the matrix

2 /
azallan
her izleyisten sonra kendimi neo gibi hissetmeme ve muzik dinlerken kung fu da ogrendigim haraketleri fazla abartilmis sekilde hayali dusmanlarima yapaerirken buluyorum. (bkz: gaza gelmek)
anarchy in turkey
(bkz: neuromancer) adli kitap ve (bkz: ghost in the shell ) adli anime eserlerinden asirarak aslinda cokta ozgun bir sey yapmayan .sanildigi gibi derin bir felsefi acilim barindirma heveslisi olmayan(ki aslinda yukarda adi gecen eserlere az da olsa vardir bu heves)bu eserlerden calmakla kalmayip ustune ustluk bunu holywood tarzi aksiyon ve askla harmanlayan ama butun bunlara ragmen izlenilirligi olan bir film.(aslinda aksion kismi oldukca zevkli saylir bir daha dusundumde ...)
ithilquessir
ilk filminde zamanini asan hem felsefesi hem kurgusu hemde goruntusuyle izleyenleri hayran birakan.
ikinci filmdeki tiriskadan konuyu mukemmel kamera kullanimi ve sanatsallik boyutuna ulasmis kleografilerle perdeleyen.
ucuncu filmde ise tamamen sacmalayan, dovus sahnelerinin yumurta tokusturmak kalitesine dustugu, herkesin yarattigi ortamda ben tanriyim diye yirtindigi film uclemesi.
deftones
"have you had a dream that you were so sure it was real, what if you cant wake up from that dream, how’d you know the difference between dream world and the real world" repligi ile uzun lafin kisasini getiren film.
benim ya
inanilmaz bir bilim kurgu. özellikle the matrix mukemmel bir filmdir. neo ´nun gercegi arayisi ilk film de gizemli bir sekilde anlatilmistir. ayrica filmde bazi dinlerde kissalarda gecen bir cok simge kullanilmsitirki(bunlar zion, kutsal ucleme vs.) buda bu filmin alti o kadarda bos olmayan bir film oldugu kanaatini uyandirdi. ayrica filmde islenen felsefi temalarda cabasi.
capt it all
felsefesinin oturduğu temel şu olsa gerek, ya da ben öyle düşünüyorum:

insan beyni, her bir şeyi elektriksel olarak algılar. örneğin, elimizle sert bir cisme dokunursak, sinir ücreleri sayesinde bu beyne elektrik sinyali olarak gider ve beynimiz elimizin olduğu yerde sert bir cisim olduğunu algılar. bir şekilde aynı elektrik sinyalleri beyne gönderildikten sonra, sert bir cisme ellemesek dahi, beynimiz ellemiş gibi hisseder ve gerçek ile arasında hiçbir fark yoktur.

işte matrixde de, insanlardan enerji elde eden makinalar, insanların beynine bir takım elektrik sinyalleri gönderirler ve bir şekilde insanlara yaşadıklarını, normal bir hayat sürdüklerini hissettirirler.

aslında bu, şu an sizin için bile geçerli olabilir. çünkü biz dış dünyayı görmüyoruz! dış dünyaya ait bildiklerimiz, sadece elektrik sinyallerinden ibaret. gördüklerimiz, beynimiz arka kısmındaki görme merkezinde değerlendirilir. ve inanın bana, beynin içerisine ışık felan da ulaşmaz.

nihayetinde demek istediğim, matrix de bu felsefe üzerine oturtulmuş bir filmdir. saçma olduğu halde yanlışlığı kanıtlanamayan bu felsefe üzerine...
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol