faten tarafından hezimete uğratılacağım turnuvadır.
(bkz: votka)
(bkz: vodka)
bir dilekti, vurgun oldu...vodka redbull ciğere doldu...
(bkz: allah)
bir iclal aydın şiiridir ;
karlı bir akşamdı ankarada;
son kez elele yürümüştük,
bitmesin istediğimiz yola.
kısacık beraberliğimizin bütün anılarını sığdırmıştık.
yazarsın bana demiştin.
bende yazarım sana sık sık.
ağlıyordum....
sen görmeyesin diye kaldırmıyordum başımı.
elimi daha sıkı tuttun,
anlıyordun....
bu ayrılığa dayanmıyordu kalbim,
öğrettiğim çiçek adlarını unutma dedin,
kelebekleri kitap arasında kurutma,
sık sık fotoğraf çektir, yolla bana,
kitaplarım sana emanet,
incitme kimseyi, kin büyütme kalbinde...
beni bekle...
yol bitti, gidiyordun artık;
sokakta gördüklerimi, filmlerdeki aktörleri sen sandım bir süre,
kin büyütmedim kalbimde söz vermiştim sana diye,
kitaplarını okudum, kelebeklerine dokunmadım,
öğrendiğim çiçek adlarına yenilerini ekledim,
en çok fesleğeni, çoban heybesini, akşam sefasını sevdim.
seni beklerken çok şey öğrendim,
yolunu gözlediğim, sevdiğim ilk adam...
nasıl olsa bulacaktır diye, her görüşümde aynı sesle seslendim
uçak, babama selam söyle!
beni kötü rüyalardan uyandıran sevdiğim ilk adam...
bir bilsen seni nasıl özledim...
kar yağıyor şimdi, otuz yaşım bitti,
kitapların bende, kelebekler gibi kar taneleri,
kendi yolumda yürürken hiç unutmadım o cümleyi;
selamını aldım babacığım,
kin büyütmedim kalbimde....
küçük kızının gözleri hala senin çiçeklerinde.
uçak, babama selam söyle!
uçak, babama selam söyle!
(bkz: sizin hiç babanız öldü mü)
karlı bir akşamdı ankarada;
son kez elele yürümüştük,
bitmesin istediğimiz yola.
kısacık beraberliğimizin bütün anılarını sığdırmıştık.
yazarsın bana demiştin.
bende yazarım sana sık sık.
ağlıyordum....
sen görmeyesin diye kaldırmıyordum başımı.
elimi daha sıkı tuttun,
anlıyordun....
bu ayrılığa dayanmıyordu kalbim,
öğrettiğim çiçek adlarını unutma dedin,
kelebekleri kitap arasında kurutma,
sık sık fotoğraf çektir, yolla bana,
kitaplarım sana emanet,
incitme kimseyi, kin büyütme kalbinde...
beni bekle...
yol bitti, gidiyordun artık;
sokakta gördüklerimi, filmlerdeki aktörleri sen sandım bir süre,
kin büyütmedim kalbimde söz vermiştim sana diye,
kitaplarını okudum, kelebeklerine dokunmadım,
öğrendiğim çiçek adlarına yenilerini ekledim,
en çok fesleğeni, çoban heybesini, akşam sefasını sevdim.
seni beklerken çok şey öğrendim,
yolunu gözlediğim, sevdiğim ilk adam...
nasıl olsa bulacaktır diye, her görüşümde aynı sesle seslendim
uçak, babama selam söyle!
beni kötü rüyalardan uyandıran sevdiğim ilk adam...
bir bilsen seni nasıl özledim...
kar yağıyor şimdi, otuz yaşım bitti,
kitapların bende, kelebekler gibi kar taneleri,
kendi yolumda yürürken hiç unutmadım o cümleyi;
selamını aldım babacığım,
kin büyütmedim kalbimde....
küçük kızının gözleri hala senin çiçeklerinde.
uçak, babama selam söyle!
uçak, babama selam söyle!
(bkz: sizin hiç babanız öldü mü)
uyku teslimiyettir,uyku masumiyettir...bazen de onu kısa bir süreliğine ayırmaktadır uyku senden..rüyalarına girilesi, özlenesi insanın cennet odalarıdır uyku...iyi geceler!
kim butonuna basıldığında ne kadar seri çalışabildiğini ve kim olduğunu anlayabileceğimiz kimse.
cinayet sebebi hitap.
babamın pantolon yerine başka bir şeyler bulup giymesini isteten , okul eteğimden nefret etmemi sağlayan annemin "evde kalacaksın !" nidalarına maruz bırakan lanet ev aletiyle yapılan eylem.
cezmi ersözün bazen aşk gider adlı yazısına cevaben...
bazen aşk gelir. mevsim ilkbahara dönüşür, güneş yüzünü aydınlatır. bir süredir küs olduğun şehir bambaşka görünür sabahları. perdeleri heyecanla açarsın ve karşında sana göz kırpan bir kent durmaktadır. her sabah aynada gördüğün, içindeki kıpırtıdan başka bir şey değildir. bazen aşk gelir ve çocukluğun da gelir onun peşinden. sen farkında olmadan yeni anılar birikmeye başlar içindeki çekmecelerde.
aslında yeni bir hayattır gelen. sıcak bir bakışın, birbirine kenetlenen ellerin tutuşturduğu bir hayat. görmeye başladığın düşler bu hayata aittir artık. aşk hiç ummadığın bir anda gelir ve birer birer silinmeye başlar kalbindeki kirler. unutmak isteyip de unutamadıkların usulca kaybolurlar. eski alışkanlıkların yeniden canlanır. sabahları kalkınca aynaya bakıp gülümsemeyeli, kapıcınla muhabbet etmeyeli aylar olmuştur.
belki de en önemlisi, artık hayatın yavaş yavaş bir cennete dönüşmektedir ve yanında uyandığın meleğin ta kendisidir. uzun süredir ihtiyacın olan şey hemen yanı başındadır: sıcak bir nefes, küçük bir buse, başını döndüren bir gülümseme... aşktır işte bu! ansızın gelmiştir ve sarhoş bir hatun olmuşsundur. üzerinde yalpaladığın yol hayatındır.
bazen aşk gelir. ve sen tanımadığın insanlara bile kalbinden pırıltılar saçarsın. ilk defa gördüğün insanların yüzlerine gülümseyerek bakarsın. içini sıkan eski defterleri çoktan bir kenara atmışsındır artık. gözlerine oturan ışıltı, henüz gülmeye başlamış bir bebeğin gözlerindeki ışıltının aynısıdır. o zaman anlarsın; her yeni aşk yeni başlangıçları da beraberinde getirir. bazı şeyler başlar ve sen kendine gelirsin.
bazen aşk gelir. büyük caddelerdeki mağazaların vitrinlerinde, ışıklar arasında, kocaman bir gül demetini kucaklamış bir adamın gölgesi belirir. kendine bakıp gülümsersin. bilirsin, bu gülümseme biraz sonra kapıyı açacak olan meleğinin gözlerine akacaktır. bomboş bir ev değildir artık gecelerin. yalnız geçirdiğin zamanları güzel bir kadının kolları arasında yolcu edersin mazine. kayıp günlerin, kirli bir denizin kıyısına kurulmuş dumanlar içinde bir limandır. oysa hayatın çoktan kendini çözmüş; seni, ismini bilmediğin bir adaya yollamaktadır. bindiğin gemi aşkın ta kendisidir!
bazen aşk çocukluğunla beraber gelir. üzerindeki bütün kabukları kırarsın. basittir işte her şey. bütün oyunlar kadar güzeldir. geceleri üstünü örten birisi vardır. rüyaların değişir. sabaha sıcak bir öpücükle uyanırsın.
bazen aşk gelir. mevsim ilkbahara dönüşür, güneş yüzünü aydınlatır. bir süredir küs olduğun şehir bambaşka görünür sabahları. perdeleri heyecanla açarsın ve karşında sana göz kırpan bir kent durmaktadır.
bazen aşk gelir. mevsim ilkbahara dönüşür, güneş yüzünü aydınlatır. bir süredir küs olduğun şehir bambaşka görünür sabahları. perdeleri heyecanla açarsın ve karşında sana göz kırpan bir kent durmaktadır. her sabah aynada gördüğün, içindeki kıpırtıdan başka bir şey değildir. bazen aşk gelir ve çocukluğun da gelir onun peşinden. sen farkında olmadan yeni anılar birikmeye başlar içindeki çekmecelerde.
aslında yeni bir hayattır gelen. sıcak bir bakışın, birbirine kenetlenen ellerin tutuşturduğu bir hayat. görmeye başladığın düşler bu hayata aittir artık. aşk hiç ummadığın bir anda gelir ve birer birer silinmeye başlar kalbindeki kirler. unutmak isteyip de unutamadıkların usulca kaybolurlar. eski alışkanlıkların yeniden canlanır. sabahları kalkınca aynaya bakıp gülümsemeyeli, kapıcınla muhabbet etmeyeli aylar olmuştur.
belki de en önemlisi, artık hayatın yavaş yavaş bir cennete dönüşmektedir ve yanında uyandığın meleğin ta kendisidir. uzun süredir ihtiyacın olan şey hemen yanı başındadır: sıcak bir nefes, küçük bir buse, başını döndüren bir gülümseme... aşktır işte bu! ansızın gelmiştir ve sarhoş bir hatun olmuşsundur. üzerinde yalpaladığın yol hayatındır.
bazen aşk gelir. ve sen tanımadığın insanlara bile kalbinden pırıltılar saçarsın. ilk defa gördüğün insanların yüzlerine gülümseyerek bakarsın. içini sıkan eski defterleri çoktan bir kenara atmışsındır artık. gözlerine oturan ışıltı, henüz gülmeye başlamış bir bebeğin gözlerindeki ışıltının aynısıdır. o zaman anlarsın; her yeni aşk yeni başlangıçları da beraberinde getirir. bazı şeyler başlar ve sen kendine gelirsin.
bazen aşk gelir. büyük caddelerdeki mağazaların vitrinlerinde, ışıklar arasında, kocaman bir gül demetini kucaklamış bir adamın gölgesi belirir. kendine bakıp gülümsersin. bilirsin, bu gülümseme biraz sonra kapıyı açacak olan meleğinin gözlerine akacaktır. bomboş bir ev değildir artık gecelerin. yalnız geçirdiğin zamanları güzel bir kadının kolları arasında yolcu edersin mazine. kayıp günlerin, kirli bir denizin kıyısına kurulmuş dumanlar içinde bir limandır. oysa hayatın çoktan kendini çözmüş; seni, ismini bilmediğin bir adaya yollamaktadır. bindiğin gemi aşkın ta kendisidir!
bazen aşk çocukluğunla beraber gelir. üzerindeki bütün kabukları kırarsın. basittir işte her şey. bütün oyunlar kadar güzeldir. geceleri üstünü örten birisi vardır. rüyaların değişir. sabaha sıcak bir öpücükle uyanırsın.
bazen aşk gelir. mevsim ilkbahara dönüşür, güneş yüzünü aydınlatır. bir süredir küs olduğun şehir bambaşka görünür sabahları. perdeleri heyecanla açarsın ve karşında sana göz kırpan bir kent durmaktadır.
çapkın ötesi kişilik.
bir süre ; ben varya...seni varya... fena yaparım! şeklinde giden, sonrasında can ciğer kuzu sarması olmaya doğru yol alan kişiler için söylenen hede. (bkz: goetica)
(bkz: müqüe)
(bkz: müqüe)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?