sam raiminin evil dead 2de yaptığı gibi, komediyle korku arasında gidip geldiği 2009 yapımı film. başrolünde alison lohman oynamakta. film bol miktarda absürd komedi unsurları içermekte. evil dead serisinin havasını yeni bir filmde görmek isteyenlerin hoşuna gidecektir. korku filmlerine "puhahaha, böyle saçmalık mı olur lan" tarzında yaklaşanlar hiç bakmasınlar bile.
25 ekim 2009da oynanan fenerbahçe galatasaray maçının ardından yine saçma sapan cezalar vermiş kurul. fener’e 2 maç seyircisiz, bilica ve keita’ya 3er maç oynamama, galatasaray’a da 20bin tl hava parası cezası vermişler. futbolun içindeki hiçbir kurum doğru dürüst çalışmadığından, pfdk denen geyikler konseyinin de adam gibi çalışmasını beklemek iyimserlik olurdu tabi.
fenerbahçe ülkerin euroleague a grubunda oynadığı 2. maç. ilk 4e girenin üst tura çıkacağı grupta asvel, cibona, montepaschi siena, barcelona ve zalgiris bulunuyor fb ülker dışında. grupta fb ülkerin barcelona veya sienayı geçip ilk ikiye girmesi zor görünüyor. grubun en zayıf takımları asvel ve cibona gibi görünmesine rağmen fb ülker az önce biten maçta asveli uzatmada zor bela 78-76 yenebildi. asvel beko basketbol liginde banvit veya antalya bşb ayarında bir takım. kendi liglerinde de 4 maçta 1 galibiyet alabilmişler sadece. fb ülker 3. çeyrekte 13 sayı öne geçtiği maçı az daha kaybediyordu. rakip takımın 4 numarası her zamanki gibi maçın yıldızı oldu, zira fenerbahçenin 33 yaşındaki mirsad dışında 4 numaralı pozisyonda oynayabilen oyuncusu bulunmuyor ve kendisi şu anda sakat. fb ülker kadrosunda bulunan 5 yabancı oyuncu da ne hikmetse gard pozisyonundan seçilmiş. bunlardan gordan gricekin aldığı çuvalla paraya rağmen maçlara ilk 5 başlayıp 3 dakika oynadıktan sonra maçın geri kalanını havlu sallayarak geçirdiğini de hemen belirtelim. bu kadar lüzumsuz gard rotasyonu kurulacağına pota altında sayı üretebilen sağlam bir 4 numara alınsaydı fb ülker çok daha dengeli bir takım olur, en azından asvel gibi sıradan bir takım karşısında bile bu kadar zorlanmazdı.
kanımca, seyrederken "mal mısın birader bu da bilinmez mi" dememizin sebebi, yarışmacının baktığı ekranda, televizyondakinin aksine, harf kutucuklarının altında, sorulan kelimenin anlamının yazmamasıdır. yarışmacının cevabını aradığı kelimenin ipucunu sadece sunucudan duyarak kelimeyi bulmaya çalışmasına bir de yarışma heyecanı eklenince, boş boş bakan yarışmacılar izlemekteyiz.
galatasarayın son 10 yılda kadıköyde gösterdiği en inançsız performansa sahne olan maç. takımda "nasılsa bizden önce gelen 9 takım yenilmiş, biz de yenilsek kimse bize birşey demez" havası hakimdi ve fenerbahçenin bu seneki "1-0 olsun bizim olsun" zihniyeti olmasaydı maçın skoru galatasaray için daha da vahim olabilirdi. 6 kasım 2002deki 6-0lık maçta bile galatasaray bu kadar kötü oynamamış en azından yenilgiyi bu kadar kolay kabullenmemişti. galatasaray, görünen o ki, her geçen yıl bu psikolojiyi daha da kabulleniyor ve bu gidişat onları bir gün alacakları kadıköy galibiyetinden şimdilik uzak tutuyor.
seyrettikçe midemi bulandıran samimiyetsiz yarışma. sürekli yapılan duygu sömürüleri, sanki tüm hayatları bu yarışmadan kazanacakları paraya bağlı olan saçma kişilikli yarışmacılar, bu yarışmacıların açılan kutular sonrası yalandan sevinip üzülmeleri, içinden ne çıkacağı belli olmayan kutular hakkında saatlerce yapılan aptalca yorumlar ve gerzek teoriler, vs vs... en çok midemi bulandıran da türk halkının bu saçmalıkları hayatın anlamıymış gibi saatlerce oturup seyretmesi. bittiğine sevinemiyorum çünkü akıllı geçinen malum kişi çoktan bu programın on katı iğrençlikteki projesini cebine koymuştur ve kazanacağı paraların hesabını yapıyordur.
fenerbahçe ülkerli oyuncuların "nasılsa barcelonayı yenemeyiz, fazla kasmaya gerek yok" modunda maça çıkıp ruh gibi sahada dolandıkları maç. madem euroleaguede oynamaya niyetiniz yok bırakın telekom falan katılsın. 3. çeyrek sonunda durum 62-38.
efsanevi alman kaleci sepp maierin 1979 yılında alkollü araç kullanırken geçirdiği trafik kazasının ardından futbolu bırakması sonucu, kendini alman milli takımının kalesinde bulan, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi kalecilerinden birisi. 1977 yılından itibaren düzenli olarak koruduğu fc köln kalesindeyken, 1978 yılında şampiyonluk yaşarken 3 kez de almanya kupasını kaldırdı. dünya çapında tanınmasını sağlayan 1980 avrupa şampiyonasında kırık parmakla milli formayı giyip 4 maçta 3 gol yedi. sahibinin arkadaşı olduğu reusch firmasının kırık parmağı için kendisine yaptırdığı özel eldiven karşılığında hayatı boyunca üzerinde kocaman reusch yazan bir çantayla maçlara çıkarak firmanın karşılıksız reklamını yaptığı iddia edilir. bu turnuva sonrasında dünyanın en iyi kalecileri arasında gösterilmeye başlanan schumacher, 1982 dünya kupasının yarı finalinde oynanan fransa maçında battistona yaptığı hareket sonucunda tüm fransanın nefretini kazanır. kimilerine göre kasıtlı olarak battistonun kaburgalarını kırıp dişlerini döken schumacher, pozisyonun ardından arkasını dönüp kalesine dönünce fransa tarafından "acımasız nazi" olarak nitelendirilir. schumacher yıllar sonra bu pozisyon için "tigana o kadar çok küfrediyordu ki, eğer orda kalsaydım onun kafasını kırmak zorunda kalacaktım" der. battistonla bir araya gelip ondan özür dilese de, fransada düzenlenen bir ankette hitler ve mussoliniden bile daha çok nefret edilen kişi olduğu ortaya çıkar. 1986 yılına kadar 76 kez formasını giyip 75 gol yediği alman milli takımına veda etikten sonra yazdığı "der anpfiff" adlı kitapta, ilaç firmalarının alman milli takım oyuncularını doping bağımlısı yaptığını yazınca almanyada istenmeyen adam ilan edilir. 1988 yılında sürpriz bir şekilde fenerbahçeye transfer olarak kariyerinde yeni bir sayfa açar. 103 golle şampiyonluk yaşayan efsanevi fenerbahçe takımının kaptanlığını yapar. 3 yıl türkiyede oynadıktan sonra gelirini engelli çocuklar yararına bağışladığı jübileyle futbola nokta koymasına rağmen, bayern münih kalecisi raimond aumannın geçirdiği ciddi sakatlığın ardından, franz backenbauerin kısa bir süreliğine bayern kalesini koruma teklifini geri çeviremez. toni schumacher, kendisine karşı karşıya pozisyonlarda gol atmanın, uzaktan şutla gol atmaktan daha zor olduğu bir kaleciydi. özellikle eliyle oyun kurabilmesi ve eliyle topu rakip yarı sahaya kadar atabilmesiyle ün yapmıştır. hala çeşitli golf turnuvaları için türkiyei ziyaret etmektedir.
aziz yıldırımın doping olayı ile ilgili iddialarına, efes pilsen tarihinden girip fenerbahçenin salon inşaatından çıkan bir açıklamayla cevap veren efes pilsen başkanı. kerem gönlüm ile mario kasunun testlerinde doping içeren madde bulunmuş olmasıyla bu konuların ne alakası var pek anlayamadım. tuncay özilhan belli ki aziz yıldırıma kızmış ve ona bir karşılık vermek istemiş. basketbola yaptıkları katkılar bir yana, ana kuruluş amacı türkiyede alkollü içeceklerin reklamının yasak olması sebebiyle firmasının reklamını yapmak olan bir kulübün başkanının, türkiyenin en büyük spor kulüplerinden birine böyle bir açıklamayla cevap vermeye çalışması gerçekten çok komik.
garip bir durumdur. topu topu 2,5 metrekare bir kutunun içinde tanımadığınız birinin burnunun içine kadar girersiniz ki haliyle bu da insanı gerer. çoğu zaman mal gibi yere ya da havaya bakılır, muhabbet edeyim desen 20-25 saniye içinde ne muhabbeti yapacaksın; en fazla "bu asansör de ne sessizmiş maşallah" denir ki biri bunu bana dese içimden "inşallah bu adamla asansörde kalmam" diye dua ederim. bir de bu duruma düşmemek için apartmanda önlem alan çakal komşular vardır. bu komşu sizle aynı anda asansöre binmemek için taklalar atar. mesela tam apartman kapısına gelirsiniz, malum komşuda apartmana sizden 30 saniye önce girmiş ve asansörü beklemektedir, sizi gördüğü halde beklemeyip anında asansöre atlayıp kaçar şerefsiz. bir de bunların bayan versiyonları vardır ki onlar da ayrı bi gıcık olur; bu bayanlarımız sizi "asansörde tecavüz eden sapık" yerine koyup sizinle asansöre binmezler; asansör boş olduğu halde asansöre binmeyip sizi yolcu ettikten sonra asansöre binmeyi tercih ederler. bu tiplerin hepsinden benim apartmanda mevcut; bir de 1. katta oturmasına rağmen asansörü kullanan bir komşu var ki, burdan sesleniyorum kendisine, dayak yemesine az kaldı.
milli takımı çalıştırmaya talip olduğunu açıklayan antrenör. konu futbol olduğunda türkiyenin açık ara en iyi teknik direktörüdür. ne fatih terim, ne de mustafa denizli, ne de başka bir yerli antrenörün teknik ve taktik bilgisi kendisininkiyle kıyaslanamaz. kariyerini yakından inceleyip kendisiyle tanışma fırsatını bulan herkes bunu bilir. ne var ki yılmaz vuralın futbol adamlığını, sadece maçlarda zaman zaman kendini kaybedip yaptığı aşırı hareketlerden ibaret sananlar, bütün bu futbol birikimini küçümserler. kanımca bundaki en büyük kusur yine kendisine aittir. ayrıca memleketteki tüm antrenörler milli takım konusunda "istemem, yan cebime koy" şeklinde kıvırırken, kendisi gayet düzgün bir şekilde göreve talip olmuştur. ayrıca antalyasporun başındayken 2006-2007 sezonunun son haftasında içerde gençlerbirliğine 3-1 yenilerek ligden düşmeseydi, bugün çok farklı bir konumda olabilirdi. antalyaspor o sezon ligin en az gol yiyen 3. takımı olmasına rağmen çok zayıf bir kadrosu olması sebebiyle küme düşmüştü.
en ufak bir tökezlemede futbolcu, antrenör ve yönetimi için "bu gitsin yerine yenisi gelsin" zihniyetine sahip bir camiası olduğundan, şampiyonluk görme ihtimalinin bursaspor veya kayserisporun şampiyon olma ihtimalinden bile daha az olduğunu düşündüğüm kulüp. ligde üst sıralara oynamalarına rağmen şampiyonluk şansı ufuktan göründüğü anda kendi kendilerini yemekten bu fırsatı tepmekteler yıllardır.
acun kişisinin eski futbolculardan oluşturduğu takımları, spor salonuna kurulmuş mini futbol sahasına sürerek maç yaptırması suretiyle show tv’de yayınlanan program. bu kadar kaşar futbolcunun maçlarını da erman’dan başkası da yönetemezdi zaten. eski futbolcular kazmalıklarını olabildiğince sergilemekte bu maçlarda; zira futbolculukları döneminde "teknik" olarak anılan bazı futbolcuların dar alanda hiç de becerikli olmadıklarını görüyoruz. bu da bana türkiye’de milyon liraları götüren yere göğe sığdıramadığımız futbolcuların, türkiye’nin en yetenekli futbolcuları olduklarını değil, futbolcu olmaya karar vermiş kişiler arasındaki en yetenekli futbolcular olduğunu düşündürüyor. futbolu bırakmış olmanın etkisiyle her ne kadar fizik olarak düşmeleri normal karşılansa da, topla oynamalarına bakıldığında, mesleği futbolculuk olan kişilerin yeteneklerinin çok da üst düzey olmadığını görüyoruz. tanımayan birine bu adamların yıllarca milli takımlarda oynadığına inandırmak gerçekten zor olurdu.
imzalanan protokol doğrultusunda, bazı çevrelere şirin gözükmek adına devletin ermeni soykırımından önce "ermeni yalakalığı" nı kabul ettiğini gösteren maç.
diğer benzerleri gibi kaynağı belli olmayan işkembeden sallama transfer haberlerini, "öğrenildi" veya "belirtildi" yüklemleriyle cümle haline getirip, yıllardır hayal gücü haberciliği yapan renkli kağıt bastırıcı. de,da bağlaç ve ekinin nerede nasıl kullanıldığı ülkemizde pek sallanmıyor maalesef ama hiç değilse "adnan sezgin’den sonra polat’ta konuştu" gibi bir başlığı koca koca yazıp kendi cahilliğinizi de çaktırmasaydınız.
2001 yılında milan’dan ayrılmasının ardından kariyeri sürekli düşüşte olan türkiye’nin gelmiş geçmiş en başarılı antrenörü. çok da iyi olmayan taktik bilgisini, mükemmel motivasyon becerisiyle kapatarak çalıştırdığı takımlardan kısa vadede maksimum verimi almayı başarmıştır. kendisinin halkın gözünde bitmeyen bir kredisi olmasına rağmen, başarılı olmanın kendisine verdiği egoya yenik düşerek, son yıllarda gazete ve televizyonlarda kendisiyle ilgili her türlü olumsuz eleştiriyi aşırı ciddiye alarak, bir türlü işine konsantre olmayı başaramamıştır. yapılan eleştirileri sürekli kişisel algılayarak milli maçları medyayla yapılan bir mücadeleye çevirmiş ve bunu genç futbolculara da yansıtarak onların milli takım kamplarında mental olarak aşırı yıpranmasına sebep olmuştur. milli maç haftalarının ertesinde takımın kilit oyuncularının kulüp takımlarındaki performansları incelendiğinde, bu futbolcuların bir süre kulüp maçlarına kendilerini veremedikleri görülmüştür. oyunculara karşı takındığı bu tutum, türkiye’de yetişmiş futbolculardan çok farklı kafa yapısına sahip, altyapı eğitimini yurtdışında almış gurbetçi futbolcularla iyi geçinememesine sebep olmuştur; zira gurbetçi futbolcular terim’in motivasyon teknikleri karşısında terim’in beklediği tepkiyi vermemektedir. milli takıma oyuncu seçerken, oyuncularla ikili ilişkilerini çok fazla göz önüne alması bazı oyuncuların hakettikleri halde milli forma’dan uzak kalmalarına sebep olmuştur.
aslına bakılırsa dengesiz medyamızın da oyuncu seçimlerine verdiği garip tepkiler de olayların komik bir hal almasına sebep olmuştur; misal şenol güneş döneminde dünya kupasında medya "kenarda ilhan mansız varken hakan şükür niye oynuyor?", ersun yanal’a "hakan şükür’ü niye milli takıma çağırmıyor da, fatih tekke’de ısrar ediyor?", fatih terim’e ise "fatih tekke niye milli takım’da yok?" şeklinde birbiriyle çelişen eleştiriler getirmiştir. sonuç olarak fatih terim’in bu yaştan sonra ne huylarından ne de egolarından vazgeçecek hali olmadığına göre; kendisi için en uygun pozisyon ülkemizde emekleme döneminde olan spor direktörlüğüdür. kariyeri ve kendisine yurtiçi ve dışında duyulan saygı sebebiyle başarılı olacağı su götürmez bir gerçektir.
aslına bakılırsa dengesiz medyamızın da oyuncu seçimlerine verdiği garip tepkiler de olayların komik bir hal almasına sebep olmuştur; misal şenol güneş döneminde dünya kupasında medya "kenarda ilhan mansız varken hakan şükür niye oynuyor?", ersun yanal’a "hakan şükür’ü niye milli takıma çağırmıyor da, fatih tekke’de ısrar ediyor?", fatih terim’e ise "fatih tekke niye milli takım’da yok?" şeklinde birbiriyle çelişen eleştiriler getirmiştir. sonuç olarak fatih terim’in bu yaştan sonra ne huylarından ne de egolarından vazgeçecek hali olmadığına göre; kendisi için en uygun pozisyon ülkemizde emekleme döneminde olan spor direktörlüğüdür. kariyeri ve kendisine yurtiçi ve dışında duyulan saygı sebebiyle başarılı olacağı su götürmez bir gerçektir.
sınırları içinde "ermeni soykırımı yoktur" dediğiniz taktirde hapse gireceğeniz bir ülkenin , protokol töreninde tarafsız sıfatıyla bulunduğu tiyatro gösterisi.
korkak ve eyyamcı futbol federasyonu sayesinde ankaraspor üzerinden kendine büyük menfaat sağlamış futbol kulübü.
genel olarak beşiktaş taraftarı ne düşünür bilmem ama bu maçta inönü stadını dolduran bazı beşiktaşlılar, takım 12. dakika itibariyle 3 net pozisyon bulmuş, 1 topu da daha 25. saniyede direğe nişanlamışken, sanki marifetmiş gibi maçın başından beri takımı protesto edip, rüştüye top geldiğinde tepki gösterip, yönetimi de istifaya çağırıyor. şu dakikaya kadar oynanan futbola bakılırsa, oyuncular da kötü gidişata dur demek için bu maça gayet hırslı çıkmış ve topu neredeyse yiyecek gibi oynuyorlar; ancak karşılarındaki en büyük engel yıllardır olduğu gibi sahadaki rakipleri değil, tribünlerdeki bir kısım kendi taraftarı. bu futbol cahilleri beşiktaşı protesto etmekle kalmayıp, takımını desteklemeye gelmiş gerçek beşiktaş taraftarının yaptığı tezahüratları da ıslıklayarak bastırmaya çalışıyorlar. beşiktaşlı olmamama rağmen en büyük dileğim beşiktaşın bu maçı farklı kazanması.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?