greyfurt

- alkol aldikmi gencler ?
+ bende ne unuttuk diyorum yaa. bu kadar alkol kime yeter? en yakın tekel nerde abi?
- araçtan inin lütfen
+ ama abi bi saniye sen bizi yanlış anladın
- komserim buraya bakabilirmiyiz ?
+ ya bi dakka insan hakları zart zurt pirt...
- sakallı sende in.

günlük hayatta işlerimizi çok kolaylaştırırlar ama kağıt üzerinde baş ağrıtırlar.
(bkz: binary)
(bkz: anahtar)

en zararli okul icatlarindandir. doktor sirasi beklerken alni kalorifere dayamak daha pratik ve zahmetsizdir.
not: "aktörlüğüm benim hayatim" diyenler baygın bakışlar ve iyi ayarlanmis ses tonu ile semptomları desteklemekte serbesttirler.

"amatör olarak beyin cerrahligi yapiyorum" demek gibi biseydir. herkeste az bucuk futbolculuk vardir ama cok az kiside kalecilik denen seyden bulunabilir.
(doktorluk elbette binlerce kez daha zor. örnek çarpıcı olsun diye sıfatlarini kullandim. tenzih ederim. tepkilere teessüfederim)

her erkeğin hayalidir. kaybetmek için hile bile yapilabilir. en umursamaz bilgiclerimizin bile borcuna sadik kalacaklarindan şüphemiz olmamalidir.
(bkz: kumar borcu namus borcu)
(bkz: yenilen pehlivan güreşe doymaz)

(bkz: pamela anderson a kumar borcunu seksle ödemek)

gurur verici bir şey olsa gerek. türkiye’nin; istanbul, ayasofya(!?), atatürk ile birlikte dünyaca ünlü olabilmeyi başarmış değerlerindendir.
amerikan havalimanlarında çalışan hintli taksiciler bile galatasarayı bilirler. (gs’li olmayan bir yazar kendi takımını eleştirirkenki yazısında okumuştum. adını hatırlayan yazsın lütfen)
imkanı olanlar üşenmeyip, 10 turiste şu küçük anketi yapsın:
1- aklınıza ilk gelen türk futbol takımı hangisidir?
2- galatarasay futbol takımını duydunuzmu?

bir beşiktaşlı ama en başta bir türk futbolseveri olarak galatasarayın bizlere yaşattığı gururları beşiktaş ve fenerbahçe’nin de yaşatmasını dilerim.

klavyeye bira, şarap ve bilimum içecekleri dökmek duruma tuz biber eker. klavye içindeki pislikler, dökülen şekerli yada alkollü içeceğin etkisiyle zift kıvamına, hatta pasaklı olanlarda asfalta dönüşür.
not: bu satırları yazdığım klavyemin tuşlarının altındaki korku filmi atmosferini daha fazla tarif etmek istemiyorum. içim daraldi. o ses ne? anne? senmisirghk(?)...

roma rakamıyla 5’i ifade eder.
(bkz: roma rakamı)

mantıkta "veya" anlamına gelir.
(bkz: mantık)
(bkz: önerme)
(bkz: ayrılım)

(bkz: levis 501)

askerliğimi yapacağım önümüzdeki aylarda duymama gerek olmamasini ümit ettiğim emirdir.

dünyamiz kare küp olsaydi "karesel isinma" olacakti ama şu an küre şeklinde olduğundan "küresel isinma" gerçekleşiyor. yetkililerden konuyla ilgili açıklama bekliyoruz.

karadenize adim atmamis bünyelerin, halkin sefalet ve yaşam mücadelesi hakkinda fikir sahibi olmadan, yorum yapabileceği başlıktır. (evet karadeniz yeşildir ama her yeşil yenmez yada her yetişen yeşil sofranıza ulaşmaz)
insan aç olunca, her vakit, her şeyi yer. (öğrencilik hayatımın yarısında kahvaltıda makarna yedim. geri kalan yarısında da büyük çoğunlukla kahvaltı etmemişimdir)
ibret-ül alem-ül endoplazmik retukülüm:
(bkz: kızarmış küçük balıkların kılcıgı ile ugrasanlar)
(bkz: balıkların kafasını yemeyenler)

"hangi cocuga ucar tekme atilir?" sorusunun cevabi topluluktur. hep bir agizdan salyalar sacarak söyledikleri parcaninin müzigi bile insana solunum felci gecirtebilir.
iyi bir amac ugruna ancak bu kadar itici, ancak bu kadar halktan uzak ve ancak bu kadar amacina tezat bir kampanya olabilir (bosa harcanan paralari görünce strese girip sigara yakiyorum)
ebediyete kadar son not: ben üfliim siz avlayin canlarim benim.

problemi formülize ederken dilbilgisi kaynaklı bir karışıklık olmuş.
tezde, tartışmaya konu olan "sallama" eylemi nihayete erdikten sonra gerçekleşecek "damlanın dona düşmesi" durumu iddia ediliyor. (bkz: anlatımda ön şart)
dolayısıyla "sallama" eylemi bitirilmeden, tezi doğrulayacak yada çürütecek bir gözlem elde edilemez.

spastiklerin hayatlarinin sonuna kadar yilmadan sürdürecekleri muhteşem davranis bicimidir.

karizmatik, sosyal olanakları yüksek, gülüp, oyalanıp, yuvarlanıp para kazanılan sektör olarak gösterilir hep.
oysa inanilmaz stresli ve yorucu iş koludur. sürekli zaman kisiti, sürekli kaliteden ödün vermeden üretmek, hiç bir iş kolunda görülmeyen aksilikler ve sonsuz gibi gözüken dinamizm gereksinimi, aylar süren çalışmaların müşterinin tek bir "hayir" kelimesiyle çöpe yollanmasi ve ayni şevk ile bitmiş işe yeniden başlama zorunluluğu...
not: evet eşek yüküyle kazanılıyor ama yilmadan yeniden üretebilmek için hepsini cilginca harciyorsunuz merak etmeyin.

filmlerde flashback öncesi en cok söylenen cümledir.

ekonomistlerin çokca kafa yorduğu terimlerden biridir. en basit haliyle; "yurt içinde arz edilen mal ve hizmetlerin" fiyatlarının atmasıdır.(ithal edilen veya yurt içinde üretilen her türlü mal ve hizmetler, ilgili kurumun belirlediği "ihtiyaç sepeti"ne göre ağırlık nitelenerek yüzde cinsinden bir oran açıklanır. örneğin; bu sepette ekmek her daim %100 etken iken, ev hayvanı bakımı için gergedanlara %0,001 ve hatta %0 etki oranı verilir)

bir çok sebebi olabilir ama her zaman temelde arz-talep ile ilintili bir değerdir. yani üretilen mal ve hizmetler talebi karşılayacak kadar yada belli bir fiyat aralığında ikame edilebilecek kadar kadar yeterliyse fiyatlar artmaz. ancak;
-aşırı ihracat,
-dış girdili ürünlerde hammadde ve aramal sağlayıcılarından kaynaklanan "dış kaynaklı enflasyon" (ulusal paranın değer kaybetmesi yada üretime kaynak teşkil eden dış etkenlerin içinde bulunduğu arz talep dengesizlikleri),
-verimlilikteki düşük artış yada düşüş,
-savaş, terör, afet, sabotaj gibi marjinal durumlar,
gibi bir çok sebebi olabilir.

gelişmiş ekonomilerin mücadele ettiği ve baski altinda tuttuğu temel konulardan olduğu gibi, az gelişmiş ülkelerin ekonomiyi canlandirmak için sikca basvurdugu, sonradan traktöre hakim olamayip tarlaya daldigi enstrümandir.

önemli not: "üretilen mal ve hizmetlerin, talebi karşılayamamasindan ötürü doğan fiyat artisini" aklinizda tutun. sebep, sonuç ve gözlemlere girersek bu entry hiç bitmez. torunlarim bile editlemek zorunda kalirlar.

edit: güncel ve önemli bir etken olarak iklimi eklemeliyim. okuduğunuz ekonomi kitapları çok eski. iklim başlı başına bir enflasyon sebebi oldu artık. bu kış yaşadığımız kuraklığın enflasyona etkilerini ramazan sonrası düşmeyen hatta göreceli olarak yükselen gıda sektörü enflasyonuyla yaşayacağız. türkiyenin 14 milyon ton bugday stogu kalacak bu yilin sonunda. umarim yagisli ve bereketli bir kis geciririz.

malzemeci hüseyin abinin formsuzluğu dikkat çekiyor. ayrıca stadyum girişindeki seyyar satıcıların ramazan zammı ile taraftarı mağdur etmelerinin etkisi hala gözlenmekte.
sahadaki forvetlerin mizah anlayışı şaban şükür’le kıyaslanamaz düzeyde. rakip defansın bir kere dahi gülme krizine girip, oyun disiplininden koptuklarını görmedim.
inşallah yeneriz.