sicak satis yapabilen, her turlu satis da tecrubeli, b sinifi surucu belgesi olan, seyahat engeli olmayan bay bayan takim arkadaslaridir.
televizyon yayinciliginin sadece trt tarafindan gerceklestirildigi yillarda, 80’li yillarin ortalarinda yayinlanan bir tv dizisinin adidir, "yukardakiler asagidakiler". dizide burjuva-aristokrat bir ailenin evinde yasayanlarin iliskileri anlatiliyordu. yukarıdakiler, evin zengin, soylu egitimli sahipleri, asagidakiler ise evin alt katinda yasamlari gecen ev emekcileriydi.
(bkz: deep purple)
(bkz: ritchie blackmore)
(bkz: deep purple)
1968 yilinda searchers toplulugunun davulcusu chris curtis onderliginde kurulan efsanevi deep purple, ilk asamada tuslu calgilarda jon lord, basgitarda nick simper ve gitarist richard hugh blackmoredan kuruluydu.
ilk olarak roundabout ismiyle tanindilar. bir kac gun icinde curtis ayrildi. dave curtis ve bobby woodman da isteneni veremeyince onlarin bosaltiklari yerler rod evans ve ian paice tarafindan dolduruldu. deep purple adini aldilar ve kisa bir iskandinavya turundan sonra, topluluk ilk albumunu kaydetmeye koyuldu. "shades of deep purple" "hey joe" ve 45likler listesinde zirveye oynayan "hush" gibi meshur parcalarin yeniden sunumlarini barindiriyordu. yabanci topraklarda unleri daha hizli yayilan grubun uzun turneleri sona erdiginde kendi ulkelerinde tanitima devam ettiler. tina turner, neil diamond gibi isimlerle birlikte calismalar da yapan deep purple kendi belirledigi cizgiyi korumaya da ozen gosterdi.
1969 temmuzunda, evans ve simper, episode sixten gelen ian gillan ve roger glover ile yer degistirdi. klasik deep purple olarak akillara kazinacak bu yeni kadro lordun yazdigi "concerto for group and orchestra"yi londra fiarmoni orkestrasi ile kaydettiler. ardindan gelen ve "speed king" ve "child in time" gibi parcalari iceren "deep purple in rock" calismasi toplulugun agir metal turunun vazgecilmezleri arasinda yer alacagini duyuruyordu. gillanin guclu sesi muziklerine yeni bir boyut kazandirmis oluyordu. bu yeni kazanilmis sohret avrupa kitasinda "black night" ile iyice percinlenecekti. "strange kind of woman" listelerde iyi bir noktaya gelen bir baska calisma oluyordu. "fireball" ve "machine head" ise zirveye adini yazdiran iki album oldu. "smoke on the water" sert rock muzigin tarihine gecmis bir calisma olma basarisini gosterdi. album ayni zamanda toplulugun kendi kurdugu purple plakciliktan cikan ilk album oldu. platin plak odullu "made in japan" canli sunumlariyla neler basarabileceklerini cok iyi ortaya koyuyordu.
uyelerin kendi aralarinda ise ipler son derece gergindi. "who do we think we are!" bu cok basarili kadronun bitisinin habercisi olacakti. gillan ve gloverin ayrilisi, david coverdale ve glenn hughesin gelisiyle yeni ozellikler kazanan topluluga yine de epey pahaliya mal olacakti. "burn" ve "stormbringer" ilk 10 listesinde basarili oldular. blackmoreun istedigi bu degildi. gidisattan memnun olmayan blackmore 1975 mayisinda rainbowu kurmak amaciyla deep purpledan ayrildi. bir anlamda onu yetim birakti. tommy bolin mor topluluka "come taste the band" albumunde eslik etti. ne var ki, farkli tarzlarinin birlikte yurumesi mumkun degildi. deep purple uyeleri yol ayrimindalardi. sonuc olarak her biri farkli bir yol izleyerek muzik yasamlarina kendi olusturduklari topluluklarda ya da baska muzisyenlere eslik ederek devam ettiler. madde bagimlisi bolin ise bir kac ay sonra uyusturucudan yasamini yitirdi.
ilk olarak roundabout ismiyle tanindilar. bir kac gun icinde curtis ayrildi. dave curtis ve bobby woodman da isteneni veremeyince onlarin bosaltiklari yerler rod evans ve ian paice tarafindan dolduruldu. deep purple adini aldilar ve kisa bir iskandinavya turundan sonra, topluluk ilk albumunu kaydetmeye koyuldu. "shades of deep purple" "hey joe" ve 45likler listesinde zirveye oynayan "hush" gibi meshur parcalarin yeniden sunumlarini barindiriyordu. yabanci topraklarda unleri daha hizli yayilan grubun uzun turneleri sona erdiginde kendi ulkelerinde tanitima devam ettiler. tina turner, neil diamond gibi isimlerle birlikte calismalar da yapan deep purple kendi belirledigi cizgiyi korumaya da ozen gosterdi.
1969 temmuzunda, evans ve simper, episode sixten gelen ian gillan ve roger glover ile yer degistirdi. klasik deep purple olarak akillara kazinacak bu yeni kadro lordun yazdigi "concerto for group and orchestra"yi londra fiarmoni orkestrasi ile kaydettiler. ardindan gelen ve "speed king" ve "child in time" gibi parcalari iceren "deep purple in rock" calismasi toplulugun agir metal turunun vazgecilmezleri arasinda yer alacagini duyuruyordu. gillanin guclu sesi muziklerine yeni bir boyut kazandirmis oluyordu. bu yeni kazanilmis sohret avrupa kitasinda "black night" ile iyice percinlenecekti. "strange kind of woman" listelerde iyi bir noktaya gelen bir baska calisma oluyordu. "fireball" ve "machine head" ise zirveye adini yazdiran iki album oldu. "smoke on the water" sert rock muzigin tarihine gecmis bir calisma olma basarisini gosterdi. album ayni zamanda toplulugun kendi kurdugu purple plakciliktan cikan ilk album oldu. platin plak odullu "made in japan" canli sunumlariyla neler basarabileceklerini cok iyi ortaya koyuyordu.
uyelerin kendi aralarinda ise ipler son derece gergindi. "who do we think we are!" bu cok basarili kadronun bitisinin habercisi olacakti. gillan ve gloverin ayrilisi, david coverdale ve glenn hughesin gelisiyle yeni ozellikler kazanan topluluga yine de epey pahaliya mal olacakti. "burn" ve "stormbringer" ilk 10 listesinde basarili oldular. blackmoreun istedigi bu degildi. gidisattan memnun olmayan blackmore 1975 mayisinda rainbowu kurmak amaciyla deep purpledan ayrildi. bir anlamda onu yetim birakti. tommy bolin mor topluluka "come taste the band" albumunde eslik etti. ne var ki, farkli tarzlarinin birlikte yurumesi mumkun degildi. deep purple uyeleri yol ayrimindalardi. sonuc olarak her biri farkli bir yol izleyerek muzik yasamlarina kendi olusturduklari topluluklarda ya da baska muzisyenlere eslik ederek devam ettiler. madde bagimlisi bolin ise bir kac ay sonra uyusturucudan yasamini yitirdi.
(bkz: tamah)
(bkz: abartmasak)
guncellenen kurt sorunu gecmisle cok bagi olmayan sadece turkiyeli kurtlerin talepleri ve savasimidir lakin yinede tarih bilgiside bunyelere aydinlanma getirecektir. kurtler zaman icinde somurulmus turk devletinin emperyalist pazarliklarinda oyuncak edilmis ve bir devlet politikasi olarak cagin gerisinde birakilmistir.
(kiz cocuklarini okula gondermeyip, sonra da "devlet bize bakmiyor, kalkindirmiyor" demek de dusundurucu ve hatta komiktir otesi biseydir.exfreak)
bu dusunceye katilmak mumkun degil nedeni ise bu cahil kalmis bir toplumun olasi yapacagi bir seydir bilinirki ataturk devrimlerinden once anadoluda kizlar egitim alamazdi yani bir yerde ataturkun yaptigi en guzel olusum koy enstutuleridir lakin oda asagilik sag politikalarla kominist yetistiriyor bahanesiyle kapatilmistir. sunuda ekliyeyim bir milleti kasitli olarak cahil birakirsan bu gelecekte sana sadece kan ve goz yasi sunacaktir abdullah ocalan gibi bir cok insan da devlet tarafindan kullanilmistir bunuda boyle kabul etmek gerekir. bu ulkede rumlarin ermenilerin haklari kadar haklarida olmalidir bizden olanlarin ezilmesi bizden olmayanlarin yuceltilmesi utanc vericidir. bizim bizden baska dostumuz yoktur ve kurtlerde bizdendir.
(kiz cocuklarini okula gondermeyip, sonra da "devlet bize bakmiyor, kalkindirmiyor" demek de dusundurucu ve hatta komiktir otesi biseydir.exfreak)
bu dusunceye katilmak mumkun degil nedeni ise bu cahil kalmis bir toplumun olasi yapacagi bir seydir bilinirki ataturk devrimlerinden once anadoluda kizlar egitim alamazdi yani bir yerde ataturkun yaptigi en guzel olusum koy enstutuleridir lakin oda asagilik sag politikalarla kominist yetistiriyor bahanesiyle kapatilmistir. sunuda ekliyeyim bir milleti kasitli olarak cahil birakirsan bu gelecekte sana sadece kan ve goz yasi sunacaktir abdullah ocalan gibi bir cok insan da devlet tarafindan kullanilmistir bunuda boyle kabul etmek gerekir. bu ulkede rumlarin ermenilerin haklari kadar haklarida olmalidir bizden olanlarin ezilmesi bizden olmayanlarin yuceltilmesi utanc vericidir. bizim bizden baska dostumuz yoktur ve kurtlerde bizdendir.
bugun oldugu gibi, o yillarda da mesele sadece petrolun paylasimindan ibaret degildi. cok daha onemli olan bir konu da ortadogu’nun siyasi nufuz alanlarina bolunerek ekonomik cikarlarin uzun vadede garanti altina alinmasiydi. boylece emperyalistler bolgedeki ulusal sorunlar yumagini halletmek icin de uzunca bir sure tesrik i mesai yapmak zorunda kaldilar.
bolge daha evvelinde osmanli devletinin topraklari icerisinde kaldigindan, 1918 sevres anlasmasi temelinde emperyalistler kendileri acisindan optimum bir cozum getirmeye calismislardi. ancak sosyal ve ekonomik yapi oylesine geri, cografi yapi oylesine karmasik ve daginikti ki, ne araplar ne kurtler ve ne de diger halklar kendi baslarina bir ulus-devlet kuracak potansiyele sahip degillerdi.
aslina bakilirsa kurt sorunu hic de yeni bir mesele degildir. fakat kurt ulusal hareketi ancak birinci dunya savasindan sonra ciddi anlamda dunya kamuoyunun gundemine gelmisti. kurtler bagimsiz bir devlet kurmak icin bircok kez ayaklandilar ve kendi aralarinda da savastilar. kuzey ve guney kurdistan arasinda cografi bir engel olusturan dag sirasi ve asiretlere dayanan sosyal yapi, uluslasmanin onundeki en buyuk engeldi. kuskusuz bunun yaninda ekonomik faaliyetin gocebe hayvancilik ve kacakcilikla sinirli oldugu hatirlanirsa, kapitalist gelismislik duzeyi acisindan ulus-devletin kurulmasinin ekonomik altyapisinin ne durumda oldugu da anlasilmis olur. bu cercevede kurtlerin de tek umidi petrol gelirleriydi ve bu yuzden de emperyalistlerle iyi gecinmek zorundaydilar.
ne var ki, kurtlerin bu talepleri ne fransizlarin ne de ingilizlerin umurunda degildi. onlar ellerindeki petrol imtiyazlarini ve nufuz alanlarini korumanin derdindeydiler. ustelik ortaya bir de yeni kurulan turk devleti cikmisti ve musul-kerkuk vilayetleri uzerinde hak iddia ediyordu.
turkiye, kurt asiretlerinin kendi aralarindaki cekismelerden ve ingilizlerin/fransizlarin/amerikalilarin bagimsiz bir ermeni devleti kurmalari fikrinin kurt asiretleri arasinda yarattigi rahatsizliktan faydalanarak bazi asiretleri kendi yanlarina cekmeyi basarmisti. bu firsati degerlendirerek derhal bolgeye asker sevkettiler. turk egemen siniflarinin amaci, bolgedeki karisikliktan ve siyasi bosluktan yararlanip fiili bir durum yaratarak bunu hukuki sureclerle destekleyip guney kurdistan’in buyuk bolumunu kendi sinirlari icerisine katmakti. hatta bu ugurda ingiliz emperyalizmiyle her turlu pazarliga giristiler. ornegin daha 1922’deki lozan gorusmeleri baslamadan once, donemin ingiliz disisleri bakani lord curzon’un sorunu milletler cemiyetinin gundemine goturme onerisine cevaben, turkiye’yi temsil eden ismet inonu, bunun yerine kapali kapilar ardinda yapilacak ikili gorusmeleri tercih edeceklerini soylemistir.
goruldugu gibi kurt halki kendi kaderini tayin etme hakkini almaya ugrasirken, yeni kurulan turk devletiyle ingiliz emperyalizmi acisindan sorun, kurdistan’in nasil pay edilecegi noktasinda cereyan ediyordu.
ve nihayet 1924’te sorun ingiltere tarafindan milletler cemiyetine getirildiginde, olusturulan komisyon yaptigi incelemeler sonucunda; bolge nufusunun %63’unun kurt, %8’inin ise turklerden olustugu, bu sebeple en dogru cozumun burada bagimsiz bir kurt devleti kurulmasi oldugu, ancak siyasi acidan turkiye ile ingiltere ve irak devletleri arasindaki iliskiler goz onune alindiginda en iyisinin kurdistan’in bu bolgesinin ikiye bolunerek kuzey kisminin turkiye’ye guneyinin ise irak’a birakilmasi gerektigine karar verdi.
bu karar kelimenin tam anlamiyla kurt halkinin kaderinin emperyalistlerin cikarlarina kurban edilmesi anlamini tasiyordu. buna ragmen, en birinci siarinin "yurtta sulh cihanda sulh" oldugunu soyleyen mustafa kemal, musul ve kerkuk’un tamamen misak i milli sinirlari icinde oldugunu ve bir karisinin bile hic kimseye verilmeyecegini, gerekirse bu ugurda savasa girmekten kacinmayacaklarini beyan ediyordu. hatta mustafa kemal hukumeti, uluslararasi arenada koz olarak kullanabilmek icin bu surecte sscb ile yakinlasmayi da ihmal etmemisti.
ingiliz emperyalizmi, kapitalistlesme yolunda onemli adimlar atan turkiye ile arasini iyi tutmak istediginden kucuk de olsa bazi tavizler vermeyi kabul etti. turkiye’nin talepleri musul’un kuzeyinin kendilerine birakilmasi, ingilizlerle askeri bir anlasma yapilmasi ve musul petrolunden kendilerine pay verilmesiydi. yapilan muzakereler sonucunda esas olarak musul petrolunden pay verilmesi hususu one cikti ve tc hukumeti kendilerine musulun petrol gelirinden yuzde10 luk bir kar payinin 25 yillik sure icin odenmesini kabul etti. fakat ardindan yine turkiye’nin talebi uzerine bu kâr payina denk dusen 500 bin ingiliz sterlini tc hukumetine odenerek konu bir daha acilmamak uzere kapatildi
bolge daha evvelinde osmanli devletinin topraklari icerisinde kaldigindan, 1918 sevres anlasmasi temelinde emperyalistler kendileri acisindan optimum bir cozum getirmeye calismislardi. ancak sosyal ve ekonomik yapi oylesine geri, cografi yapi oylesine karmasik ve daginikti ki, ne araplar ne kurtler ve ne de diger halklar kendi baslarina bir ulus-devlet kuracak potansiyele sahip degillerdi.
aslina bakilirsa kurt sorunu hic de yeni bir mesele degildir. fakat kurt ulusal hareketi ancak birinci dunya savasindan sonra ciddi anlamda dunya kamuoyunun gundemine gelmisti. kurtler bagimsiz bir devlet kurmak icin bircok kez ayaklandilar ve kendi aralarinda da savastilar. kuzey ve guney kurdistan arasinda cografi bir engel olusturan dag sirasi ve asiretlere dayanan sosyal yapi, uluslasmanin onundeki en buyuk engeldi. kuskusuz bunun yaninda ekonomik faaliyetin gocebe hayvancilik ve kacakcilikla sinirli oldugu hatirlanirsa, kapitalist gelismislik duzeyi acisindan ulus-devletin kurulmasinin ekonomik altyapisinin ne durumda oldugu da anlasilmis olur. bu cercevede kurtlerin de tek umidi petrol gelirleriydi ve bu yuzden de emperyalistlerle iyi gecinmek zorundaydilar.
ne var ki, kurtlerin bu talepleri ne fransizlarin ne de ingilizlerin umurunda degildi. onlar ellerindeki petrol imtiyazlarini ve nufuz alanlarini korumanin derdindeydiler. ustelik ortaya bir de yeni kurulan turk devleti cikmisti ve musul-kerkuk vilayetleri uzerinde hak iddia ediyordu.
turkiye, kurt asiretlerinin kendi aralarindaki cekismelerden ve ingilizlerin/fransizlarin/amerikalilarin bagimsiz bir ermeni devleti kurmalari fikrinin kurt asiretleri arasinda yarattigi rahatsizliktan faydalanarak bazi asiretleri kendi yanlarina cekmeyi basarmisti. bu firsati degerlendirerek derhal bolgeye asker sevkettiler. turk egemen siniflarinin amaci, bolgedeki karisikliktan ve siyasi bosluktan yararlanip fiili bir durum yaratarak bunu hukuki sureclerle destekleyip guney kurdistan’in buyuk bolumunu kendi sinirlari icerisine katmakti. hatta bu ugurda ingiliz emperyalizmiyle her turlu pazarliga giristiler. ornegin daha 1922’deki lozan gorusmeleri baslamadan once, donemin ingiliz disisleri bakani lord curzon’un sorunu milletler cemiyetinin gundemine goturme onerisine cevaben, turkiye’yi temsil eden ismet inonu, bunun yerine kapali kapilar ardinda yapilacak ikili gorusmeleri tercih edeceklerini soylemistir.
goruldugu gibi kurt halki kendi kaderini tayin etme hakkini almaya ugrasirken, yeni kurulan turk devletiyle ingiliz emperyalizmi acisindan sorun, kurdistan’in nasil pay edilecegi noktasinda cereyan ediyordu.
ve nihayet 1924’te sorun ingiltere tarafindan milletler cemiyetine getirildiginde, olusturulan komisyon yaptigi incelemeler sonucunda; bolge nufusunun %63’unun kurt, %8’inin ise turklerden olustugu, bu sebeple en dogru cozumun burada bagimsiz bir kurt devleti kurulmasi oldugu, ancak siyasi acidan turkiye ile ingiltere ve irak devletleri arasindaki iliskiler goz onune alindiginda en iyisinin kurdistan’in bu bolgesinin ikiye bolunerek kuzey kisminin turkiye’ye guneyinin ise irak’a birakilmasi gerektigine karar verdi.
bu karar kelimenin tam anlamiyla kurt halkinin kaderinin emperyalistlerin cikarlarina kurban edilmesi anlamini tasiyordu. buna ragmen, en birinci siarinin "yurtta sulh cihanda sulh" oldugunu soyleyen mustafa kemal, musul ve kerkuk’un tamamen misak i milli sinirlari icinde oldugunu ve bir karisinin bile hic kimseye verilmeyecegini, gerekirse bu ugurda savasa girmekten kacinmayacaklarini beyan ediyordu. hatta mustafa kemal hukumeti, uluslararasi arenada koz olarak kullanabilmek icin bu surecte sscb ile yakinlasmayi da ihmal etmemisti.
ingiliz emperyalizmi, kapitalistlesme yolunda onemli adimlar atan turkiye ile arasini iyi tutmak istediginden kucuk de olsa bazi tavizler vermeyi kabul etti. turkiye’nin talepleri musul’un kuzeyinin kendilerine birakilmasi, ingilizlerle askeri bir anlasma yapilmasi ve musul petrolunden kendilerine pay verilmesiydi. yapilan muzakereler sonucunda esas olarak musul petrolunden pay verilmesi hususu one cikti ve tc hukumeti kendilerine musulun petrol gelirinden yuzde10 luk bir kar payinin 25 yillik sure icin odenmesini kabul etti. fakat ardindan yine turkiye’nin talebi uzerine bu kâr payina denk dusen 500 bin ingiliz sterlini tc hukumetine odenerek konu bir daha acilmamak uzere kapatildi
"gercek yucedir ve sonunda hakim olacaktir" manasina gelen latince ozdeyistir.
"herseye ragmen dunya donuyor" manasina gelmektedir.
(bkz: eppur si muove)
bir seyler olacak yarin
durusundan belli
kirdaki atlarin
bulutlarin kosusundan belli
kazisindan kostebeklerin
karincalarin telasindan belli
bir seyler olacak yarin
belki bir tomurcuk
belki bir agacin dusen yapragi
belki de bir cocuk
pek o kadar goremesek de uzagi
kuslarin ucusundan belli
birseyler olacak yarin
oburgunden onemsiz
bugunden onemli
bulent ecevit
durusundan belli
kirdaki atlarin
bulutlarin kosusundan belli
kazisindan kostebeklerin
karincalarin telasindan belli
bir seyler olacak yarin
belki bir tomurcuk
belki bir agacin dusen yapragi
belki de bir cocuk
pek o kadar goremesek de uzagi
kuslarin ucusundan belli
birseyler olacak yarin
oburgunden onemsiz
bugunden onemli
bulent ecevit
dusunebilseydin eger dogdugunda
ortulmeden ogreneceklerinle bildigin
konusabilseydin aglamani kesip
belki de birseyler ogrenebilirdin
bulent ecevit
ortulmeden ogreneceklerinle bildigin
konusabilseydin aglamani kesip
belki de birseyler ogrenebilirdin
bulent ecevit
1994 yilinda batu cetin tarafindan ankarada kuruldu. grup cesitli grup elemanlari degistirdikten sonra ilk demosunu life immortal adiyla 1995de yayinladi. bu kadroda vokalde batu cetin, gitarda coskun kaplan, basta bulent izgec ve davulda bulent gungor (eski suicide davulcusu) yer aliyordu.
1996 yilinda goremaster gruba yeni davulcu olarak katildi ve grup 2.demosunu promo tape 1996 kaydetti. yerli ve yabanci underground basinda adini duyurmaya basladi.
1996 yazinda grup, istanbul yesilkart studyosunda ilk albumu voluptuously minced i kaydetti ve hammer muzik etiketi ile piyasaya cikartti. bircok yabanci dergide roportaj ve incelemelerine yer verildi. cok iyi tepkiler alan grubun cdleri yaklasik 25 ulkede dagitildi. ilk album kaset formatindaydi ve yurt icinde genis bir dinleyici kitlesine ulasti.
1996 yilinda goremaster gruba yeni davulcu olarak katildi ve grup 2.demosunu promo tape 1996 kaydetti. yerli ve yabanci underground basinda adini duyurmaya basladi.
1996 yazinda grup, istanbul yesilkart studyosunda ilk albumu voluptuously minced i kaydetti ve hammer muzik etiketi ile piyasaya cikartti. bircok yabanci dergide roportaj ve incelemelerine yer verildi. cok iyi tepkiler alan grubun cdleri yaklasik 25 ulkede dagitildi. ilk album kaset formatindaydi ve yurt icinde genis bir dinleyici kitlesine ulasti.
udo dirkschneider, accept grubunun vokalisti olarak biliniyor. "balls to the wall" ve "metal heart" gibi albumlerle milyonlarca kopya satan accept, muzik tarihinde kendisine yer buldu. accept’in dagilmasindan sonra udo dirkschneider kendi adini tasiyan grup u.d.o.’yu kurdu ve 1988 yilinda grubun ilk albumu animal house piyasaya cikti. album tipik accept karakterindeydi. bu cikis albumunu daha sonra muthis albumler takip etti; mean machine (1989), faceless world (1990) ve timetomb (1991).
1993 senesinde accept tekrar bir araya gelerek artik bir klasik olan objection overruled albumunu cikardi ve bu albumu deathrow ve predator albumleri takip etti ki son album predator grubun veda albumuydu. dirkschneider, eski grup arkadasi stefan kaufmann’la beraber u.d.o.’yu tekrar bir araya getirdi. geri donus albumu solid ve halefi no limits diger albumlerden alisik oldugumuz kalitede albumler olarak karsimiza ciktilar. u.d.o. ile konserlerde 100.000’i askin kalabaliklara caldilar ve genelde seyirci sarkilari u.d.o.’dan daha yuksek soyluyordu. grubun resmi olarak verdigi son konser 1999 tarihli wacken open airdi.. 20.000’den fazla hayrani cigliklar atip ortaligi cehenneme cevirdiler. sonraki album holy, grubun en basarili albumu oldu. grup burada bir ikiz konser albumu kaydetti; live from russia. album daha once hic canli kaydi alinmamis tv war, heaven is hell, winter dreams, turn me on, im a rebel gibi accept sarkilarini da iceriyordu.
1993 senesinde accept tekrar bir araya gelerek artik bir klasik olan objection overruled albumunu cikardi ve bu albumu deathrow ve predator albumleri takip etti ki son album predator grubun veda albumuydu. dirkschneider, eski grup arkadasi stefan kaufmann’la beraber u.d.o.’yu tekrar bir araya getirdi. geri donus albumu solid ve halefi no limits diger albumlerden alisik oldugumuz kalitede albumler olarak karsimiza ciktilar. u.d.o. ile konserlerde 100.000’i askin kalabaliklara caldilar ve genelde seyirci sarkilari u.d.o.’dan daha yuksek soyluyordu. grubun resmi olarak verdigi son konser 1999 tarihli wacken open airdi.. 20.000’den fazla hayrani cigliklar atip ortaligi cehenneme cevirdiler. sonraki album holy, grubun en basarili albumu oldu. grup burada bir ikiz konser albumu kaydetti; live from russia. album daha once hic canli kaydi alinmamis tv war, heaven is hell, winter dreams, turn me on, im a rebel gibi accept sarkilarini da iceriyordu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?