şimdi bize ağıt yakmak mı düşer ölmedin diye, öldüğünde zılgıt çekmek mi, ölüsüne bir tas suyu dökeninde avradını türküsünü hep birlikte söylemek mi düşer sen toprak altına girerken...
yaparız alayını yapmaya da muktediriz de hangisi getirebilir yitirilenleri, hangisi geri getirir yitip giden devrimleri, biz o günlerden beri mutluluku tam yaşayamadık hangi sevinç yok edebilir yüreğimizin ortasına çizilen zeytin çiziğini... gülten akın şiir lerini hangi sevinç anlamsız kılar, büyü şiirini mesela hangi sevinç gülünç kılacak. büyüyüpte 17 ne geldiğinde baban sana idamlar alacak! silah gibi, sancı gibi beynimde zonkluyor. senin ölümün mü ağrı kesici olacak bana!
ahh özenç olaydı... adana da sokağa çıkmaya korkarmıydı gençler gece yarısından sonra... ahh ensar olaydı artvin de güpegündüz bıçaklanabilir miydi devrimciler.. kim ikna edebilirdi elinde bıçakla dolaşanları devrimcilerin kanına girmeye, yaşayaydı onlar. şimdi yoklar, sağ verdik sana kimilerinin ölüsünü geri verdin, kiminin imanını aldın düşürdün adamları işkencelerde öyle verdin, kiminin cesedini bile vermedin! veysel güney duyuyor musun bizi kim bilir hangi kuytu da yatmaktasın şimdi! yol kenarındadır belki de mezarın.. yıldız yumruk yoktur olmayan mezar taşında ama belki denk gelmiştir de mezarın yol kenarına gömmüşlerdir seni cellatların!
diyeceğim odur ki artık ölsende sonsuza dek yaşasanda önemsizsin, hep önemsizdin, başka ağaçların altında büyümeye çalışan zavallı bir ağaç oldun, ne sen büyüdün ne bu topraklar o ihanetini unutur.!
tarih kitaplarında marifetlerinin işte 12 eylül, işte faşizm! diye yazıldığı günleri görmeden gitme başka bir şey istemem! o gün orada özençte olacak. söz verdi idamından önce yazdığı şiirinde :
mevsim ilkbahar sıcak bir yaz olsa da
gece gündüz farketmez ben her zaman hazırım
adımın yazıldığı taş bile yıkılsa da
kalmamışta olsa şu dünya da mezarım
hatırlayıp tek canlı gelmese de baş ucuma
o müjdeyi ben doğadan alacağım
nasırlı ellerce yaratılan o görkemli bayram a
hiç kimse farketmeden bende katılacağım!
o gün özenç orada olacak... utanmam diyorsan buyur sen de gel...
orada olmadığımız için çok fazla kelam etmek doğru değil lakin daha önce şahit olduğum bazı iftiraların aynılarını burada görünce önce şaşırdım sonra ayıldım. oyun her yerde aynı demek ki. daha önce, öğrencisi olduğum üniversite de bayrak eylemleri yapıldı. öğrenim gördüğüm derslikler olay yerinin karşısındaydı, grup yürürken sol görüşlü öğrencilerin standına doğru yürüdü, sol görüşlü öğrenciler ayaklandılar, sonra polis elinde sanırım gaz bombası veya plastik mermi sıkan silahlarla sol görüşlü öğrencileri dağıttı. standlar halen duruyordu, grup olay yerine geldiğinde polisler orayı terkettiler standlarda bayrak eyleminde bulunan bir grup kendini bilmezin insafına kaldı. faşizm bu ne yazdığına bakar mı? pkk yla uzun süredir çatışma da olan bir grubun bayrağını gördüm bir ara baktım tanıyorum çocuğu sesimi hiç çıkarmadım izlemeye devam ettim. standlar yakıldı, her gün her yerde okuyanını görebileceğiniz dergiler gazeteler yakıldı. ama gözüm bayraktaydı acaba ne olacaktı? tanıdığım çocuk aldı bayrağı geldi kalabalığın ortasına yırtmaya başladı bir kaç kere zorlayınca da muvaffak oldu haliyle. olay gecesi çocuğun evine gittim bugün okul da ne oldu dedim? 12 tane yiğit şehit edildi "gozlerihalacocuk" dedi, ve ben pkk bayrağı yırttım biliyor musun? çok mutlu oldum anlatamam sana...
hiç elleşmedim yırttığı bayrağın pkk yla uzun süredir çatışma halinde olan bir yapının bayrağı olduğunu söylemedim bile... kendi haline bıraktım...
bir gün sonra sınıf arkadaşlarım kendi aralarında konuşuyordu, yaşlı bir amca yı dövmüşler, türk bayrağını yakmışlar, silahları bile varmış, -abartmıyorum- içlerinde canlı bomba varmış iyi oldu şerefsizlere...
yahu ben oradaydım, nah şu iki gözümle gördüm, bayrak eyleminde ki provakatöler önce laf attı, sonra saldırdı, sonra polis saldırdı oradakiler kaçtı. ne bayrak yakması, ne silahı, ne canlı bombası... hepsi hikaye kardeşlerim, suçlarını örtmek için arsızca yalan söylemekten imtina etmediler hiç bir zaman etmeyeceklerde.. ama suç bizde hürriyet ne yazarsa posta ne yazarsa inanıyoruz, bir gün, muhalif bir gazete alıp okumuyoruz, ulan diğer taraf ne diyor diye merak etmiyoruz.
bu olayın aslını astarını bilmem. ama türk bayrağı yakmak türkiye de kolay bir iş değildir. gerekli bir iş hiç değildir. ama bizim bu zamansız reflekslerimizi kullanmasını bilen hainler grubu ( ki çoğu mhp lidir ) yedikleri her naneyi böyle çok güzel kamufle ederler. burada silah sıkanı da tanımıyoruz demiş mhp nin il yöneticisi bir gün sonra patladı yan yana çekilmiş fotoları. çetelere sahip çıkanlar şunu iyi bilmelidir ki kan dökülecekse elbet dökülür, can alınacaksa alan bulunur, verilecekse verende çıkar. ama bu kan denizinin ufkundan kıp kızıl bir güneş doğar! kan dökülmemesi için yapılması gereken şeyse kanımca ülkenin her yanında milli zulme son vermektir!
hiç elleşmedim yırttığı bayrağın pkk yla uzun süredir çatışma halinde olan bir yapının bayrağı olduğunu söylemedim bile... kendi haline bıraktım...
bir gün sonra sınıf arkadaşlarım kendi aralarında konuşuyordu, yaşlı bir amca yı dövmüşler, türk bayrağını yakmışlar, silahları bile varmış, -abartmıyorum- içlerinde canlı bomba varmış iyi oldu şerefsizlere...
yahu ben oradaydım, nah şu iki gözümle gördüm, bayrak eyleminde ki provakatöler önce laf attı, sonra saldırdı, sonra polis saldırdı oradakiler kaçtı. ne bayrak yakması, ne silahı, ne canlı bombası... hepsi hikaye kardeşlerim, suçlarını örtmek için arsızca yalan söylemekten imtina etmediler hiç bir zaman etmeyeceklerde.. ama suç bizde hürriyet ne yazarsa posta ne yazarsa inanıyoruz, bir gün, muhalif bir gazete alıp okumuyoruz, ulan diğer taraf ne diyor diye merak etmiyoruz.
bu olayın aslını astarını bilmem. ama türk bayrağı yakmak türkiye de kolay bir iş değildir. gerekli bir iş hiç değildir. ama bizim bu zamansız reflekslerimizi kullanmasını bilen hainler grubu ( ki çoğu mhp lidir ) yedikleri her naneyi böyle çok güzel kamufle ederler. burada silah sıkanı da tanımıyoruz demiş mhp nin il yöneticisi bir gün sonra patladı yan yana çekilmiş fotoları. çetelere sahip çıkanlar şunu iyi bilmelidir ki kan dökülecekse elbet dökülür, can alınacaksa alan bulunur, verilecekse verende çıkar. ama bu kan denizinin ufkundan kıp kızıl bir güneş doğar! kan dökülmemesi için yapılması gereken şeyse kanımca ülkenin her yanında milli zulme son vermektir!
video : davut güloğlu kömürlen mi yazilmuş ana benum kaderum
yorum : supergirltotherescue (3 weeks ago)
im crying
bittiw
off amina koyim bu hayatin..
benimjanim
offffffffff bailierum bu muzica!!
yorum : supergirltotherescue (3 weeks ago)
im crying
bittiw
off amina koyim bu hayatin..
benimjanim
offffffffff bailierum bu muzica!!
imkansız hayallere anlaşılması zor bir sevda yüklerken, yüreğini o günün geleceği inancından başka bir yere savurmayacak kadar gerçekçi, üzüntüden mutluluk çıkartabilecek kadar çocuk, bir gerçeğin sevdasında kor kor yanacak kadar olgun. inan çocuk bu ülke öksüz kalır "sen"ler gidince buralardan, gitme demek bize düşmez belki ama ihtiyacı var alanların senin sesine, duvarların senin yazına, gitme demek bize düşmez ama vuslatımız çabuk olsun az gayret ette. biz çevirip bakalım yüzümüzü önce güneş e sonra toprağa, sen gitmiş gelmiş ol o zamana kadar. her sazın tınısında bir dost ezgisi bulur ya bu memleket, dostlarından mahrum kaldı uzun süredir, bir de sen terkeylersen belki biraz daha üzülür. gitme demek bize düşmez ama döndüğünde eski günlerin hatırına değil sadece biraz çay biraz söyleşi biraz da rakı içelim hep beraber...
iyi niyetli arkadaşlar siz şöyle durun, diğerleri beri gelsin, sözüm onlara
be hey hınzırlar! akp için götünü yırtan medyayı görünce mi aklınıza geldi bu medya nın karaktersizliği, illa bıçağın ucunun size de mi değmesi gerek? ölüm oruçlarında onlarca insan öldüğünde bu medya kulağını tıkamıştı, kulakları tıkamıştı... arkadaşları seslerini duyurmak için ajans press i bastılar bir umut.. ama atv nasıl verdi haberi görmediniz mi ? :
eylemci : onurumuzu aldık yanımıza yani silahımızı kuşandıkta geldik!
atv haber : silahımızı kuşandıkta geldik!
yeni mi geldi aklınıza böyle zamanlarda herşey güllük gülistanlıktı değil mi? uzak durun ulan samimi değilsiniz, hürriyet gazetesi tek başına ahmet kaya nın ömrünü çaldı hanginiz ses çıkardınız, vatan haini değil mi ahmet kaya? açılan tüm davalardan beraat eden ahmet kaya, tabii gurbette öldükten sonra... o zaman iyiydi değil mi?
be hey hınzırlar! akp için götünü yırtan medyayı görünce mi aklınıza geldi bu medya nın karaktersizliği, illa bıçağın ucunun size de mi değmesi gerek? ölüm oruçlarında onlarca insan öldüğünde bu medya kulağını tıkamıştı, kulakları tıkamıştı... arkadaşları seslerini duyurmak için ajans press i bastılar bir umut.. ama atv nasıl verdi haberi görmediniz mi ? :
eylemci : onurumuzu aldık yanımıza yani silahımızı kuşandıkta geldik!
atv haber : silahımızı kuşandıkta geldik!
yeni mi geldi aklınıza böyle zamanlarda herşey güllük gülistanlıktı değil mi? uzak durun ulan samimi değilsiniz, hürriyet gazetesi tek başına ahmet kaya nın ömrünü çaldı hanginiz ses çıkardınız, vatan haini değil mi ahmet kaya? açılan tüm davalardan beraat eden ahmet kaya, tabii gurbette öldükten sonra... o zaman iyiydi değil mi?
alevi kanalıydı, akp ye muhalif yayınlarıyla dikkat çekiyordu, kanalı satın diye tutturanlar bir tarafta akp ye bu kadar yüklenmeyin diyenler diğer tarafta bunun ikisine de direndi yöneticileri sonrası malum hak ve özgürlüklerin demokrasinin yılmaz savunucusu ilan edilen akp nin türlü dalevaralarıyla kapandı. özgürlük herkes içinse özgürlüktür, birini özgür kılıp diğerini yasaklamak özgürlük değil bir tarafın diğer üzerinde ki tahakkümünü pekiştirecek bir zımbırtıdır. akp ye özgürlükçü diyenler oturup bir kez daha düşünsünlerdir, basın özgürlüğüne sahip çıksınlardır.
(bkz: küfür etmemek için kendimi zor tutuyorum sözlük)
(bkz: sen var ya neyse lan bir şey demiyorum)
(bkz: küfür etmemek için kendimi zor tutuyorum sözlük)
(bkz: sen var ya neyse lan bir şey demiyorum)
çoğu zaman şeyh sait isyanı olarak anılır ama doğrusu şeyh said isyanıdır. aslında tek ismi yanlış anlaşılmamıştır bu isyanın yıllarca resmi tarih aldatmacasının içinde şeyh said ingiliz işbirlikçisi olarak anılmıştır. bu isyanın tüm muhtevasının din olduğu düşünülmüştür, ilerici ankara hükümetine karşı girişilmiş gerici bir isyan... ama öyle değildir durum, bu isyanı çıkartan şeyh said yöresinde tanınan bir şeyhtir isyanın din yönü de şeyh said in şeyh hüviyetinden gayrısı değildir.
yanılmıyorsam 13 şubat 1925... ilk kurşun bu tarihte atılmıştır. şeyh said kardeşinin köyü piran da oturmaktadır, camii nin arkasında, kayalıkların karşısında ki evde... iki subay gelmiştir bu sıralarda köye... köyün etrafı sarılmıştır, asker kaçaklarını aramaktadır bu subaylar ama dertleri başkadır şeyh i tahrik edip tutuklama çabasıdır bu...
şeyh gider subaylardan birinin yanına ben burada olduğum sürece kimse yanımdan adam alamaz der, ben gideceğim bu akşam, ben gittikten sonra gel bak köyde asker kaçağı varsa alır gidersin, ama ben varken yapamazsın... burada bir parantez açmak şart sanırım, bilenler bilir bilmeyenler için biz tekrarlayalım, kürt geleneklerinde senin hanende bulunan birini düşmanına teslim etmek asla affedilmeyecek bir alçaklıktır, çok onur kırıcı bir durumdur. şeyh in ısrarı bu yüzdendir. lakin dinlemez asker ille de alacağım der... şeyh in yakasına yapışır jandarma ve silahlar patlar önce şeyhin yakasından tutan jandarma vurulur sonra karşılıklı öldürmeler... şeyh said olay bu hale gelmesin diye çok çırpınmıştır lakin orada ki subaylar görevlerini iyi yapmış devletin istediği sonuca ulaşmasını sağlamıştır. silahlar erken patlamıştır...
şeyh said piran köyünden 300 kadar adamıyla çıkar sayısı kısa zamanda artar ve binleri bulur, şeyh said genç e doğru ilerler genç o zaman ayrı bir vilayettir bakmayın şimdi bingöl e bağlı olduğuna...
genç ele geçirilir, hapishane boşaltılır, hatta genç vilayeti kürtlerin geçici başkenti ilan edilir... şeyh said bu sırada yayınladığı bildiri de tüm kürtleri birliktelik içinde ayaklanmaya çağırıyordu.
amaç belliydi, kürtlere uygulanan asimilasyon a boyun eğilmeyecek ayrı bir kürt devleti kurulacaktı, çünkü kürtler söz verildiği gibi devletin kurucu unsuru yapılmamış aksine dilleri yasaklanmış, konuşanlara para ve dayak cezası verilmişti.
entry çok uzun olmaya başladı, bu yüzden bundan sonrasını çok detaya inmeden yazacağım. genç ten sonra elazığ ve lice alınır, şeyh diyarbakır a ilerlemek için güç biriktirmektedir... bu sırada ankara ya haber ulaşır, başbakan fethi beydir, kendisi zamanın ılımlı yöneticisidir, lakin atatürk e göre bu işi ılımlı bir yönetici çözemez, bu yüzden fethi paşa indirilir ismet inönü yeniden başbakan olur. şark ıslahat planı yürürlüğe konulur, şeyh said yenilir...
yapılan kısa ve adaletsiz yargılama sonucu idam cezasına çarptırılır idamdan önce ki hali şöyle anlatılır :
"tek başına oturduğu masada herhangi bir seyahatindeki molada olduğu gibi artık alışılan huzurlu, sakin haliyle yemeğini yedi. hizmet eden askere kahve ısmarladı. kahvesini ağır ağır yudumlayarak içti. sonra bir tane daha söyledi. ikinci kahvesini bitirdiği sırada, nöbetçi askerler vaktin geldiğini haber verdiler.
cebinden kahvelerin parasını çıkardı. tabağa koydu. sonra, yanı başında bekleyen askerlere, ben hazırım, dercesine baktı"
idam törenini izlemek için ankara dan gelen seçkin konuklara, diyarbakır da ki asker seçkin sivillere ve eşleriyle çocuklarına huzurla idamları izlesinler diye ayrı bir tribün inşa edilmiştir.
ha tabi idamlar duyurulmuştur şehir de, bir de gelen kuru kalabalık olacaktır, onlara son bir yasak daha konulur : " türkiye ceumhuriyeti nin birlik ve bütünlük ruhunu zedeleyecek herhangi bir davranışta bulunmamaları, merhamet belirtisi içeren herhangi bir ses ya da söz etmemeleri" ısrarla tembih edilir.
ardından ölümüne tanıklık eden yabancı basın mensubu lord kinross şöyle yazıyordu :
şeyh, az sonra ölüme gidecek olan o değilmiş gibi rahat, huzurluydu. üsteğmenle şakalaşıyor, sohbet ediyordu. bu haliyle, ister istemez, çevresini saran öğrencileriyle sohbet ede ede baldıran zehirini içerek, hakkında verilmiş ölüm cezasını kendi eliyle yerine getiren sokrates i anımsatıyor, onu andırıyordu.
ha bir de şeyh said in mahkeme tutanaklarına geçen son sözü şu olmuştur :
"allah a ayandır.. ecnebilerin parmağı yoktur"
kızıldere adın ahire kalsın,
yiğit yoldaş şanın mahire kalsın,
halklar düşmanını sürsün çıkarsın,
kızıldere sana yine geliriz...
günden güne yandım yiğitlerime,
acı doldu bütün türkülerime,
garip anam yası saldı gönlüme,
kızıldere sana yine geliriz...
gazete de yalan radyo da yalan,
zalimlerin sesi zehirli yılan,
dokuz yoldaşıyla vuruldu çayan,
kızıldere sana biz de geliriz...
(bkz: sevinç eratalay)
yiğit yoldaş şanın mahire kalsın,
halklar düşmanını sürsün çıkarsın,
kızıldere sana yine geliriz...
günden güne yandım yiğitlerime,
acı doldu bütün türkülerime,
garip anam yası saldı gönlüme,
kızıldere sana yine geliriz...
gazete de yalan radyo da yalan,
zalimlerin sesi zehirli yılan,
dokuz yoldaşıyla vuruldu çayan,
kızıldere sana biz de geliriz...
(bkz: sevinç eratalay)
(bkz: bilgi sözlükte bir salak)
alışmamış kıçımız oturmalara dercesine, reziller dünyasından temiz bir dünya ya sürekli göç halinde olan, kaybettiği umudunu bulup erinmeden yeniden sardığı çıkınını sırtından hiç ayırmamasını dilediğim güzel insan, bahtında yüzün gibi hep aydınlık olsun, sende hep isminin isim haliyle olmasa da fiil haliyle yaşa...on bin yıl yaşa hemde...
hayatımda pek haz almadığım iki şeyin birini yapmaya başladım bile ki kendilerinden sanırım bumerang yazarlar diye bahsedilir ikincisini de bir hikayeden alıntı yaparken ona da argo ya da daha dürüst olursak küfür denilir...
yıllar yıllar önce bir vatan varmış güzel mi güzel sekiz tarafı deniz lerle çevrili, susuzluk başlarken bu ülke de yavaş kimi orospu evlatları suyu ürettiğimiz fabrikaları da kapatmaya başlamış, dışarıdan alır olmuş suyu son yiyeceklerimizi vererek hemde, deniz kızmış tabii buna, ben kendi suyumla sularım bu güzelim memleketi demiş, bakmayın siz deniz in suyu içilmez hikayelerine, deniz 40 yıldır suluyor memleketine sahip çıkanları!
ee diğerlerine ne kalıyor? tek allahlarına yani paraya ve bu paranın başkalarının açlığının pahasına kendisine gelmesini sağlayanlara methiyeler düzmek, deniz i ise kirletmek kalıyor... varın siz karar verin yavrucuklarım , bu kahpe lik değilde nedir?
ne de güzel yazmış hasan hüseyin korkmazgil :
köleliğin karşılığını buldum sözlükte
toplumculuk ne demekmiş biliyor musun
apartıman bundan çıkar biliyor musun
ondan sonra kulismulis kilitmilit mapusane
ondan sonra allah mallah yalan dolan kaşkariko...
yıllar yıllar önce bir vatan varmış güzel mi güzel sekiz tarafı deniz lerle çevrili, susuzluk başlarken bu ülke de yavaş kimi orospu evlatları suyu ürettiğimiz fabrikaları da kapatmaya başlamış, dışarıdan alır olmuş suyu son yiyeceklerimizi vererek hemde, deniz kızmış tabii buna, ben kendi suyumla sularım bu güzelim memleketi demiş, bakmayın siz deniz in suyu içilmez hikayelerine, deniz 40 yıldır suluyor memleketine sahip çıkanları!
ee diğerlerine ne kalıyor? tek allahlarına yani paraya ve bu paranın başkalarının açlığının pahasına kendisine gelmesini sağlayanlara methiyeler düzmek, deniz i ise kirletmek kalıyor... varın siz karar verin yavrucuklarım , bu kahpe lik değilde nedir?
ne de güzel yazmış hasan hüseyin korkmazgil :
köleliğin karşılığını buldum sözlükte
toplumculuk ne demekmiş biliyor musun
apartıman bundan çıkar biliyor musun
ondan sonra kulismulis kilitmilit mapusane
ondan sonra allah mallah yalan dolan kaşkariko...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?