confessions

pinhan

- Yazar -

  1. toplam entry 702
  2. takipçi 1
  3. puan 17765

kece kurdan

pinhan
ozellikle aynur’un yorumunun cok guzel oldugu, kardes turkulerin muzigiyle olaganustu bir hal alan, sozleri yuzunden bir donem yasakli olmus ve aynur’un albumunun toplatilmasina neden olmus, kurt kizi seklinde tercume edilebilen ve aynur’la beraber ajda pekkan’in da bir konserinde canli soyledigi essiz parca.

keçê biner çerxa cîhan
zor girêdane me re zor
jin çû ne pêş pir dixwînin
êdî qelem ket şûna şûr
keçê em dixwazin bi me re werin şêwrê
dilo em dixwazin bi me re werin cengê
hayê hayê em keçikê kurdan in
şêrin em li cengê em li hêviya merdanin
hayê hayê em kulîlkê kurdanin
derdê nezana berbendî serhildanin
serê xwe rake keça kurdan
dil û cegerêm heliyan
ka niştiman ka azadî
ka dayika me sêwiyan
keçê em dixwazin bi me re werin şêwrê
dilo em dixwazin bi me re werin cengê
hayê hayê em keçikê kurdan in
şêrin em li cengê em li hêviya merdanin
hayê hayê em kulîlkê kurdanin
derdê nezana berbendî serhildanin

heyamo

pinhan
bir laz turkusudur. imece donemlerinde kadinlar tarafindan kullanildiri soylense de erkeklerin baliga ciktiklari zaman hayde bismillah seklinde kullandigi da soylenir. sozleri soyledir:

he he heyamo,
yamo hemo he yamo,
he yamoli he yamo.

he he heyamo,
dadis ugun noderi
he he heyamo,
dopxaskat do vigzalat
he he heyamo,
mani mani dalepe,
he he heyamo,
so bzirat ham ndgalepe,
he he heyamo,
zeni çkunis noderi,
he he heyamo,
tutaste iven seri,
he he heyamo,
vibirt xacker xackeri,
he he heyamo,
hem seri hem ndgaleri,
he he heyamo,
andga kai taroni,
he he heyamo,
dadi soren termoni,
he he heyamo,
ora mokilu ordu,
he he heyamo,
opskomat komogi do,

he he heyamo
teyzenin imecesi var
he he heyamo,
kazalım da gidelim
he he heyamo,
çabuk çabuk kız kardeşler
he he heyamo,
nerde buluruz bu günleri
he he heyamo,
düzümüzde imece
he he heyamo,
ay ışığı olur gece
he he heyamo,
şarkı söylüyoruz, kaza kaza
he he heyamo,
hem gündüz hem de gece
he he heyamo,
bugün güzeldir hava
he he heyamo,
teyze termoni nerede
he he heyamo,
zaman çabuk geçti
he he heyamo,
yiyelim getir de

elif şafak

pinhan
metis’ten dogan kitaba gecisini gecmiste gocebe bir hayat yasayip evlenip cocuk sahibi olduktan sonra artik boyle bir hayat suremediginden gocme arzusunu baska bir sekilde gerceklestirdigi seklinde aciklamistir. sanirim zaman’dan haberturk’e gecisini de ayni sekilde aciklamasi mumkundur.

karayolu treni

pinhan
kara yolu ulaşımında ve taşımacılığında devrim yaratması beklenen motorlu araçları kablosuz sensörlerle birbirine bağlayacak proje. yakında avrupa’da kullanılmaya başlanması bekleniyor. boylece kendilerini yonetecek araclar sayesinde kisiler kendi araclarinda tv seyredebilecek, baska islerle ugrasabilecekmis. yedi sekiz tane aracin birbirine baglanmasi hedefleniyormus. bu sekilde hem zamandan hem trafikte guvensizlikten hem de benzin masraflarindan tasarruf saglanacakmis.

sürüne sürüne erkek olmak

pinhan
iletisim yayinlarindan cikmistir. çeşitli nedenlerle askere gitmek istemeyen kisiler okudukca kendilerini dogruladiklarini gorunce daha fazla umutsuzluga kapilirlar. teorik bilgilerin yanisira kitabin cogunu askere gitmis genis yelpazedeki insanlarin deneyimleri doldurmaktadir. ayrica bu kitabiyla pinar selek pen duygu asena odulunu kazanmistir. kapak yazisi da su sekildedir:

teslim olduğum ilk gece ağladım. özlemden, endişeden… ama askerlik gerçekten erkekliği pekiştiriyor. çocukluk durumunu atıyorsun, kendine olan güveninin şey yapıyor. silahtır milahtır, allah’tır, vatandır; allah, allah nidalarıyla tatbikata çıkıyorsun, allah allah ile taarruz veriyorlar. kendini yere atıyorsun sürünüyorsun. 20 gün sürdü tatbikatımız. 15 gün boyunca üstümüzde kar. kalkmazdık, yatardık. bize uyku tulumları verdiler, onların içinde yatardık. o tulumun içinde bir gün kalkacağım ama kalkamıyorum. yırtılmıyor da. bağırıyorum koğuş nöbetçisi uyumuş. zaten altında yatsak, bittin abi sen orda, bittin. orda paket banyolar kurdular, benzinli sobalarla ısınıyor. açık olsa banyo yapacaksın. donarsın, donmazsın... öyle bir şey yok askerde. dışarıda banyo yaparsın, yaptık yani daha doğrusu, arabayı devirdik, öyle derlerdi ya, yani şey yapardık banyo yapardık, hiç kesinlikle hasta falan olmazdık. sonra koğuş nöbetçisini kaldırıncaya kadar fermuar altıma gelmiş. döne döne fermuar altıma gelmiş. nöbetçi geldi fermuarı açtı. tuvalete çıktım. indik, koğuşçuyu duvara yapıştırdım. gebertecektim. dedim sen niye uyuyorsun. dövecektim, millet araya girdi. sen burada niye duruyorsun. biri hasta olur, bir durum olur…”
askerlik: bir “erkeklik laboratuarı”... “erkek olarak pişme”nin zorunlu durağı... her vesileyle kanıtlanması, savunulması, teşhir edilmesi gereken erkek kimliğinin bütün boyutlarıyla sınandığı ve bilendiği bir deneyim... pınar selek, farklı sosyal koşullardan çok sayıda erkeğin askerlik deneyimleri hakkındaki anlatımlarına dayanan araştırmasında, bu deneyimin erkek kimliğini inşa edici işlevini yorumluyor.

taksimin ortasına bir penis heykeli oneriyorum

pinhan
mutlu tonbekici’nin enfes yazidir:

bizim kekolar, koca penisli eros heykellerini görünce pek bir hoş olurlar. kıkırdarlar, kızarırlar, nereye bakacaklarını şaşırırlar, son çare deli gibi dalga geçerler. “lan olm lan. şeye tapıyorlarmış lan.. manyak bunlar lan!” ha sen çok geliştin de, “şeyine” tapmaktan vazgeçtin de, kalkmış eski insanlarla dalga geçiyorsun!

sinirlendiğin zaman duyalım bakalım küfürlerini... nereye ne yaptığını duyalım önce. kimi anında neyinle cezalandırıyorsan görelim önce bir. en vazgeçemeyeceğin organ nedir sorusuna cevap ver önce. sonra karar verelim gerçekten “neye” taptığını.

dünya erkeklerinin yarısının gizli gizli kendi şeyine taptığını iddia ediyorum. en çok müridi olan şey: penis.

dinler boşuna bu kadar keskin değil. ancak hadım bir erkek samimi bir inanan olabilir. eh kesemeyeceğine göre, günahla, ayıpla korkutup mümkün olduğunca küçülteceksin. yoksa çok ciddi bir rakip yani.



***


topa yine sert girdim, farkındayım. ama ortalık gene leş gibi testosteron kokmaya başladı farkındaysanız.

bir “erkekliktir” gidiyor.

erkekliğin erdem, erkekliğin sempati, karizma, falan filan olduğunu söyleniyor. sıkıştığı anda sevgilisini terk ediveren \endash ki o neredeyse bütün kariyerini yakmak uğruna kendisinin dibinden ayrılmamıştı- uyuşturucu soruşturmasında “aman ismimi verme” diye korku tünellerine giren hüsnü dönekzurna erkekliğine laf edilmesine çok bozulmuş. “ben klarnet çalarım, klarnet de erkek enstrümandır” diye demelenmiş. şakaysa komik değil, gerçekse çok komik. klarnet niye “erkek” enstrüman olsun? ince uzun diye mi? her ince uzun şey erkek midir? solucan da mı bu kategoridedir? hadi öyle olsun diyelim niye “erkek” oluyor?

ve daha önemlisi: erkek olunca ne oluyor? ben sana erkek olamazsın demedim, adam olamazsın dedim diye haykırmak istiyorum. hüsnügillere. hepinize. bütün plastik delikanlılara.

erkek eşittir nedir ben anlamış da değilim.delikanlılığın kitabını yazmaktan söz ediliyordu bir ara. öyle bir zırva vardı veya. “delikanlığın kitabını yazacak adam” vs vs gibi.

nedir iddia edilen delikanlılık, erkeklik açık ve net bir şekilde soruyorum.

zira “ben erkekim uleyn” diye ortalıkta dolaşanların hepsine bakıyorum, ne kadar kaypaklık, kalleşlik, sözünden dönme, boş alıp boş tutma, ahlaksızlık, hırsızlık, arsızlık, pişkinlik, yüzsüzlük, yalancılık, dilencilik, haraç, dolandırıcılık, ailesini terk varsa hepsi bunlarda.

hesapça “erkeklik” denilen ama bu hıyarların yapmak isteyip de becermedikleri ne kadar insani, yüksek şey varsa onları da ne tuhaftır ki erkeklikleriyle böbürlenmeyen adamlar yapıyor.

eli şeyinde aile babası, fakir dostu, kötü gün arkadaşı gördün mü hiç? göremezsin.

güya “delikanlı” olmayan, hasta çocuğunun başında sabaha kadar nöbet tutar, güya “ delikanlı” olan ötekiyse evden çoktan tüymüş, kahve köşelerinde delikanlılık, errrkeklik nümeroları yapar. “ben çocuuuma laf söyletmem.. keserim ulan..”


git şeyini kes hıyar!


freud, “kadınlarda penis kıskançlığı” olduğun öne sürmüştü. çürütüldü falan ama türkiye’de olup kıskanmamak hakikaten mümkün değil.

su, deri, kan ve bir takım başka dokulardan oluşan bir organdan nasıl bu kadar güç alınır bir kadın olarak anlaması güç. malum şahıs da “ben erkek adamım, erkek adam böyle konuşur” demiş.

küçükçük turşucuk içi dolu fıçıcık. ne kadar çok şey sığıyor içine.. vay babam vay. bütün suçu at üzerine, rahatla. aynı zamanda bütün gücünü ve meşruiyetini de ondan al, rahatla. ben değil o yaptı de, rahatla... hakikaten güzel iş...

taksim’in ortasına cami yerine dev bir penis heykeli öneriyorum arkadaşlar. madem memleketin yarısını ona tapıyor. bari dürüst olalım.

fallus merkezci

pinhan
mutlu tonbekici’nin "(bkz: taksim’in ortasina bir penis heykeli oneriyorum)" baslikli bir yazisini animsatmistir bana bu aciklama. yaziyi kisaca soyle ozetlemek mumkundur:

deniz seki adli sarkici sahsimiz henuz hapisteyken kendisini terk eden husnu senlendirici icin o erkek degil demistir. bunun uzerine husnu senlendirici kisisi de "ben klarnet calarim, klarnet de erkek ensturmandir" diye yanit vermistir.

ilk basta fark edilecegi uzere deniz seki bir erkege saldirma yontemi olarak asagilik, adi, kandirikci vs gibi sifatlar yerine erkekligi uzerinden bir saldiriyi uygun gormustur. bu aslinda ulkemizde erkeklerin kendi varoluslarini erkeklikleri uzerinden tanimladiginin acik bir gostergesidir. ayni zamanda aci olmakla beraber bir kadinin da kendi "ikinciligini" bastan kabul ettiginin ve buradan hareketle bir erkege saldirmanin en guclu yolunun onlarin penisine saldirmak oldugunu apacik gostermistir. husnu’nun yaniti ise cok daha ilginctir aslinda. fallus gorunumlu, psikanalitik yorumlarda penis olarak atfedilen bir ensturman olan klarnetle kendi erkekligini yeniden tanimliyor olmasi gercekten takdire sayandir! aslinda burada sayin senlendirici icin oral takintili falan demek gerekebilir, ama biz bunlara girmeyelim derim.

aslinda benim kendisine cok daha ilginc bir onerim var. bence kendisi darbuka calmalidir, evet darbuka. darbukakadin bir ensturman bana gore. ama en onemli ozelligi kendisini ancak ve ancak bir erkek tarafindan calinabilecek olmasidir. gel gelelim diger ozelliklerine. fizikselden baslarsak, nasil ki klarnet uzun ve incedir, darbuka da deliklidir; bu da kadini simgelemesi icin en onemli ozelligidir(!). ikincisi ise calinabilmesi icin bacak arasina alinmasi gerekir. orda kendisi kontrol altinda (yine bir erkek tarafindan) tutulabilir. devam edecek olursak, darbuka surekli vurularak calinabilir. ne kadar cok vurulursa cikardigi ses daha da yukselir. kadin da oyledir, hem dayak yer hem de dayak yedikce sesi yukselir. buranin toplumumuzla ortusen kismi ise halkimiz bu sesten zevk duyar, gobek atmaya baslar. darbuka dayak yedikce eglence artar. burada eglenenler hem kadinlar hem erkeklerdir. kadin, kadinin dayak yemesine de eglenebilir bizim toplumumuzda.

bu yuzden ben "erkek dedigin klarnet degil darbuka calar" diyorum ve son kertede sapina kadar erkek olanlari ve husnu senlendirici beyimizi darbuka calmaya cagiriyorum!

güler zere

pinhan
gec kalinmis affi uzerine radikal’de ersin tokgoz tarafindan kaleme alinmistir. buyrun:

devletin vidan turnusolu - guler zere

sayın muktedir iktidarın yetkilileri; tamam... hocanızdı, hepiniz onun rahle-i tedrisatından geçmiştiniz. size eleştirel bir bakışla yaklaşanları bir kaşık suda boğacak kadar tahammülsüzken sizi yerden yere vuran erbakan’ı evindeki lüks tutsaklık hayatından kurtarmada hiç tereddüt göstermediniz. risk, böyle zamanlarda alınırdı zaten. eleştirilere kulaklarınızı tıkadınız ve hocanızı anında salıverdiniz. vefanın bu kadarına gözlerimiz yaşardı.
sayın ergenekonsever yargı... tamam... çoğunuzun gönüllerinizdeki hocası, kanaat önderi, en saygın kişisi... perde arkasındaki en üst elit. kast’a olan saygınız ve bağlılığınızdan ‘taburcu olabilir’ raporuna rağmen mehmet haberal’ı hastaneden çıkartıp cezaevi kapılarından geçirmek aklınızın ucundan bile geçmedi. sınıfsal dayanışmanız muhteşem. bu ihtişam önünde eğildik.
çok sayın paşalar... tüm hukuka bağlılık yeminleriniz kulaklarımızda çınlarken ‘nezaketen’ emniyetlere, cezaevlerine ziyaretler düzenlediniz... nezaketten tesadüfler doğdu ve tolon ile eruygur çok fena hastalanıp sivilliğin üzerine sarılmış haki raporlarla cezaevinden kuş gibi uçuverdi. saygımız sonsuz. korumanın böylesine şapkamızı çıkardık.
ya orada ya burada mutlaka bir çıkara dayanan ve bir sebep bulup ses çıkarmayan, alkış tutan medya. bu; “bendense sus, değilse boğ” çürümesinin sacayaklarından biri olmanız bir yana hesapçılığınızı her zaman takdir ettik.
ama...
hepimiz ve hepiniz tüm bunlara rağmen ortak bir vicdan, birleşmiş bir merhamet, herkese eşit mesafede hukuk, asgarisinden de olsa insani duyarlılık etrafında birleşebilirdik.
bakın... güler zere ölüyor.
gerektiğinde jet hızıyla çalışan adalet adamları; cumhurbaşkanı gül zere’yi affetmek için bunca zaman göndereceğiniz dosyayı beklediğini söyledi ve gelir gelmez de affetti. bunca zaman neyle meşguldünüz ki bu kadar geciktiniz?
yeri geldiğinde mutlaka bir boşluk bulup bağımsızlık ilkesini her türlü hukuktan bağımsızlığa kadar ilerletebilecek kadar bağlantısız yargı. o kara kitabın her yeri delik deşikti. o boşluklardan birini bulup neden bir kez olsun kötüden iyi çıkarmadınız?
üzerine vazife olmayan binlerce işe büyük bir iştahla atılan işbitirici genelkurmay. bir eksik bir fazla ne fark ederdi? ilgimiz yok demeyin lütfen, ne yaptığınızı biliyoruz. bir kez yine görev tanımınız dışına çıkıp siviller üzerinde o karşı konulmaz tahakkümünüzü gerçekleştirmek için neden duraksadınız?
dördüncü ya da birinci, güç sıralamasında mutlaka yer kapan ve istedi mi tuttuğunu kopartan medya... bir kez, bari bir kez olsun işe yarar bir birleşme içine girip zere’nin meselesini birkaç gazetenin silik mücadelesi halinden neden uzaklaştırmadınız?
tamam... medyasından ordusuna, siyasetçisinden hukukçusuna hepinizin bir hesabı vardı. günah defterleriniz bu hesaplarla hayli kabarıktı. oysa bir fırsattı zere. belki sizi sırat köprüsünde üzerine alıp geçirecek o iyilik fırsatı. ister daha sonra işin pazarlamasını yapıp daha çok satabilir, ister bu olasılığı değerlendirebilirdiniz. neden bunca zaman sustunuz?
yapacağınız şey çok kolaydı oysa. insanı insan yapan özdeki insafı, duyarlılığı, merhameti, affedebilme erdemini bir kerecik olsun her türlü giydirilmiş öfkenize, hesabınıza, kitabınıza baskın kılacaktınız.
çünkü aslında insandınız ya... çünkü aslında insandık ya... ve insan diğer varlıklardan hesapçılığıyla değil vicdanıyla ayrılırdı hani. o yüzden.

ezan okunurken bacakları toplamak

pinhan
genel ahlak kurallari cercevesinde gelistirilmis bir harekettir diye dusunuyorum. gercek bir anlami var midir, sanmiyorum. mesela bir buyuk geldigi zaman da bacak bacak ustune oturulmaya devam edilmez. nedeni ayiptir. peki buna kim ayip demistir, bilinmez. ama biz o diyenin cezasini cekmekteyizdir.

sürekli bağıran komşu çocuğu

pinhan
bir de bunun surekli ciglik atan versiyonu mevcuttur. sabah alti gibi baslar, gece birlere kadar surer. merak edilir ki bu enerjiyi nereden bulur, ancak cocuk direnir, pes etmez. cigliklarla yasamak zorundayizdir. her ne kadar bu apartmana sirf huzur bulmak icin tasinmis olsak da.

santralıştanbul

pinhan
artik icerisinde bir starbucks barindiran biricik kampusum! bundan sonra insanlar sirf okula starbucks yazili bardaklarla gelebilmek icin taksimde istiklalden asagi yuruyup, kahvelerini alip, sonra yukari gelip servisle 15 dak. seyahat ettikten sonra buz gibi olan kahvelerini icmek zorunda kalmayacak. en cok da bu guruh icin sevincliyim.

fairytale

pinhan
çok başarılı buldugum şarkı. her ne kadar çok basit de olsa her seyiyle butunlesmisti. bir kere cocugun keman calisi superdi. ayrica butun performans boyunca cok da sempatik bir sekilde gulumsedi durdu. bence birinci olmayi hatta boylesine acik ara farkla birinci olmayi hak etmisti. hele de sarkiyi neredeyse sadece vokali soyleyen hadisenin dorduncu olmasindan sonra.

göktürk

pinhan
iett’nin 48 ve 48a otobuslerinin son duragi. ayrica minibusler de gider ki binilmesi kimseye tavsiye olunmaz. aksamin belli bir saatinden sonra gitmemek gitmekten daha hayirlidir.
8 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol