yaran fıkralar

24 /
arh negatif
bir gün 75 yaşında bir ihtiyar sperm testi yaptırmak için doktora gider. doktor adama bir kavanoz verir ve:
- ’bunu doldurup yarın bana getirin’ der...
ertesi gün ihtiyar kavanozu getirip doktora verir. doktor kavanoza bakar ve boş olduğunu görür ve sebebini sorar. ihtiyar anlatmaya başlar:
- ’doktor bey, dün gece sağ elimle denedim olmadı, sol elimle denedim gene olmadı. karımı çağırdım, o da sağ ve sol elleriyle denedi, ağzıyla denedi önce dişini çıkararak sonra dişini takarak denedi gene olmadı. baktık olacak gibi değil komşunun karısını çağırdık o da iki elini ve ağzını denedi gene olmadı, deyince doktor kendini tutamamış:
- ’naaptınız, komşunun karısını da mı çağırdınız’ diye sormuş.
ihtiyar yanıtlamış:
- ’napalım, açamadık şu lanet kavanozu bir türlü kapağımı çok sıkmıssınız.’


okyanus
pek fıkra sayılmaz ama fıkra tadında;

yalan yere yemin edilmez;

yıllar önce sabahın erken bir saatinde nasılsa kimse görmez diye kırmızı ışıkta geçip sola döndüm ve 50 metre ilerdeki kırmızı ışıkta beklerken trafik polisine yakalandım. kırmızı ışıkta geçtiğimi söyleyip ehliyet ve ruhsatı istediğinde ’ama ışık sarıydı’ itirazıma sert bir komutla ’yemin et!’ dedi. resmen kalakaldım, insan yalan yere yemin edemiyormuş. yemin edemediğimi gören sevgili polis kahkayı basarak ’hadi yırttın, yalan yere yemin etseydin cezayı yazacaktım, bir daha dikkatli ol’ dedi.
aello
renkli televizyonun yeni çıktığı dönemlerde, mahallenin zengin bebesi etrafa hava atmaktadır.

- babam geçen renkli televizyon aldı biliyo musunuz?
(bu oğlan gevrek gevrek gülerken hikayenin kahramanı çıkagelir)
+ aa öyle mi? ne renk?

bb
bir eşcinsel spor arabasıyla yolda giderken bir kavşağa gelir. karşı yoldan hızla gelmekte olan bir kamyon arabasına çarpar,çarpmakla da kalmaz arabanın on kısmını tamamen parçalar.
eşcinsel arabadan iner ve sinirli bir biçimde,eli belinde kamyon şoförüne çıkışır:
-ayol ne yaptın seeen...arabamı mahvettin farkında mısın, senin suçoon. bunu ödeyeceksiin...!
kamyon şoförü umursamaz biçimde yanıt verir:
-s...rim seni de arabanı da...!!!!...
eşcinsel yanıtlar:
-hayırrrrrrrr, böyle tatlı sözlerle beni kandıramazsınnn!
abdurrezzak bin reloaded
adam bara gider ve herkese içki söyler barmen de dahil olmak üzere. içkiler içildikten sonra adam ödeme yapmaz ve barmenden dayak yer.
ertesi gün tekrar gider ve yine herkese içki ısmarlar ama barmen hariç der. neden diye sorana ’’o içince azıtıyor’’ diye cevap verir.
instrument
rus fizikciler yerin 100 metre altinda bakır tel bulduklarını, bunun ise
atalarının bundan 1000 yıl öncesinde telefon sebekelerinin oldugunu
kanıtladıgını duyurdular.

bu olaydan 1 hafta sonra amerikan gazetelerinde ilginç bir manset...
amerikan bilim adamlari yerin 200 metre altinda 2000 yıl oncesine ait fiber
optik hatlar bulduklarını, bunun ise, amerikan toplumunun ruslardan 1000 yıl
öncesinde gelişmiş digital haberleşme sistemleri oldugunu söylediler.

bir hafta geçmeden türk gazetelerinde yeni bir manşet...
türk bilim adamlari yerin 500 metre altına kadar kazdıklarını ve hiçbirşey
bulamadıklarını, bunun ise atalarının 5000 yıl öncesinde kablosuz iletişim
sistemlerini kullandiklarını söylediler...
akhillius
uluslararası cerrahlar konferansı bittikten sonra; bir amerikalı, bir ingiliz bir de türk cerrah beraber bir şeyler içmeye giderler.
ingiliz başlar anlatmaya:
- " geçen gün iş kazası geçirmiş birini getirdiler.
adam presin içine sıkışmış ,sadece sol küçük parmağı görünüyordu. bizim elemanlarımız öyle iyi çalıştılar ki, önce parmağa bir el, sonra kol, sonra da vücut yaptılar.adam taburcu olunca o kadar verimli bir işci oldu ki onun yüzünden 5 kişi işsiz kaldı" der...

amerikalı söz alır :
- "bana ise geçen gün bir saç getirdiler. bir adam nükleer reaktörün içinde kalmış. sadece saçı vardı. oldukça iyi bir çalışma ile önce saça bir baş, sonra vücut vs. yaptık. adam taburcu olduğunda o kadar verimli oldu ki onun yüzünden 20 kişi işsiz kaldı" der...

sonra da türk söz alır :
- "siz ne diyorsunuz beyler: yıllar önce, bir gün yolda gidiyordum. bir osuruk kokusu aldım. hemen osuruğu bir çantaya doldurdum. laboratuvara gidip o osuruğa uygun bir döt deliği yaptık. sonra deliğe uygun bir döt yaptık.en sonunda da döte uygun bir vücut yaptık. ortaya bir adam çıktı ve başbakan oldu şimdi onun yüzünden bütün ülke işsiz !’

akhillius
kriz yüzünden işten çıkarılan bir akademisyen ile bir gazeteci yurt dışına çıkmışlar. bir süre yiyip-içip eğlenmişler.doğal olarak paraları çabucak tükenmiş. iş aramışlar ve bir çitlikte hayvan pisliklerini ahırdan kürekle kazıyıp çöp römorkuna atma işi bulmuşlar. bir süre çalışmışlar, başarılı olmuşlar, çiftlik kahyası da onları sevmiş ve hallerine acıyarak "size daha kolay bir iş vereceğim" diyerek onları yumurta paketleme işinde görevlendirmiş .

"bunların irilerini ve iyilerini bu taraftaki kutulara, küçük ve kötülerini bu taraftaki kutuya koyacaksınız" demiş.fakat bizimkiler çok yavaş çıkmışlar, "bu iyidir, değildir, küçüktür, büyüktür" tartışmaları ile işleri aksatmışlar. onları gözleyen kahya yanlarına gelmiş, "siz türkiye’de ne iş yapıyordunuz? " diye sormuş. bizimkiler "gazeteci" ve "akademisyen" diye cevaplamışlar. kahya, "belli belli, sizin türk aydını olduğunuz belli" demiş."çok iyi bok atıyorsunuz ama iyi ve kötüyü ayırt etmeyi bir türlü beceremiyorsunuz! .."
instrument
cennet ve cehennem arasına köprü yapmaya karar vermişler. karar her iki taraftan da başlayıp ortada bir yerde buluşarak köprüyü birleştirmekmiş. cehennem tarafında köprüye başlamışlar yarıya gelmişler bakmışlar cennet tarafından gelen ne bir köprü var ne de çalışan bir tek kişi. hemen gitmişler cehenneme

- ne oldu siz neden başlamadınız biz yarıya geldik? demişler
- bizim buraya daha müteahhit gelmedi.
phoebues
adamin biri issiz bir adaya duser, birden calilarin arkasinda kazanin etrafinda dans eden yerlileri gorur.
- aha simdi boku yedik! der.
o anda yaninda en ak sakallisindan bir dede belirir:
- dur evlat, daha boku yemedin. der
- al su ta$i, su suslu koltukta oturan adamin kafasina tum gucunle at.
bizim adam dedenin dedigini yapar, kabile reisinin basina tasi atinca dans eden butun yerliler bi anda buna dogru doner.
ve ak sakalli dede finali yapar:
- aha evlat! simdi boku yedin...
phoebues
bir gün temel ve biri ingiliz bir diğeri alman iki bilim adamı oturmuş yapmış olduğu yenilikleri anlatıyorlarmış.ingiliz bilim adamı;
-biz uzaya gidip orada araştırma yapıyoruz araştırmalarımız halen de devam ediyor der
alman bilim adamı;
-biz yıldızlar üzerinde araştırma yapıyoruz der.temel de bir müddet düşünür ve;
-biz de güneş üzerine araştırma yapıyoruz.araştırmamız da halen devam ediyor der.bilim adamlarının kafası karışırlar ve temel’e;
hadi be orası çok sıcak,orada nasıl araştırma yapıyorsunuz deyince temel’de;
-biz de salak değiliz,akşamın serin vaktinde gidiyoruz cevabını verir.
kalimera
düğün gecesi kızın babası damatla dalga geçiyormuş...
-bakalım aslanlar gibi gerdeğe bu gece mi gireceksin? yoksa fareler gibi ertesi geceyi mi bekleyeceksin?
damat cevap verir sırıtarak:
+ben tilki gibiyimdir efendim dün gece girdim.
kalimera
adamın biri diğerine bir bilmece sormuş. bilmece şöyle imiş:
"rengi sarıdır, ağaç başındadır, cik cik öter."
beriki düşünmüş, bütün kuş türlerini saymış, ama hiç biri değilmiş. sonunda merak etmiş. "ne peki?" diye sormuş.
bilmeceyi soran adam:"balık" demiş.
beriki itiraz etmiş:
- sen hiç sarı balık gördün mü?
+ boyadım.
- e ağaç başındadır dedin.
+ astım.
- peki nasıl cik cik ötüyor?
+ o işin aldatmacasıydı.
selambengeldim
birgün temel derede yıkanmaya girer. anadan doğma soyunur. kıyafetlerini de dere kenarına koyar. köyün yaramaz çocukları temel e hinlik olsun diye kıyafetlerini alır ve kaçar. temel yıkanma işi bitince dereden çıkar ve kıyafetlerini göremeyince eliyle mübarek bir bölgesini kapatarak köye doğru hızlı hızlı koşmaya başlar.
temel in karşıdan, şeysini tutarak geldiğini gören babası;
-ula temel, ula benim salak uşağum, ula şeyini kapıcağına yüzünü kapasana! senin şeyini kim tanıyacak!
independence
mailden alintidir;

temel doktorların arasına karışmış. bir köşede, kalabalık bir grubun aralarında tartışmakta olduğunu görüp konuşmalarına kulak kabartmış. aksanından ingiliz olduğu anlaşılan doktor şöyle diyormuş:
beyin cerrahisi bizde öyle ilerledi ki, beyin nakline başladık. biz bir adamın beynini alırız, başkasına naklederiz ve onu altı haftada iş arayacak hale getiririz.
bunu duyan bir alman cerrah, küstahça atılmış:
bu hiç birşey değil; biz bir adamın beynini çıkarıp, başkasına naklederiz ve onu dört haftada orduya katılıp, savaşacak hale getiririz. o ana kadar sessiz, sakin tartışmayı dinleyen temel, yüksek sesle söylenmiş:
beyin nakli mi, ne kadar gereksiz! bir anda bütün gözler kendisine dönerken eklemiş:
biz kasımpaşa’dan bir beyinsizi aldik ve başbakan yaptık. şimdi ülkenin yarısı iş arıyor, yarısı da savaşa hazırlanıyor... !!!!!... :))))
delirtmeyinlanbeni


temel amerika’ya gitmiş. fahişenin biriyle birlikte olmak istemiş. kadın tamam ama prezervatifsiz olmaz demiş. temel de bekle bir koşu eczaneden alayum demiş. eczacıdan bir kutu prezervatif istemiş. eczacı vermiş ve ardından "siks peni" demiş.
temel "olmaz bacım önce arabadakiyle işim var."
kadın tekrar "siks peni" demiş.
temel "olmaz dedum ya bacım".
kadın ısrarla ve yüksek sesle tekrar siks peni deyince temel "künah benden gitti" demiş ve pantolonunu aşağıya indirmiş;
kadın "no fuck no fuck "diye bağırınca temel de "ufak mufak idare et artık"...
instrument
tayyip erdoğan ve abdullah gül uçakla bir yere giderlerkene aralarında şu konuşma geçmiş

tayyip erdoğan: şurdan bi 20 lira atsam 20 kişi sevinir.
abdullah gül: o da bişey mi ben şurdan 50 lira atsam 50 kişi sevinir.

bu konuşmayı duyan pilot lafa girer;

"ben ikinizi atsam 70 milyon sevinir."
civeng
daha önce yazıldımı bilmiyorum :

iskoçyalı gazetede bir ilan görmüş : " x otelde hafta sonu tatili, yemek, içmek ve yatmak iki kişi 150 dolar. "
iskoçyalı ilanı okuyunca sevgilisini alıp otele gitmiş, hafta sonunu geçirmiş. sevgilisi bavulu toplarken, o da aşağı inip hesabı ödemek istemiş.
faturayı uzatmışlar; 190 dolar...
şaşırmış ;

- ilanda 150 dolar yazıyor, bu ne?
+ efendim bunun 20 doları müzik ücreti..
- ama biz müzik dinlemedik ki!
+ dinleseydiniz...
- ya geri kalan 20 dolar?
+ 10 dolar kat servisi, 10 dolar da banyo parası..
- ama biz servis istemedik ve banyo da yapmadık!
+ isteseydiniz ve yapsaydınız..

iskoçyalı bunun üzerine yukarı çıkar; sevgilisiyle konuşur ve beraber aşağı inerler. 10 dolar ister, herhalde 200 dolar verecek diye düşünüp 10 doları verirler. iskoçyalı da 10 doları cebine koyup sevgilisi ile kapıya doğru yürür. arkasından seslenirler :

- hey nereye? paranı vermedin.
+ yanımdaki kadın varya, tam 200 dolardır.
- bana ne yahu, kadına bir şey yapmadım ya!
+ yapsaydınız...

atacamadesert
yanyana çiftliklerde çalışan iki eşekten birisi mutlu bir hayat sürmekte diğeri ise çok ağır işlerde koşturulup eziyet görmekteymiş. mutlu eşek eziyet görene neden katlandığını sorduğu zaman diğer eşek:
-ümidim var, deyip duruyormuş.
gel zaman git zaman mutlu eşek bu "ümidim var" meselesini merak etmiş ve eziyet gören eşeğe bunun sebebini söylemesini istemiş. eziyet gören eşek,mutlu eşeğe bir akşam yemeği vaktinde kendi çiftliklerine gelmesini söylemiş.
beraberce mutfağın penceresinin altında beklemişler. çiftliğin hanımı kocasının tabağına çorbayı koyar koymaz adam daha bir yudum almadan tabağı devirmiş ve bağırmış:
-ulan karı bi daha önüme böyle yal gibi çorba koyarsan şu dışardaki eşeğe siktirecem seni haberin olsun!
24 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol