confessions

gibi geliyor bana

- Yazar -

  1. toplam entry 254
  2. takipçi 1
  3. puan 11640

diş fırçasına uzay mekiğiymiş gibi reklam yapmak

gibi geliyor bana
reklam kuşaklarında denk gelince çıldırdığım reklamlara bir örnektir ! allah aşkına başka kimseler yok mu buna kıl olan yahu !

biraz evvel izledim mesela, oral b cross action diye bir fırça reklamı... bu ne lan ? oral b cross action.. vay anasını sayın seyirciler. oral b laboratuvarlarında tasarlanmış da, en yeni teknolojiymiş de, tersi ile dilimizi de temizliyormuş da !

yahu sorarım ; beş on tane kılı çapraz şekilde dizip, fırçanın arka kısmına da dil temizleyici koymak için laboratuvara, araştırmaya gerek var mı lan ?
bir de çok zor bir işi başarmış da, süper fırça üretmiş gibi reklam yapmazlar mı, eşekler kovalasın nenenizi !

sözlüğe halen erkek yazar alımı yapılması

gibi geliyor bana
bence de saçmadır. ne gerek var ki? hep hatun olsun, hep böyle okey taşı gibi pürüzsüz tene sahip yaratıklarla dolsun ortalık. sözlüğe giriş yapan erkek yazar adayları, cinsiyet kısmından "erkek" seçeneğini işaretlediğinde sistem otomatik olarak bize koordinatları bildirsin, önce keskin nişancılar vursun bu erkeği sonra da bulunduğu yere roketatar saldırısı yapıp iz bırakmayalım..

off, amerikan filmi gibi oldu bea. o değil de, tüfeğimi kaybettim ben ya.

ilkokulda sınıf başkanı olmak

gibi geliyor bana
eğer o dakikaya kadar sınıfta hörmet görecek bir maharetiniz yoksa, başkan olmak için türlü fırıldaklar denenir.
başıma geldi, ordan biliyorum. fakat sonuç her zaman iyi olmuyor.
5. sınıfa filan başlamıştık yamulmuyorsam. dördüncü sınıfta iken başkan olan pezevenk o yıl başka okula gitmişti, ya da ailesi mi taşınmıştı neydi, hatırlamıyorum.
tabi sınıfta en ateşli başkan adayı benim. öğretmene olsun, o boktan arkadaşlara olsun, denemediğim yapmadığım yalakalık yok. buna sınıfın çirkin kızlarına iltifat edip, gazoz ısmarlamak da dahil.
neyse, en yakın rakibime tonla fark atıp başkan oldum ben. muradıma ermiştim. allah’ım, sınıfın başkanıydım lan !
şimdi bizim okul köy okulu olduğundan, okul köye bir hayli uzak. yürüyerek gidip geliyoruz. taşımalı eğitim olsaydı bile o zamanlar, bizi eşekle taşırlardı. okulun yolu bildiğin dağ yoluydu lan!
tüm sınıfla haşır neşir olduğumdan, sınıfı bir türlü susturamıyordum öğretmen gelene kadar.
örnek diyalog :

ben - ismail konuşmasana olm, yazcam bak adını tahtaya
ismail - olm sana ben oy verdim, ben oy vermesem kimse vermezdi naber?

kısacası, kime ne desem elimde patlıyordu. bi süre sonra "yeter lan" dedim. başladım sıradan "konuşanlar" listesine bu ipnelerin isimlerini yazmaya.
ismini yazdığım ve konuşmaya devam edenlerin isimlerinin yanına da konuşma süresine orantılı olarak birer çarpı atıyordum.
bu arkadaşlar ufaktan bana kıl olmaya başlamışlardı. ulan olsunlardı. az biraz karizma yapalım deyi başkan olduk, taşakoğlanına döndük lan. sınıfa "susuuun" diye bağırıyorum, adamlar skine bile takmıyor, daha fazla konuşuyor. sanki orada başçavuşun eşeği osuruyor. var olan karizma da bitti anlayacağın !

bigün tahta isimle dolu. o güne kadar tahtada ismi yazanları uyaran ya da hiç umursamayan öğretmenimiz, o gün artık karısına mı kızdı, müdürden mi azar işitti bilinmez ; bu arkadaşları tahtaya dizip öyle bir girişti ki, ben bile acıdım lan. şerefsiz öğretmenin dövdüğü her arkadaşım bana bakıp, "çıkışta görüşürüz" dercesine bana bakıyordu.

aynı şerefsiz öğretmenimiz, bu kadar adamı susturamadığım için aynı dayağın az biraz şiddedtlisini bana da attı o gün.

okul çıkışında ise, o patika yolu yürürken dayak yiyen arkadaşlardan, hepsinin yediği dayağın toplamı kadar dayak yemem de günün bonusu oldu. şerefsizler yerde bile tekmelediler lan!

velhasıl, bu başkanlık işi beni sarmadı. yediğim dayaklar da yanıma kar kaldı. düşünüyorum da, önceki senelerde "konuşanlar" listesinde adı eksik olmayanlardan biri de bendim. bu ne yaman çelişki yarabbi?

değil başkanlık, okulda müdür olacaksın deseler dönmem arkadaş ben çocukluğuma. yöneticilik vasfı yok bende.

aynı mantıkla şimdi siyasi parti başkanı olup, başbakan seçilsem, kesin idam edilirdim lan! o boku beceremeyip üzerine bir de dayak yediysem, sanırım bu da böyle sonuçlanırdı.

bu yüzden bir politikacı ne kadar beceriksiz olursa olsun, yine de bazı vasıflara sahiptir ki orda duruyordur diye düşünüyorum.

nerden nereye geldi muhabbet. vay .mına koyim ya..

manavgat07

gibi geliyor bana
çömezlik müessesesinin yeni yapı taşı. (müessesesinin yazarken epey tedirgin oldum, heceleye heceleye tekrar bi gözden geçirdim, o ne la öyle)

biz de o yollardan geçtik bu günün çömezi, yarının yazarı ve hatta belki öbür günlerde sözlüğün moderatörü, önümüzdeki aylarda sahibi, gelecek yıllarda komple buraların sahibi olabilecek sevgili manavgat07. hoşgeldiniz.

belki adamın çok parası var, ne biliyorsunuz olm? ayrıca parayla imanın kimde olduğu bilinmez. üstün sezi yeteneklerime dayanarak bu arkadaşımızın manavgat’lı olduğunu ya da orada yaşadığını tahmin ediyorum. evet, kesinlikle tahmin bu, bi ipucu filan olmadan.. yersen !

neyse, hoşgeldi sefa geldi. diyeceksinki, sen de kimsin? haklısın. ben de dün geldim. yeniyim. seni en iyi ben anlarım diye koştum geldim. sarıp sarmalayayım, yabancılık çekme buralarda. ben çektim, sen çekme canım kardeşim.

çok duygulandım lan, ağlayacam allah’ıma.

gibi geliyor bana

gibi geliyor bana
bir ay içinde dördüncü kez izmir’den istanbul’a yolculuk yapacak olandır.
bi sır vereyim ; bu şahıs uçaktan çok fena korkmaktadır. hatta bir kez trabzon/izmir uçağını tam kalkışa geçecekken pist başında cingar çıkararak durdurup, uçağı aprona geri çektirip inmişliği vardır.

dolayısıyla otobüse talim yazarıdır. bu akşam otobüsle gidip, istanbul’dan çok büyük kazık yiyerek aldığı, başına dert olan bir kıçı kırık arabayla yarın akşam geri dönecektir.

şimdi, istanbul tayfası size çok büyük iş düşüyor?

kim bana kahve ısmarlayacak? ben de ona bunun karşılığında bira/rakı/şarap/tekila/kanyak/esrar/eroin/kokain/marihuana seçeneklerinden birini ısmarlarım.

şimdi beni garajda "narkotik şube yazarı" bekliyomuş. ne gülerim lan. şaka lan gülmem. bildiğin ağlarım. yanımda anamda ağlar.

- memur bey vallahi amacım sempatik olmaktı, ühüüü !
+ gel sen gel, biz seni biz seni sempatik yapcez..

oha, hayale bak lan. olm bak ciddiye almayın. ben "keyif verici maddeler" kategorisinden içecek olarak bira ve sigaradan başka bok bilmem. ha belki bikaç ton rakı içmiş olabilirim ama, rakı milli içkimiz. yemeğin yanında öyle işte.

ben davetimi yaptım arkadaş. sonra kalkıp bana "davetsiz misafir" ayağına yatmayın. gün olur izmir’e yolunuz düşer, selam bile vermem. ona göre !

bilgi itiraf

gibi geliyor bana
o kadar çok şey birikti ki son dönemde, hangisinden başlasam?

- aref gahofouri mi ne, o herif kaşık kırdığından beridir taktım kafayı ve kaşık kırmaya başladım. öyle böyle değil, evde çay kaşığı kalmadı, çatalın kıçıyla çay karıştırıyoruz. zor bişey de değil, herkes kırabilir.

- laptopumun ekranını kırdım. 200 tl’ye tamir ettiler. soranlara 500’e yaptılar diyorum. yakında satıp yenisini alcam, piyasası yüksek, değerli parçaları var hesabı yaptım güya. ama ters tepti, amma pahalı parçaları varmış diyen koşarak kaçıyor hacı !

- marketin birinde "kriko" diye cinsel güç artıran ilaç gördüm. çok acaip lan!

- arabayı yeni fullettiğimde ibre full çizgisini geçtiğinde resmen benim de karnım doymuş gibi oluyor, en çok buna kıl oluyorum. öğle vakti yakıt almışsam, yemek yemek akşam aklıma geliyor !

- araba demişken, her yağ değişimi vırt zırt yapıldıktan sonra "sesi farketti lan motorun" diyorum. oysa kodumun aleti harala gürele çalışıyor hala !

- kaşık kırdığım günlerden birinde annem madem kırıyon sapını da kır dedi, göte geldik.

- iddaa oynadığımda tutmasa bile tuttu diyom. kendim de inanıyorum sonra. kupon cebimde kalıyor. gerçekle bayide yüzleşince kötü oluyor.

- rus ruleti diye bi yarışma vardı bir zamanlar. başvurdum, ertesi gün aradılar. gitmedim. ne skime başvurduysam artık?

- salaklık diz boyu olabiliyor bazen.. hatta boyu geçiyor..

yaran fıkralar

gibi geliyor bana
iki rahibe varmış, biri matematikçi,
biri mantıklı... bunlar bir akşam karanlıkta
kiliseye dönerlerken matematikçi rahibe, mantıklı
olanına dönerek, "yaklaşık 20 dakikadır bir
adam bizi takip ediyor ve gittikçe yaklaşıyor
şu anda aradaki mesafe 50 metre" der. bunun üzerine
mantıklı rahibe bunun tek mantıklı açıklaması
olabileceğini ve adamın kendilerine tecavüz
edeceğini ve daha hızlı yürümeleri gerektiğini
belirtir. rahibeler daha hızlı yürümeye başlarlar.

2 dakika sonra matematikçi rahibe:
- adam da hızlandı ve aradaki mesafeyi kapatıyor,
şu anda 30 metre arkamızda... o zaman mantık olarak
koşmamız gerekir.rahibeler koşmaya başlar ve 3
dakika sonra matematikçi rahibe:
- o da koşuyor ve arayı kapatıyor. şu anda mesafe
10 metre... o zaman mantık olarak bizi yakalayacak.
birimiz sağa, diğerimiz sola saparak kiliseye
ulaşmaya çalışalım. en az birimiz kurtulur.
ve matematikçi sağa doğru, mantıklı sola doğru
koşmaya başlar. matematikçi 20 dakika sonra kiliseye
ulaşır ve telaş içinde beklemeye başlar. aradan
40 dakika geçtikten sonra mantıklı rahibe gelir.

matematikçi sorar;
-ne oldu ne yaptın?
- adam beni takip etti. artık mesafe üç-beş adıma
kadar azalmıştı, mantık olarak daha fazla koşmanın
anlamı yoktu...
- eeee?
- mantık olarak ben durdum, adam da durdu.
- sonra...
- mantık olarak ben eteğimi kaldırdım, o da
pantolonunu indirdi.
- peki daha sonra?
- daha sonra ne olacak. mantık olarak eteğini
kaldırmış bir rahibe,
pantolonunu indirmiş bir adamdan daha hizli koşar!

ekşi sözlük

gibi geliyor bana
yıllar yılllllaaaar evvel üye olmama rağmen, şifremi unutmamla yazar olamadığım, yeni üyelik alıp yazar olmayı beklerken sıkıldığım sözlük. üste para verseler istemem şimdi yazarlık felan ! samimiyeti de kestim, merhaba merhaba o kadar !
nedir lan bu? yok çömez modu, yok uçak modu ! jennifer aniston’a bile o kadar emek versem şimdi çocuklarımın anasıydı.
ne biçim bir nazlanma çeşididir bu yahu ?
orada yazar olmayı beklerken uludağ harici klonlarda moderatör, operatör, admin, odmin, gudmin yemediğim kürrek kalmadı. bir orada yazar olamadık. tüm türkiye yazar oldu, biz yine açıktayız. skertirim böyle aşkın ızdırabını.
dediğim gibi, merhaba merhaba, o kadar.
neticede ben nasılsa yazıyorum, sen nasılsa yazılıyor ve okunuyorsun, ama eksik olan sensin sevgili ekşi. yazdıklarım sende mevcut değil. iyi ya da kötü, sonuçta sende ben yazmıyorum ve kaybeden ben değilim.
eskiden olsa havası da vardı ;

- ben ekşi’de yazarım ..
+ ciddi mi lan, valla mı, bak şimdi sana veresim geldi..

gibi örneklemeler vardı evvelden..
ya şimdi?

- ben ekşi’de yazarım..
+ ben de .
+ ben de ..
+ ben de ..

eskidendi o cazibe. artık tahrik olmuyorum senden. hadi canım..

(bkz: yürrrüüü anca gidersin)

ayaklarına karasular inmek

gibi geliyor bana
bak, yemin ederim ki çocukken ayar ederdi beni bu cümle.

yaşlı teyzeler, anneannemler filan çok söylerdi bunu ;

- ııyhh, vıyyhh, ayaklarıma garasular indi bugün.. oyyy..

bakardım ayaklarına hemen, (sanırım ayak fetişizmi o dönemde başladı bende) ama ayaklarda karasu ya da benzeri bir kararma yok. demekki derdim, bu karasu denen şey ayaklara iniyor ama görünmüyor. bi de sadece bu yaşlı teyzelere inen bişey sanırdım bunu.

denemişliğim de vardır; "akşama kadar gezdim" cümlesini müteakip sarfedilen bir cümle olduğundan, akşama kadar gezenlerde oluştuğunu düşünüp gece yarısına kadar dolaşmışlığım vardır. ama yok. bu menem şeyin ne olduğunu göremedim.

velhasıl kelam, geldim otuz yaşıma, ilk defa bugün ayaklarıma karasular indi. anladım ne olduğunu bu zıkkımın.

gittiğim bir dağ başında arabanın anahtarı içerideyken kapılar kilitlendi. telefon filan her bok arabanın içinde. en yakın yerleşim birimi olan köy 20 km mesafede. hırsıza karşı önlem olarak darbeye dayanıklı camlar sebebiyle aracın camını da kıramadım. cüzdansız, telefonsuz, susuz ve son kilometrelere doğru aç bir şekilde köye ulaştım. 20 km hacı, boru değil. dağın başında motoru çalışır vaziyette kilitlenmiş bir araç ve ben yaya ! ömrümde bu kadar sövdüğümü hatırlamıyorum.

üzerine bir de 30 yaşında bir çekici ile 100 km yol tepip izmir yetkili servis yolculuğu var, anlatamam.

ayaklarıma karasular indi velhasıl, ve hatta yunan karasuları indi. hayatım ayrıca skildi, bahsetmeye gerek yok sanırım.

şimdilerde "kafamı skeyim" deyiminin ne demek olduğunu merak edenlere bir önerim olacak : bu entryi okuyun...

izmirdesanat

gibi geliyor bana
yeni çömezimiz, yazar adayımız. hoşgeldi tabikide..

hacı bak baştan uyarayım, çok pis tarikata denk geldin! kedi kesiyoz biz, bakireler kurban ediyoz. manyağız evet. bakireyi kurban etmekten çok daha zevkli başka aktiviteler aklımıza gelmiyo hiç !

burda listede tonla yazar görüp hiç yazılmadığını da görebilirsin. şaşırma. ama hiç yazar olmadığını görüp, tonla entry yazıldığını da görebilirsin. korkma. hepimiz pisişik güçlere sahibiz.

örneğin ben havaya hükmediyorum. öyle böyle değil, bi alıyorum, bi veriyorum. ara sıra başka yerlerden kaçırıyorum, olmadık yerde basabildiğim kadar basıyorum havamı.

alışırsın merak etme. sana da hükmedebileceğin alanlarda seçenekler sunulacaktır. tabi hakedersen ! bunun için yapman gereken şeyler var tabi. banka hesap numaramı özelden atarım. artık ne koparsa gönlünden.

ya işte böyle.

sözlük databasemiz bakırköy’de. haliyle biz de pek uzak sayılmayız. uzak olanımız bile gönülden bağlı bakırköy’e. en azından ara sıra kontrole geliyoruz.

aramıza hoşgeldin.

eddie zero

gibi geliyor bana
bak kardeşim, laf aramızda ; biz burada çömezler olarak birleşip yönetimi devirmeye karar veren bir gurup manyağız. öyle ya da böyle, bu devrim gerçekleşecek, asıl sorun ; kanlı mı olacak kansız mı?

ya bize katılırsın, ya da bu çocuğu keserim. bu çocuk dediğim de mahalleden bi çocuk, tanımam etmem. muhtemelen sen de tanımıyorsun. ama keserim dediysem keserim. sana düşünme payı. olmadı parayı sana dediğimiz adrese getir. o da olur.

hoşgeldiniz efenim..

pipişik

gibi geliyor bana
sana söyleyeceklerim var genç insan ;

- ne içtiysen aynısından istiyorum !

korkuyorum da bir yandan. balta filan dalar adama sanki. hafif öyle bir geçer zaman ki mete sendromu yani.

kapı komşusunun kızı, üst komşusunun göbeği, annesinin yaptığı kek !

bildiğin "günlük" tutuyor adam.

tarz değişik !

- skerim, ister oku ister okuma !

modunda bi adam sanki. sözlükte hafta doldurmadım daha, ama şimdiden farkettiğim kadarıyla ortam rehabilitasyon merkezi gibi. ne güzel yaw ?

nolcak la bizim sonumuz?

moderasyon

gibi geliyor bana
yönetimdir bildiğin. ve her yönetimde olduğu gibi yönettiklerine adil olmalıdır. gerçi bazı yönetimler önceden bildirmiştir adil olmadığını ama, göze soka soka da hata yapmamak gerekir.

sözlükte yeniyim. hani kalkıp da bu şudur demek haddime değil belki. ama sözlükte bir gazla başlık açıp, entry kasma derdine düşmüşken özellikle "ilk entry başlığı tanımlamalıdır" sebebiyle silinen ya da uyarıldığım entryler oldu. bu gayet doğal. yani hatalıysam, hatalıyımdır. kabul.

ve fakat, görünen bir köy var. kılavuza gerek yok.

başlık açılıyor ve altındaki ilk entry gayet sallama. o başlık ve altındaki ilk entry başka bir sözlükte alay konusu bile olabilir. ama orda duruyor işte.

siz ilk entryde tanım yapıcam, sonra geyiğe geçicem diye çabalayın durun!
şevk kırılması diye bişey duydunuz mu?

ben sesi bizzat duydum.

yeni başlayanlar için araba kullanmak

gibi geliyor bana
debriyaj, gaz, vites filan tamam önemli de ; 8 yıldır günde 10 saat araba kullanan ve her sene şirket tarafından mecburi kılınan "defansif sürüş teknikleri", "ileri sürüş teknikleri", "güvenli sürüş teknikleri", "arazide sürüş teknikleri" gibi eğitimleri teorik ve pratik olarak sektirmeden alan biri olarak nacizane tavsiyem :

- araca binmeden önce etrafında şöyle bir dönerek lastiklerinizin hava basıncını kontrol edin.
- biner binmez, anahtarı kontağa sokmadan önce emniyet kemerinizi takın. (en önemlisi bu)
- üzerine bindiğiniz icadın, bir makina olduğunu ve kontrolün sadece sizde olmadığını mutlaka hatırlayın.
- hızlandığınız her kilometre için, o aracın daha uzun sürede duracağını unutmayın.
- çok profesyonel olabilirsiniz, ama arkanızdaki ya da önünüzdeki çok acemi olabilir. ama kaza sonrası kimin acemi, kimin profesyonel olduğunun önemi yoktur. acemi yaşar, sen ölürsün. sen yaşarsın, acemi ölür. ölüm olduktan sonra önemi var mı?
- sabırlı olun. bir saniyelik hata ile kaza yapabilir ve ölebilirsiniz. bir saniyeyi geri almak mümkün değil ama, saatlerce bile sabretseniz, günlerce sabretseniz yaşarsınız. hayattasınız yahu! o bir saniye için değer mi?
- kendinizi önemsemiyorsanız bile, diğer araçlardaki insanları ya da yayaları önemseyin. sizin yaşamak için sebebiniz yoksa bile, onların mutlaka vardır.
- herşey elinizde. ama elinizde olmayanlara baktığımız zaman, sizin hayatınız diğer sürücülerin ellerinde. buna göre kullanın.

dikkat ve sabır. levye değil !

babam ve oğlum

gibi geliyor bana
bu filmle ilgili anılarım büyük benim.

öz babasını şöyle adam gibi 22 yaşına geldiğinde tanıyan bir adamsanız, babasızlık denilen duygu vakti zamanında yüreğinizi ezmişse, kesinlikle izlemeyin! eğer izleyecekseniz, yanında ağlarken rezil olmayacağınız biriyle izleyin ya da yalnız izleyin...

bu film ilk çıktığında, arkadaşlar ;

- olm sinemanın girişinde selpak mendil dağıtıyolar lan

tarzı muhabbetler yapıyorlardı. merak ettik haliyle. o zamanlar çok ama çok sevdiğim, resmen aşık olduğum bir kız arkadaşım vardı. öğretmendi. bigün kız arkadaşım ve onun öğretmen arkadaşlarıyla toplandık, gittik sinemaya. toplamda 6 kişiyiz. 4 bayan 2 erkek. yolda resmen dalga geçiyorum bunlarla ;

- bakın ağlarsanız karışmam, çok dalga geçerim sizinle.

tarzı laflar ediyorum. sinemaya girdik. koltuklara oturduk. daha filmin ilk sahneleri. bende kayış zedelendi. dede ve torunun elele tutuştuğu, çetin tekindor’un ağlak sesle torununu sevdiği ilk sahne ! ve manzara :

bildiğin salya sümük ağlayan bir adet ben..

ve sonraki sadığın ölüm sahnesi. çetin tekindor’un "açeydim gollarımı, getme diyeydim" haykırışı.. ben darmadağın.. sonlara doğru küçük elemanın okula giderken çantayı yere atıp "babamı özledim" haykırışı.. ve manzara :

toplamda 10 senelik ağlama miktarını 15 dakikaya sığdırmış bir adet ben..

kız arkadaşım beni teselli etmekten filmi izleyemedi. o derece..

ve dün gece.

kafayı demlerken film sidisinin ele geçmesi. izlemeye başlamak ve sarhoş kafanın da etkisiyle doya doya ağlamak.

çağan ırmak, olm sen var ya manyaksın.

çetin tekindor, insan değilsin abi sen. perişan ettiniz beni.

hedef ben miyim abi ?

hala gözlerim acıyo lan.

sözlükteki kalabalığa rağmen oluşan sessizlik

gibi geliyor bana
ilk entryden sonra 25 dakika geçmiş neredeyse ve durum hala ciddiyetini koruyor. bak yemin ederim kimseye bişey demem. beni de alın aranıza.
hani okulda öğretmenler şey derdi ya;

- gülünecek bişey varsa anlatın beraber gülelim !

diye.

hah, ben o öğretmenleri şimdi anlıyorum. adamlar merak ediyomuş cidden. hem sinir bozucu hem de meraklandıran bir durum bu. nerdesiniz hey !

26 haziran 2011 van da askeri araca saldırı

gibi geliyor bana
şimdi birilerinin "sayın" diyerek değer verdiği bir bok var ülkemiz adalarının birinde. şimdi burdan gerçek isim ve olayları yazmayalım, ne olur ne olmaz, boka bile sayın dediler, olaki boka bok dedik diye bizi de alırlar ergenekondan.

adacıkların birinde yaşayan "appuş" diye de adlandırabileceğimiz bir orrrrrrospu evladının kurduğu terör örgütü var. bu örgütün, her biri birbirinden kaliteli orrrrrospu çocuğu olan elemanları var. ve bu elemanlar appuş denen şerefsiz ipnenin emirlerini avukatları aracılığıyla uygulayıp, ülkenin dört bir yanında senin benim akrabamı, arkadaşımı, evlatlarımızı, kardeşlerimizi vuruyorlar.

ben bunların yedi ceddini skeyim.

nasıl bir ülke burası ya?

kaç oldu ulan kaç ? sayabildiniz mi?

kaç tane asker şehit oldu farkında mısınız?

eskiden haberlerde şehitlerin cenazelerini görürdük. şimdi o kadar bile haberimiz olmuyor. neden?

çünkü sadece "kelle" gidiyor değil mi "sayın" başbakan?

yazık. boşuna ölüyorlar orada kardeşlerimiz. boşuna.

vatan artık zaten bizim değil. neyi savunuyorsunuz orda?

sözlükte olması gerekenler

gibi geliyor bana
büro, ofis, şirket gibi ortamlarda, müdür, genel müdür, patron gibi gereksiz insanlar yaklaştığında sayfayı aşağı indirdiğimizde, o minnacık pencerede "bilgi sözlük" ibaresi yerine "aylık rapor" ya da "günlük çalışma kaydı" gibi bir ibare yer alsın. ve o penceredeki explorer simgesi, excel ya da word simgesiyle değiştirilsin.
hayat bayram olsun.

bilgiçlerin itirazları

gibi geliyor bana
hayata dair değişik itirazların listelenebileceği, çok özür dileyerek açtığım anket başlığıdır. amma lakin, merak ediyoruz itirazları.

pazardan 3-5 milyona alınan bodylerle bile afete dönen kız türüne karşıyım. ya erkekler için de aynısı üretilsin ya da kızlara da satılmasın !

ilişkiyi başlatmak için illa erkekler ilk adımı atmasın. bu sayede hatun kişilerin kötü kalkmasın. gerekirse erkekler olarak eylem yapıp teklif etmeyelim hiç, bak nasıl kuzu kuzu geliyolar ! *
geceyi beraber geçirme durumlarında "boş ev" sıkıntısını sadece erkekler yaşamasın, kızlar da harıl harıl kanka, eş dost, uzak akrabayı arasın !

parmak arası terlikler illaki başparmak ve onun yanındaki parmağın arasından geçmesin. küçük parmakların da arasından geçebilsin.

tüm sanatçılar ibrahim tatlıses’in programına konuk olduklarında, "mutlu ol yeter" şarkısına düet yapmak zorunda olmasın. olsalar bile, şarkının en dik yerinde ibo devreye girip hepsini göt etmesin !

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol