confessions

redleader

- Yazar -

  1. toplam entry 124
  2. takipçi 2
  3. puan 4557

yoğun bakım ünitesi

redleader
medya'ya göre dolu olan bakım çeşidi:

"Koronavirüs: Doktorlar 'Covid-19 yoğun bakım yatakları doldu, servislerde yer kalmadı' uyarısı yapıyor".
aynı haberin içerisinde ne diyor fakat: "Yine resmi kaynaklar Türkiye'de mevcut yatak doluluk oranını yüzde 53,5, erişkin yoğun bakım doluluk oranını ise yüzde 69,9 olarak açıkladı."

sağlıkçılar çok ulvi bir görev yapıyor. ama medya için aynı şeyi söyleyemem.

yoğun bakım ünitesi

redleader
wuhan virüsüne yakalanıp hastalığı ağır geçirenlerin yattığı hastane ünitesi. şu anda sağlık çalışanları tarafından dolup taştığı iddia ediliyor. gelin birazcık dört işlem uygulayalım. hiç hesapla kitapla uğraşmak istemeyenler için cevabı vereyim:

şu anda en iyi ihtimalle türkiye'deki bütün ağır wuhan hastaları, sadece istanbul'a sığıyor.

işlemler:

sağlık bakanlığı 2019 verilerine göre, erişkin yoğun bakım yatak sayısı: 25.364
aynı verilere göre, toplam nitelikli yatak sayısı: 147.655
toplam yatak sayısı: 237.504
istanbul'daki toplam yatak sayısı: 39.328

toplam yatak sayısında istanbul'un payını (%16) kullanıp bir tahmin yaparsak, ki bu oran istanbul için daha fazla olmalı aslında, istanbul'daki yoğun bakım yatak sayısı: 4.200

bugün itibariyle türkiye'deki toplam ağır wuhan virüsü vaka sayısı: 4.409 (worldometers).

yani türkiye'deki bütün hastaları, sadece istanbul'daki ve sadece yoğun bakım ünitelerine yatırırsak evet yoğun bakım üniteleri çökmüş durumda. neyse ki daha 35 bin tane yatak, ve 17.000 tane de solunum cihazımız var.

dünya sağlık örgütü

redleader
adamlar "birileri gelse de bizim tutarsız saçmalamalarızı çat çat yüzümüze vursa" diye muhteşem bir hizmet sunmuşlar; kronolojik olarak yaptıkları bütün açıklamalar şu sitede mevcut.

zamanınız varsa okuyabilirsiniz; benim bitirecek kadar zamanım yoktu valla. ama size nasıl bir altın madeni olduğunu bir örnekle açıklayayım:

19 mart 2020'de dsö, dünya ekonomik forumu ile ortak bir basın konferansı yapmış. hani şu "bi reset atın bakın düzeliyor mu" diyen şerefsizler.

dünya ekonomik forumu'nun ne birleşmiş milletlerle ne de dünya sağlık örgütüyle resmi bir bağlantısı yok.

wuhan virüsü

redleader
kaynak: ekşisözlük'te zaharoff isimli yazarın "pandemi" başlığına, 27 nisan 2019 tarihli entirisi. aynen alıntıyorum gerekli kısımları.

amerika'da türk bir ilaç şirketinin yönetiminden öğrendiğim kadarıyla çok yakında dünya çapında ölümcül büyük bir salgın gerçekleşecek. salgını yapacak olan kişilerse aralarında bill gates gibi zenginlerin bulunduğu, dünya nüfusunu azaltma projesinin mimarları olan bir grup. hatta daha bu salgın hastalık dünyaya yayılmamışken aşılarını bile üretime geçirdiler. “kulağa çok komplo teorisi gibi geliyor” dediğinizi duyar gibiyim. ama değil malesef. hatta türkiye cumhuriyeti olarak yaklaşık 2 hafta önce bunun hazırlıklarını başlattık.

konuyla alakalı cumhurbaşkanlığı'nın resmi gazete'de yayınladığı 2019/5 sayılı genelge

yanı başımızda bulunan yunanistan'da bu salgın hastalık küçük çapta denenmekte. ve yunanistan'da ani ölümler gerçekleşmekte.
bu olayın türk medyasında yer bulmaması ise işin ilginç tarafı. internette arattığımda haberi sadece haber türk'ün şubat ayında verdiğini gördüm.

haber türk ilgili haberi (bu link artık ölmüş, bulabilirsem ekleyeceğim)

dünya sağlık örgütü

redleader
yani hiç böyle bir başlığa yazacağım aklıma gelmezdi ama...

dünya şerefsiz örgütü (halk adıyla dsö) yöneticisi demiş ki: "dünyada aslında en iyi ihtimalle şu anda insanların %10'unun virüse yakalandığını düşünüyoruz." yani 780 milyon kişi.

780 milyon kişide 1.1 milyon kişi ölmüş. ki bu da "en iyi ihtimalle". bu oran da sezonsal gripten bile daha düşük bir oran. size nasa cinsi söyleyeyim: "ölüm oranı bir bok sayılmaz".

bununla alakalı burada çok güzel bir yazı vardı, bulursam ekleyeceğim. şunu diyordu: "bulaşma oranını arttırıyorlar, herkes pozitif çıkıyor. ama herkes pozitif çıktıkça, aynı zamanda ölüm oranı düşüyor ve bunu açıklayamıyorlar".

bu dsö'nün en başından beri her yalanını, söyledikten bir ya da iki gün içinde gömdük burada. devam da edeceğim ben, hiç gocunmadan yorulmadan hem de.

sizden tek bir ricam kendinize şunu sorun: bir kişiye güvenmeyi bırakmanız için size kaç tane yalan söyleme hakkı var? hele fahrettin gibi tanımadığınız, dsö gibi tüzel bir kişi için mesela?

emin olun o eşiği geçene kadar yalanlarını sıralamaya devam edeceğim. siz sadece eşiğinizi bulun, ve takipte kalın.

the great reset

redleader
çekimlerine 2020 yılında hız verilmiş ve 2021 yılında seyirciyle buluşması planlanan kurgu film. türü: korku, dram, porno.

girişi böyle yaptım, ama ne yazık ki bu bir film değil, gerçekten ulaşılmaya çalışılan bir hedef. kısaca irdeleyelim bakalım planlayıcısı kimdir, ne amaçlanmaktadır, hayır mıdır şer midir.

dünya ekonomik forumu diye bir örgüt var. bu örgüt bir silahsız terör örgütü, organize suç şebekesi. bunlar 1971 yılında kurulmuş, ve amaçları şu: "committed to improving the state of the world by engaging business, political, academic, and other leaders of society to shape global, regional, and industry agendas."

tercüme bile etmiyorum, gerçekten nasıl işlediğini söylüyorum. dünyanın iş, politika ve akademiden en önemli insanlarını bir araya topluyorlar ve bu dalyaraklar hep birlikte "dünyayı nasıl daha iyi bi yer haline getiririz" diye kafa patlatıyor - yersek.

bu oluşum 1971 yılında kurulmuş dedik; dikkatli okuyucular bu tarihte ne olduğunu hatırlar: nixon amerikan doları ile altın rezervi arasındaki bağlantıyı koparttı (bkz: #1164478). aynı sene de bunlar bir araya gelmişler tesadüf olarak.

kurucusu klaus schwab (dolu bkz) denen bir şerefsiz, ve hala daha başkanlık yapıyor. onun dışında da bir grup insan yönetiyor bu oluşumu. yukarıda demiştik ya, akademi falan fıstık gibi alanlardan insan toplamaya çalışıyorlar diye? şu andaki yöneticilerin sektör dağılımları şöyle:

zenginler: 16
politikacılar: 4
bilim insanı: 1 (bonus puan: cern'in yöneticisi. şu kapısında şiva heykeli olan bilim kurulunun (bkz: #1163892))
sanatçı: 1 (ünlü çellist yo-yo ma)
sivil toplum çalışanı: 1
kraliçe: 1

görüldüğü üzere dünyanın iyiye gitmesi konusunda çabalayan bu ulvi kurum tamamen zenginlerden ve politikacılardan kurulu esasında. kraliçe dediğim, ürdün kraliçesi bu arada, yani zengin sayabilirsiniz.

neyse bu kadar şerefsiz bir araya toplanıp ne yapmak istiyorlar? the great reset. türkçesi, "büyük sıfırlama". tam olarak bu sıfırlamayla neyi kastettiklerini bulmaya çalışırsanız bulamıyorsunuz kendi web sitelerinde, ben söyleyelim o yüzden. (bu kısmın kaynakçası, okan bayülgen'in 15 kasım 2019 tarihli "para" programı. yazdıklarım ilginizi çektiyse açıp izlemenizi tavsiye ederim linki şu: https://www.youtube.com/watch?v=ZI9ZtDj9BG4).

diyorlar ki, dünyada şu anda çok fazla borç, çok fazla hayali para, ve çok az gerçek kaynak var. şimdi bu govik ile harika bir eşikteyiz, ve bütün dünyadaki para piyasasına bir reset atıp mülk sahipliği olayını kaldırmak için bulunmaz bir fırsat bu.

mülk sahipliğinin kalkması demek, artık size hiçbir şeyin olmaması demek. verdikleri youtube reklamlarında da bunu diyorlar; "hiç bir şeye sahip olmayacaksınız ve mutlu olacaksınız".


peki bu teknik olarak mümkün mü kısmına geçmeden, işi tam olarak nasıl planladıklarını da söyleyeyim. projenin adı "ice-9"; bilim kurgu yazarı vonnegut'un kitabına bir gönderme. yapacakları olay şu: herkesin hesapları dondurulacak. 2 hafta boyunca piyasalar kapalı kalacak, piyasalar açıldığı zaman herkesin gerçek olan neyi varsa o kadar parayla hayatımıza devam edeceğiz.

yani bankada 1 milyar dolarınız varsa, ama sadece 1 tane eviniz varsa, o bir tane eviniz kalacak geriye. eğer şanslıysanız ve sizin banka altın rezervi bulunduruyorsa, belki 30-50 para verecekler (özellikle dolar demedim).

ama bankaların altın rezervi tutmadığını biliyoruz, çünkü altının dolar karşısında denkliği kalktı. bunu daha önce bu kadar net yazmadım ama burası tam yeri, hep beraber yarraklara yan basıyoruz yani.

bitti mi peki? tabi ki bitmedi. o eviniz de artık sizin değil desem? o evi artık "100 yıllığına" size kiralamış sayacaklar. tam olarak çin'de uygulanan sistem bu, yani mal sahipliği diye bir şey yok. herkes müzmin kiracı artık, hayatın her alanında. sıfır mal mülk.

pekiiii haklı olarak diyeceksiniz bu mal dağıtımın kim yapacak? dünya ekonomi forumu tabi ki. o forumdaki kişileri de yukarıda yazdık. bence benim ev sahibim yo-yo ma olsun, en azından arada gıygıy çalar bişiler.

bunların tamamı hayal gibi geliyor, ama bu angutlar pandemi süreci başladığından beri toplaşıp toplaşıp "ooohhjksd reset atıcaz ooyhhşş" diye mastürbasyon yapıyorlar. bu fantezi dünyalarını anlattıkları tartışmalar youtube'da var, kendi resmi sayfalarında. son 8 ayda 500'den fazla video yüklemişler akajgahkjda mahalle yanarken...

bu korkunç planı, ve 8 milyar insanın 15-20 kişinin eline düşmesini engelleyen şey nedir? tam olarak 8 milyar insan. adamlar şu ana kadar bütün insanları takip edecek ve onların ekonomik karşılığını hesaplayacak kadar iyi bir teknolojiye sahip değildi. teknoloji olsa bile, bunu insanların tamamı benimseyemiyordu. misal telefonla bizi takip ediyorlar, ama dünyada herkesin telefonu yok. ya da facebook'u yok herkesin. nakit para ya da değerli madenler tutanlar var öte yandan.

işte geldik, bu adamların bu korkunç emellerini yerine getirmek için gerekenlere. basit olarak üç şey lazım bu adamlara:
1) tamamen dijital bir ekonomi
2) herkesi takip edecekleri bir teknoloji
3) madde 1 ve 2'yi destekleyebilecek internet alt yapısı

bonus 4) bu 8 milyar insan ne kadar azalırsa, işleri o kadar kolaylaşıyor doğal olarak

pandemi döneminde olanlara bakalım:
1) kripto paraların ve "cashless society"nin giderek yaygınlaşması. nakit kullanırsanız govik bulaşıyor di mi?
2) elon musk'ın gösterdiği, yıllar önce bill gates'in patentini aldığı insana entegre çipler
3) 5g internet

ve her şeyin bir araya gelmesi için gereken son adım: bu çipleri herkese takmak. benim görebildiğim başka bir şey kalmadı ya da. eğer siz görebiliyorsanız söyleyin.

dünyadaki tüm insanlara zorunlu kılmaya çalıştıkları şey ise ne? kovik aşısı. daha dün hollanda bakanı dedi bakın:

eyvallah be hacı, iyi ki zorunlu kılmamışsınız.

yani arkadaşlar bütüüüüün bu pandemi siksokunda, bu 15-20 tane satanist köpeğin amaçlarına ne kadar yaklaştıklarını görebiliyor musunuz? pandemi yalandır, virüs bilmemnedir filan hepsini kenara koyuyorum.

bu kadar mı dört ayak üstüne düşer bir örgüt
?

bunları gören kişiler hiç az sayıda değil; ama görmek istemeyenler diyor ki "ahah bill bize çip takıcakmış hani çip?". size şu anda aşının içindeki çipi çıkartıp gösteremem evet, haklısınız.

ama yukarıdaki kadar çok şey bir araya geldikten sonra bir "acaba?" diye sorulmalı bence.

sırf fahrettin, pfizer, ya da ben dedim diye vücudunuzla alakalı bir karar almayın. kendiniz bir düşünüp karar vermseniz yeter. korkuyla değil, aklınızla karar verin.

güvenli ve sağlıklı kalın.

bayan giyim

redleader
öncelikle bayan değil kadısdglks.

şaka bir yana reklamları göremediğim için acaba ironik mi bilmiyorum, ama bu mekan bir reklam mecrası olarak çok da parlak bir yer değil ne yazık ki, şurada 3-5 kişiyiz (ama artıyoruz bence!). hele bayan giyim için testesteron seviyesi çok yüksekmiş gibi duruyor burada.

yapın ya da yapmayın demiyorum; onun kararı independence bey'e ait. ama misal ekşisözlükte daha rahat yaparsınız, üstüne debe'ye girersiniz, üstüne 3-5 bir şey para atınca şevkle yalayacak bir ton hesap da var orada.

siteye de tıkladım bu arada ama sipariş veremedim pipim olduğundan :(

covid-19 aşısı

redleader
aşının tanesi 666 dolar olduğundan, 1 milyon dozu alabiliyor olması bile mucize ülkenin.

halbuki bakınız amerikaya, milyarlarca doz aşı sipariş etti (gene bu başlığa yazmıştım sanırım). ingiltere açıkladı, önümüzdeki sene sonuna kadar 350 milyon doz almışlar. fahrettin kibarca sorsa türkiye'ye verirler herhalde bir miktarını di mi?

ya da acaba asıl sorulması gereken; bazı ülkelerin neden nüfuslarının 3 katı kadar alırken bazı ülkelerin nüfusunun çeyreği kadar bile alamaması mı?

eğer türkiye'ye satarlarsa geçmiş olsun, ülkemizin fişini çekmişler demektir.
eğer hayrına verirlerse geçmiş olsun, çünkü eğer bir şey bedavaysa ürün bizizdir.

bu aşının neresinden tutarsam tutayım insanlığın iyiliği için bir şey çıkmıyor.

wuhan virüsü

redleader
bir deney yapıyorsunuz, atıyorum pet şişede fasülye yetiştireceksiniz. bu deneyi ne zaman "sonuç verdi" dersiniz? 1 hafta sonra mı, yoksa 2 fasülye çıkınca mı?

hah işte iki fasülye çıkınca deneyi bitirmek ne kadar saçmaysa, bu aşıyı yaparken "164 kişi hasta olunca saymayı bırakıyoruz" o kadar saçma.

e hani kuluçka süresi? hani 14 gün karantina? diyelim o 164 kişide saymayı bıraktınız, ertesi gün 100 kişi daha oldu onlar ne olacak?

işte bu wuhan virüsü'nün aşısını araştıran pfizer'ın deneyi böyle. 4.400 kişiden 164 tanesi hasta olunca "deney tamamlandı oo %95" diyip geçiyorlar.

çünkü aceleleri var, o aşı 20 ocak'a yetişmek zorunda. 20 ocak'ta ne olduğnu google'layabilirsiniz, ben de zaten o zamana kadar vurmaya devam edeceğim.

nasanın sikinin ucuyla iş yapması

redleader
ahahs bu sefer de ispanyol-fransız ortak nasa'sı uydu fırlatıp 8 dakika sonra kaybetmiş https://www.mynet.com/ispanyol-uydusu-firlatisindan-8-dakika-sonra-uzayda-kayboldu-110106650020.

maliyet: 200 milyon avro. *düzeltme için independence'a teşekkürler ^^

siz aman evden çıkmayın aman acil durum birikimlerinizi kullanın bir süre ispanyol kardeşlerim. bu 200 milyon sizden çıkacak nasılsa.

wuhan virüsü

redleader
bu virüsle alakalı bin kere at izi it izine karıştı gibi cümleler kurdum. artık bu izleri birbirinden ayırıyorum, size yaşadığımız her şeyi nokta nokta açıklıyorum. başlamadan önce uyarı, bunları okurken açık bir kafayla yaklaştığınız sürece anlam ifade edecek bir yazı olacak; yani radyasyon kelimesini görünce kaçmak yok. ayrıca daha önce farklı yerlerde incelediğim konuların hepsini de gerekli yerlere link olarak bırakacağım, ama onları okuyup devam etmenize gerek yok - sadece kafanıza takılan ya da aklınıza yatmayan yerleri okursanız yeterli.

başlayalım. arkaya müzik:


tıp bilimi, günümüzdeki haliyle en azından, üç aşamadan geçer.

1) hastalanma. burada "asemptomatik" bir yalandır, bunun tıptaki adı en fazla "taşıyıcı"dır. eskiden, eğer bir semptomunuz yoksa, doktorlar size siktir çeker ve "hastalanınca gel" derlerdi haklı olarak. yani bu aşamada kastettiğimiz şey aslında vücudunuzda ters giden ve bunu dışarıdan görebileceğimiz koşullar - hapşırmaktan tut parmağınız kesilmesine kdar hepsi birer semptom olarak geçer. "ben bıçak yarası taşıyıcısıyım" cümlesi ne kadar saçmaysa, virüs ya da bakteri taşıyıcısına "hasta" demek için aynı ölçüde saçmadır.

2) teşhis. doktorlar çeşitli testler yaparlar, semptomlarınızı incelerler ve derler ki "sende şu rahatsızlık var". burada dr.house gibi bir hasta geldi de kanser semptomu gösterip aslında gizli gizli boya yalıyormuş gibi şeyler gerçek hayatta karşılığı olmayan şeyler. teşhis konması da, "senin hastalığın şu" demektir; diplomasını hakeden hiç bir doktordan "sen şu şu şu hastalıklara sahip değilsin" diye bir teşhis duyamazsınız.

3) tedavi. bu noktada artık o hastalığın ya da vücuttaki o tersliğin giderilmesi için gerekli adımlar uygulanır. parmağınıza dikiş atmak da bir tedavidir, antibiyotik kullanmak da. hipokrat yemini etmiş hiç bir insan, gereğinden fazla tedavi uy-gu-la-ya-maz. çünkü yeminin ilk cümlesi şudur: "öncelikle zarar verme". bir örnek verelim; misal parmağınız morarmaya başladı ve doktor bunun nedeninin kangren olduğundan 100% emin değilse, o parmağı kesemez. bakın 99.999% demiyorum; çünkü öbür türlü hastaya zarar vermiş oluyor.

şimdi gelin bu wuhan illeti konusunda, kasım 2020 itibariyle, bu üç aşamanın nasıl işlediğine bakalım. bu kısımla ilgili size tablolar hazırladım. her bir tabloda; bize medya ve yöneticiler tarafından pompalanan seçenek, ve benim kafama yatan en olası alternatifi koyacağım (radyasyon). size demiyorum ki "alternatif gerçek olandır, doğrudur", dediğim gibi bana en olası gelenle kıyasladım. tek amacınız medya kolpasını çözmekse, o kısımlara bakmanıza gerek bile yok.

1) hastalanma
tablo 1: hastalık aşamasındaki olası seçenekler.


eğer bu virüsü kapmışsanız bunun semptomları radyasyon zehirlenmesi ile birebir aynı farkındaysanız. taşıyıcılık imkanı, eğer bu virüs ise, tabi ki var - ama sizin taşıyıcı olmanız hasta olduğunuz anlamına gelmiyor. bu cümle çok önemli. hasta olmanız için, hastalığın semptomlarını göstermeniz gerekiyor, taşıyıcı birine hasta diyemezsiniz. o bir taşıyıcıdır. ben değil, tıp diyor bunu.

ama bakın şimdi ikinci aşamamız; teşhis aşamasında ne yapıyor bu puştlar.

2) teşhis
tablo 2: teşhis yöntemleri ve olası sonuçları


bu aşamada işlerin boku çıkmaya başlıyor. daha önce pcr testini, ve antikor testinin ne anlama geldiğini yazmıştım. bu yapılan testlerin pozitif ya da negatif çıkması, sizde o virüsün var olup olmadığı konusunda yazı tura atmaktan farksız. pozitif çıkıp sizde hastalık semptomları da olmayabilir, virüs vücudunuzda kalmamış bile olabilir. negatif çıkarsanız sonrasında grip olabilirsiniz, vücudunuzdaki virüsü bulamamış olabilirler.

bu teşhis aşamasında biri gelip size iki şey diyebilir arkadaşlar:
1) ben hasta oldum
2) benim testim pozitif çıktı

ve bu ikisi aynı şey değil. şimdi medya orospularının gözümüze gözümüze soktuğu "covid olmuş ünlüler"in, nasıl açıkladıklarına bakalım. kendi twitleri videoları duruyor zaten.
ekrem imamoğlu: "covid testim pozitif çıktı"
boris johnson: "covid testim pozitif çıktı"
donald trump: "covid testim pozitif çıktı"
tom hanks: "covid testim pozitif çıktı"

ve böylece uzar gider. e neydi, testin pozitif çıkması bir şey ifade etmiyordu. bu adamlar da "hastayım ben" demiyor, çünkü değiller ulan. testleri pozitif çıkıyor. gene, neydi? hastalık olması için semptom olması ge-re-ki-yor.

3) tedavi:
tablo 3: uygulanan tedavi yöntemleri, ne yaptıkları, ve yan etkileri


bu tablodaki bilgiler, adamların kendi araştırmaları ve bize sunduğu bilgiler. clexane için şurayı (bkz: #1164402), hastaneye yürüyerek gelip boğazına tüp sokunca ölenler için şurayı (bkz: #1164348) okuyabilirsiniz. peki dikkatinizi çekti mi, bu clexane denen ilacın yan etkileri covid-19 semptomları! şok şok şok.
peki hasta olmayan birine bu ilaçları verirseniz ne oluyor, o kişi kovik semptomları göstermeye başlıyor.
pekii hasta olan birine bu tedaviyi uyguladığınızda virüsü öldürüyor mu, hayır; semptomları gideriyor.

*****

buraya kadar, her aşamada medya ve yöneticilerin nasıl ve ne boyutta basiretsiz davrandığını görebilirsiniz. basiretsiz diyorum, ama bence kötü niyet. her ikisi de insanlığın ya da senin-benim hayrıma olacak şeyler değil.

yazının son kısmı da, sen-ben-biz hakkında sevgili okuyucu. ortada dolaşan bir "şey" var, ve bizim başımıza gelebilecek ihtimalleri yazıyorum. ki zaten iki tane ana kol var: hastasınızdır ya da değilsinizdir.
1) nefes darlığı, ishal, tat-koku kaybı şikayetleri çekmeye başlarız.
2) hiç bir şikayetimiz yoktur.

bu iki ihtimalden birincisnde doktora gidersiniz, ikincisinde gitmezsiniz. tıp bilimi açısından, siz ilk aşamadasınızdır ya da değilsinizdir. eğer hasta değilseniz, gerçek doktorlar size teşhis koymaz, tedavi etmeye hiç başlamaz.

veeee işte burası zurnanın "zıııırrrsikicem yapacağınız işi" dediği nokta. siz hasta değilsiniz, ama ne oluyor:
1) çevrenizde birinin testi pozitif çıkıyor
2) "filyasyon" yapıyorlar ve geçen hafta otobüs durağındaki güzel kızın / yakışıklı çocuğun covid olduğunu söylüyorlar.

e sizde bir şey yok, ama şu anda ya kendinizi 14 gün karantinaya alacaksınız, ya da "şanslıysanız" kovid testi yaptıracaksınız. yoksa ceza, yoksa sopa. evde karantinada geçirirken başka bir filyasyon raporu geldi, ve siz sonsuza kadar ev hapsindesiniz böyle böyle.

test yaptılar, ve pozitif çıktınız (ki çıkacaksınız; çünkü (bkz: #1164581) ). geçmiş olsun, siz bir hastasınız. tıp bilimine göre değil, pandemi korku pornosuna göre.

siz hasta mısınız? geçmiş olsun, şu 16 tane hapı alacaksınız, boğazınızdan içeri tüp sokacağız. ilacın yan etkisinden ateşiniz mi çıktı, ishal mi oldunuz, öksürüyor musunuz? tüpü çok derine sokmuşuz da ciğeriniz hasar mı gördü?

eee biz demiştik siz zaten govik hastasısınız diye, bak. neyse ki asimptomatik iken yakaladık hastalığı.

******

şu kadar yazdım, elimden geldiğince objektif ve bilimsel yaklaştım. bu son kısım biraz kişisel yorumum, ilgilenirseniz. ben ortada insanların sağlığını etkileyen bir şeyler olduğunu düşünüyorum. buna 5g diyen var, radyasyon diyen var (ben: (bkz: #1163973), gerçekten virüs sanan var, varoğlu var.

ama bu adımdan sonraki kalan her şey, medya orospularının korku pompası ve yöneticilerin insanlığın tamamını ev hapsinde ve kontrolünde tutma çabası. teşhis koymasından tedavisine, maske kullanımından filyasyon çalışmalarına tamamı.

en önemlisi ise şu: korkmayın bu hastalıktan. başımızdaki satanist köpeklerin en çok korktuğu şey, aklını kullanan yetişkin bir insan. ve bunların kolpasına inanmayan, yalanlarına karşı gülebilen tek birimiz bile bu adamların bütün planlarını bozmaya yeter.

ben yukarda kendi sorgulamamı, ve neden böyle düşündüğümü yazdım. siz de düşünün, ve isterseniz bambaşka sonuçlara varın. biraz düşünüp incelediğiniz zaman farkedeceksiniz ki, gerçeğin ne olduğunu saklamaya çalışıyor olabilirler; ama kendi söylediklerinin gerçek olmadığı net.

güvenli kalın, dikkat edin kendinize.

pcr testi

redleader
bugün itibariyle, wuhan virüsününü kapıp kapmadığımızla ilgili yapılan başlıca test çeşidi. başlamadan kısacık ön bilgi: bizim hücrelerimizde dna var, virüslerde ise rna.

burada pek çok yazıda "pcr testi neye bakıyor" sorusunu cevaplayamayan doktorlardan bahsedilmiş. haydi cevabı da biz verelim o zaman.

pcr'ın açılımı: polymerise chain reaction, yani türkçesi polimeraz zincir reaksiyonu. (vallahi bu kadar türkçe oldu). polimeraz ise, hücrelerde dna ve rna üretimini tetikleyen bir enzim.

normalde pcr ne için kullanılıyor peki? diyelim elinizde bir tane dna örneği var, ama bununla ilgili binlerce ölçüm yapmanız gerek. bu yüzden dayıyorlar polimerazı, ve genetik materyal kendini kopyalamaya başlıyor. böylece bir tane dna'dan onbinlerce oluşturabiliriyorsunuz ve istediğiniz kadar deney yapabiliyorsunuz.

böyle işleyen bir sistem, nasıl test aracı olarak kullanılıyor ona da bakalım. önce, burnunuza eşşek gibi bir çubuk sokuyorlar. çubuk sokanın bu videodaki gibi doktor olmayan birisi olması tercih sebebi, ama illa da bi şirketin vice-president'ı olmasına gerek yok.



daha sonra bu sürüntüyü bir kaba koyup, içinde sadece rna örnekleri kalmasını sağlıyorlar. daha sonra, bu rna örneğini yukarıda söylediğimiz pcr yöntemi ile çoğaltıyorlar, çoğaltıyorlar, ve çoğaltıyorlar.

diyeceksiniz ki "hah çoğalınca bakıyorlar kovid var mı diye" ama öyle değil. bu tüpün içine, bu wuhan virürüsü ile tepkimeye giren başka malzemeler koyuyorlar ve eğer bu malzemeler tepkimeye girerse govik çıkmış oluyorsunuz.

bu aşşşırı bilimsel yöntemin sıçtığı noktaları (aramızdaki mühendisler için, fail point) şunlar:
1) eğer testinizde bir tane virüs çıkarsa, tek bir hücre diyorum, alıp biri bin yapıyor. ama hasta olmanız için ne demişlerdi, virüse ne kadar maruz kaldığınız ve vücudunuzdaki virüs sayısı çok önemli. dolayısıyla eğer 1 tane virüs hücresi bulurlarsa, size pozitif diyorlar ve siktiri çekiyorlar. daha da komik olanı, eğer o 1 virüsü aldılarsa zaten sizin vücudunuzda kalmamış oluyor hhfsjs.
2) acayip fazla basamak olduğu için, ortalama 30% gibi bir hata payı var. tüpü kırdık, içine kıl kaçtı, yanlış etiketledik filan gibi şeyler bunlar. kendileri diyor ki, "bu birine iyidir demek için değil, birinde virüs olduğunu söylemek için daha mantıklı". eğer insanların pozitif çıkması benim işime gelse, ben de bu testi kullanırım.
3) ilk başlarda bunu deneme amaçlı yapıp zaman içerisinde daha da geliştirmişler, ve şu anda virüsü 80-85% oranında yakalayabiliyormuş yer yer. e daha yukarıda anlattım, bir tane bile virüs varsa bunu çoğaltabilen muhteşem bir yöntem bu; nasıl oluyor da bulamıyor ki acaba.

bu testin saçmalıkları daha önce yazıldı pek çok başlıkta, ama hiç irdelenmemiş nasıl işlediği konusunu da böylece incelemiş olduk. son olarak, bunun ne kadar kolpa ve yalan bir vürük ve test süreci olduğuyla ilgili şu haberi bırakıyorum:

https://www.ntv.com.tr/saglik/corona-virusun-2019-eylulden-beri-oldugu-ortaya-cikti,3HexcF1kiUKxilghIG7Zuw

burada da antikor var mı diye bakmışlar. antikor da demek oluyor ki, sen bu hastalığı atlatmışsın ve artık bağışıklık kazanmışsın.

işine geldiği zaman işine geldiği yalanı söyleyen bu medya ve bu yöneticilerin burnunuza çubuklar sokmasına izin vermeyin. çünkü pozitif çıkacaksınız zaten, ve bugün burnuna çubuk sokmaya çalışan, ilerde nerelere neler sokar.

çiple kalmazlar gibi geliyor bana.

amerika'da köleliğin devam etmesi

redleader
bize sürekli "ya biz iç savaş yaptık" ve "olm zenciler için en çok kurucu üyelerimiz bir şeyler yapıtı" goygoyu çeken amerika'da, hala daha köleliğin olması durumudur.

çok sevdikleri anayasa kanun maddesi 13, birinci bent der ki: Neither slavery nor involuntary servitude, except as a punishment for crime whereof the party shall have been duly convicted, shall exist within the United States, or any place subject to their jurisdiction.

tercümesi "kölelik ve gönülsüz işçilik kesinlikle birleşik devletler ya da onların hükmü geçen yerlerde yasaktır; sadece kişinin işlediği bir suça ceza olarak kullanılabilir."

yani biri bir suç işlemişse, onu hapse atıp onu köle gibi çalıştırabiliyorsun ceza olarak.

amerika 2015 yılı verilerine göre dünya nüfusunun %4.4'üne sahip, ama dünyadaki toplam mahkum nüfusunun %24.7'sine sahip. şu grafik ırklara göre hapse düşme oranını gösteriyor:


ve son olarak, amerika'daki (erkek) mahkumların %34'ü siyahilerden oluşuyor.

ortamlarda "köleliği bitirdik" dersiniz, kim bilecek.

anthony fauci

redleader
ya bu adamı nasıl yazmamışız bu zamana kadar. tipi şu. (edit: linke dönüştürdüm çünkü adam hakikaten rahatsız edici bir tip yahu.) seksi fotoları için tıklayınız.



bu adam, amerikadaki goronavirik korku pompalayıcılarının kralı. aylardır "lütfen evde kalın lütfen maske takın" diye amerikan halkını gazlıyor ve sürekli trump'la didişiyordu.

artık sonunda o da dayanamamış ve bize tavsiyesini vermiş: "amerikalılar çok özgür ruhlu bir halk, ama artık ( siktirtmeyin özgür ruhunuzu ve) hepiniz size söylenenleri yapın."

biraz değiştirdim tabi ama son kısım gerçek; cidden diyor ki "artık hepiniz size söylenenleri yapın".

bir resim bin kelime demiştik. yukarıda giydiği önlük doktor önlüğü değil, ve göğsündeki amblemin açılımı şu: "bağışıklık düzenleme kurulu".

bu nasıl kurum oğlum la? bağışıklık sistemini güçlendirme değil bakın, düzenleme.

bağışıklık sisteminin önemi için tıklayınız.

korona manyaklıkları

redleader
bu virüs ilk çıktığı zamanlardan, taaa 3 şubat 2020'den bir video. hatırladınız mı?



hani çin'de insanlar sokak ortasında bayılıyor, yerlere yığılıyorlar filan? biri yığılmış, 5 metre uzakta hazmat kıyafetli adamlar (34. saniyedeki tipleri söylüyorum).

ne oldu bu bayılmalara hakkaten? çinde üç beş kişi yere düşerken videolarını koydular ve herkes dedi ki "woooww virüse bak neler yapıyor durduğu yerde bayılıyor insanlar".

bütün bu kolpalarla ilgili en çok güveneceğiniz kişi kendinizdir dostlar. hafızanıza güvenin o yüzden. seçenekler nedir?

a) bu bayılmalar yalan, ve o zamanlar korku pompalamak için kullandılar
b) bu bayılmalar gerçek, ama bunun vürükle filan alakası yok

ortak nokta nedir? kandırılmış olmamız.

bonusu unutmuşum: bu kıyafetler normal sağlık personeli kıyafeti değil farkındaysanız. bu kıyafetler radyasyona karşı giyilen kıyafetler. sormamız gereken şu; sokak ortasında bayılan birine ilk müdaheleye neden iki tane anti-radyasyon kıyafetli insan geliyor.

kevin spacey

redleader
çocuk tacizcisi, karanlık işlerin adamı, çoklu kişilik bozukluğunu "oyunculuk" olarak yedirmeye çalışan bir köpek.

ne demiştik, bir resim bin kelime.


bu aşşağılık puşt, 1986 yılından itibaren çocukları taciz eden bir pislik. ve bununla ilgili suçlamalar ortaya çıktığı zaman adam ortaya çıkıp ne dedi?

"bu arada ben eşcinselim yha."

peki sonra ne oldu? adama suçlamada bulunan kişiler patır patır "intihar etmeye" başladı. sadece 2019 yılında, davaları sürerken, bu adama taciz suçlamasında bulunan 3 kişi intihar etti.

e be deyyus, peki bu suçlamaların çıktığı yılın 24 aralığında şu aşağıdaki videoyu neden koyuyorsun?


ne yazık ki tercüme etsem bile pek çok kısmı ve göndermeyi atlayacağım. özetle diyor ki, "siz beni dışlıyorsunuz ama hepinizin hoşuna gidiyordu. kanıt görmeden atlamayın, bir de beni öldü sanmayın ben hala buralardayım."

bütün bunların acısı çıkacak kevin. tam kazandığını(zı) düşündüğün(üz) anda hem de.

elon musk

redleader
önsöz: ya ben elon'u gömmüşüm, ama farkettim ki buraya asıl bu adamı anlattığım yazıyı koymamışım. aşağıdaki yazı benim troll sözlüğünde ilk yazdığım şeylerden bir tanesi. ve elon'u yalaya yalaya bitiremeyen fularlılar yüzünden bir kişi bile burada sorduğum sorulara cevap veremedi. umarım keyifle okursunuz.

---

güney afrika, canada ve amerika vatandaşı girişimci, kaşif, mühendis ve rapçi. dünyanın en güçlü 25 adamından biri, bilyoner, ve bir hayırsever. bu sıfatların tamamı da mikipedi'nin ingilizce sayfasından alıntı bu arada.

gelin bu yaptığı işlerin hepsinde ne kadar başarısız olduğuna dair ufak bir yolculuğa çıkalım.

elon musk küçükken çok zekiymiş, hep asimov okurmuş vb. kısımlarını atlıyorum, önemli kısımlara geliyorum. eleman 17 yaşında kanada'ya taşınıyor, oradan 92'de amerika'ya gelip ekonomi ve fizik diplomaları alıyor. stanford'da enerji fiziği üzerine phd'ye yazılıp hiç gitmiyor ve internetin patladığı dönemde gidip kendi şirketini kuruyor.

ilk şirket zip2 diye bir şirket ve kendi çapında yerel dükkanlara 'internet'e nasıl girebileceklerine dair' teknik destek sunuyorlar. buradan, gene bölgedeki alanlarda, 'ne nerededir' tarzı bir hizmete geçiyorlar. iyi de iş yapıyorlar ve bu noktada işler karışmaya başlıyor. elon ceo olmak istemesine rağmen yönetim kurulunda hiç destek olmadığı için olamıyor. 'ne yapalım artık' diyor, bu şirket satılınca elon musk'ın cebine 22 milyon giriyor.

bu parayla gene bir şirket kuruyor, ve bazı insanlardaki 'paypal'ı kurdu' yanılgısı başlıyor. bu şirket e-mail ile ödeme şirketi. confinity diye başka bir şirketle birleşiyorlar, ve bu şirketin de paypal adında bir hizmeti var. bunu alıp bütün şirketi bu hizmetin üzerine kuruyorlar. elon bundan 6 ay kadar sonra ise ceo görevinden atılıyor. daha sonra 2 yıl olaysız geçirip, ebay'e satılarak 165 milyonunu alıyor ve yıldızlara doğru uzaklaşıyor.

yıldızlara derken, gerçekten. spacex olayı burada başlıyor. daha paypal satılmadan adam ruslarla “bana eskilerden bi füze satar mısınız” diye gidiyor, ama onu kimse takmıyor (tabi ki). bu sefer mike griffin diye bir adamla gidiyor, ruslar 'tamam' diyerek 8 milyon fiyat biçiyor. çok pahalı diye geri dönerken yolda “biz roket yapalım ya daha ucuza gelir” diyor ve olaylar gelişiyor…

bir paragraf geriye saralım, spacex'in farklı bir yönünü de anlatalım. elon musk 2001'de mars society adındaki bir topluluğun bağış gecesine katılıyor. gecenin konukları arasında james cameron da var, iyi de anlaşıyorlar filan. peki bu mars society'de başka kim var? mike griffin; hani şu elon'la rusya'ya gidip füze anlaşmasını kapatan. mike griffin 2019'da amerika'da ar-ge savunma bakanı (çok saçma bir tercüme oldu, mazur görün. yardımcı bakan gibi). 2005'te nasa'ya girmiş, yani elon'la tanıştığı sırada cia'in satınalma departmanında çalışan sıradan bir eleman.

iyi de cia'in satınalma departmanındaki adam, rasgele bir girişimciyle niye füze pazarlığı yapmaya rusya'ya gidiyor?

neyse spacex diyorduk. yanına tom mueller diye bir adam alıyor bu şirketi kurarken. bu adam makine yüksek mühendisi, çocukken babasının kaynak makinesinden jet motoru filan yapan bi delikanlı. makineyi motora dönüştürmüş yani. adam en son işinde, zamanının en yüksek itme kuvveti olan motorunu yapmış, boş zamanlarında motor dizaynı yaparken elon geliyor ve onu 'kurucu çalışan' olarak işe alıyor. bundan sonra işler alıyor yürüyor, yok marsa giden füze, gidip geri gelen uydu, bir ton şey 'icat ediyor'. adamlar nasa kontratı filan alıyorlar, amerika savunma bakanlığı kontratı alıyorlar, başka yatırımlar alıyorlar.

bir sonraki yatırımı ise tesla. yatırımdan kasıt, tesla motors adındaki bir şirketi 'bütünleştiriyor' - alıyor ama parayla değil gibi. diyor ki 'ben marsa gidicem ama oksijen yok, o yüzden elektrikli motor tek çare' ve başlıyor 'üretmeye'. daha doğrusu yatırımcı turları başlıyor. adamlar 5 farklı turda toplam 105 milyon dolar topluyorlar. amaç, elektrikli arabaları karlı bir şekilde üretmek ve satabilmek. bu yatırımlar 2003-2007 aralığında olmuş.

tesla 2018'de 1 milyar zarar etti. 2017'de 2 milyar zarar etmişti.

son nokta olarak adamın diğer 'yatırımlarına' geçiyorum.
- solarcity adında bir güneş enerjisi şirketinin yatırımcısı. şirket kuzenlerinin.
- amerika'daki güneş enerji üretiminin tekeli neredeyse.
- hyperloop projeleri var, adamın 'tünellerde gitsek ne hızlı olur' dediği planı - ortada öğrenciler için bir dizayn yarışmasından öte bir şey yok.
- trafikte çok sıkıldığı planlarından biri daha, the boring company, dünyaya kattığı şey spacex ofisi önünde devasa bir çukur.

şu anda elon musk abimizin aktif olarak ceo'luğu yaptığı iki şirket, spacex ve tesla, zarar ediyor. zaten ceo'nun seçimle geldiği zamanlarda adamın ceo olmaması için seferber olmuş bütün şirketleri. hasbelkader ceo olduğu zamanları da 2018'de tek bir twitle yerle bir etmiş bir adam aynı zamanda bu elon musk.

bu adam hayatında pek çok kere kanıtladığı üzere girişimleri başarısız olan bir adam. keşfetti dediğimiz şeyleri başka biri tasarlıyor; mühendis desen öyle bir altyapısı ya da bunu yapabileceğine dair bir örneği de yok. bulan olursa göndersin. rap söylüyor fakat, evet.

sonuç: amerikan destekli tenkolojik gatekeeper. aldanmayın.

not: kaynak isimlerin tamamı wikipedia sayfalarından bakılabilir. bonus puan için james cameroon, elon'un kardeşi, ve şu şarkıyı birbirine bağlayın:https://www.youtube.com/watch?v=ylukcnnmywk
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol