gerzekparatoneri

genelde bir grup kepaze arkadaş toplanır ve bu toplanma günü için sizin kilometrelerce uzakta olduğunuz günü seçer.toplanmadan önce sizin olmadığınız ve kıskandırılmanız gerektiğini konuşurlar elbette. yani en başından bellidir o gece o telefonu alacağınız. toplanırlar ve her zaman gittiğiniz o yere giderler. mühim olan gittikleri yer de değildir aslında sizin için, bir arada olmalarıdır. dostlar özlenmiştir çünkü... ve şöyle gelişir olaylar;

telefon açılır, aranan kişi muhtemelen uyuyordur...

+ : efendiieemm?
- : allooooo. naber laaayynn?? biz uyuyor muyuz? sen de uyumaaa!!
+ : bsg lan! manyak mısın nesin gecenin köründe?
- : ya biz her zaman gittiğimiz yerdeyiz de, bir sen yoksun. arayalım seni dedik, özledik.
+ : allah topunuzun belasını versin. aramayın lan beni. telefonumu silin.
- : sinir yapma lan. haberin olsun dedik. hepimiz seviyoruz seni, bil istedik.
+ : ama ben hiçbirinizi sevmiyorum şu dakikadan itibaren. çıkın lan hayatımdan. hadi kapattım. dııt dııt dııtt...

suratlarına telefon kapatılan bu adi insanlar asla bununla yetinmezler. bulundukları yerden çıktıklarında tekrar telefona sarılırlar...

- : alloooo. kiminle görüşüyorum acabaa??
+ : annenle desem ayıp olmaz di mi?
- : heuhehe olmaz hacı olmaz. yeter ki sen söyle. bir tek dileğim var, mutlu ol yeter.
+ : hay size alkol veren zekanın aklına sıçayım e mi? evinize gidip zıbarın lan! ayılana kadar da beni aramayın! çok pis laflar ederim size bak. hadi kaybolun... dıt dıt dıııtt...

ve aranan zavallı kişi, içinde bastıramadığı bir hüzünle sözlüğe koşar... ’keşke orada olsaydım’ der...

ps: başlığın tüm bunların üzerine denk gelmesi de cabasıdır tabi...

hırsızlıktan gaspa, yolsuzluktan çeteciliğe hatta ve hatta terör örgütüne üyelik suçuna varana kadar her türlü pis işten yargılanmış ulvi insanların ülkenin yönetiminde söz sahibi olduğu yüce bir makam...

hele bir tanesi var ki; adı sabahat tuncel, hırsızlık ve örgüt üyeliğinden yargılanmış bir milletvekili kendisi. pkk yı her fırsatta kollayan, terörist cenazelerinde yüzü kızarmadan boy gösteren, abdullah öcalan’dan ’sayın öcalan’ diye bahseden ve konuşması sırasında iyimser sözleriyle övdüğü terör örgütü için protestoda bulunan diğer milletvekilerine cevap olarak ’bu ülkede savaş var. savaşı destekleyen bir parlamentoda konuşmaktan utanç duyuyorum’ diyerek kürsüyü terk eden bir kişi ayrıca...

ülke menfaati için uğraşılması gereken bir makam olması gerekirken bir propoganda aracı olarak kullanılan bir yer türkiye büyük millet meclisi. ve bu insanlar da milletin vekilleri...


ve mustafa kemal atatürk der ki;

’memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. millet, fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

ey türk istikbalinin evladı! işte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!’

mükemmel ötesi bir göksel şarkısı...
sözleri için sizi şöyle alalım;

bana seni unutturacak
bir yer yok ki bu dünyada
dayanmalıyım, yaşamalıyım
senden kalanlarla
senle başladı, seninle bitti
göçmen kuşlar gibi bir vakitlikti
benden geçti aşk, benden geçti aşk
gündü ağardı, geceydi karardı
açtığı kapıyı kendi kapattı
benden geçti aşk, benden geçti aşk
tesadüfler hikayesi
bulduğum gibi kaybettim seni...
senle başladı, seninle bitti
göçmen kuşlar gibi bir vakitlikti
benden geçti aşk, benden geçti aşk
gündü ağardı, geceydi karardı
açtığı kapıyı kendi kapattı
benden geçti aşk, benden geçti aşk...

doğru oyuncular, doğru konu fakat yanlış senarist dedirten dizi. zira karakterlerin istisnasız tümü her hafta kendisini tekrarlıyor... ne geniş ailenin sıradışılığı, ne de canım ailemin sıcaklığını hissettiriyor. ne zaman biter bilemem ama benim gözümde 1. bölümden sonra bitmiştir...

dünya’nın en zeki insanı olduğunu da iddia eden erdal demirkıran’ın bir başka saçmasapan önermesidir. çünkü uyumak zihin açar, uyumak kendinizi iyi hissettirir, uyumak cildinizi taze tutar... uyuyunuz, uyutunuz.

independence hangi gezegenden entry giriyor diye sorguladığım başlıktır. zira maçı izliyorum, şu saat itibariyle henüz maçın 32. dakikası. üstelik hala 0-0. ve maç ’gap arena stadında’ oynanıyor, ’istanbul olimpiyat stadında’ değil...

ekstra şaşkınlık sebebi de şu ki; kendisinin girdiği entrynin saati 16:02 olmasına ve maçın 15:45 de başlaması gerektiğini de özellikle belirtmesine rağmen, enrty yi girdiği saatte maçın 45. dakikasının oynandığı iddiasında bulunuyor bir de. soruyorum size; jedi neyin kafasını yaşıyor?

şaşkınlık içerisindeyim... yoksa ben mi başka bir gezegendeyim ha?

ps: bilgi sözlük airlines bana hayırlı yolculuklar diler...

edit : entrysinde edit varmış, şimdi gördüm.
2. edit: yine ben haklıyım. 16:22 de bile girmiş olsa yine 45. dakikası olmaz maçın.

’ağzın yamulsun da ağzımı yansıtama inşallaaaahhh!’

’beni taklit etme’ anlamına geldiği rivayetler arasındadır. üstelik kendisi en ağır küfürünün bu olduğunu düşünüp her söylediğinde binlerce kez ’tövbe tövbe tövbe. yine küfür söylettin bana’ diyerek şirinlik abidesi olur gözümde.

şöyle bir şeydir;

öteden beriden duyup geldiği sözlükte ’bir bakayım ulan neymiş ne değilmiş bu sözlük işi’ demeden, msn, facebook gibi sosyal ortamlarda yaptığı gibi fink atmaya çalışan yazarın, akıllı ol butonunu yok sayması, açıp okumadan balıklama sözlüğe dalması sonrasında yazdığı entryleri yerli yersiz smileyler ve noktasız, virgülsüz cümleler ile tamamlaması ile yazdığı entrylerde okuma yazma bilmiyor havası estirir bu bilgiçler ki bizler noktayı, virgülü, imla kurallarını ilkokulda öğreniyoruz sayın seyirciler. akabinde şöyle bir başlığa şöyle bir entry girme gafletinde bulunur okuma yazma bilmeyen kahramanımız. bakınız;

başlık: armut
entry : bişiy işte:) hiohahaha !!!!

evet örnekte de gördüğümüz gibi bunu yazan kimse yazar değildir. bunu yazan kimse ne yazıyordur, ne okuyordur. her ikisinden de muaftır gözümde. tez zamanda ilkokuldan tekrar başlamalı, eksiklerini tamamlamalıdır.

’ben de şizofren değiliz’ diye cevaplanacak şizofren insan repliği.

sarımsaka samırsak diyen insanları yarıştıran tiksinti verici yarışma. show tv kaldırsın artık bu yarışmayı yayından. yazık günah insanlara...

seri eksi oy veren ibne kişisinin güncellenmiş sürümüdür. fakat bir o kadar yararsız bir versiyondur. sanırım öyledir.

allah belalarını versin diyerek söze başlamak istiyorum...

zira son günlerde yine yemi önünden alınmış köpek gibi kudurdular, saldırmaya başladılar. suskunluk, durgunluk, açılım masalı falan derken zombi gibi dirildiler yine. dış mihraklardan aldıkları gazla durulacak gibi de görünmüyorlar. nazımiye’de bastıkları karakolu dalga geçer gibi ertesi gün arayıp ’yine geleceğiz’ diyecek kadar ele aldılar hayvanlığı...

’ölürsek vatan sağolsun’ diyecek kadar cesur insanların şerefsizce öldürülmesini kaldırmıyor içim artık. bir şey yapmalı... yıllardır yapılamayan o şey artık yapılmalı. yeter artık bunca kan, bunca acı.

bir tarafta vatan topraklarını kanıyla sulayan onca insan, diğer tarafta açılım safsatasıyla, gerekirse kanla sulanmış o toprakları vermeye razı bir başbakan...

uyan ey çelişkiler içinde boğulan ülkemin gözü açılmamış insanı. açılım deyip, askerine kurşun sıkan eli kanlı domuzları güllerle karşılıyorlar ülkende! ’gelin diyorlar, anlaşırız elbet!...’

anla artık ey insan demeye dilimin varmadığı, dağda domuz bile olamayan vatan haini! bu vatan senin, benim... memleketinden kalkıp istanbul’a göç etmiyor musun sen? ekmeğini orada yemiyor musun? sana kim 2. sınıf insan muamelesi yapıyor ulan allahsız? dilini bile konuşturmuyorlar mı? öyleyse nedir bu boşa isyanın? nedir ülke içinde ülke kurmaya çalışmak gibi saçmasapan isteğin? beni sana, seni bana düşürüyorlar! bizi birbirimize vurduruyorlar. onca şeye basan kafan buna da bassın, in o dağdan kitapsız! kefene bile sarılamıyor leşin!

hep tutturmuş bizi yok saydınız diyorlar bir de, yıllarca görmediniz bizi diyorlar! oysa yıllarca gelen her türlü yardımı geri tepen yine kendileri. öğretmeni, doktoru vuran yine kendileri. gündüzleri çarşıda esnaflık, geceleri dağda şerefsizlik yapan yine kendileri. her türlü haksızken hangi hakkını aramaya çalışıyor bunlar?

tecilimi bozdurup askere gitmek gibi bir şansım olsaydı, bir dakika bile durmazdım!...

allah belalarını versin diyerek sözümü bitiriyorum...

okan bayülgen in sözlükler hakkında sık sık yorum yaptığını biliyoruz. hatta ve hatta ekşiden entry çıktısı alıp programa getirdiğine bile tanık olduk birçok defa. ekşi sözlük hayranlığının farkındayız kısacası. zahmet edip hiç bakmadım ama merak içindeyim, çok mu övüyorlar ekşide kendisini acaba?

ve bir program daha, bir ekşi, itü, uludağ hayranlığını ortaya koyma çabası daha...

sözlüklerin hepsini takip ettiğini söyledi. ne kadar samimiydi bilemedim. çok merak ettim.... gerçekten!

bu entry mi okuduysan kapıyı 3 kere tıklat okan...

senden çocuğum olsun istiyorum adlı eseri ile beni oldukça etkileyen, ardından aynı şarkıya çektiği kliple bünyemde bomba etkisi yaratan isimdir. çocuk isteğinin bu denli duru bir dille anlatıldığı başka bir eserle henüz karşılaşabilmiş değilim. helal olsun kendisine de, şarkıyı yazan ulvi kişiliğe de.

köpek dövüştürücülerini kovalamak, köylünün kaybolan ineğini aramak vb görevlerle aksiyon dolu bir askerlik geçiren insandır. ne hayallerle gitmişti oysa. ama görev görevdir asker, vatan senden hizmet bekler.

her yöne sınırsız tarifesi diye kıçını yırtıp, önce tarifeye geçirip sonra tarifeye geçene geçiren operatör. 3000 dakika dediler, sınırsız dediler, 75 numarayı aşma dediler, tamam dedik... derken faturayı öğrenmek için müşteri hizmetlerini aradık ve kendilerinden 1850 tl 49 kuruş fatura olduğunu öğrendik. ilk anda bunun bir kamera şakası olma ihtimalini bile düşünüp el salladık öteye beriye. fakat daha sonra reel bir şahısla görüşüp fatura tutarını teyit ettirdikten sonra bu defa ’sizin gibi operatörün sınırsız kampanyasına sıçarım ama ben’ nidalarıyla en yakın ’oh be’ bayisine gittik. cevap şaşırtıcı olarak yine aynı; 1850 tl 49 kuruş... hiç acımamış allahsızlar 49 kuruşu bile geçirmişler. bu nasıl bir çelişkidir anlayamadık tabi. sınırsız tarifede sınırı aşmak nasıl mümkün olabilir çözemedik. derken dava mı açalım, gidip genel merkezi mi basalım diye düşünürken bir telefon geldi kendilerinden. istersek faturayı taksitle de ödeyebilirmişiz... e artık şemsiyenin açılamayacağı bir durumdayken kabul ettik tabi. ve bu taksitlendirme boyunca her türlü sıkıntımızla yakından ilgilenen avea personeli taksitin biteceği gün arayıp ’hattınızı öğleden sonra kapatıyoruz’ dedi. ve öğleden sonrayı bile beklemeden ’hayt huyt’ nidalarına aldırmadan kapattılar telefonu... noldu? vodafone sağolsun. bir daha avea mı? katiyen... allah müstahakını versin avea... tuuu senin suratına...

(bkz: based on a true story)

çekeceksin adam gibi acını, paramparça olacaksın, nöbet geçirir gibi gelecek hem de... öyle her daim yüreğine oturup da bağışıklık yaratmayacak. geldiği zaman ürpereceksin, geldiği zaman tüm hücrelerinde hissedeceksin acıyı, aşkı... biraz korkaksan o’na atacaksın suçu, yeteri kadar cesursan da hata benim diyeceksin... ve sonra bir gün derin bir uykudan uyanmış gibi uyanacaksın. kemiklerin sızlayacak, başın zonklayacak... ’tamam’ diyeceksin ’alıştım o olmadan yaşamaya’.

bahar gelmiş olacak. hayat ne güzelmiş diyeceksin. dışarı çıkacaksın ve o kadar zamandan sonra ilk kez göreceksin o’nu. titreyeceksin, anlayamayacaksın. ’hani alışmıştım?’ diyeceksin bu defa. yanlız kaldığın ilk an her şeye en başından başlayacaksın. hayır efendim, çivi çiviyi sökmez, bir başkasıyla da mutlu olamayacaksın onu unutmadan.

sonra hiç düşünmemeye başlayacaksın o’nu. günler sonra ansızın aklına gelecek kaç zamandır o’nun hiç aklına gelmediği. kalbinin atışlarını duyacaksın. oysa nicedir yoktu sanki kalbin orada... işte o zaman tedavi sürecin bitecek. tecrübeyle sabit...

haydi kendim, şimdi en başından başlayalım insan gibi acı çekme faslına...

mayaların takviminin sonuna denk gelen yıl. araştırmalara göre oldukça yüksek bir medeniyet olan maya uygarlığı bir sonraki yok oluş tarihi olarak belirlemiştir bu yılı. takvim 12 12 12 de son bulmaktadır. sebebi de 12. gezegen marduk un dünya ya o gün çarpacağı ve yıkıma yol açacağıdır mayalara göre. bir önceki çarpışında da nuh tufanının meydana geldiği söylenmektedir.

okudukça kafayı yiyor insan. böyle bir medeniyetin, böyle ileri bir teknolojinin 3000 yıl öncesinde ne işi var diyerek... çok fazla dalmamak lazım derine. zira bunlar ezoterik bilgiler. aklı hayali almaz kamil olmayanın...

velhasıl ne zaman öleceksin testlerini çözmenize hiç gerek yok. mayalar o tarihe kadar ölmeyen herkesin ölüm gününü yaklaşık 3000 yıl önceden belirlemiş. ben de onların yalancısıyım...

ego ya binip kartı makineye basmak ve ardından şoför abiye ’günaydın anne’ diye seslenmek. anında silkinip kendine gelmek ama yine de daha fazla maymun olmamak için ilk durakta inmek.

aslında ’günaydın abi’ demek istemiştim. büyük talihsizlik...

yapımda ve yayında emeği geçen herkese ’hay allah cezanızı versin de çekemeyin başka bölüm’ demek için çıldırdığım dizidir. uzattıkça uzattılar, sündükçe sündü konu ve kahramanlar. zannımca aslı da yakında yeni sevgilisinin ablasına özenip pavyona düşecek, sonra mine de gidecek yanına. deniz de kapıda kolonya tutar. aha şimdikinden daha yaratıcı bir senaryo size. alın kullanın. telif falan istemiyorum. valla bak.