dünyanın en ünlü bas gitaristlerinden birisi olan, aynı zamanda gittiği bir barda, hayranı tarafından öldürülmüş, gürol ağırbaş gibi üstadın da, örnek olarak aldığı, 1951 - 1987 yılları arasında yaşamış, gerçek ve tam ismi john francis anthony "jaco" pastorius iii olan, rahmetli basçı şahsiyet.
rahmetli jaco pastorius ’un da$$ah geçer gibi kullandığı, çalınırken yokmuş gibi duyulan, çalınmadı mı da acayip derecede kulaklara kendisini aratan, gitarların piri, 4 telli on numara alet..
1996 senesinde aramızdan ayrılmış, asıl adı onno tunçboyacıyan olan, 1948 doğumlu, ajda pekkan’ın arkasında uzun zaman bas gitar çalmış, özellikle 90’larda türk pop müziğinin yeni bir çehre almasında, ve bugünlere taşınmasında en büyük sahip olanlardan birisi olan, mükemmel gitar düzenlemelerinin eşsiz sahibi, unutulmayacak rahmetli müzik adamı.
sevimli bir ’’alamancı olunmayan zamanlar’’ sözüdür bu da. mesela iki kişisinizdir, yemek yemeğe gittiniz, biriniz diğerinize ısmarlar. işte ısmarlanan kişi, kesene bereket diyen; ısmarlayan da, kesesine bereket dilenen kişidir.
çarşı pazar çalışan esnaf tayfasının, tam para üstü verirken demiş olduğu allah bereket versin cümlesine karşılık, hizmet sahibi olan kişi, yani müşterinin karşılığında verdiği cümle.
akabinde de, çoğunlukla müşteriden bereketini gör cevabını alan, ’’ daha bol kazanç ’’ dileme cümlesi.
el çabukluğu ile, hızlı bir şekilde işini görüp de, müşterinin şaşkın bakışları arasında, satışını yapan jedidir, işinin ehli, illüzyonistlerin kralıdır efenim.
bilirsiniz, ki illüzyonistler el çabukluğu ile, göz yanılsamasına izin verirken, bizleri şaşırtabilecek aslında da olmayan sonuçlara sebebiyet verebilirler. işte, pazarcı da, illüzyonistliğin, el çabukluğu mesleğinin, çarşı pazar versiyonu, yeni çıkmış albümüdür bir bakıma. siz,
+ kaç para bunnar dayı. (aslında, domateslerin üstünde gocaman 50 ykr yazısı var, görmüyon mu diyebilir)
- kilosu 50 kuruş, iki kilo 1 lira...
+ 2 kilo ver üstlerden olsun, arkalardan koyma... demeden sizin 2 kilo diyeceğinizi, allah’ın sadece kendilerine bahşettiği ’gelişmiş tanıma güdümlü 7. his’’leri sayesinde anında anlaya pazarcı da, ellerinizi takip edemeyeceğiniz şekilde, takriben 5 bilemediniz 6 saniye içinde, görevini yapar, ve 100 metrede olimpiyat rekoru kırmış atlet edasında, paranızın üstünü çevirip de, ’’ allah bereket versin ’’ nidaları arasında sizi yolcu eder. siz demiştiniz değil mi, ’’üstlerden koy dayı’’ diyen. öyle bir şey oldu mu dersiniz.
işte hiç olmadı, pazarcıların bu yönünü görebilmek için bile, bu aktiviteye dahil olunuz, diğerlerini de oldurunuz; gidip de, ’’ben pazardan alışveriş yapmam’’ diyen sosyetik kılıklı modellerin yerine.
bilirsiniz, ki illüzyonistler el çabukluğu ile, göz yanılsamasına izin verirken, bizleri şaşırtabilecek aslında da olmayan sonuçlara sebebiyet verebilirler. işte, pazarcı da, illüzyonistliğin, el çabukluğu mesleğinin, çarşı pazar versiyonu, yeni çıkmış albümüdür bir bakıma. siz,
+ kaç para bunnar dayı. (aslında, domateslerin üstünde gocaman 50 ykr yazısı var, görmüyon mu diyebilir)
- kilosu 50 kuruş, iki kilo 1 lira...
+ 2 kilo ver üstlerden olsun, arkalardan koyma... demeden sizin 2 kilo diyeceğinizi, allah’ın sadece kendilerine bahşettiği ’gelişmiş tanıma güdümlü 7. his’’leri sayesinde anında anlaya pazarcı da, ellerinizi takip edemeyeceğiniz şekilde, takriben 5 bilemediniz 6 saniye içinde, görevini yapar, ve 100 metrede olimpiyat rekoru kırmış atlet edasında, paranızın üstünü çevirip de, ’’ allah bereket versin ’’ nidaları arasında sizi yolcu eder. siz demiştiniz değil mi, ’’üstlerden koy dayı’’ diyen. öyle bir şey oldu mu dersiniz.
işte hiç olmadı, pazarcıların bu yönünü görebilmek için bile, bu aktiviteye dahil olunuz, diğerlerini de oldurunuz; gidip de, ’’ben pazardan alışveriş yapmam’’ diyen sosyetik kılıklı modellerin yerine.
toplumda sanki kötü ya da ayıp bir şeymiş gibi gösterilip de, tu kaka olarak lanse edilebilen, aksine sağlık için, her daim kullanılması makbul lastik şapka.
iyi bir buluşa benzeyen aparat. zira, her toplumda mesleğini icra eden hastalıklı hayat kadınlarıyla ilişkiye giren, ve de kendisinden şüphelenen kişilerin, daha çabuk test olabilmesi için olumlu aygıt. tabii ki, bu aygıta gerek kalmaması ve sağlıklı, virajsız, dönemeçsiz yol için;
(bkz: prezervatif)
(bkz: prezervatif)
1970 adana doğumlu, divane adlı albümü ile ünlenmiş, marmara üniversitesi mezunu, gitarı da hakkını vererek çalan, tür popunda son 10 seneye imzasını atmış, nadir kişilerden, geldiği yeri fazlasıyla hak eden, flamenko tarzı bir albüm yapsa, sevenleri tarafından peynir ekmek gibi satması muhtemel olan; sağlam içici olduğu bilinse de, ’’o şarkılar yapsın biz kör bıçak olalım, kesmeyelim, bilenmeyelim; bilenemeyelim’’ dedirten sanatçı.
yaşar ’ın çıkış parçası olup, da türk pop tarihi’nde yapılmış en iyi albümlerden birisi olsa da, çıkış parçası olarak seçilmiş divane şarkısı yerine, içinde daha iyi parçalar barındıran, her şarkısından farklı tatlar alabileceğiniz, onun vedası, birtanem, kör bıçak gibi eşsiz şarkıları barındıran, 1996 çıkışlı efsanevi yaşar albümü.
bilinip bilinmeden, sorulup sorulmadan, gidilen her yerde, hamburgerler arasına sıkıştırılıveren, ketçap ve mayonez yanında, üvey evlat muamelesi görmeye layık kalmış, doğl olarak hardal tohumlarından üretilen, tatlandırıcı sos.
transformers filminde ’i am optimus prime’ demesiyle, karizmasıyla ortalığa selamını çakan, autobotların lideri, tırdan bozma, scania olması muhtemel, robot karakteri. bik bik öten megatron’u her daim şöyle bir silkelemiş, bir ölçek sopalamış, tokat manyağı yapmıştır. ön taraftaki motor kapağından olma adonis kası da, karizmasına ’’update olmaya gerek kalmayan orijinal bilgisayar programı karizması’’ katmıştır efendim.
transformers adlı çizgi dizi, ve sinema filminde, decepticon’lara karşı dünyayı savunan, erol taş’a karşı, kızını, yiğidini damadını koruyan bir kadir savun, bir münir özkul misali, dünyanın bekçiliğini yapan, başlarında da optimus prime’ın olduğu robotlar birliği.
it kopukların yuvası, insanlardan ne istediği bilinmez erol taş kılıklı robotların birliği, liderleri de kalle$ megatron olan, her film ya da çizgi sonunda da, autobot lardan ayarı yemiş transformers topluluğu.
optimus prime ’dan dayak yiyip, starscream tarafından uzayın derinliklerine yollandıktan sonra, daha bir psikopat ve de acımasız şekilde magatron’nun dönüştüğü transformers karakteri. geri dönüşü ile birlikte, starscream’ı parça pinçik edip yeniden decepticonların başına geçen karakter.
optimus prime abimizin her daim tokat manyağı yaptığı, filminde, michael bay ’in doğrultusunda tabanca yerine, savaş uçağına transform ettirilmiş, daha sonradan, feci bir şekilde daha da$$ahlı, daha psikopat olan galvatron ’a dönüşen, transformers’ın baş karakterlerinden birisi, decepticon ların lideri.
yazanların aklı olmadığına kanaat getirdiğim, deli saçması.
zira, bunları yazanların niyeti zaten aşikar olmasına rağmen, insan hiç demez mi, ’’ bunları yazmadan önce, kötüleyeceğin şeyleri bi düşün taşın, araştır be dürrük insan salatası seni!’’ diye. ’sanki, kendileri yıllarca sosyalist dönemde, herkesin kabusu olmadılar, yıllarca kendilerinden kopmak isteyen ülkelerin tek yanlı yöneticisi olmadılar da, kalkıp da, bilmedikleri yerlere b.k atıyorlar’ dedirtir bu durum aynı zamanda. son olarak da, kimse kimseyi bir ülkeye gelsin diye zorlamaz da. kalkıp, kimse demiyor herhalde oraya, bakın bu sene hepiniz türkiye’ye gideceksiniz, zaten dünyanın en ucuz yerlerinden birisi, sömüreceksiniz diye.
her ne kadar, yine yazanın ya bir amerikalı ya bir türk ya da, ülkenin bölünmesine kanaat getirecek birisinin olduğu gün gibi aşikar olsa da, çılgın duygularını tutamaz türk insanı böyle dandirik dundirik sallapati yazıların kar$ısında...
zira, bunları yazanların niyeti zaten aşikar olmasına rağmen, insan hiç demez mi, ’’ bunları yazmadan önce, kötüleyeceğin şeyleri bi düşün taşın, araştır be dürrük insan salatası seni!’’ diye. ’sanki, kendileri yıllarca sosyalist dönemde, herkesin kabusu olmadılar, yıllarca kendilerinden kopmak isteyen ülkelerin tek yanlı yöneticisi olmadılar da, kalkıp da, bilmedikleri yerlere b.k atıyorlar’ dedirtir bu durum aynı zamanda. son olarak da, kimse kimseyi bir ülkeye gelsin diye zorlamaz da. kalkıp, kimse demiyor herhalde oraya, bakın bu sene hepiniz türkiye’ye gideceksiniz, zaten dünyanın en ucuz yerlerinden birisi, sömüreceksiniz diye.
her ne kadar, yine yazanın ya bir amerikalı ya bir türk ya da, ülkenin bölünmesine kanaat getirecek birisinin olduğu gün gibi aşikar olsa da, çılgın duygularını tutamaz türk insanı böyle dandirik dundirik sallapati yazıların kar$ısında...
olması gayet muhtemel, ekmeğin bol tüketilmesi durumunda, 3 değil 5 kişinin de doyabileceği durum.
ercüment vural ’ın 1995 senesinde çıkarmış olduğu albümündeki, düzenlemesiyle, sıcaklığı, sözlerindeki kişisellik, müzik ve de vokali ili en iyi, en bilindik şarkısı. avrupai tarzdaki en sıkı çalışmalardan birisidir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?