yokluk görmemiş kişidir. ankaranın doğusuna geçmemiş kişidir. damda yatmanın zevkine erişememiş kişidir. yine aynı damdan küreklerle karı temizleme zevkine de erişemeyecek kişidir. cheesecakelerin,tiramisuların arasında kaybolup, bayat ekmekle yapılan tatlının keyfine varamamış kişidir. ilk kazandığı parayla eve sıcak ekmek götürme gibi dünyanın en kutsal duygusundan bihaber kişidir. 3 kat çorap giyerek dünyanın en verimli futbol ayakkabısını yine n kat kağıtın buruşturulmasıyla oluşan aerodinamik topla oynamamış kişidir. bir evde kaynakların verimli ve ekonomik kullanılmasının kullanmadığı ışıkları ve muslukları kapatarak sağlandığını zanneden insandır. oysa 10 ev aynı tuvaleti kullanan insanlar vardır bir yerlerde. sürekli ithal ürünleri, yemekleri, giysileri, elektronik aletleri kullanıp kendi öz halkının yaptığı güzelliklerden yoksun kalan insandır. yürümenin, bisiklete binmenin, hatta eşeğe binmenin tadını bilmeyen, her yere özel aracıyla giden insandır. oysa her gün kilometrelerce karla kaplı yolu incecik yamalı ayakkabılarıyla okumak için yürüyen çocuklar vardır. yüksek kalorili amerikan fast foodlarından kazandığı kalorileri yakmak için değil; başka yol olmadığı için, okula gidip büyük adam olması gerektiği için yürüyen çocuklar. yaşıtları kardeşleri okusun diye iki işte birden çalışırken kendisi her ayın 10unda banka hesabına yatan paralarla kolunu bile kaldırmadan geçinebilmektedir ve aynı yaşıtları 10 hane bir evde otururken, kendisi en nezih semtte koca evde tek başına paşalar gibi yaşamaktadır. onun babası okuyup güzel meslek sahibi olabilmiştir ama diğerinin babası okuma yazma bile bilmemektedir ve bu kendi suçu değildir, çünkü tam okula başlayacağı sene köyü yakılmıştır bir türlü anlayamadığı nedenlerden dolayı. mecburen göç edip büyük şehirde ölmemek için küçük yaşta selpak satmaya başlamıştır. aşk, sevgili, kız/erkek arkadaş konularında master yapmış kişidir. ama hiç birinin gerçek anlamını ömrü boyunca anlayamayacak kişidir. çünkü o kadar basittir ki, her bakımdan. aşık olmuştur belki kendince, ama aşk olmamıştır hiç, olamayacaktır da. çünkü birileri sevdaları uğruna canlarını verirken kendisi zora gelince ayrılma yolunu seçmiş, ne de olsa başkasını bulacağından emin şekilde yapmıştır bunu. ayrılmak kavramını o kadar basite indirgemiştir ki, ayrılmanın ölmekle eş anlamlı sayıldığı yerler olduğunu bilmiyordur bile. son olarak babası bunları kendisine anlatarak "biz bu hallerdeydik, o günlerden bugünlere geldik işte, size bunları yaşatmamak için çok çalıştım evladım, umarım kıymetini bilirsin" diyince, "aman baba eskidendi o napalım, artık böyleyiz işte" diyerek cevap vermiş kişidir.
ha ayrıca belki bu kişi son doğum günü pastası frambuazlı cheesecake olan kişidir, her allahın günü fast-foodların dibine vuruyordur, ama en azından neyin ne olduğunu az çok öğrenmiştir. iyi ki her şey bir süre sonra var hale gelmiştir, doğuştan var değildir.
insan vücudunun çok büyük bir bölümünü oluşturan hede aslında aşktır, su değil. öyle ki aşk olmadan oksijenli solunum yapabilmek imkansız hale gelir, aşık olmayanların yaptığı şey nefes almak değildir, sadece havayı tüketmektir. dolaşım sistemini oluşturan vücut damarlarında oksijeni taşıma kapasitesini arttıran pigmentler yaygın inanışın aksine hemoglobin değil, pembe renkli aşk pigmentleridir.
beyinde ve omurilikte bulunan beyaz renkli "ak madde" , aşık vücutlarda yerini pembe renkli "aşk madde" ye bırakmıştır. aşık insanların damarlarında gezinen kan kırmızı renkli değil, gayet çingene pembesi tonlarındadır.
vücuttaki oynar eklemlerin hemen etrafında bulunan uzun kemiklerin içinde bulunan kırmızı kemik iliği pembedir aslında.
aşık bünyelerin davranış şekillerini inceleyen bilim dalına henüz bir ad verilmemiştir, zaten yoktur da öyle bir bilim. olsa olsa belki güzin ablanın bölüm başkanlığını yapacağı bir köşe olurdu.aslında klinik bulgular göstermektedir ki, teşhis konulmamış davranış bozuklukları, mantıksız tepkisizlikler, aptal aptal uzaklara dalıp gitmeler şeklinde semptomlara rastlanan hastaların birçoğu aslında psikolojik deli değil aşıktır.
beyinde ve omurilikte bulunan beyaz renkli "ak madde" , aşık vücutlarda yerini pembe renkli "aşk madde" ye bırakmıştır. aşık insanların damarlarında gezinen kan kırmızı renkli değil, gayet çingene pembesi tonlarındadır.
vücuttaki oynar eklemlerin hemen etrafında bulunan uzun kemiklerin içinde bulunan kırmızı kemik iliği pembedir aslında.
aşık bünyelerin davranış şekillerini inceleyen bilim dalına henüz bir ad verilmemiştir, zaten yoktur da öyle bir bilim. olsa olsa belki güzin ablanın bölüm başkanlığını yapacağı bir köşe olurdu.aslında klinik bulgular göstermektedir ki, teşhis konulmamış davranış bozuklukları, mantıksız tepkisizlikler, aptal aptal uzaklara dalıp gitmeler şeklinde semptomlara rastlanan hastaların birçoğu aslında psikolojik deli değil aşıktır.
- hilmi ben bi süre bodrum’a yerleşicem abi, sen baksana benim yerime.
+ olur birader senin canın sağ olsun, ha sen ha ben ne fark eder, aramızda ayrı gayrı mı var.
+ senden de bunu bekliyodum hilmi, kadim dostum benim. sağ ol kanka.
- yokluğunu aratmam muzaffercim, senin kafan rahat olsun.
+ acaba bu yaptığımız etik mi sence hilmi?
- yok lan nolacak, pardon etik neydi bu arada?
+ neyse sen dediğimi yap yeter.
+ olur birader senin canın sağ olsun, ha sen ha ben ne fark eder, aramızda ayrı gayrı mı var.
+ senden de bunu bekliyodum hilmi, kadim dostum benim. sağ ol kanka.
- yokluğunu aratmam muzaffercim, senin kafan rahat olsun.
+ acaba bu yaptığımız etik mi sence hilmi?
- yok lan nolacak, pardon etik neydi bu arada?
+ neyse sen dediğimi yap yeter.
güzel bir başlık; sik, sevmek, şiir, ayrılık gibi kelimeler bir arada çok uyumlu olmuş. evet küfür toplumsal bir norm artık. küfür etmeyeni adam yerine koymuyoruz ama severken de küfür ediyoruz, ayrılırken de küfür ediyoruz, şiir yazamasak da bunu denerken bile küfür ediyoruz? niye yapıyoruz acaba bunu? acaba kendimiz "bir sike" benzemiyoruz da ondan mı? ya da kendimizi ifade etmek için kullanabileceğimiz en doğru kelime "sik" de ondan mı?
ağlayarak skora etki etmenin mümkün olmadığının kavranması gerektiği maç olmuştur, ister giray bulak 10 kişi defans yapar, isterse tüm takım defans yapar, bu ne feneri ne ahmeti ne de uzaylı zekiyeyi ilgilendirir. ağlamak yok, skoru değiştirmeye yönelik takım kurgusu ve taktiksel donanım vardır, o da yoksa nah şampiyon olursunuzdur.
kimseye bir zararı olmadığından devam etmesinde sakınca görmediğim güzel yarışma eurovision için gereksiz bir temenni cümlesi. sana ne diye sorarlar adama, alan razı satan razı...
pek de sevimli gelmeyen olaylar bütünü. futbol erkek oyunudur diyerek de saçmalamaya gerek yok, fakat ben ekranda veya karşımda bir bayanın bana, beşiktaşın oyun sistemi yanlış ibrahim toraman sağ bek oynamalı, ibrahim akın da sol açık olmalı, daha fazla ilk on birde yer bulmalı demesini istemem. dese de kaale almam, dünyanın en doğru yorumu olsa bile. maçları takip etsinler, takım tutsunlar, tribünlerin ilgili kısımlarında yerlerini alıp takımlarını sonuna kadar desteklesinler, hakeme bile küfür edebilirler hatta. ama yorum işinde, oyun sistemi analizi yapmada yer almasalar daha iyi olacak gibi. ne bileyim işte, olmuyor bence, örtüşmüyor iki görüntü birbiriyle.
küfürlü entrye karşı değilim ama insanlık dışı entrylere karşıyım:
(bkz: anneler gününde annelere küfür etmek)
(bkz: anneler gününde annelere küfür etmek)
kimsenin yaptığı herhangi bir eylem, onun annesine küfür edilmesini gerektirmez. analar kutsaldır, kişilere söylenmesi gerekenler annelerine edilen bir küfür şeklinde dışavurulamaz. ayıptır, insanlık dışıdır.
(bkz: yok artık ebesinin amı)
temayı adına veren melek fotoğrafı yüzünden entrylerin okunabilirliğinin sıfıra düştüğü yerler olduğundan mütevellit başarısız bir temadır bence. ama emeğinin karşılığı bu cümle olmamalıdır tabi, yine de harcadığı zaman için teşekkürü borç bilmek gerekir.
(bkz: aferim çok iyi düşünmüşsün)
http://www.asal.msb.gov.tr/madalya/madalya_on.jpg
http://www.asal.msb.gov.tr/madalya/madalya_on.jpg
houston kıllık yapıp sildiğim başlıkları silmemişim gibi göstermesin. beni paranoyak yapmasın. çünkü değilim.
sözlükte olması gerekenler başlığına yazılan genel geçer şikayetler in kaale alınması için en az 10000 kere aynı entrynin farklı bilgiçlerce girilmiş olması gerekmesin.
sözlükte olması gerekenler başlığına yazılan genel geçer şikayetler in kaale alınması için en az 10000 kere aynı entrynin farklı bilgiçlerce girilmiş olması gerekmesin.
metallica nın so what adlı parçasının giriş cümlesi. ne var lan hödük, öyle olmuş da nolmuş, sana ne amına koyim gibi anlamlar taşıyabilir.
(bkz: who cares)
(bkz: who cares)
aynı ev içinde ikamet ettikleri hayal edilerek, aşçı uşağa, uşak şoföre, şoför bahçıvana, bahçıvan hizmetçiye ve sonra hepsi beraber evin hizmetçisine emmeli gömmeli faaliyetlerde bulunarak son bulan girişimin fantezisidir. fantazi değildir, jediler de hata yapar en nihayetinde. ha bu çok bilinmeyenli denkleme, isteyen istediği sözlük celebrity’sini koyup farklı kombinasyonlar elde edebilir. hayal gücünüze kalmış.
(bkz: sürekli gelişiyor efendim durduramıyoruz)
(bkz: sürekli gelişiyor efendim durduramıyoruz)
bakmak ile görmek ikilisinden yalnızca bakmak ama görmeyi istememek ya da baksa da görememekten yana tercihini kullanan insanların mottosu. hayatın devinimi içinde, bir kenarda durup akıp giden yaşamı izlemektense, akıp gitmeyi ve sonunda bitmeyi tercih eden insanların mottosu.
derinlerde yaşam zordur, oksijen azdır ve bu az olan oksijeni paylaşan birçok canlı vardır. birinin daha dayanamayıp yukarıya çıkması aşağıdakileri memnun eder, çünkü aynı miktarda havayı daha az kişi soluyacaktır artık. yaşasın yüzeysellik, artık daha yalnızız.
derinlerde yaşam zordur, oksijen azdır ve bu az olan oksijeni paylaşan birçok canlı vardır. birinin daha dayanamayıp yukarıya çıkması aşağıdakileri memnun eder, çünkü aynı miktarda havayı daha az kişi soluyacaktır artık. yaşasın yüzeysellik, artık daha yalnızız.
- ahmet abi bişey sorucam.
- sor bağalım çekirge.
- ben şimdi entry giricem de, 2 kere düşündüm girmeden önce yetmedi, 5 kere düşündüm o da olmadı, 6. düşünüşümde de sağa sola bok atma eğilimli bir entry çıktı, sence ne yapmalıyım?
- düşün düşün boktur işin evladım. bence hiç girme en iyisi.
- sor bağalım çekirge.
- ben şimdi entry giricem de, 2 kere düşündüm girmeden önce yetmedi, 5 kere düşündüm o da olmadı, 6. düşünüşümde de sağa sola bok atma eğilimli bir entry çıktı, sence ne yapmalıyım?
- düşün düşün boktur işin evladım. bence hiç girme en iyisi.
bunlar kullanıcının canı,ciğeri hatta iki gözü yazılımlardır.şunu yap dersin yaparlar,sıkıldım uğraşamam çıkıyorum dersin ısrar etmezler kal diye; limitleri yapabileceği işler bellidir,istersem şunu da yaparım demezler.her bilgisayarın ihtiyaç duyduğu programlardır,bulundukları anda kurulup masaüstüne simgeleri atılasıdırlar.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?