confessions

photographer

- Yazar -

  1. toplam entry 26
  2. takipçi 1
  3. puan 45874

allah baba

photographer
insan var’o’lduğu günden beri d’o’ğa’ya bir isim k’o’yamadığı için..kıçından sıfatlar uydurdu allah gibi belirsiz kapitalizm gibi acımasız....amacı güçsüzlüğünü kanıtlamaktı.. kendi öz babalarını yüceltmedi insan ’o’nun kadar (kimse ’o’ ve nedense ’o’ harfinin büyük yazılışı..esirgemesin beni istemiyorum..)bakın d’o’ğa’ya..hayvanlara..’o’nların hiç böyle yücelttiği ’ bi şey ’ var mı y’o’k.. hikaye bunlar..’o’turun..kendinizi güçlü hissedin azcık ve irdeleyin..

türkiye işçi partisi

photographer
ya bırakın arkadaşlar bu işleri..onları neresi sosyalist neresi işçi..onlar..ulusalcı olmayı başaramamış şovenlerdir..özellikle şu an ki parti başkanları hakkında bir sürü spekülasyonlar dolaşır durur..yok mit’miş yok cıa miş..neresi sosyalist olabilir bu adamların..

hak etmek

photographer
biz birbirini hak etmişlerin çocukları mıyız?
çünkü aşklara baktığımda sürekli çiftlerde ben onu hak etmiyorum tribi var..kime sorsam karşındaki süper..o ise ne yapacağını bilmiyor..sürekli eksik onun ve aşkın karşısında..
bi an düşündüm gerçekten bunlar dijital görsel iletişim ve medyanın bize attığı bir kazık mı diye?bir sebebi olmalıydı bunun?düşündüm..neydi bu yetememezlik..bu birbirine abartılı anlam katma çabaları..neden insanı’insan’ diye değerlendirtmiyor aşk bize?bu ihtiyaç niye?yetmeyen ne?düşünüyorum;biz birbirini hak etmişlerin çocukları mıyız??

beyoğlu

photographer
beyoğlu deyince aklıma yeşilçam geliyor ilkin..dar karanlık sokaklar..kimsesiz kimi zararlı kimi zararsız insanlar..yorgun binalar..
kafeler,barlar,sürekli baba filminin müziğini sattığı kuş sesiyle çalmaya çalışan satıcı..aznavur pasajının önünde lavanta satan teyze..tünelde 2 çocuğuyla ve kör gözleriyle saz çalan adam..sokak aralarındaki çay ocakları..ve tramvaylar..bir aşağı bir yukarı..kilise çanları arada bir..tüm gürültüye rağmen ağa camiinin istifini bozmayışı kalabalıkta..kalabalık..sürekli insanlar..yorgun..mutsuz..umutlu..sevinçli..üzüntülü..sürekli adımlar..kimi hızlı kimi aheste..beyoğlu..tiyatrolar..sinemalar..mağzalar..mağzalar..incikçiler boncukçular..kapkaççılar..tırnakçılar..turistler..rehberler..polisler..eylemciler..travestiler..polisler..ibneler ..polisler..beyoğlu yada lağımlar anası..

taksim

photographer
taksim’in kelime anlamı:osmanlı da suların taksim edildiği yer meydan anlamına gelir..geçmişte belirli bölgelere sular,taksim anıtının karşısında (genelde polislerin durduğu)çeşmelerden dağıtılırmış..ve o yüzden taksim demişler oraya..

iklimler

photographer
yönetmen nuri bilge ceylan son filmi..filmin tamamı istanbul da geçiyormuş..eşi ebru yapıcıyla geçmiş bilge bu kez kamera karşısına ve film 17-28 mayıs ta 59.cannes film festivalinde güçlü rakipleriyle yarışacakmış..

quantitatif

photographer
quantitatif’e.....
uzun zamandır düşür hep ’neden,niçin? ’ diye..bulduğuda olur cevapları,kaybettiğide.. bir kez rastladım çok uzaklara baktığını...o an ağzının küfür dolduğunu..zipposu çok uzağındaymış,yakınında benzini bitmiş gibi,kimseden ateş ummamacısına yüreğine deydirip yakışını incecik sigarasını...
’-belki temizler ’ diye su yeryüzündeki tüm pisliği,inatlaşırcasına insanlarla bakardı deniz’e,boğaza...tertemizdi...
sistemin karabasan gibi üzerimize abandığı..sistemin yüm ışıksızlığıyla kandırdığı zamanlardainsan-cıkları...’-ne,nasıl,niçin?’ teorileri arasında boğulmadan,yaşamın pratiğinden uzaklaşmadan..ama nedense hep uçlarda..nedense hep kendi kendine..aksanı bozuk bir dille (ki hiç farketmez hangi ırk’a ait olduğu..) bir şeyleri anlatmaya çalışması...kendinin anladıklarıyla ve anlamaya çalıştıklarıyla ha!başka bir şey değil...
içeriğindeki kaos’u sayfalarda çoğaltan...
sonra caddede yürüyüşü...ortasında caddenin..kalabalıkta dekupe ağır adımları..
rayların üzerinde unutulmuş,inandırıcılığını yitirmiş bir bildiriye anlam kazandırma çabaları..bunu becerenediği ihtimallerini !ihtilal’e bedellendiren,kelimeleri kifayetsizlikle suçlamayacak kadar naif duygularla bezenmiş,bir bedene bir yüreğe sahip tir sevgiili dostum..
içinde isimsiz vapurların cirit attığı,martıların simirsiz insanlara gülümseyerek baktığı,güneşin üzerinde sürekli doğup battığı bir deniz gibidir yüreği...içinde kimbilir kaç tanemizin beslendiği milyonlarca canli vardir!!!
*hayellerin gerçek olması hayaliyle katlandığımız sıkıntıların son bulması dileğiyle değerlim...

edip cansever

photographer
ve yıllarca sonra kadının ölüsünü
bir bulantı cenazesi gibi kaldırdılar içimden.

ben ruhi bey nasılım...
edip cansever’in çok sevdiğim oyunlarından biridir..isttanbul devlet tiyatrosunda tiyatrocu uğur polat’ın harkulade performansıyla gönüllerimizde bir kez daha anlam kazanmış bence üzerinde çok düşünülmesi gereken bir baş yapıt..
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol