askeri bir terim.bir alt rütbeye göre üstüne hitap şekli.
(bkz: komutanım)
(bkz: piç kuruları kabilesi)
-sinirli sinirli sinirli...
-dokunma işi var
-meşgulüm diyorum anlamıyomusunuz???
-işim vaarrrrrr
-allahın belası caaann nerdesinnn
-dokunma işi var
-meşgulüm diyorum anlamıyomusunuz???
-işim vaarrrrrr
-allahın belası caaann nerdesinnn
yasamin en tatsiz tarafi sona eris seklidir.
süphesiz ki yasami tersten yasamak daha güzel, hatta
mükemmel olurdu. nasil mi ? camide uyaniyorsunuz.
bir tahta sandik içersinde, herkes karsinizda saf durmus,
iyiliginize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmis vaziyette. tabuttan dogruluyorsunuz, yasli, olgun ve agirbasli olarak.
herkes etrafinizda, büyük bir itibar, iltifatlar, çocuklar , torunlar hepsi hazir.
arabaniza kurulup evinize gidiyorsunuz.
dogar dogmaz devlet size maas
bagliyor, aylik veya üç ayda bir maasinizi aliyorsunuz.
ne güzel, hazir maas, hazir ev...altmisli yaslara kadar hersey garanti,huzur içinde yasiyorsunuz.
sagliginiz gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz. birgün çalismak istiyorsunuz ve ise ilk basladiginiz gün size hosgeldin hediyesi olarak bir plaket ve altin kol saati veriyor patronunuz..
ve genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan, tecrübeli bir insan
olarak ise basliyorsunuz. herkes karsinizda elpençe divan...
vücudunuzda da bazi hosa giden hareketler de basliyor. gittikçe zayifliyor forma giriyorsunuz. diger hormonal aktiviteler artiyor, fevkalade.....
aman ne güzel günler basliyor...
derken birgün patron size artik üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor...
bu arada babaniz ortaya çikmis, "fazla çalistin" diyor. "artik eve dön, isi birak, okumaya basla, harçiligin benden olsun..."
keyfe bakar misiniz ?
okudugunuz dersler gittikçe kolaylasiyor. ekmek elden, su gölden bir dönem
basliyor. partiler, diskotekler,kizlarin sayisi artiyor.
derken anne ve babaniz sizi götürüp getirmeye basliyor, araba kullanma
derdi de yok artik... günün birinde sizi okuldan da aliyorlar, "evde otur, keyfine bak, oyuncaklarinla oyna" diyorlar...
mamaniz agziniza veriliyor, zaman zaman altinizi bile temizliyorlar, hatta bu durum aliskanlik yaratiyor ve hiç tuvalet kullanmamaya basliyorsunuz.
derken anneniz birgün size süt verme kararini aliyor ve baska bir keyifli dönem basliyor.
mama artik heryerde, her an ve en taze seklinde hazir. bir gün karanlik ilik ve sicak bir ortama giriyorsunuz.
beslenmek için agzinizi açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor,
sicacik, yumusacik, gürültü ve patirtisiz bir ortamda yasiyorsunuz.
kuculuyor, kuculuyor, ufacik bir hücre halini aliyorsunuz. ve günün birinde müthis keyifli bir orgazm ile hayatiniz bitiyor....
can yücel
süphesiz ki yasami tersten yasamak daha güzel, hatta
mükemmel olurdu. nasil mi ? camide uyaniyorsunuz.
bir tahta sandik içersinde, herkes karsinizda saf durmus,
iyiliginize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmis vaziyette. tabuttan dogruluyorsunuz, yasli, olgun ve agirbasli olarak.
herkes etrafinizda, büyük bir itibar, iltifatlar, çocuklar , torunlar hepsi hazir.
arabaniza kurulup evinize gidiyorsunuz.
dogar dogmaz devlet size maas
bagliyor, aylik veya üç ayda bir maasinizi aliyorsunuz.
ne güzel, hazir maas, hazir ev...altmisli yaslara kadar hersey garanti,huzur içinde yasiyorsunuz.
sagliginiz gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz. birgün çalismak istiyorsunuz ve ise ilk basladiginiz gün size hosgeldin hediyesi olarak bir plaket ve altin kol saati veriyor patronunuz..
ve genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan, tecrübeli bir insan
olarak ise basliyorsunuz. herkes karsinizda elpençe divan...
vücudunuzda da bazi hosa giden hareketler de basliyor. gittikçe zayifliyor forma giriyorsunuz. diger hormonal aktiviteler artiyor, fevkalade.....
aman ne güzel günler basliyor...
derken birgün patron size artik üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor...
bu arada babaniz ortaya çikmis, "fazla çalistin" diyor. "artik eve dön, isi birak, okumaya basla, harçiligin benden olsun..."
keyfe bakar misiniz ?
okudugunuz dersler gittikçe kolaylasiyor. ekmek elden, su gölden bir dönem
basliyor. partiler, diskotekler,kizlarin sayisi artiyor.
derken anne ve babaniz sizi götürüp getirmeye basliyor, araba kullanma
derdi de yok artik... günün birinde sizi okuldan da aliyorlar, "evde otur, keyfine bak, oyuncaklarinla oyna" diyorlar...
mamaniz agziniza veriliyor, zaman zaman altinizi bile temizliyorlar, hatta bu durum aliskanlik yaratiyor ve hiç tuvalet kullanmamaya basliyorsunuz.
derken anneniz birgün size süt verme kararini aliyor ve baska bir keyifli dönem basliyor.
mama artik heryerde, her an ve en taze seklinde hazir. bir gün karanlik ilik ve sicak bir ortama giriyorsunuz.
beslenmek için agzinizi açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor,
sicacik, yumusacik, gürültü ve patirtisiz bir ortamda yasiyorsunuz.
kuculuyor, kuculuyor, ufacik bir hücre halini aliyorsunuz. ve günün birinde müthis keyifli bir orgazm ile hayatiniz bitiyor....
can yücel
eğer ;
onu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
ve o, her durduğunuz yerde duruyor,
her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp,
hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri onun yaşadığı yer, en güzel kokusu
bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat onunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,
onun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
her şiirde anlatılan oysa... her filmin kahramanı o...
her roman ondan söz ediyor, her çiçek onu açıyorsa...
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez
özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,
iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...
iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın
o olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona o diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke o anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...
onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme,
vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;
bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep onun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,
bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
her gidişte ayaklarınız "geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,
sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...
...o halde bugün sizin gününüz!..
"çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.
can dündar
onu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
ve o, her durduğunuz yerde duruyor,
her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp,
hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri onun yaşadığı yer, en güzel kokusu
bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat onunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,
onun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
her şiirde anlatılan oysa... her filmin kahramanı o...
her roman ondan söz ediyor, her çiçek onu açıyorsa...
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez
özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,
iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...
iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın
o olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona o diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke o anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...
onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme,
vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;
bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep onun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,
bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
her gidişte ayaklarınız "geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,
sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...
...o halde bugün sizin gününüz!..
"çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.
can dündar
-link bana en yakın cıkısı göster.
-burası inönü burdan cıkıs yok..
-????
-burası inönü burdan cıkıs yok..
-????
oldukça sıkısık olan belediye otobusunde bir bayan ve içinde piclik olan genc bir delikanlı:
bayan:pardon gecebilirmiyim
delikanlı: bi dene bakalım
bayan:pardon gecebilirmiyim
delikanlı: bi dene bakalım
çanakkale savasında kazanılan zaferin ardından verilen yemege hemen hemen bütün ülkelerin temsilcileride bulunmaktadır.yemege katılan ingiliz askerlerinden bi tanesi m.kemal ataturk’e sert ve nefret dolu gözlerle bakmaktadır.bunu farkeden ataturk yaverine:
-git bak bakalm şuna ne istiyormuş.
yaver hemen askerin yanına gidip sormuş ve asker:
-o adam çanakkale savaşında benim babamı öldürdü.
yaver ataturk’e kendisinin o askerin babasını öldürdügünü ve o yüzden askerin öyle baktıgını söylemiş ve ardından ataturk şu cevabı vermiş:
-git sor bakalm babasinin orada ne işi varmiş.
-git bak bakalm şuna ne istiyormuş.
yaver hemen askerin yanına gidip sormuş ve asker:
-o adam çanakkale savaşında benim babamı öldürdü.
yaver ataturk’e kendisinin o askerin babasını öldürdügünü ve o yüzden askerin öyle baktıgını söylemiş ve ardından ataturk şu cevabı vermiş:
-git sor bakalm babasinin orada ne işi varmiş.
-ona baktıgın zaman elinden kalemin kaydıgı ama büyük bi refleksle düşmeden yakalandıgı an.
-onun her konuştugu zaman belli etmeden kulak kabartıp acaba benimle ilgili bişey söylüyormu diye öylece bekleyip tek tek cümleleri analiz etme, eger söylüyorsa her kelimesinden kendisini sevdigini düşünecek şekilde anlam cıkarma, söylemiyorsada kafayı hafiften öne egip düşünceli bir şekilde oldugu yerde kalma anı.
-ona baktıgın zaman karşılık gelip bide bu karşılıga masum bir gülücük destek veriyorsa tamam işte o da beni seviyo diye düşünüp o akşam eve adeta ucacak şekilde varma ve varır varmaz yataga uzanıp onunla ilgili evlilik hayalleri kurma anı.
(bkz: gözlerinin içinde kaybolma anı)
-onun her konuştugu zaman belli etmeden kulak kabartıp acaba benimle ilgili bişey söylüyormu diye öylece bekleyip tek tek cümleleri analiz etme, eger söylüyorsa her kelimesinden kendisini sevdigini düşünecek şekilde anlam cıkarma, söylemiyorsada kafayı hafiften öne egip düşünceli bir şekilde oldugu yerde kalma anı.
-ona baktıgın zaman karşılık gelip bide bu karşılıga masum bir gülücük destek veriyorsa tamam işte o da beni seviyo diye düşünüp o akşam eve adeta ucacak şekilde varma ve varır varmaz yataga uzanıp onunla ilgili evlilik hayalleri kurma anı.
(bkz: gözlerinin içinde kaybolma anı)
(bkz: dipsiz kuyu)
genelde ilkokul arkadaşlarının bulunması amacıyla kaydolunur ve kullanılmaya başlanır fakat gün geçtikçe başka mahlukatlara(kızlara) arkadaşlık teklifi göndererek kabul etmesi için dua edilir.buradaki amaç öteki insanlarla tanışmaktır o kız aracılıgıyla.
(bkz: ne kadar cok arkadaş o kadar çok fotograf ve ortam felsefesinden hareketle başlanılan bir aktivite başlıgı.)
(bkz: ne kadar cok arkadaş o kadar çok fotograf ve ortam felsefesinden hareketle başlanılan bir aktivite başlıgı.)
belkide dünyada olabileceginiz en zor şey.
(bkz: herkes beceremez)
(bkz: herkes beceremez)
anne valla ben kırmadım küçük haylaz kırmış.
(bkz: vilma çakmaktaş) fred ile ne yiyişiolardır kimbilir.
genelde hakkında söylenilen ilk şey şudur:
-tam bir ticarethane ve parayla sınıf geçilen bir üniversite...
(bkz: fazla söze gerek yok)
-tam bir ticarethane ve parayla sınıf geçilen bir üniversite...
(bkz: fazla söze gerek yok)
kavak yelleri adli dizinin muzigini yapan insan veya insan toplulugu.
kimilerinin insanca emellerini yerine getirip uremeyi saglamak ve neslin devami icin yaptiklari eylemdir.
ama kimilerininde hayvani emelleri icin kendisini tatmin karsidakinide zevk manyagi yapmak amaci tasiyan bir eylemdir.
(bkz: sahin k)
ama kimilerininde hayvani emelleri icin kendisini tatmin karsidakinide zevk manyagi yapmak amaci tasiyan bir eylemdir.
(bkz: sahin k)
(bkz: kafana gore takil )
turk milletinin degismez gercegidir..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?