hatta osuruk sesi de gönderilirse karşıdaki kişi psikolojik olarak etkilenip bilgisayar başından kalkıp pencereleri açabilir.
(bkz: msn şakaları)
#749718
babam üçgen vücutdur. her adımında yeri göğü inletir o derece kuvvetli de bir insandır. babacım seni çok seviyorum.
babam üçgen vücutdur. her adımında yeri göğü inletir o derece kuvvetli de bir insandır. babacım seni çok seviyorum.
hele ki otobüs kalabalıksa ve ayaktaysanız üstüne üstlük bu da yetmezmiş gibi yanınızda bol kıllı ve yoğun ter kokulu biri varsa şöförle cinsel ilişkiye girmemek için hiçbir sebebiniz kalmamıştır.
sonrasında piknikgoogle’ın açılması muhtemeldir.
bir erdem beyazıt şiiridir.
telgrafın tellerini kurşunlamalı
öyle değildi bu türkü bilirim
bir de içime
-her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen
haberler bilirim mektuplar bilirim.
gamdan dağlar kurmalıyım
kayaları kelimeler olan
kırk ikindi saymalıyım
kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma
saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
baştan ayağa ıslanmalıyım
gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım.
içimde kaynayan bir mahşer var
bu mahşer birde annelerinin kalbinde kaynar
çünkü onlar yün örerken pencere önlerinde
ya da çamaşır sererken bahçelerinde
birden alıverirler kara haberini
okul dönüşü bir trafik kazasında
can veren oğullarının.
bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
bir dolmuşta yorgun şoförler için bestelenmiş
bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine
karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
örneğin hint okyanusu gibi derin
isyanın kapkara sularına dalan.
nice akşamlar bilirim ki
karanlığını
bir millet hastanesinde
dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
başını kalorifer borularına gömmüş
beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden
haber sormaya korkan
genç kızların yüreğinden almıştır.
bir de baharlar bilirim
apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği
anadolu bozkırlarında
istanbul’dan çıkıp diyarbekir’e doğru
tekerleri yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen
cesur otobüs pencerelerinden
bilinçsiz bir baş kayması ile görülen
evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında
çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış ırgat çocuklarının
bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen.
yazlar bilirim memleketime özgü
yiğit köy delikanlılarının
incir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
üstüne cehennem güneşlerde göğermiş mor sinekler konup kalkan
diğeri kan ter içinde yayla yollarında
mavzerinin demirini alnına dayamış
yüreği susuzluktan bunalan
içinden mahpushane çeşmeleri akan
ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
apansız silahına davranan
nice delikanlıların figüranlık yaptığı
yazlar bilirim memleketime özgü
güzler bilirim ülkeme dair
karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
kalakalmış bir kıyıda melül ve tenha
kalbim gibi
kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
titreyen kenar mahalle çocukları
bir sıcak somun için, yalın kat bir don için
dökülürler bulvarlara yapraklar gibi.
kadınlar bilirim ülkeme ait
yürekleri akdeniz gibi geniş, soluğu afrika gibi sıcak
göğüsleri çukurova gibi münbit
dağ gibi otururlar evlerinde
limanlar gemileri nasıl beklerse
öyle beklerler erkeklerini
yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi.
isyan şiirleri bilirim sonra
kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
harfler harp düzeni almıştır mısralarında
kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
kimi bir soygun sofrasında ışıklı sofralarda
hırsızın gırtlağına tıkanmıştır.
müslüman yürekler bilirim daha
kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet
eller bilirim haşin hoyrat mert
alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
her kırışığı sorulacak bir hesabı
her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır.
bütün bunların üstüne
hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim
sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
adın kurtuluştur ama söylememeliyim
can kuşum, umudum, canım sevgilim.
telgrafın tellerini kurşunlamalı
öyle değildi bu türkü bilirim
bir de içime
-her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen
haberler bilirim mektuplar bilirim.
gamdan dağlar kurmalıyım
kayaları kelimeler olan
kırk ikindi saymalıyım
kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma
saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
baştan ayağa ıslanmalıyım
gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım.
içimde kaynayan bir mahşer var
bu mahşer birde annelerinin kalbinde kaynar
çünkü onlar yün örerken pencere önlerinde
ya da çamaşır sererken bahçelerinde
birden alıverirler kara haberini
okul dönüşü bir trafik kazasında
can veren oğullarının.
bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
bir dolmuşta yorgun şoförler için bestelenmiş
bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine
karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
örneğin hint okyanusu gibi derin
isyanın kapkara sularına dalan.
nice akşamlar bilirim ki
karanlığını
bir millet hastanesinde
dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
başını kalorifer borularına gömmüş
beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden
haber sormaya korkan
genç kızların yüreğinden almıştır.
bir de baharlar bilirim
apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği
anadolu bozkırlarında
istanbul’dan çıkıp diyarbekir’e doğru
tekerleri yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen
cesur otobüs pencerelerinden
bilinçsiz bir baş kayması ile görülen
evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında
çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış ırgat çocuklarının
bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen.
yazlar bilirim memleketime özgü
yiğit köy delikanlılarının
incir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
üstüne cehennem güneşlerde göğermiş mor sinekler konup kalkan
diğeri kan ter içinde yayla yollarında
mavzerinin demirini alnına dayamış
yüreği susuzluktan bunalan
içinden mahpushane çeşmeleri akan
ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
apansız silahına davranan
nice delikanlıların figüranlık yaptığı
yazlar bilirim memleketime özgü
güzler bilirim ülkeme dair
karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
kalakalmış bir kıyıda melül ve tenha
kalbim gibi
kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
titreyen kenar mahalle çocukları
bir sıcak somun için, yalın kat bir don için
dökülürler bulvarlara yapraklar gibi.
kadınlar bilirim ülkeme ait
yürekleri akdeniz gibi geniş, soluğu afrika gibi sıcak
göğüsleri çukurova gibi münbit
dağ gibi otururlar evlerinde
limanlar gemileri nasıl beklerse
öyle beklerler erkeklerini
yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi.
isyan şiirleri bilirim sonra
kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
harfler harp düzeni almıştır mısralarında
kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
kimi bir soygun sofrasında ışıklı sofralarda
hırsızın gırtlağına tıkanmıştır.
müslüman yürekler bilirim daha
kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet
eller bilirim haşin hoyrat mert
alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
her kırışığı sorulacak bir hesabı
her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır.
bütün bunların üstüne
hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim
sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
adın kurtuluştur ama söylememeliyim
can kuşum, umudum, canım sevgilim.
1939’da maraş’ta doğdu. ilkokul ve lise öğrenimini burada tamamladı. yüksek öğrenimine 1959 yılında istanbul üniversitesi hukuk fakültesinde başladı. geçim zorluğu yüzünden 1961’de öğrenimini devam mecburiyeti olmayan ankara hukuk fakültesine naklederek askere gitti. askerliğini yedek subay öğretmen olarak burdur ili, yeşilova ilçesi, çuvallı köyünde yaptı. askerlik dönüşü fakülte değiştirerek yüksek öğrenimini ankara üniversitesi dtcf türk dili ve edebıyatı bölümünde tamamladı. edebiyat öğretmenliği, kütüphane müdürlüğü yaptı. istanbul türk musikîsi devlet konservatuarı’nın kuruluşu sırasında genel sekreter olarak çalıştı. daha sonra, sanayi bakanlığı insan gücü eğitim dairesi başkan yardımcısı iken bu görevinden istifa suretiyle ayrılarak akabe yayınları’nın ve mavera dergisinin yönetimini üstlendi. 1984’te akabe a.ş.’nin istanbul’a taşınması kararı ile bu görevini devrederek yeniden memurluğa döndü. dpt’de sözleşmeli personel olarak çalışırken, 1987 milletvekili seçimlerinde anavatan partisi’nden aday oldu. kahramanmaraş’tan milletvekili seçildi. tbmm’nin 18. dönem çalışmaları süresince milli eğitim ve çevre komisyonlarında görev aldı. 1991 seçimlerinde adaylığını koymadı, istanbul’a yerleşti. evli ve dört çocuk babasıdır. tok, kavgacı, destana yatkın bir üslûpta söylenmiş olan şiirlerinde ayrıca ince duyarlılıklar işlenmiştir. islamî ton bir “leit-motiv” halinde bütün şiirlerine yayılmıştır. şiirleri açı (k. maraş), çıkış (ankara), yeni istiklal, büyük doğu, diriliş, edebiyat, mavera ve yedi iklim dergilerinde yayınlanmıştır. aldığı ödüller: risaleler; türkiye yazarlar birliği 1988 şiir ödülü. ipek yolundan afganistan’a; tyb 1983 gazetecilik ödülü.
sana bana vatanıma ülkemin insanlarına dair adlı şiiri kanaatimce en güzel şiiridir.
sana bana vatanıma ülkemin insanlarına dair adlı şiiri kanaatimce en güzel şiiridir.
muazzam bir emma shapplin şarkısıdır. şarkının başlangıcındaki müzik insanın içini bir hoş eder. dinlenilmesi ısrarla ve şiddetle önerilir.
lezbiyen olma sebepleri · (1)
basliklari alt alta okumak · (3)
edit: erkekler lezbiyen olmaz, olamaz.
basliklari alt alta okumak · (3)
edit: erkekler lezbiyen olmaz, olamaz.
anadola mercedes motoru takmak gibi bir şeydir. çok sürmeyecek bir ilişkidir. motor sikilmişliğiyle kalır.
(bkz: foseptik)
(bkz: cuma sinemalarda)
kuranda da geçen bir kelimedir.
(bkz: kardan kadın memesi)
muhteşem bir tatil için uçak.
1.5 sene sonra düzenleme: üstteki entry okunursa anlaşılır. yoksa bi bok olmaz bundan.
1.5 sene sonra düzenleme: üstteki entry okunursa anlaşılır. yoksa bi bok olmaz bundan.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?