiçbir şey key largo’daki otelin içinde yaşanan fırtınayla karşılaştırılamaz. orada, sadist mafya patronu johnny rocco (edward g. robinson), otel sahibi nora temple’ı (lauren bacall), onun felçli kayınpederini (lionel barrymore) ve eski bir asker olan frank mccloud’u silah zoruyla rehin tutar. mccloud, rocco’ya karşı durabilecek tek adamdır. ancak savaş sonrası dünyasının gerçeklikleri onu savaşma gücünden yoksun bırakmıştır.

john huston, maxwell anderson’un 1939’da yazdığı bu oyundan uyarlanan filmi hem yönetti, hem de senaryosuna katkıda bulundu. claire trevor, rocco’nun altın kalpli, sevecen sevgilisi rolüyle 1949’da en iyi yardımcı kadın oyuncu oscar’ını kazandı. bu film, john huston’ın ellerinde güçlü, kalıcı bir klasiğe dönüşüyor.

başroller: edward g. robinson, humphrey bogart
yönetmen: john huston

hukuk filmleri’nin kendine özgü bir çekiciliği vardır. özellikle hollywood’dan geldiğinde... çünkü amerikan sineması, hukuk ve adalet sorunlarıyla da kitleler için çekici şablonlarla yaklaşmayı hep bilmiştir: ’iyi’ ve ’kötü’ arasındaki çekişme, bireysel inadın ve direnişin sonsal zaferi, ’doğru’nun ve ’suçlu’nun bir soruşturma veya yargılama boyunca meydana çıkışıyla bir koşutluk... (...)

şüphe altında, bu açıdan tipik hollywood usulü ’hukuk filmi’nin (buna yargılama filmi de diyebilirsiniz) tüm ögelerini taşıyor. bir savcı, öldürülen bir kadının davasıyla ilgilenmekle görevlendirilir. ama ondan sonrası neler de neler içermez: kadın da bir savcı yardımcısıdır... kahramanımızla aynı büroda çalışmaktadır... onun metresi, giderek kurtulamadığı tutkusu olmuştur... üstüne üstlük, başta başsavcı, yatağından geçmedik kimse de kalmamıştır.

başroller: brian dennehy, harrison ford
yönetmen: alan j. pakula

tam kalbinden, çok yakın iki arkadaşın ilişkilerinin patlak veren korkunç sarajevo iç savaş nedeniyle mahvolmasının öyküsü... gerçek bir olaya dayanan filmde linus roache ve vincent perez, yugoslav olimpiyat atıcılık takımı’ndaki iki yakın arkadaşı canlandırılıyorlar. ancak bu güzel ilişkileri trajik bir şekilde altüst olacaktır. dostluklarını bozan soru şudur: düşmanın seni öldürmek için tuttuğu keskin nişancının en iyi arkadaşı olduğunu öğrenirsen ne yapmalısın? olayların gerçekleştiği gerçek mekanlarda çekilen tam kalbinden, acımasız savaşın tam ortasında bir müslüman ile bir sırp arasındaki dramatik arkadaşlığın hikayesidir.

başroller: linus roache, vincent perez
yönetmen: david attwood

rusya’nın son teknolojiyle donatılmış nükleer denizaltısı kızıl ekim’in kaptanı marko ramius’un (sean connery) bir planı var: bir test görevi için denize açılan kızıl ekim’i kaçırıp amerika’ya götürmek ve iltica etmek. böylece gemide beklenmedik bir hamle yapan ramius, personeldeki kendi yandaşlarıyla birlikte rotayı değiştiriyor. bu arada amerika tarafında deniz kuvvetleri, olası bir rus saldırısı karşısında alarma geçiyor. ramius’un iltica etmek istediğini ise sadece cia’de araştırmacı olan jack ryan (alec baldwin) anlıyor.

başroller: alec baldwin, james earl jones
yönetmen: john mctiernan

ikinci dünya savaşı’nda, hitler alman u-bot’larında savaşmaları için yaklaşık 40.000 askeri görevlendirmişti. ve bunlardan çok azı geriye dönebildi. das boot, bu denizaltılardan u-96’nın öyküsünü anlatıyor.

başroller: herbert grönemeyer, jürgen prochnow
yönetmen: wolfgang petersen

oliver twist büyüdüğü yetimhaneden kaçıp londra sokaklarında yaşamayı tercih eder. 19. yüzyılın karamsar londra’sı günümüzün dünyasından pek farklı değildir ve sokak çetelerinin bu genç yetimi fark etmeleri uzun sürmez. bir yankesici çetesinin eline düşen oliver, yaşıtlarıyla beraber hırsız olarak yetiştirilmekte ve suç işlemeye zorlanmaktadır. bir gün soyması için gönderildiği evde geçirdiği kazanın ardından kendini yaşlı bir adamın şefkatli kollarında bulur.

başroller: barney clark, ben kingsley
yönetmen: roman polanski

shirley maclaine ve debra winger bir anne-kız hikayesiyle unutulmaz bir filmde, hem kritiklerin hem de izleyicilerin beğenisini kazanıyorlar. yönetmen james l. brooks, 30 yıllık bu ilişkinin çeşitli dönemlerini büyük bir ustalıkla ekrana getiriyor. jack nicholson, maclaine’in çılgın ve kadın düşkünü, eski bir astronot olan komşusunu canlandırıyor. film beş dalda akademi ödüllü: en iyi film 1983; en iyi kadın oyuncu - shirley maclaine; en iyi yardımcı erkek oyuncu - jack nicholson; en iyi yönetmen ve senaryo uyarlama - james l. brooks.

başroller: debra winger, jack nicholson
yönetmen: james l. brooks

daniel vigne’in martin guerre’in dönüşü filmini ne kadar çok sevmiştik!...amerikalılar da bu kanıyı paylaştılar ve bu fransız filmine görülmedik bir ilgi gösterdiler. 10 yıl sonra ise bu öyküyü ’amerikanlaştırarak’ yeniden filme almakta duraksamadılar...sommersby, bu kez ortaçağdan amerikan iç savaşı sonrasına geliyor.

başroller: jodie foster, richard gere
yönetmen: jon amiel

jaws, indiana jones serisi, e.t. ve daha birçok efsanevi filmin yönetmeni steven spielberg; mor yıllar ile ulusal eleştirmenler kurulu en iyi film ödülü ve yönetmenler birliği en iyi yönetmen ödülünü aldı., tüm listelerde ilk 10’a girdi ve 11 dalda oscar adayı oldu.

alice walker’ın pulitzer ödüllü romanı the color purple’dan uyarlanan film abd’nin güneyinde, kırsal bölgede yaşayan eğitimsiz bir kadın olan celie’nin nesiller boyunca uzanan öyküsünü, zengin bir dokuyla anlatıyor. "bay.;" diye adlandırdığı merhametsiz bir adamla evlenmek zorunda bırakılan celie, gitgide içine kapanır ve acısını yanlızca tanrıyla paylaşır. fakat hayatında önemli yer eden iki kadının dostluğuyla kendine güvenini ve bağışlama gücünü kazanır.

başroller: danny glover, margaret avery
yönetmen: steven spielberg

manuela (cecilia roth), çok çalışkan bir hemşire, daha da önemlisi kendisi ve genç oğlu için düzenli bir hayat kurmuş mükemmel bir annedir. canından çok sevdiği oğlunu trafik kazasında kaybedince dünyası altüst olur. oğlunun son isteği babasının bulunmasıdır. manuela, 18 yıl önce hamileliği sırasında terk ettiği adamı bulmak üzere barcenola’ya gider. bir süre sonra üzüntüsünün üstesinden gelen manuela, barcelona’da kendini geniş ve renkli bir ailenin içinde bulur. hamile bir rahibe (penelope cruz), fahişe bir travesti (antonia san juan) ve başı dertte iki aktris (marisa paredes ve candela pena)...

başroller: antonia san juan, candela pena
yönetmen: pedro almodovar

dan mahowny kanada/toroto’daki bir bankanın müdürü olarak görev yapmaktadır.kullanılmış arabalara binen, kendi halinde mütevazi bir adam olan dan, bankanın memurlarından tatlı ama silik bir kız olan belinda ile görülmektedir.ancak dan kimsenin bilmediği gizli hayatında tedavi edilemez bir kumar tutkunudur.giderek artan bu tutkusunu doyurabilmek için de,banka müşterilerinin milyonlarca dolarını zimmetine geçirmiştir.

başroller: minnie driver, philip seymour hoffman
yönetmen: richard kwietniowski

yetenekli 18’lik genç bir kız meg...babası tarafından terkedilmiş ve işkolik annesi de onu hep ihmal etmiştir. duygusal olarak rahatsız küçük kız kardeşi için kaygılanmaktan vazgeçmekle dünyası çözülmeye başlar. çıkış noktasını şiir yazmakta bulur ve ingilizce öğretmeni bay aurter’dan destek alır. fakat, ne ki akıl hocalığı olarak başladıysa ilişki daha da kompleksleşir.

başroller: agnes bruckner, david strathairn
yönetmen: karen moncrieff

gerçek olaylara dayanan ve 2. dünya savaşı’nda berlin’de geçen taking sidea a.b.d ordusunda binbaşı olan steve arnold’ın bir örnek oluşturması için verilen görevini ve onun saygın alman orkestra şefi whelm futwangler’in nazilerin gönüllü işbirlikçisi olduğunu ispat etmeye çalışmasına odaklanıyor. savaşları yenik çıkmış almanya’nın kaosu içerisinde birbiriyle çalışan öncelikli gündemler arasında, binbaşı arnold kendisini politik bir mayın tarlasının içinde bulur. arnold gerçeği ortaya çıkarmak adına sanatsal hizmetini taraftar rejime rağmen yerine getirmeye kararlı olan bu sanatçı üzerinde kendi siyah-beyaz suçlu filozofisini uygulamak için elinden geleni yapmaya karalıdır...

başroller: harvey keitel, moritz bleibtreu
yönetmen: istvan szabo

theo angelopoulos üçlemesinin ilk filmi olan ağlayan çayır’da, 1919-1949 arasında yaşanan bir hayat hikayesini anlatılıyor. eleni, odessa’da doğmuş fakat savaş döneminde hem annesi hem babası ölmüştür. alexis’in ailesi tarafından evlat edinilir ve aile odessa’dan göç eder.
ağlayan çayır, yeni bir kasabaya yerleşen aileyle beraber büyümeye başlayan çocukların, özellikle de eleni’nin hikayesedir.

başroller: alexandra aidini, nikos poursadinis
yönetmen: theo angelopoulos

idealist yapımcı jack horner (burt reynolds) filmlerinin bir sanat eserine dönüşmesini hayal etmektedir. bir gün genç bir aktör eddie adams’ı (mark wahlberg) keşfeder ve rüyaları gerçekleşmeye başlar. sahne adı olarak dirk diggler’ı kullanan eddie bu sektörde çok kısa zamanda hiç görülmemiş bir başarı yakalar. fakat şöhretin bir bedeli vardır. bir süre sonra kendisini seks, uyuşturucu ve şiddetin kucağında bulan dirk, her şey için çok geç olmadan kendini toparlayabilecek midir?

başroller: burt reynolds, john c. reilly
yönetmen: paul thomas anderson

acımasız kader,talihsiz insanlar ve etrafta kol gezen kötülük üzerine vurucu bir film... buz diyarı pek çok insanın kederinin kesiştiği duygu yüklü bir dram. filmde yaşanan olaylar günümüzde geçer. karekterleri bir araya getiren olaylar zinciri,sahte bir 500 euro ile başlar. filmin ana temasını cesaret,bağışlayıcı olmanın ve hayatta kalma mücadelesi vermenin zorluğu oluşturuyor. buz diyarı şubat 2005’te 28, göteborg film festifalinde kuzey filmleri yarışması ketogorisinde toplam dört ödül olarak festifelein en başarılı filmi olmuştur. buz diyarı duygusal yoğunluğu,temposu ve günümüz finlandiya’sınıngerçekçi tasviriyle kaçırılmaması gereken bir film.film dramatik ve trajik olayların yanı sıra aksiyonu,sıcaklığı ve kara mizah unsurunu başarıyla bir arada sunuyor.

başroller: jasper paakkönen, mikko leppilampi
yönetmen: aku louhimies

2003 sundance film festivali’nden ödülle dönen filmin başrollerini emmy ödüllü oyuncu patricia clarkson (pieces of april), peter dinklage (elf) ve bobby cannavale (24) paylaşıyor. arkadaşlık hakkında bir komedi olan filmi izlerken gülümsemeniz yüzünüzden eksik olmayacak. zamanının çoğunu tek başına geçiren fin mcbride’ın (dinklage) trenlere özel bir tutkusu vardır ve çok geçmeden sessiz sedasız bir kasabada kendisine miras kalan terk edilmiş bir tren istasyonunda yaşamaya başlar.

başroller: paul benjamin, peter dinklage
yönetmen: thomas mccarthy

dünyaca ünlü bir orkestra şefi olan dareus, bir konser esnasında kalp krizi geçirir. doktorunun tavsiyesi üzerine, stres dolu hayatını ardında bırakarak, çocukluğunu geçirdiği kasabaya gelir.
amacı biraz yalnız kalmak ve tek başına yaşamayı denemektir. ama kısa sürede kasabanın en renkli kişiliklerinden biri olur. samimi ilişkiler kurduğu kasaba halkı için bir şeyler yapmak isteyen dareus, kasabanın korosunu çalıştırmaya başlar.

başroller: frida hallgren, michael nyqvist
yönetmen: kay pollak

amerikan tarihindeki önemli olaylardan birine güncel bir bakış açısı getiren demir çeneli melekler, amerikan kadınlarına oy hakkı kazandırmak için hayatlarını riske atmaktan kaçınmayan ve hilary swank’ın canlandırdığı cesur, başarılı ve genç eylemci alice paul ve frances o’connor tarafından canlandırılan lucy burns’ün gerçek yaşam hikayelerini anlatıyor.

başroller: anjelica hudson, hilary swank
yönetmen: kata von garnier