2020 yılında tanıştığımız pcr testi muhteşem bir test. sadece sana pozitif negatif demiyor, aynı zamanda hangi mutasyonda olduğunuzu da söylüyor.
yoksa, bu 15 kişide mutasyonlu olan virüsün olduğunu nereden anladılar acaba. ortaya çıkalı iki hafta olmuş-olmamış mutantı hemen izole edip tüm dünya ile paylaşmışlardır belki de.
şaka şaka, virüse izolasyon yok. biz insanlara izolasyon var.
irlanda hükümetinin, kendisinden kanıt isteyen bir vatandaşına verdiği cevaptır. videonun önemli kısımlarına bakalım.
ekim ayında bu kadın irlanda hükümeti sağlık bakanlığına bir istekte bulunmuş, "bu virüsü izole ettiğinizle ilgili bana kanıt sunabilir misiniz" demiş. çünkü izole etmeden, bir vürükün bir hastalığa sebep olduğunu iddia edemiyorsunuz. bu sayfayı unutmayın, buraya dönücez.
üstüne de sormuşlar; yasaklamaların işe yaradığıyla ilgili kanıtınız nerede. maskelerin sağlığa zararlı olmadığıyla ilgili kanıtınız nerede.
hükümet aylarca oyalıyor bu kadını. sonra da bu videodan bir gün önce yayın yapıyor, cevab veremediler diyor. bunun üzerine bakanlıktan bir mektup geliyor, ve "sorduğunuz sorulara dair elimizde bir bilgi bulunmuyor" cevabını alıyor.
dın dın dınnn. videonun kalanında kadın sormaya devam ediyor. ben de bir kısmını ondan, bir kısmını kendim soruyorum burada.
bu virüsün bu hastalığa sebep oldunu nasıl iddia ediyorsunuz?
izole etmediğiniz virüsün aşısını nereden buldunuz?
yazıyı kapatırken, yukarıdaki linke dönelim. mikipedi denen tuhaf sitede, aynı zamanda içeriğin önceki versiyonlarını da görebiliyorsunuz. bu sayfa kasım 2019'dan beri hayvan gibi editlenmiş. editlenen kısımlar ise, "ikinci maddenin önemsiz olduğunu belirtiyor" dediği kısım. yani 1840'larda adamın yazdığı kitaptaki kuralları 2020 itibariyle değiştirmek gerekmiş.
asemptomatik hasta olayının kolpa olduğundan bahsetmiştik. öyle bir şey olmazsa bu korku pornosu patlayacağından, tıbbı değiştirmişler. böyle de kaypak tiplerle boğuşuyoruz yani.
ekim ayında bu kadın irlanda hükümeti sağlık bakanlığına bir istekte bulunmuş, "bu virüsü izole ettiğinizle ilgili bana kanıt sunabilir misiniz" demiş. çünkü izole etmeden, bir vürükün bir hastalığa sebep olduğunu iddia edemiyorsunuz. bu sayfayı unutmayın, buraya dönücez.
üstüne de sormuşlar; yasaklamaların işe yaradığıyla ilgili kanıtınız nerede. maskelerin sağlığa zararlı olmadığıyla ilgili kanıtınız nerede.
hükümet aylarca oyalıyor bu kadını. sonra da bu videodan bir gün önce yayın yapıyor, cevab veremediler diyor. bunun üzerine bakanlıktan bir mektup geliyor, ve "sorduğunuz sorulara dair elimizde bir bilgi bulunmuyor" cevabını alıyor.
dın dın dınnn. videonun kalanında kadın sormaya devam ediyor. ben de bir kısmını ondan, bir kısmını kendim soruyorum burada.
bu virüsün bu hastalığa sebep oldunu nasıl iddia ediyorsunuz?
izole etmediğiniz virüsün aşısını nereden buldunuz?
yazıyı kapatırken, yukarıdaki linke dönelim. mikipedi denen tuhaf sitede, aynı zamanda içeriğin önceki versiyonlarını da görebiliyorsunuz. bu sayfa kasım 2019'dan beri hayvan gibi editlenmiş. editlenen kısımlar ise, "ikinci maddenin önemsiz olduğunu belirtiyor" dediği kısım. yani 1840'larda adamın yazdığı kitaptaki kuralları 2020 itibariyle değiştirmek gerekmiş.
asemptomatik hasta olayının kolpa olduğundan bahsetmiştik. öyle bir şey olmazsa bu korku pornosu patlayacağından, tıbbı değiştirmişler. böyle de kaypak tiplerle boğuşuyoruz yani.
aradım ama bulamadım, benzer bir başlık ya da format varsa affola.
2020'yi bitirip 2021'e girerken buradaki yazarların birbirlerine iyi dilekler dileyeceği başlıktır efendim. çok tuhaf, zor, bazen yalnız bazen sadece görüntülü aramayla dolu bir yıl geçirdik. burada bir sürü şey yazdık - bazen geyik döndü, oyun muhabbetleri yapıldı; bazen de çeşitli tiyatrocuları gömdük. random harflerle güldük, beraber yutup videoları izledik. ciddi konuları tartıştık, dünya ve insanlık hakkında farklı görüşleri tartıştık.
bu yılda bize içimizi dökecek güvenli bir alandı bu sözlük. tek bir harf yazmış herkese katkılarından ve emeklerinden dolayı çok teşekkürler.
yeni yılda bütün bu saçmalıkların biteceği, herkesin sevdikleriyle dilediği kadar görüşüp uzun uzun hasret gidereceği, önce sağlıklı sonra bereketli bir yıl diliyorum herkese. 2021'de bütün sorunlarınız hallolsun, burnunuza çubuklar sokulmasın, her hayalinizi gerçekleştirebilin!
mutlu 2021'ler olsun hepimize şimdiden!
2020'yi bitirip 2021'e girerken buradaki yazarların birbirlerine iyi dilekler dileyeceği başlıktır efendim. çok tuhaf, zor, bazen yalnız bazen sadece görüntülü aramayla dolu bir yıl geçirdik. burada bir sürü şey yazdık - bazen geyik döndü, oyun muhabbetleri yapıldı; bazen de çeşitli tiyatrocuları gömdük. random harflerle güldük, beraber yutup videoları izledik. ciddi konuları tartıştık, dünya ve insanlık hakkında farklı görüşleri tartıştık.
bu yılda bize içimizi dökecek güvenli bir alandı bu sözlük. tek bir harf yazmış herkese katkılarından ve emeklerinden dolayı çok teşekkürler.
yeni yılda bütün bu saçmalıkların biteceği, herkesin sevdikleriyle dilediği kadar görüşüp uzun uzun hasret gidereceği, önce sağlıklı sonra bereketli bir yıl diliyorum herkese. 2021'de bütün sorunlarınız hallolsun, burnunuza çubuklar sokulmasın, her hayalinizi gerçekleştirebilin!
mutlu 2021'ler olsun hepimize şimdiden!
bir fahrettin koca vecizesi. haberin içeriği çok çılgın, her cümlede akıl almaz yalanlar var, ama gelin bu iki milyon sayısına bir bakalım. sonra sayı saymayı mı bilmiyor yoksa birileri hiç dayak mı yememiş anlarız.
iki milyona kadar saymanız, eğer hızlı sayıyorsanız, 8 gün filan sürüyor - aralıksız. sadece sayı saymak diyorum.
türkiye'de dün itibariyle toplam vaka sayısı 2.1 milyon. iyileşen sayısı ise 2 milyon. yani dokuz ayda virüsün bulaştığı kadar kişiye bir günde aşı yapacaklarmış.
dün yapılan test sayısı 172 bin. en fazla görebildiğim ise 210 bin civarı. yani günde test yaptıklarının on katı kadar kişiye aşı yapacaklarmış.
ülkemizde toplam 1 milyon "sağlık personeli" varmış. 165 bin doktor, 204 bin hemşire. kalanı ne bilemiyorum valla, teknikerler filan olabilir. toplamda 370 bin, aşı vurabilecek eğitimde kişi var yani. hepsinin günde en az 6-7 aşı yapması gerekiyor.
bu ortaya atılan sayıların tamamı laf olsun torba dolsun diye söyleniyor yani. bu sayıyı söyleyen kişi artık korkudan ne yapacağını şaşırmış durumda. çünkü sahipleri tasmayı çekiştiriyor, "niye hala aşılamadınız bu halkı" diyor. "bak ekrem hes koduyla otobüse bindiriyor, sen de insanları fişle artık" diyor. o da atıyor bol keseden.
bu insan müsvettelerinin bize mart'tan beri söylediği her şey yalan; ama son 3 günde çok önemli 3 tane yalan söylediler:
1) günde iki milyon aşı yapacağız - yukarda konuştuk..
2) aşılar gümrükte kaldı - ahsjfkas koronavirüs yüzünden, koronavirüs aşısı gümrüğe takılıyor. taşşak mı geçiyorsunuz, yoksa siz de mi bu vürükü ciddiye almıyorsunuz bilemedim. gümrük memuru bi tane yapıştırsaymış, nolcak yani.
3) çin aşısı güvenli - fahrettin'in aynı haberde söylediği şey, burada yapılan şeylerin 3. faz testleri olduğu. aşı olanlar denek olarak kullanılıyor, laboratuar faresi gibi. dün bahsetmiştik, anayasa 17. maddeye göre bu yapılan yasadışı.
özetle yalanlar zincirine yalanlar eklemeye devam. sayıların artık binler değil, milyonlar şeklinde konuşulduğunu farketmişseniz, bu işin kaynayan kurbağa örneği olduğunu da anlamışsınızdır.
bu yalancılara güvenmeyi bırakın artık. ve bu kadar tutuştukları ve bu kadar ısrar ettiklerine göre "altında ne var bunun" diye sorun. cevaplar hoşunuza gitmeyebilir, ama emin olun sorularınız onların hiç ama hiç hoşuna gitmeyecek.
iki milyona kadar saymanız, eğer hızlı sayıyorsanız, 8 gün filan sürüyor - aralıksız. sadece sayı saymak diyorum.
türkiye'de dün itibariyle toplam vaka sayısı 2.1 milyon. iyileşen sayısı ise 2 milyon. yani dokuz ayda virüsün bulaştığı kadar kişiye bir günde aşı yapacaklarmış.
dün yapılan test sayısı 172 bin. en fazla görebildiğim ise 210 bin civarı. yani günde test yaptıklarının on katı kadar kişiye aşı yapacaklarmış.
ülkemizde toplam 1 milyon "sağlık personeli" varmış. 165 bin doktor, 204 bin hemşire. kalanı ne bilemiyorum valla, teknikerler filan olabilir. toplamda 370 bin, aşı vurabilecek eğitimde kişi var yani. hepsinin günde en az 6-7 aşı yapması gerekiyor.
bu ortaya atılan sayıların tamamı laf olsun torba dolsun diye söyleniyor yani. bu sayıyı söyleyen kişi artık korkudan ne yapacağını şaşırmış durumda. çünkü sahipleri tasmayı çekiştiriyor, "niye hala aşılamadınız bu halkı" diyor. "bak ekrem hes koduyla otobüse bindiriyor, sen de insanları fişle artık" diyor. o da atıyor bol keseden.
bu insan müsvettelerinin bize mart'tan beri söylediği her şey yalan; ama son 3 günde çok önemli 3 tane yalan söylediler:
1) günde iki milyon aşı yapacağız - yukarda konuştuk..
2) aşılar gümrükte kaldı - ahsjfkas koronavirüs yüzünden, koronavirüs aşısı gümrüğe takılıyor. taşşak mı geçiyorsunuz, yoksa siz de mi bu vürükü ciddiye almıyorsunuz bilemedim. gümrük memuru bi tane yapıştırsaymış, nolcak yani.
3) çin aşısı güvenli - fahrettin'in aynı haberde söylediği şey, burada yapılan şeylerin 3. faz testleri olduğu. aşı olanlar denek olarak kullanılıyor, laboratuar faresi gibi. dün bahsetmiştik, anayasa 17. maddeye göre bu yapılan yasadışı.
özetle yalanlar zincirine yalanlar eklemeye devam. sayıların artık binler değil, milyonlar şeklinde konuşulduğunu farketmişseniz, bu işin kaynayan kurbağa örneği olduğunu da anlamışsınızdır.
bu yalancılara güvenmeyi bırakın artık. ve bu kadar tutuştukları ve bu kadar ısrar ettiklerine göre "altında ne var bunun" diye sorun. cevaplar hoşunuza gitmeyebilir, ama emin olun sorularınız onların hiç ama hiç hoşuna gitmeyecek.
gündüzleri doktor, geceleri faşist bir eleman.
demiş ki, aşı yaptırmayanlar vatan hainidir, onlara kız bile vermeyceğiz, otobüse bile binemeyecekler, ve daha bir sürü şey.
hani buradan yazmak değil gidip şahsına sövmek istedim ama bulamadım twitter'da kendisine ait bir hesap. o yüzden sövme yok, bilgi var.
diyor ki adam "İnsan vücudunun dokunulmazlığı nedeniyle mecbur etme şansımız yok". insan vücudunun dokunulmazlığı dediği şey, anayasa'nın 17. maddesi. yasa tam olarak şu:
"Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz."
yani aslında insanın vücut bütünlüğü yasası tıbbi zorunluluklarda ortadan kalkıyor. kovik vürük aşısı, tıbbi bir zorunluluk değil demek bu. tam da bu yüzden bingür yavşağı ortaya çıkıp bu yasa var, delemiyoruz, ama bildiğimiz bütün çirkeflikleri yapacağız diyor açık açık. bütün planları boka sarıyor çünkü, bu kadar fazla sayıda aşı karşıtı olacağını sanmıyorlardır. boka sardıkça da kuduruyorlar.
bunlara karşı en güzel silahlarımızdan biri gülmek, o yüzden yazıyı da dalga geçerek bitirelim. bu adamın twitter'ını bulamadım demiştim ya? bakınca anadolu ajansı bu adamın twitter'ıymış meğersem; düzenli olarak kendisiyle haber yapılıyor ve her taşın altından çıkıyor bu adam.
ocak 2019'da demiş ki kalp soğuklarda daha çok çalışmak zorunda, o yüzden bere takın, rüzgarı göğsünüzden yemeyin. über bilimsel cidden.
yoğun bakım hastalarına kaval çalarken
temmuz 2012'de demiş ki oruç tutuyorsanız gün içinde 1-2 saatlik bir uyku şart. orucu uykuya tutturan çakallardan.
özgün namal eşini kalp krizinden kaybettiğnde, gidip bu adama sormuşlar nasıl olur böyle bir şey diye.
nisan 2019'da beyin göçüyle ilgili de ahkam kesmiş paşam.
kovik'te kalp yetmezliği olabilir diye buyurmuş burada da. bu net yalan; ağır geçen bir grip ne kadar kalbi etkiliyorsa kovik de o kadar etkiliyor.
eğer adım sayısı önemli olsaydı postacılar ölümsüz olurdu demiş, adamın el atmadığı konu yok yemin ederim.
aralık 2019'da "gezen tavuk bokunu bile yer, salmonella olursunuz" demiş
yani daha bunlar sadece google'ın 2. sayfasına kadar olanlar, devamına daha fazla zaman ayırmak istemedim. ama adam muh-te-şem bir oyuncu, ayaklı pr çalışması resmen. her boka da bir yorumu var, hiç bir soruya "bilmiyorum" dememiş valla, afferin.
umarım işimiz bu ve bunun gibi ruh hastalarına kalmayacak. siz kendinize güvenin, bırakın bunlar havlamaya devam etsin.
bingür'cüğümüzü uğurlarken beylikdüzü belediyesinin kendisi için hazırladığı şu videoyu da bırakalım asjhskdgs.
demiş ki, aşı yaptırmayanlar vatan hainidir, onlara kız bile vermeyceğiz, otobüse bile binemeyecekler, ve daha bir sürü şey.
hani buradan yazmak değil gidip şahsına sövmek istedim ama bulamadım twitter'da kendisine ait bir hesap. o yüzden sövme yok, bilgi var.
diyor ki adam "İnsan vücudunun dokunulmazlığı nedeniyle mecbur etme şansımız yok". insan vücudunun dokunulmazlığı dediği şey, anayasa'nın 17. maddesi. yasa tam olarak şu:
"Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz."
yani aslında insanın vücut bütünlüğü yasası tıbbi zorunluluklarda ortadan kalkıyor. kovik vürük aşısı, tıbbi bir zorunluluk değil demek bu. tam da bu yüzden bingür yavşağı ortaya çıkıp bu yasa var, delemiyoruz, ama bildiğimiz bütün çirkeflikleri yapacağız diyor açık açık. bütün planları boka sarıyor çünkü, bu kadar fazla sayıda aşı karşıtı olacağını sanmıyorlardır. boka sardıkça da kuduruyorlar.
bunlara karşı en güzel silahlarımızdan biri gülmek, o yüzden yazıyı da dalga geçerek bitirelim. bu adamın twitter'ını bulamadım demiştim ya? bakınca anadolu ajansı bu adamın twitter'ıymış meğersem; düzenli olarak kendisiyle haber yapılıyor ve her taşın altından çıkıyor bu adam.
ocak 2019'da demiş ki kalp soğuklarda daha çok çalışmak zorunda, o yüzden bere takın, rüzgarı göğsünüzden yemeyin. über bilimsel cidden.
yoğun bakım hastalarına kaval çalarken
temmuz 2012'de demiş ki oruç tutuyorsanız gün içinde 1-2 saatlik bir uyku şart. orucu uykuya tutturan çakallardan.
özgün namal eşini kalp krizinden kaybettiğnde, gidip bu adama sormuşlar nasıl olur böyle bir şey diye.
nisan 2019'da beyin göçüyle ilgili de ahkam kesmiş paşam.
kovik'te kalp yetmezliği olabilir diye buyurmuş burada da. bu net yalan; ağır geçen bir grip ne kadar kalbi etkiliyorsa kovik de o kadar etkiliyor.
eğer adım sayısı önemli olsaydı postacılar ölümsüz olurdu demiş, adamın el atmadığı konu yok yemin ederim.
aralık 2019'da "gezen tavuk bokunu bile yer, salmonella olursunuz" demiş
yani daha bunlar sadece google'ın 2. sayfasına kadar olanlar, devamına daha fazla zaman ayırmak istemedim. ama adam muh-te-şem bir oyuncu, ayaklı pr çalışması resmen. her boka da bir yorumu var, hiç bir soruya "bilmiyorum" dememiş valla, afferin.
umarım işimiz bu ve bunun gibi ruh hastalarına kalmayacak. siz kendinize güvenin, bırakın bunlar havlamaya devam etsin.
bingür'cüğümüzü uğurlarken beylikdüzü belediyesinin kendisi için hazırladığı şu videoyu da bırakalım asjhskdgs.
ortaya çıkan pek çok araştırma sonucuna göre, wuhan virüsü geçiren insanların %80'inde az olan vitamin.
şu anda niye tartışılmaya başlandı tekrar emin değilim, çünkü taaa nisan ayında biz bunu zaten biliyormuşuz. ne olabilir? bu vürrük vücuttaki vitaminleri yok etmeyeceğine göre, d vitamini eksik insanların hastalığa yakalanma riski fazla olabilir.
bu d vitamininin faydalarına bir bakalım:
sağlıklı kemik, diş ve kas yapısı
sinir sistemi, beyin ve bağışıklık sistemini güçlendirmek
insülin seviyesini düzenlemek
akciğere ve dolaşım sistemine destek olmak
kanser gen ifadesini (gene expression) etkiliyor.
ya hep virük yazayım diye başlıyorum, kansere bağlanıyor arkadaş bu nedir. bu gerçekten ulvi ve çok önemli bir vitamin, ve kaynağı da güneş görmek. yukarıdaki saydığım haber ispanya'da çıkmış mesela - güneşin başkenti. ama 9 aydır insanları eve kapatırsan bu insanlar vitaminini alamıyor, bağışıklık sistemi güçsüzleşiyor ve hasta oluyor.
hastalığına da kovid yazıyorlar.
bağışıklık sisteminizi güçlendirin, bol bol sıvı tüketin ve vitaminlerinizi eksik etmeyin. sizi sadece kovid'den değil, aşının yan etkilerinden bile koruyabilir hiç belli olmaz.
şu anda niye tartışılmaya başlandı tekrar emin değilim, çünkü taaa nisan ayında biz bunu zaten biliyormuşuz. ne olabilir? bu vürrük vücuttaki vitaminleri yok etmeyeceğine göre, d vitamini eksik insanların hastalığa yakalanma riski fazla olabilir.
bu d vitamininin faydalarına bir bakalım:
sağlıklı kemik, diş ve kas yapısı
sinir sistemi, beyin ve bağışıklık sistemini güçlendirmek
insülin seviyesini düzenlemek
akciğere ve dolaşım sistemine destek olmak
kanser gen ifadesini (gene expression) etkiliyor.
ya hep virük yazayım diye başlıyorum, kansere bağlanıyor arkadaş bu nedir. bu gerçekten ulvi ve çok önemli bir vitamin, ve kaynağı da güneş görmek. yukarıdaki saydığım haber ispanya'da çıkmış mesela - güneşin başkenti. ama 9 aydır insanları eve kapatırsan bu insanlar vitaminini alamıyor, bağışıklık sistemi güçsüzleşiyor ve hasta oluyor.
hastalığına da kovid yazıyorlar.
bağışıklık sisteminizi güçlendirin, bol bol sıvı tüketin ve vitaminlerinizi eksik etmeyin. sizi sadece kovid'den değil, aşının yan etkilerinden bile koruyabilir hiç belli olmaz.
bünyesindekilerin çoğunun para odaklı çalıştığı oluşum. sunduğu "haber"lerin ise insanlık yararına olduğu bir duruma henüz şahit olmadım.
bugün biraz derin kazıyoruz, detaylı gömüyoruz. bu yüzden öncelikle kavramlardan bahsedelim:
haber nedir? birinin size bir olayı anlatması.
gerçek nedir? kimin anlattığından bağımsız olarak yaşanmış şey.
bu farkın en güzel örneklerinden biri türk sinemasının şu güzide sahnesi:
ziya'nın anlattıkları haber, ziya ise medya kolpacısı. biz de burada onu uyaran münir özkul olmaya çalışıyoruz.
bir olayı anlatırken herkes ama istisnasız herkes olayı kendi görüş açısından anlatır. burada kötü niyet olması gerekmiyor; insan doğası gereği herkes kendisi için en önemli şekilde başkalarına aktarır. ama bu görüş açısının içine çıkar girdiği zaman, size anlatılanların gerçek ile alakası kalmıyor. tamamen masal dinliyoruz hep beraber, ve işimize gelen masalı seçiyoruz.
çözmemiz gereken iki tane mesele var; uydurma kısımları nasıl anlayacağız ve gerçeği nasıl öğreneceğiz.
yıllardır medyaya gülen biri olarak, bir haberin yalan detaylarını yakalamak için bir kaç şeye bakıyorum şahsen.
1) haberin kaynağı. "pfizer aşısı çok iyi" diye bir iddia atılıyor, haberin kaynağı pfizer firmasının kendisiyse bu bir masaldır.
2) başka haberlere pek çok atıf ve bağlantı varsa o işte bir kolpalık vardır. çünkü gerçeklerin ayakta durmak için desteğe ihtiyacı yokken, yalanlar ne kadar çok olursa o kadar güçlü olurlar. komşusunu öldüren A.t., aynı zamanda uyuşturucu kaçakçısıymış, ve 6 yıl önceki faili meçhul cinayeti de üstlenmiş mi? hem de bu tokat, erbağ'ın sesi gazetesinde çıkmış mesela.
3) gerçek dünyada bu olayın böyle gelişmesi mantıklı mı diye sormak çok önemli. x'in evine silahla girmişler, o da kanepesinden kalaşnikof çıkartıp 3 kişiyi mi öldürmüş? bunun olma ihtimali nedir onu düşünmeye başlayınca, aslında pek çok haberin bu eşiği geçtiğini farkedeceksiniz. çünkü masal.
4) görüntüler çok önemli. görüntünün kaynağı da değil sadece; ama gene tek bir yerden geliyorsa bir sorgulamak gerekli. bunun dışında hiç görüntü yoksa problem, eğer o görüntü çok titrek bir kamera ya da pikselliyse orada anlatılacak masal, sunulması gereken kanıtın önüne geçmiş demektir. size bir yalan söyleyecekler, ucuna da görüntü eklemiş olmak için ekliyorlar yani.
5) alt metin okumayı öğrenmelisiniz. tüm haberlerin altında mutlaka bir düşünce var yerleştirilmek istenen ve bunu okumayı öğrenmelisiniz. bazıları çok basit; "şu politik parti iyidir/kötüdür". bazıları ise çok daha karmaşık, "toplum sağlığı bireysel sağlığınızdan önemlidir" gibi. bunu haber okudukça geliştiriyorsunuz, ama bir ipucu vereyim ortada öyle binlerce farklı düşünce yok. 3-5 tane büyük yalanın etrafında dönüyor her şey.
tabi ki bunları örneklendirmek gerekli. o yüzden direk anadoluajansı'na gidiyoruz ve bugünün haberlerine bakıyoruz. öncelikle alakasız, hiç bir önemi olmayan ama yazması karşılığında birinin para kazandığı saçma haberler:
izmirde önce bisiklet sonra telefon çalan üç şüpheli yakalanmış.
kazakistanlı misafir öğrenci dombrasıyla türk dizilerine renk katıyor.
yani bunlara zaman kaybı dışında bir şey diyemiyorum; hem yazanın hem okuyanın zamanını çalmak. ama asıl önemli haberlere gelelim:
18 yaşında olmama rağmen bu hastalığı ağır geçirdim. hadi ya beytullah? sen çok mu şanssızsın kardeşim? kamu spotu gibi konuşmuş bir de çocuk, bu bize ders oldu filan demiş. bu haberin alt metni çokomelli; maske takın, virüs var, yaşlı-genç demeden herkes ağır geçirebilir.
ilk mutasyon geçiren virüs bu değil, aşımız çalışmayacak diye bir şey yok. susun zengin konuşuyor, konuş zengin. elinizde aşı var, bu aşı yeni bir mutasyonda çalışacak diye firmanın sahibi bize güven verdi sağolsun. alt metin nedir belli; aşıyı vurdurun.
bu örneklerden sonra, bir de gerçeği nasıl bulacağımızdan bahsedeyim ufacık. gerçeğin alt metni olmaz arkadaşlar. haberin ise gizli başka bir amacı vardır, yukarda gösterdiğimiz gibi. bu yüzden okuduğunuz şey ne kadar kendi ayakları üzerinde durabilir ve ne kadar kanıtlarla destekliyse, gerçeğe o kadar yakındır.
medya'nın bize nasıl yalan söylediğini gördük, şimdi de nereye odaklanacağımızı nasıl değiştirdiğine bakalım. "büyük resim" diye dalga geçilen bir konsept var, ama sizin bu resmin sadece bir ufacık kısmına odaklanmanız için uğraşan koskoca medyayla dalga geçen yok! grafiğimiz gelsin; amerikan halkını öldüren şeyler vs. haberlerde konuşulan şeyler:
en soldaki sütun, insanların neden öldükleri.
ikincisi, insanların neyi google'ladıkları.
üç ve dört, haber sitelerinin neden bahsettiği.
gördüğünüz gibi medya terörizm ve cinayet haberleri ile dolu, ama insanların büyük çoğunluğu için sorun olan kalp rahatsızlıkları gündemde yok. çünkü tık getirmiyor o haberler. bu kadar basit aslında; sizi korkutmak ve sizi her an ölebileceğinize inandırmak üzerine haberler yapmayı tercih ediyorlar çünkü daha kârlı.
kâr dedim diye hemen para diye düşünmeyin. insanların korkak olması o kadar işlerine geliyor ki, bu bile başlı başına bir kazanç. korkan insan yalanlarını sorgulayamaz, onlar için bir tehdit olmaz.
medya, namlusu size doğrultulmuş bir silahtır. sorgulamadan inandığımız her haber bizim cesaretimizi kırmak ve birilerine mutlak güven duymamız yolunda atılan bir adım. bu tuzaklara düşmememiz gerekli hiç birimizin.
bugün biraz derin kazıyoruz, detaylı gömüyoruz. bu yüzden öncelikle kavramlardan bahsedelim:
haber nedir? birinin size bir olayı anlatması.
gerçek nedir? kimin anlattığından bağımsız olarak yaşanmış şey.
bu farkın en güzel örneklerinden biri türk sinemasının şu güzide sahnesi:
ziya'nın anlattıkları haber, ziya ise medya kolpacısı. biz de burada onu uyaran münir özkul olmaya çalışıyoruz.
bir olayı anlatırken herkes ama istisnasız herkes olayı kendi görüş açısından anlatır. burada kötü niyet olması gerekmiyor; insan doğası gereği herkes kendisi için en önemli şekilde başkalarına aktarır. ama bu görüş açısının içine çıkar girdiği zaman, size anlatılanların gerçek ile alakası kalmıyor. tamamen masal dinliyoruz hep beraber, ve işimize gelen masalı seçiyoruz.
çözmemiz gereken iki tane mesele var; uydurma kısımları nasıl anlayacağız ve gerçeği nasıl öğreneceğiz.
yıllardır medyaya gülen biri olarak, bir haberin yalan detaylarını yakalamak için bir kaç şeye bakıyorum şahsen.
1) haberin kaynağı. "pfizer aşısı çok iyi" diye bir iddia atılıyor, haberin kaynağı pfizer firmasının kendisiyse bu bir masaldır.
2) başka haberlere pek çok atıf ve bağlantı varsa o işte bir kolpalık vardır. çünkü gerçeklerin ayakta durmak için desteğe ihtiyacı yokken, yalanlar ne kadar çok olursa o kadar güçlü olurlar. komşusunu öldüren A.t., aynı zamanda uyuşturucu kaçakçısıymış, ve 6 yıl önceki faili meçhul cinayeti de üstlenmiş mi? hem de bu tokat, erbağ'ın sesi gazetesinde çıkmış mesela.
3) gerçek dünyada bu olayın böyle gelişmesi mantıklı mı diye sormak çok önemli. x'in evine silahla girmişler, o da kanepesinden kalaşnikof çıkartıp 3 kişiyi mi öldürmüş? bunun olma ihtimali nedir onu düşünmeye başlayınca, aslında pek çok haberin bu eşiği geçtiğini farkedeceksiniz. çünkü masal.
4) görüntüler çok önemli. görüntünün kaynağı da değil sadece; ama gene tek bir yerden geliyorsa bir sorgulamak gerekli. bunun dışında hiç görüntü yoksa problem, eğer o görüntü çok titrek bir kamera ya da pikselliyse orada anlatılacak masal, sunulması gereken kanıtın önüne geçmiş demektir. size bir yalan söyleyecekler, ucuna da görüntü eklemiş olmak için ekliyorlar yani.
5) alt metin okumayı öğrenmelisiniz. tüm haberlerin altında mutlaka bir düşünce var yerleştirilmek istenen ve bunu okumayı öğrenmelisiniz. bazıları çok basit; "şu politik parti iyidir/kötüdür". bazıları ise çok daha karmaşık, "toplum sağlığı bireysel sağlığınızdan önemlidir" gibi. bunu haber okudukça geliştiriyorsunuz, ama bir ipucu vereyim ortada öyle binlerce farklı düşünce yok. 3-5 tane büyük yalanın etrafında dönüyor her şey.
tabi ki bunları örneklendirmek gerekli. o yüzden direk anadoluajansı'na gidiyoruz ve bugünün haberlerine bakıyoruz. öncelikle alakasız, hiç bir önemi olmayan ama yazması karşılığında birinin para kazandığı saçma haberler:
izmirde önce bisiklet sonra telefon çalan üç şüpheli yakalanmış.
kazakistanlı misafir öğrenci dombrasıyla türk dizilerine renk katıyor.
yani bunlara zaman kaybı dışında bir şey diyemiyorum; hem yazanın hem okuyanın zamanını çalmak. ama asıl önemli haberlere gelelim:
18 yaşında olmama rağmen bu hastalığı ağır geçirdim. hadi ya beytullah? sen çok mu şanssızsın kardeşim? kamu spotu gibi konuşmuş bir de çocuk, bu bize ders oldu filan demiş. bu haberin alt metni çokomelli; maske takın, virüs var, yaşlı-genç demeden herkes ağır geçirebilir.
ilk mutasyon geçiren virüs bu değil, aşımız çalışmayacak diye bir şey yok. susun zengin konuşuyor, konuş zengin. elinizde aşı var, bu aşı yeni bir mutasyonda çalışacak diye firmanın sahibi bize güven verdi sağolsun. alt metin nedir belli; aşıyı vurdurun.
bu örneklerden sonra, bir de gerçeği nasıl bulacağımızdan bahsedeyim ufacık. gerçeğin alt metni olmaz arkadaşlar. haberin ise gizli başka bir amacı vardır, yukarda gösterdiğimiz gibi. bu yüzden okuduğunuz şey ne kadar kendi ayakları üzerinde durabilir ve ne kadar kanıtlarla destekliyse, gerçeğe o kadar yakındır.
medya'nın bize nasıl yalan söylediğini gördük, şimdi de nereye odaklanacağımızı nasıl değiştirdiğine bakalım. "büyük resim" diye dalga geçilen bir konsept var, ama sizin bu resmin sadece bir ufacık kısmına odaklanmanız için uğraşan koskoca medyayla dalga geçen yok! grafiğimiz gelsin; amerikan halkını öldüren şeyler vs. haberlerde konuşulan şeyler:
en soldaki sütun, insanların neden öldükleri.
ikincisi, insanların neyi google'ladıkları.
üç ve dört, haber sitelerinin neden bahsettiği.
gördüğünüz gibi medya terörizm ve cinayet haberleri ile dolu, ama insanların büyük çoğunluğu için sorun olan kalp rahatsızlıkları gündemde yok. çünkü tık getirmiyor o haberler. bu kadar basit aslında; sizi korkutmak ve sizi her an ölebileceğinize inandırmak üzerine haberler yapmayı tercih ediyorlar çünkü daha kârlı.
kâr dedim diye hemen para diye düşünmeyin. insanların korkak olması o kadar işlerine geliyor ki, bu bile başlı başına bir kazanç. korkan insan yalanlarını sorgulayamaz, onlar için bir tehdit olmaz.
medya, namlusu size doğrultulmuş bir silahtır. sorgulamadan inandığımız her haber bizim cesaretimizi kırmak ve birilerine mutlak güven duymamız yolunda atılan bir adım. bu tuzaklara düşmememiz gerekli hiç birimizin.
florida eyaletinin valisi, aşırı uygulamaları olan bir tip. en son bir kadının evini bastılar silahlarla - hem de kovik verilerinde usülsüzlük yapıyor diye.
tipini verelim:
birazcık geri almamız lazım çünkü bu kadınla neden bu kadar uğraştıklarını ve daha önceki vukuatlarını görmeliyiz. spoiler: olayda iyi bir taraf yok, pek çok tuhaflık var.
20 mayıs tarihinde florida'da rebecca jones şinden kovuluyor. bu kadın şu tabloları yapıyor, ve verilerde usülsüzlük yapmayı reddetiği için kovulduğunu iddia ediyor. bu kadına geliyorlar ve diyorlar ki "desantis abimiz açacak bu eyaleti, o yüzden verileri ona uydur değiştir".
kadın bunu yapmayı reddedince işinden kovuluyor. evde kendi kendine bu tabloları güncellemeye devam ediyor ve şöyle bir oluşum kuruyorlar: https://www.thecovidmonitor.com/
aynı zamanda şu tabloyu yapıyorlar, ve bu tablodaki sayılar devletin açıkladığı rakamlardan fazla. misal toplam vaka sayısı resmi verilere göre 1 milyon 181 bin, ama bu kadına göre 1 milyon 276 bin.
başta dediğim gibi, geçtiğimiz haftalarda da bu kadının evini bastılar. şu haberde görüntüleri var, polisin kamerasından.
yani bu biraz az olmuş bence, tankla filan girseydiniz korkak sürüsü sizi. dediğim gibi kadının "suçu" bilgi paylaşmak, devletin yalanını ortaya çıkartmak.
acayip korkuyorlar çünkü bunun gibi insanlardan; bir yalanları ortaya çıkarsa diğerlerine de sıra geleceğini biliyorlar.
şimdi olaydaki saçmalıklara geliyorum, ve son kararı size bırakıyorum.
1) aradaki fark, %8 gibi bir şey. ölüm sayılarında ise %1.3. bu kadar fark için ne kadar olay dönmüş.
2) bu kadının sayıları neden daha yüksek? diğerlerinin raporlamadığı neleri raporluyor bilmiyoruz. bu iyi de olabilir kötü de olabilir; korku pornosunun bir parçası mı bu kadın?
3) internette yanlış bilgi yaymanın cezası bu mudur? yoksa ne verisi paylaştığınıza göre, birilerinin ayağına bastıysanız başınıza bunlar gelebilir mi? bu, devlet eliyle yapılabilir mi?
desantis denen abimiz ise elini korkak alıştırmıyor, ve vuruyor garibana yumruğu. dediğim gibi olayın kendisi nereden baksak elimizde kalıyor, o yüzden benim oyum bunun kocaman bir tiyatro olduğu konusunda. kurbağayı yavaş yavaş haşlıyorlar hatırlıyorsunuz değil mi?
önce ufak tehditler; "restoranlara cezaları arttırırım" şeklinde. sonra böyle ufak ufak ev basmalara girişirsin; biz florida'da yaşasak bize neler yapacaklar demek. aşıya kadar sıkabildikleri kadar sıkmaları lazım tasmayı, çünkü yalanları bok olmaya başladı.
gene bir başka devlet yalan söylüyor ve faşistlik yapıyor yazısı oldu, ama yaz yaz bitmiyor işte. bütün bu olayda en çok orada evi basılan çocuklara üzüldüm. bu adamların hepsinden, bizim ülkedeki irili ufaklı uşakları da dahil, hesap sorulacak bir şekilde. o zamana kadar:
size sağlığınız konusunda yalan söyleyecek kimseye hiç bir konuda güvenmeyin.
tipini verelim:
birazcık geri almamız lazım çünkü bu kadınla neden bu kadar uğraştıklarını ve daha önceki vukuatlarını görmeliyiz. spoiler: olayda iyi bir taraf yok, pek çok tuhaflık var.
20 mayıs tarihinde florida'da rebecca jones şinden kovuluyor. bu kadın şu tabloları yapıyor, ve verilerde usülsüzlük yapmayı reddetiği için kovulduğunu iddia ediyor. bu kadına geliyorlar ve diyorlar ki "desantis abimiz açacak bu eyaleti, o yüzden verileri ona uydur değiştir".
kadın bunu yapmayı reddedince işinden kovuluyor. evde kendi kendine bu tabloları güncellemeye devam ediyor ve şöyle bir oluşum kuruyorlar: https://www.thecovidmonitor.com/
aynı zamanda şu tabloyu yapıyorlar, ve bu tablodaki sayılar devletin açıkladığı rakamlardan fazla. misal toplam vaka sayısı resmi verilere göre 1 milyon 181 bin, ama bu kadına göre 1 milyon 276 bin.
başta dediğim gibi, geçtiğimiz haftalarda da bu kadının evini bastılar. şu haberde görüntüleri var, polisin kamerasından.
yani bu biraz az olmuş bence, tankla filan girseydiniz korkak sürüsü sizi. dediğim gibi kadının "suçu" bilgi paylaşmak, devletin yalanını ortaya çıkartmak.
acayip korkuyorlar çünkü bunun gibi insanlardan; bir yalanları ortaya çıkarsa diğerlerine de sıra geleceğini biliyorlar.
şimdi olaydaki saçmalıklara geliyorum, ve son kararı size bırakıyorum.
1) aradaki fark, %8 gibi bir şey. ölüm sayılarında ise %1.3. bu kadar fark için ne kadar olay dönmüş.
2) bu kadının sayıları neden daha yüksek? diğerlerinin raporlamadığı neleri raporluyor bilmiyoruz. bu iyi de olabilir kötü de olabilir; korku pornosunun bir parçası mı bu kadın?
3) internette yanlış bilgi yaymanın cezası bu mudur? yoksa ne verisi paylaştığınıza göre, birilerinin ayağına bastıysanız başınıza bunlar gelebilir mi? bu, devlet eliyle yapılabilir mi?
desantis denen abimiz ise elini korkak alıştırmıyor, ve vuruyor garibana yumruğu. dediğim gibi olayın kendisi nereden baksak elimizde kalıyor, o yüzden benim oyum bunun kocaman bir tiyatro olduğu konusunda. kurbağayı yavaş yavaş haşlıyorlar hatırlıyorsunuz değil mi?
önce ufak tehditler; "restoranlara cezaları arttırırım" şeklinde. sonra böyle ufak ufak ev basmalara girişirsin; biz florida'da yaşasak bize neler yapacaklar demek. aşıya kadar sıkabildikleri kadar sıkmaları lazım tasmayı, çünkü yalanları bok olmaya başladı.
gene bir başka devlet yalan söylüyor ve faşistlik yapıyor yazısı oldu, ama yaz yaz bitmiyor işte. bütün bu olayda en çok orada evi basılan çocuklara üzüldüm. bu adamların hepsinden, bizim ülkedeki irili ufaklı uşakları da dahil, hesap sorulacak bir şekilde. o zamana kadar:
size sağlığınız konusunda yalan söyleyecek kimseye hiç bir konuda güvenmeyin.
esnafa 3 ay boyunca 1000 tl yardım, artı çeşitli miktarlarda kira yardımı yapılacakmış. covid ile alakalı. kaynak.
ulan ne güzel şey aslında, ama altında bizimkiler olduğu için tatmin olmuyoruz. aynı nefeste ne açıkladılar? yılbaşı sokağa çıkma yasakları. bildiğin para-özgürlük takasına giriliyor da haberimiz yok.
bugünkü başka sayılar:
merkez bankasının eksi 43 milyar borcu var.
750 tl değil dükkan, ev kirasına yetmiyor, hele büyük şehirlerde. küçük şehirlerde ok, ama...
emlakçının sorunu fahiş kiralar değil ki? müşteri yok, ülke kapalı. yoksa para 0 olduğu için, kirasının 750 tl'sini vermeyecek, ama zaten hiç veremiyordu. kirada olmayanlar? ya da esnaf olmayanlar, işsiz olanlar?
hükümet kendi vatandaşıyla neyin pazarlığını yapıyor acaba? bundan sonra aşı yaptırınca para da vermeye başlar bunlar.
ulan ne güzel şey aslında, ama altında bizimkiler olduğu için tatmin olmuyoruz. aynı nefeste ne açıkladılar? yılbaşı sokağa çıkma yasakları. bildiğin para-özgürlük takasına giriliyor da haberimiz yok.
bugünkü başka sayılar:
merkez bankasının eksi 43 milyar borcu var.
750 tl değil dükkan, ev kirasına yetmiyor, hele büyük şehirlerde. küçük şehirlerde ok, ama...
emlakçının sorunu fahiş kiralar değil ki? müşteri yok, ülke kapalı. yoksa para 0 olduğu için, kirasının 750 tl'sini vermeyecek, ama zaten hiç veremiyordu. kirada olmayanlar? ya da esnaf olmayanlar, işsiz olanlar?
hükümet kendi vatandaşıyla neyin pazarlığını yapıyor acaba? bundan sonra aşı yaptırınca para da vermeye başlar bunlar.
sonunda devletin bize kendi işine geldiği gibi rakam sunduğunun kanıtıyla geldim. devletin işine gelen herkesin korkudan ölmesi ya, hadi bakalım. aşağıdaki hesaplamaların tamamı, kendi sundukları verilerden elde edilmiştir.
özet: şu anda sokağa çıkıp karşılaştığınız herkesi yalasanız bile bu virüsü kapma olasılığınız çok düşük. bir milyon yedi yüz bin toplam vaka demelerinin sebebi sizi korkutmak. aktif vaka sayısı 85 bin filan. ama size bunu söyleseler evinize kapanır, işinizden ve sevdiklerinizle görüşmekten vazgeçer miydiniz?
onlar da bu soruya cevabınızı çok iyi biliyor. o yüzden bir milyon küsür.
****
hesaplanmayan bir metrik var. bu da "günlük net hasta sayısı değişimi". bu şöyle hesaplanıyor:
net değişim = yeni hastalar - iyileşen hastalar - vefat edenler
bu net değişim, bize o günkü aktif vaka sayısını hesaplatabiliyor, ki hesaplayacağız. öncesinde, verimiz 4 nisan 2020 tarihinden başlıyor - çünkü o gün iyileşen hasta sayısını vermeye başlamış devletimiz.
4 nisan tarihindeki veriler: Toplam vaka sayısı 23.934, toplam iyileşen sayısı ise 786, toplam vefat sayısı 501. biz, 22.700 diyelim. o tarihte ülkede "hasta" olan bu kadar kişi var yani.
aşağıdaki tablo, günlük net hasta sayısı değişimini gösteriyor.
grafikteki ani sıçrama ve düşüşler, tuhaf tuhaf hareketlerin olduğu günler. o hareketleri sıralasak çok uzayacak, ve konumuz onlar değil. hatırlarsanız başladığımız tarihte 22.7 bin hasta vardı değil mi? haydi gelin bu hastaların, günlük net değişim sonrası durumlarına bakalım. yani "aktif hasta sayısı".
bu sayı son iki gün hariç 100 bin kişi bile değil. ama gelin size nasa tadında açıklayayım;
- ismail cinel "hepimiz ölücez yoğun bakımlar bitmiş" dediği tarihte 83.000 aktif vaka varmış. asemptomatik filan fıstık hepsi dahil, yoğun bakımlık değil yani. aynı ismail martta benzer sayıda aktif vaka varken açıklama yapmış mı; yok.
- imamoğlu'nun "bizi eve kapatın, bulaşıcıdan insanlar ölüyor" dediği tarih, grafiğin sonundaki yukarı ivme. ölüm sayıları ise gene aynı tarihte artmaya başlamış. yani ölüm sebebini yanlış sayarsınız eyvallah biliyoruz da, bu kadar bariz yapmayın bari.
- devletin yasakları başladıktan sonra aktif vakalarda ne gibi bir değişiklik olmuş? artmış mk. yasak koydukça bu sayının artması mantıklı mı?
son matematik: diyelim 100 bin aktif vaka vardı aylardır (ki yok, 20 binin altına bile düşmüş). bütün koronalılar fıldır fıldır ortada geziyor, hiç önlem almıyorlar da diyelim; böyle bir "distopya".
sokakta karşılaştığınız her bin kişiden sadece bir tanesi korona. günlük ortalama 20-25 kişiyle muhatap oluyorsunuz diyelim. sıradan bir günde korona hastası biriyle karşılaşma ihtimaliniz en fazla %2.5 idi. ki ne kadar uçuk varsayımlar yaptığımızı da gördünüz.
*****
tekrar söylüyorum, korkmayın bu vürükten. sizi korkuya sürükleyenlerden de uzak durun.
özet: şu anda sokağa çıkıp karşılaştığınız herkesi yalasanız bile bu virüsü kapma olasılığınız çok düşük. bir milyon yedi yüz bin toplam vaka demelerinin sebebi sizi korkutmak. aktif vaka sayısı 85 bin filan. ama size bunu söyleseler evinize kapanır, işinizden ve sevdiklerinizle görüşmekten vazgeçer miydiniz?
onlar da bu soruya cevabınızı çok iyi biliyor. o yüzden bir milyon küsür.
****
hesaplanmayan bir metrik var. bu da "günlük net hasta sayısı değişimi". bu şöyle hesaplanıyor:
net değişim = yeni hastalar - iyileşen hastalar - vefat edenler
bu net değişim, bize o günkü aktif vaka sayısını hesaplatabiliyor, ki hesaplayacağız. öncesinde, verimiz 4 nisan 2020 tarihinden başlıyor - çünkü o gün iyileşen hasta sayısını vermeye başlamış devletimiz.
4 nisan tarihindeki veriler: Toplam vaka sayısı 23.934, toplam iyileşen sayısı ise 786, toplam vefat sayısı 501. biz, 22.700 diyelim. o tarihte ülkede "hasta" olan bu kadar kişi var yani.
aşağıdaki tablo, günlük net hasta sayısı değişimini gösteriyor.
grafikteki ani sıçrama ve düşüşler, tuhaf tuhaf hareketlerin olduğu günler. o hareketleri sıralasak çok uzayacak, ve konumuz onlar değil. hatırlarsanız başladığımız tarihte 22.7 bin hasta vardı değil mi? haydi gelin bu hastaların, günlük net değişim sonrası durumlarına bakalım. yani "aktif hasta sayısı".
bu sayı son iki gün hariç 100 bin kişi bile değil. ama gelin size nasa tadında açıklayayım;
- ismail cinel "hepimiz ölücez yoğun bakımlar bitmiş" dediği tarihte 83.000 aktif vaka varmış. asemptomatik filan fıstık hepsi dahil, yoğun bakımlık değil yani. aynı ismail martta benzer sayıda aktif vaka varken açıklama yapmış mı; yok.
- imamoğlu'nun "bizi eve kapatın, bulaşıcıdan insanlar ölüyor" dediği tarih, grafiğin sonundaki yukarı ivme. ölüm sayıları ise gene aynı tarihte artmaya başlamış. yani ölüm sebebini yanlış sayarsınız eyvallah biliyoruz da, bu kadar bariz yapmayın bari.
- devletin yasakları başladıktan sonra aktif vakalarda ne gibi bir değişiklik olmuş? artmış mk. yasak koydukça bu sayının artması mantıklı mı?
son matematik: diyelim 100 bin aktif vaka vardı aylardır (ki yok, 20 binin altına bile düşmüş). bütün koronalılar fıldır fıldır ortada geziyor, hiç önlem almıyorlar da diyelim; böyle bir "distopya".
sokakta karşılaştığınız her bin kişiden sadece bir tanesi korona. günlük ortalama 20-25 kişiyle muhatap oluyorsunuz diyelim. sıradan bir günde korona hastası biriyle karşılaşma ihtimaliniz en fazla %2.5 idi. ki ne kadar uçuk varsayımlar yaptığımızı da gördünüz.
*****
tekrar söylüyorum, korkmayın bu vürükten. sizi korkuya sürükleyenlerden de uzak durun.
türkiye devletinin günlük açıkladığı tablolara, arşiv olarak şu linkten ulaşılabiliyor.
bu yalan verilere daha uzun süre bakmayı düşünmüyorum, ama isteyenler için tarihsel olarak tutarsızlıklarına bakabilirsiniz. ben şimdi ilginç bir tanesini paylaşacağım.
hastalarda zaatüre oranı düşüyor. hem de baya hızlı düşüyor. bu oranın raporlandığı ilk gün, 29 temmuz tarihinde, hastalarda zaatüre oranı %9.4 imiş.
şu anda ise, %3.1.
solunum yolu rahatsızlığı. kışa giriyoruz. ama zaatüre oranı düş baba düş. bu nasıl olabilir? virüse yasak getirdi devletimiz heralde insanları zaatüre yapmasın diye.
imamoğlu'nun bulaşıcı hastalık verileri içerisinde zaatüre var mı bilmiyorum, ama tıpta zaatüre bulaşıcı hastalık diye geçiyor. o yalancıyı bir başka zaman hoplatıcaz kısmetse.
korkmayın arkadaşlar bu hastalıktan. gerçekler sizin pusulanız olsun. ve soru sorun, çünkü yalanı ancak sorgulayarak bulabiliriz.
bu yalan verilere daha uzun süre bakmayı düşünmüyorum, ama isteyenler için tarihsel olarak tutarsızlıklarına bakabilirsiniz. ben şimdi ilginç bir tanesini paylaşacağım.
hastalarda zaatüre oranı düşüyor. hem de baya hızlı düşüyor. bu oranın raporlandığı ilk gün, 29 temmuz tarihinde, hastalarda zaatüre oranı %9.4 imiş.
şu anda ise, %3.1.
solunum yolu rahatsızlığı. kışa giriyoruz. ama zaatüre oranı düş baba düş. bu nasıl olabilir? virüse yasak getirdi devletimiz heralde insanları zaatüre yapmasın diye.
imamoğlu'nun bulaşıcı hastalık verileri içerisinde zaatüre var mı bilmiyorum, ama tıpta zaatüre bulaşıcı hastalık diye geçiyor. o yalancıyı bir başka zaman hoplatıcaz kısmetse.
korkmayın arkadaşlar bu hastalıktan. gerçekler sizin pusulanız olsun. ve soru sorun, çünkü yalanı ancak sorgulayarak bulabiliriz.
aynı haberi deştikçe güzel şeyler çıkıyor. güzel dediysem, biz insanlar için güzel, mumu yatsıya kadar yananlar için saçma.
ağır hasta sayısındaki değişimlere bakıyoruz gün gün.
2 aralık: 199
3 aralık: 109
4 aralık: 98
5 aralık: 97
6 aralık: 5 (pazar günü)
7 aralık: 31
8 aralık: 46
9 aralık: 18
10 aralık: 42
6 aralık tuhaf bir gün olmuş. bakıyoruz; o gün 4100 hasta iyileşirken, ertesi gün 5100 hasta iyileşmiş mesela. yani götünüzden uydurmuşsunuz diyeceğim de tutuyorum kendimi. onun yerine ulvi devletimizin aldığı yasaklar neticesinde hasta olanlar ağır geçirmiyor hastalığı diyelim. çünkü virüs, ne isterseniz o olabilen bir şey.
ağır hasta sayısındaki değişimlere bakıyoruz gün gün.
2 aralık: 199
3 aralık: 109
4 aralık: 98
5 aralık: 97
6 aralık: 5 (pazar günü)
7 aralık: 31
8 aralık: 46
9 aralık: 18
10 aralık: 42
6 aralık tuhaf bir gün olmuş. bakıyoruz; o gün 4100 hasta iyileşirken, ertesi gün 5100 hasta iyileşmiş mesela. yani götünüzden uydurmuşsunuz diyeceğim de tutuyorum kendimi. onun yerine ulvi devletimizin aldığı yasaklar neticesinde hasta olanlar ağır geçirmiyor hastalığı diyelim. çünkü virüs, ne isterseniz o olabilen bir şey.
yalan ile ilgili yazımda böyle bir şey yazmıştım. "bir gün diyecekler ki 1 milyondan fazla vaka var" - benim beklediğim gibi olmadı ama bir anda gene 1.7 milyon sayısını gördük.
bu verilerdeki tuhaflıklara gelirsek:
- bu sayı 29 temmuz'dan itibaren olan sayı, eğer yanlış anlamadıysam. neden bu tarih de başlangıçtan itibaren değil benim bir fikrim var ama sonra.
- o tarihten bugüne 20 milyon test yapılmış, ortada 1.7 milyon vaka var. testleri kimlere ve nasıl yapıldığını, semptom gösteremeyenlere yapılmadığı gibi olayları da konuştuk. şu anda test yapılıp pozitif çıkma oranı %8.5.
- "belirgin bir hastalık geçiren" kişiler ise 550 binimiş. yani testi pozitif çıkıp gerçekten hasta olanların oranı %32.
- iyice tuhaf noktalara geldik. bu vakalardan iyileşen sayısı 452 bin diye bir sayı var. ama bu sayı neye göre, nasıl hesaplanmış bilmiyorum. bu kişiler belirgin hastalık geçirdi mi, ya da durumunun ağırlığından bahsedilmiyor. vakaların iyileşme oranı %26. gerçekten hasta olanların %81.
- vefat sayısı 15 bin. bu da aynı şekilde nasıl karşılaştırılır bilmiyorum. kimleri ne sebepten kovid kaynaklı ölüm yazıyorlar onu da tartıştık. hastalığın öldürme oranı binde 8, ya da %0.8.
ikinci kısmımız, veri toplarken yapılacak ufak şımarıklıklar üzerine.
- filyasyon oranı %99.9. bu neyi gösteriyor hiç bir fikrim yok; vakaların tamamına filyasyon yaptık ve ulaştık mı, yoksa vakaların %99.9'unun nereden vürük kaptığını mı biliyorlar?
- bu hafta erişkin yoğun bakam doluluk oranı %71, ventilatör doluluk oranı %41. yani yoğun bakımlarda yer yok gibi bir şey yok.
- hastalarda zaatüre oranı %3.1. solunum yolu hastalığı olan bu virrrük çok şanssız değilseniz zaatüre yapmıyor.
üçüncü kısım, karşılaştırmalı tablolar
bu kısımda dikkatinizi çekmek istediğim bir kaç nokta var. şu, 10 aralık tablosu:
bu ise 9 aralık tablosu:
değişen şeylere bir bakalım. öncelikle, artık hasta sayısı diye bir hücre yok; direk onun yerine vaka sayısı demişler. sadece tablolara baktığınız zaman, bir anda 558 bin'den 1.7 milyona çıkan bir sayı görüyorsunuz. çünkü sizi korkutmak için o rakamın bir milyondan fazla olması lazım. onu kademe kademe arttırmak yerine bir anda arttırmışlar.
bir günlük değişimlere bakalım şimdi de:
32 bin tane vaka çıkmış.
5.900 tanesi gerçekten hasta gibiymiş.
22 kişi vefat etmiş.
5.200 kişi iyileşmiş.
şimdi her şeyi bir özetleyelim.
bir hastalık var. %8.5 ihtimalle yakalanıyorsunuz. yakalandıktan sonra, %32 ihtimalle herhangi bir semptom gösteriyorsunuz. semptom gösterdikten sonra %81 ihtimalle iyileşiyorsunuz. %1 ihtimalle ağır geçiriyorsunuz, ama %2 ihtimalle ölüyorsunuz.
vat dı fak, ne güzel gidiyorduk; hastalığı ağır geçirme ihtimali ölme ihtimalinden nasıl düşük olabilir? ağır geçirmiyorlar ama bundan ölüyor insanlar. ya sayı saymayı bilmiyorlar, ya dayak yememişler, ya da tedavide bir bokluk var.
şimdi bütüüün bu ortalamaları bir araya getirelim. normal bir insansanız, bu hastalıktan ölme ihtimaliniz şu: yakalanma ihtimali * semptom gösterme ihtimali * ölme ihtimali.
bu da eşittir 0.0005. yüzdeye vurursak, %0.05.
bakın ben bu hesapları yaptım, çünkü bu sayıların hiç bir mantığı yok. sadece kendi verdikleri sayıları kullanınca hem insan aklıyla, hem matematikle, hem de birbirleriyle tutmuyor bu sayılar. ama en önemli tutmadığı yer şu: bize dayattıkları korku ve çare tiyatrolarıyla tutmuyor.
son tavsiyelerden önce, gelin bir de daha "güvenilir" iki sayıya bakalım. kaynak worldometers.
- şu anda aktif vakaların %99.5'i hafif ya da semptomsuz atlatıyor.
- ama kapanmış vakalarda %3 ölüm oranı var.
bu iki sayı size bu hastalıkla ilgili her şeyi sorgulatmaya yeter. insanlar ölüyor evet, ama bunun nedeni bir virüs değil.
- yapılan testler yanlış
- uygulanan tedaviler yanlış ve tehlikeli
- bize sunulan sayılar yalan
- bize kurtuluş diye sunulan "ülkeyi kapatmak" ve "aşı" çözümlerinin ikisi de bu hastalıktan daha fazla ölüme yol açacak.
bu hastalıktan korkmayın, yalancılardan korkun. hastalık sizi %0.05 ihtimalle öldürebilir, ama yalancıların amacı bambaşka ve oranı daha yüksek. ben bu hesapları siz yapmayın diye yaptım; ki görün size nasıl yalanlar söylüyorlar. öldürücülük oranı böyle olan bir hastalıktan korkup aklınızı askıya alırsanız çok zorlanırız.
çevrenize bakının, gerçek dünyadan kopmayın. ekranda gördüğünüz ne idüğü belirsiz sayılara (kaynak ben ya da fahrettin farketmez) değil, kendi gördüklerinize güvenin. ve sağlığınızdan para kazanacak kimseye güvenmeyin.
bu verilerdeki tuhaflıklara gelirsek:
- bu sayı 29 temmuz'dan itibaren olan sayı, eğer yanlış anlamadıysam. neden bu tarih de başlangıçtan itibaren değil benim bir fikrim var ama sonra.
- o tarihten bugüne 20 milyon test yapılmış, ortada 1.7 milyon vaka var. testleri kimlere ve nasıl yapıldığını, semptom gösteremeyenlere yapılmadığı gibi olayları da konuştuk. şu anda test yapılıp pozitif çıkma oranı %8.5.
- "belirgin bir hastalık geçiren" kişiler ise 550 binimiş. yani testi pozitif çıkıp gerçekten hasta olanların oranı %32.
- iyice tuhaf noktalara geldik. bu vakalardan iyileşen sayısı 452 bin diye bir sayı var. ama bu sayı neye göre, nasıl hesaplanmış bilmiyorum. bu kişiler belirgin hastalık geçirdi mi, ya da durumunun ağırlığından bahsedilmiyor. vakaların iyileşme oranı %26. gerçekten hasta olanların %81.
- vefat sayısı 15 bin. bu da aynı şekilde nasıl karşılaştırılır bilmiyorum. kimleri ne sebepten kovid kaynaklı ölüm yazıyorlar onu da tartıştık. hastalığın öldürme oranı binde 8, ya da %0.8.
ikinci kısmımız, veri toplarken yapılacak ufak şımarıklıklar üzerine.
- filyasyon oranı %99.9. bu neyi gösteriyor hiç bir fikrim yok; vakaların tamamına filyasyon yaptık ve ulaştık mı, yoksa vakaların %99.9'unun nereden vürük kaptığını mı biliyorlar?
- bu hafta erişkin yoğun bakam doluluk oranı %71, ventilatör doluluk oranı %41. yani yoğun bakımlarda yer yok gibi bir şey yok.
- hastalarda zaatüre oranı %3.1. solunum yolu hastalığı olan bu virrrük çok şanssız değilseniz zaatüre yapmıyor.
üçüncü kısım, karşılaştırmalı tablolar
bu kısımda dikkatinizi çekmek istediğim bir kaç nokta var. şu, 10 aralık tablosu:
bu ise 9 aralık tablosu:
değişen şeylere bir bakalım. öncelikle, artık hasta sayısı diye bir hücre yok; direk onun yerine vaka sayısı demişler. sadece tablolara baktığınız zaman, bir anda 558 bin'den 1.7 milyona çıkan bir sayı görüyorsunuz. çünkü sizi korkutmak için o rakamın bir milyondan fazla olması lazım. onu kademe kademe arttırmak yerine bir anda arttırmışlar.
bir günlük değişimlere bakalım şimdi de:
32 bin tane vaka çıkmış.
5.900 tanesi gerçekten hasta gibiymiş.
22 kişi vefat etmiş.
5.200 kişi iyileşmiş.
şimdi her şeyi bir özetleyelim.
bir hastalık var. %8.5 ihtimalle yakalanıyorsunuz. yakalandıktan sonra, %32 ihtimalle herhangi bir semptom gösteriyorsunuz. semptom gösterdikten sonra %81 ihtimalle iyileşiyorsunuz. %1 ihtimalle ağır geçiriyorsunuz, ama %2 ihtimalle ölüyorsunuz.
vat dı fak, ne güzel gidiyorduk; hastalığı ağır geçirme ihtimali ölme ihtimalinden nasıl düşük olabilir? ağır geçirmiyorlar ama bundan ölüyor insanlar. ya sayı saymayı bilmiyorlar, ya dayak yememişler, ya da tedavide bir bokluk var.
şimdi bütüüün bu ortalamaları bir araya getirelim. normal bir insansanız, bu hastalıktan ölme ihtimaliniz şu: yakalanma ihtimali * semptom gösterme ihtimali * ölme ihtimali.
bu da eşittir 0.0005. yüzdeye vurursak, %0.05.
bakın ben bu hesapları yaptım, çünkü bu sayıların hiç bir mantığı yok. sadece kendi verdikleri sayıları kullanınca hem insan aklıyla, hem matematikle, hem de birbirleriyle tutmuyor bu sayılar. ama en önemli tutmadığı yer şu: bize dayattıkları korku ve çare tiyatrolarıyla tutmuyor.
son tavsiyelerden önce, gelin bir de daha "güvenilir" iki sayıya bakalım. kaynak worldometers.
- şu anda aktif vakaların %99.5'i hafif ya da semptomsuz atlatıyor.
- ama kapanmış vakalarda %3 ölüm oranı var.
bu iki sayı size bu hastalıkla ilgili her şeyi sorgulatmaya yeter. insanlar ölüyor evet, ama bunun nedeni bir virüs değil.
- yapılan testler yanlış
- uygulanan tedaviler yanlış ve tehlikeli
- bize sunulan sayılar yalan
- bize kurtuluş diye sunulan "ülkeyi kapatmak" ve "aşı" çözümlerinin ikisi de bu hastalıktan daha fazla ölüme yol açacak.
bu hastalıktan korkmayın, yalancılardan korkun. hastalık sizi %0.05 ihtimalle öldürebilir, ama yalancıların amacı bambaşka ve oranı daha yüksek. ben bu hesapları siz yapmayın diye yaptım; ki görün size nasıl yalanlar söylüyorlar. öldürücülük oranı böyle olan bir hastalıktan korkup aklınızı askıya alırsanız çok zorlanırız.
çevrenize bakının, gerçek dünyadan kopmayın. ekranda gördüğünüz ne idüğü belirsiz sayılara (kaynak ben ya da fahrettin farketmez) değil, kendi gördüklerinize güvenin. ve sağlığınızdan para kazanacak kimseye güvenmeyin.
harika bir manyaklık daha balıkesir belediyesinden geldi. haber.
içerisinde koronavirüs vakası görülen ikametlere, "bu konut görüşme ve ziyarete kapalıdır" notu asılacakmış. kapıya bir şey yazıp bir sembol çizip insanları fişlemek eskiden terörist ve ırkçıların taktiğiydi, ne ara devlet eline düştü ki?
aynı cümlede saydıkları diğer yasaklar daha da tatlı. amatör balıkçılara 3 metre mesafe zorunluluğu koymuşlar. eğer yiyecek bir şey bulmaya çalışıyorsanız bu virüs 1.5 metre değil 3 metre zıplıyor çünkü.
daha da iyisi, artık balık tutulurken sigara içmesi yasaklanmış. bu nedir yahu?
yani ben çok gülüyorum umarım siz de gülüyorsunuzdur bunlara; ciddiye aldıkça tepemize çıktılar çünkü.
içerisinde koronavirüs vakası görülen ikametlere, "bu konut görüşme ve ziyarete kapalıdır" notu asılacakmış. kapıya bir şey yazıp bir sembol çizip insanları fişlemek eskiden terörist ve ırkçıların taktiğiydi, ne ara devlet eline düştü ki?
aynı cümlede saydıkları diğer yasaklar daha da tatlı. amatör balıkçılara 3 metre mesafe zorunluluğu koymuşlar. eğer yiyecek bir şey bulmaya çalışıyorsanız bu virüs 1.5 metre değil 3 metre zıplıyor çünkü.
daha da iyisi, artık balık tutulurken sigara içmesi yasaklanmış. bu nedir yahu?
yani ben çok gülüyorum umarım siz de gülüyorsunuzdur bunlara; ciddiye aldıkça tepemize çıktılar çünkü.
dünyayı kurtaracak aşının mucidi über şirket. ama sonuçta paranın köpeği kişiler tarafından yönetilen, kar amaçlı bir şirket.
pfizer ceo'su aşının sonuçlarının açıklandığı gün hisselerinin %62'sini satmış. kaynak.
hem %95 etkin diyorsun, hem de hisselerini satıyorsun - bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
saçmalık bu kadar basit değil bu arada. bu tarz satışlarda, şirketin içinden biri olduğunuz için bir prosedür var. satmadan bir süre önce satacağınızı söylemeniz gerekiyor. bu ceo, ki isim verelim de uğur şahin'le karışmasın, albert bourla, ağustos ayında bu satış emirini vermiş. hem de sonuçların açıklanacağı güne satış siparişini geçmiş.
sorularım şunlar:
- bu adam sonuçların çıkacağı tarihi biliyor muydu? o zaman bu nasıl test?
- eğer tüm dünyaya satacağınız ve %95 etkin bir ürününüz varsa, siz hisselerinizi satar mısınız?
- biz bu hisse satışından sonra bu adama ve bu adamın şirketine güvenebilir miyiz?
bu yavşak sürüsünün sağlık bozmakla ilgili bir çekinceleri yok, ama iş paraya gelince böyle üçbuçuk atıyorlar. parayı takip edin, cevapları bulursunuz.
kendi araştırmanızı yapın, sağlığınızdan para kazanan kişilere körü körüne güvenmeyin.
pfizer ceo'su aşının sonuçlarının açıklandığı gün hisselerinin %62'sini satmış. kaynak.
hem %95 etkin diyorsun, hem de hisselerini satıyorsun - bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
saçmalık bu kadar basit değil bu arada. bu tarz satışlarda, şirketin içinden biri olduğunuz için bir prosedür var. satmadan bir süre önce satacağınızı söylemeniz gerekiyor. bu ceo, ki isim verelim de uğur şahin'le karışmasın, albert bourla, ağustos ayında bu satış emirini vermiş. hem de sonuçların açıklanacağı güne satış siparişini geçmiş.
sorularım şunlar:
- bu adam sonuçların çıkacağı tarihi biliyor muydu? o zaman bu nasıl test?
- eğer tüm dünyaya satacağınız ve %95 etkin bir ürününüz varsa, siz hisselerinizi satar mısınız?
- biz bu hisse satışından sonra bu adama ve bu adamın şirketine güvenebilir miyiz?
bu yavşak sürüsünün sağlık bozmakla ilgili bir çekinceleri yok, ama iş paraya gelince böyle üçbuçuk atıyorlar. parayı takip edin, cevapları bulursunuz.
kendi araştırmanızı yapın, sağlığınızdan para kazanan kişilere körü körüne güvenmeyin.
ilk olarak ingiltere'de kullanılmaya başlandı bir çeşidi. kullanılan çeşit, bir mrna aşısı - bu aşıların genel olarak sıkıntısından, ve bu hastalık özelindeki sıkıntısından bahsetmiştik.
uygulandığı iki günlük süre içerisinde 2 ölü 6 yaralı bırakmış bir tedavidir.
kaybettiklerimiz hakkında kaynak
yaralılarımız hakkında kaynak 1, kaynak 2
buna şaşırdık mı peki? benim öngörülerimi kenara koyuyorum; bu kadar kısa sürede geliştirilip "test edilip" onaylanan bir şeyin böyle sonuçları olmasını beklemiyor muyduk? valla ingiltere sağlık ajansı bekliyordu, ona rağmen bilanço bu.
onun dışında sadece korkutmaya gelmedim, bilgi vermeye geldim. bu cins mrna aşılarının rusya/amerika/türkbiliminsanı yapımı olanlarına ayrı ayrı yapılan bazı uyarılar var. aşının uygulama dizaynı benzer olduğundan, hepsinin uyarılarını derledim.
pfizer/biontech
ciddi alerji geçmişi olanlar yaptırmasın
hamile olanlar yaptırmasın, 2 aya kadar hamile kalmasın, doğurganlık yaş grubundaki kadınlar da genel olarak dikkat etsin
kan sulandırıcı kullananlar kullanmasın
bağışıklık sistemi rahatsızlıkları olanlar hakkında ellerinde veri yok
diğer ilaçlarla etkileşimi konusunda veri yok (hiç bir ilaçla ya da aşıyla)
kısırlık üzerine etkileri üzerine veri yok
sputnik-v aşısı için, daha çok az ilerleyebildiklerinden, bir tane orijinal uyarı var.
alkolle alınmaması gerekiyor. 14 gün önceden içmeyi bırakmanız, aşıdan sonra (her dozundan sonra) da 21 gün bağışıklık sistemi bastıran şeyleri, mesela alkol, kullanmayın diyor. ama mesela başka ne onu söylemiyor.
önce komik olana yorum yapayım; bizim hükümetimiz öngörülü olduğundan daha aşı yaptırmadan alkolü yasakladı, harika bir vizyon.
sonra; yukarıdaki kan sulandırıcı etkisini gördünüz mü? şu anda kovid (semptom) tedavisi için ülkemizde ne kullanılıyor peki?
diyelim testiniz negatif, ama size semptom benziyor diye tedavi uyguladılar. şu teyzemiz bol bol yapmış bundan mesela.
pfizer'ın kovid aşısını olamıyorsunuz bir süre.
ve son olarak; ona vurulamıyor buna vurulamıyor kime vuruluyor lan bu aşı? ne muhteşem bir çözümmüş gerçekten, harika güvenli bir tedaviymiş. ben hemen yeni normale geçtim kafamda; sağolasın pfizer, sağolasın uğur şahin.
uygulandığı iki günlük süre içerisinde 2 ölü 6 yaralı bırakmış bir tedavidir.
kaybettiklerimiz hakkında kaynak
yaralılarımız hakkında kaynak 1, kaynak 2
buna şaşırdık mı peki? benim öngörülerimi kenara koyuyorum; bu kadar kısa sürede geliştirilip "test edilip" onaylanan bir şeyin böyle sonuçları olmasını beklemiyor muyduk? valla ingiltere sağlık ajansı bekliyordu, ona rağmen bilanço bu.
onun dışında sadece korkutmaya gelmedim, bilgi vermeye geldim. bu cins mrna aşılarının rusya/amerika/türkbiliminsanı yapımı olanlarına ayrı ayrı yapılan bazı uyarılar var. aşının uygulama dizaynı benzer olduğundan, hepsinin uyarılarını derledim.
pfizer/biontech
ciddi alerji geçmişi olanlar yaptırmasın
hamile olanlar yaptırmasın, 2 aya kadar hamile kalmasın, doğurganlık yaş grubundaki kadınlar da genel olarak dikkat etsin
kan sulandırıcı kullananlar kullanmasın
bağışıklık sistemi rahatsızlıkları olanlar hakkında ellerinde veri yok
diğer ilaçlarla etkileşimi konusunda veri yok (hiç bir ilaçla ya da aşıyla)
kısırlık üzerine etkileri üzerine veri yok
sputnik-v aşısı için, daha çok az ilerleyebildiklerinden, bir tane orijinal uyarı var.
alkolle alınmaması gerekiyor. 14 gün önceden içmeyi bırakmanız, aşıdan sonra (her dozundan sonra) da 21 gün bağışıklık sistemi bastıran şeyleri, mesela alkol, kullanmayın diyor. ama mesela başka ne onu söylemiyor.
önce komik olana yorum yapayım; bizim hükümetimiz öngörülü olduğundan daha aşı yaptırmadan alkolü yasakladı, harika bir vizyon.
sonra; yukarıdaki kan sulandırıcı etkisini gördünüz mü? şu anda kovid (semptom) tedavisi için ülkemizde ne kullanılıyor peki?
diyelim testiniz negatif, ama size semptom benziyor diye tedavi uyguladılar. şu teyzemiz bol bol yapmış bundan mesela.
pfizer'ın kovid aşısını olamıyorsunuz bir süre.
ve son olarak; ona vurulamıyor buna vurulamıyor kime vuruluyor lan bu aşı? ne muhteşem bir çözümmüş gerçekten, harika güvenli bir tedaviymiş. ben hemen yeni normale geçtim kafamda; sağolasın pfizer, sağolasın uğur şahin.
yapılacağı kesinleşmiş, ve geçen haftaki ellerine yüzlerine bulaştırdıkları tiyatrodan sonra (anlatacağım) hiç uğraşmadan direk dayatılmış yasaklardır.
türkiye'de tekel bayii olmak çok zor; her an adaletin kılıcının dibindesin. devlet yasaklıyor ama sen el altından her gün satış yapmak zorundasın. ki müşterin de var, herkes içiyor bu zorlu ve eve kapalı olan pandemi sürecinde.
geçen hafta çaktırmadan 3-5 tane yerde alkol satışını yasakladılar. bunu da tekellere önden haber göndererek, ama süpermarketlere daha geç haber vererek yaptılar. yani gene küçük esnafı bitirmeye yönelik hareketler, bu süreçte bile.
şu anda da bu sefer her yerin yasaklanmasına kesin karar vererek resmileştirmişlerdir. sorarlarsa da koronadan dolayı sağlık önlemi dersiniz.
şu kararın hiç bir izahatı olamaz, ki ben öyle içen bir adam da değilim. pandemi bittikten sonra da kalkmayacak zaten bu yasak da, biliyoruz değil mi? biliyoruz.
ama karantina süresini düşürdüler. orayı aç, burayı kıs. vanalarınızla oynuyorular, oynatmayın lütfen.
türkiye'de tekel bayii olmak çok zor; her an adaletin kılıcının dibindesin. devlet yasaklıyor ama sen el altından her gün satış yapmak zorundasın. ki müşterin de var, herkes içiyor bu zorlu ve eve kapalı olan pandemi sürecinde.
geçen hafta çaktırmadan 3-5 tane yerde alkol satışını yasakladılar. bunu da tekellere önden haber göndererek, ama süpermarketlere daha geç haber vererek yaptılar. yani gene küçük esnafı bitirmeye yönelik hareketler, bu süreçte bile.
şu anda da bu sefer her yerin yasaklanmasına kesin karar vererek resmileştirmişlerdir. sorarlarsa da koronadan dolayı sağlık önlemi dersiniz.
şu kararın hiç bir izahatı olamaz, ki ben öyle içen bir adam da değilim. pandemi bittikten sonra da kalkmayacak zaten bu yasak da, biliyoruz değil mi? biliyoruz.
ama karantina süresini düşürdüler. orayı aç, burayı kıs. vanalarınızla oynuyorular, oynatmayın lütfen.
karantina süresi, hollanda'da 6 ağustos tarihinde 10 güne düşürüldü. burada aralık 7'de.
seçenekler: virüs mutasyon geçirdi, ama farklı zamanlarda farklı yerlerde aynı şekilde mutasyon geçirdi.
devlet bilimsel yayınları 4 ay gecikmeli takip ediyor.
keyfi yasaklarına içki yasağını da ekleyen devlet, "bu adamları birazcık salmazsak bizi mikecekler" dedi.
seçenekler: virüs mutasyon geçirdi, ama farklı zamanlarda farklı yerlerde aynı şekilde mutasyon geçirdi.
devlet bilimsel yayınları 4 ay gecikmeli takip ediyor.
keyfi yasaklarına içki yasağını da ekleyen devlet, "bu adamları birazcık salmazsak bizi mikecekler" dedi.
bundan yıllar önce olacak o kadar programından bir kesit:
hala aynı şeyleri tartıştığımıza mı gülelim, yoksa devlet yetkililerinin hala daha aynı şekilde bize aşıyı savunmasına mı gülelim?
güldürürken de düşündürelim; bu parodide aşıya inanmayanlarla mı dalga geçiliyor, sağlık konusunda yalan söyleyen devlet erkanıyla mı?
hala aynı şeyleri tartıştığımıza mı gülelim, yoksa devlet yetkililerinin hala daha aynı şekilde bize aşıyı savunmasına mı gülelim?
güldürürken de düşündürelim; bu parodide aşıya inanmayanlarla mı dalga geçiliyor, sağlık konusunda yalan söyleyen devlet erkanıyla mı?
hileyle hurdayla seçilmiş gibi yapan başkan adayı. hala daha resmi olarak seçilmedi, ve halaaaa daha yeni videolar çıkıyor usülsüzlükler üzerine.
ama çok kısa başka bir video paylaşacağım. şu tiviks:
tercüme ediyorum: "barack'la da konuşuyorduk, ona da söyledim. eğer öyle bir noktaya gelirsek, ve çok temel ahlaki bir konu üzerinde anlaşamazsak; ben, ben, ben, ben, ben....(x10) ben bir sağlık sorunu geliştireceğim ve görevden çekileceğim."
görevden çekilince yerine geçecek olan kamala'nın suratında "olm niye söylüyosun yhaaa" bakışını da görebilirsiniz.
bahisler açılsın, 20 ocak'ta yemin töreni olduktan sonra biden:
ocak ayı içinde ayrılır: 1.95
mart sonunu bulmaz: 1.4
haziranı hiç bulmaz: 1.1
ama çok kısa başka bir video paylaşacağım. şu tiviks:
tercüme ediyorum: "barack'la da konuşuyorduk, ona da söyledim. eğer öyle bir noktaya gelirsek, ve çok temel ahlaki bir konu üzerinde anlaşamazsak; ben, ben, ben, ben, ben....(x10) ben bir sağlık sorunu geliştireceğim ve görevden çekileceğim."
görevden çekilince yerine geçecek olan kamala'nın suratında "olm niye söylüyosun yhaaa" bakışını da görebilirsiniz.
bahisler açılsın, 20 ocak'ta yemin töreni olduktan sonra biden:
ocak ayı içinde ayrılır: 1.95
mart sonunu bulmaz: 1.4
haziranı hiç bulmaz: 1.1
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?