bir vakitler dolaba sakladığım ve sonra unuttuğum biralarımı hiç beklemediğim bir anda, apansızca bulduğum zaman yaşadığım duygudur.
mutluluk
bir judith mcnaught kitabıdır. okunasıdır muhte$emdir.
a$k romanlarının ba$ yapıtlarından biridir kanımca.
a$k romanlarının ba$ yapıtlarından biridir kanımca.
insanın yazma yetisini elinden alan hissiyattır.
yazamazsınız. ne hüzünlü ne de mutluluk içeren bir $ey. ya da ben tuhafım bilemiyorum. kederliyken aklıma ne gelirse onu kagıda dökebilme kabiliyetine sahipken mutluyken ne suya ne de sabuna dokunmak istiyorum.
yazamazsınız. ne hüzünlü ne de mutluluk içeren bir $ey. ya da ben tuhafım bilemiyorum. kederliyken aklıma ne gelirse onu kagıda dökebilme kabiliyetine sahipken mutluyken ne suya ne de sabuna dokunmak istiyorum.
bazen de herkes sizi suçlarken sizi sevmeyen ama deliler gibi sevdiğiniz insanın size inanıp,sizin yanınızda olmasıdır mutluluk.
(bkz: ben bugün bunu gördüm)
(bkz: ben bugün bunu gördüm)
başkalarının mutsuzluğu ile mutlu olan insanlar vardır bir de . teneşir paklasın onları. dinimiz amin.
bağı sorulmayan tek üzüm. bazen sadece kaplan desenli şala sarınmış olmaktır. bazen tek seferde doğru burcu tahmin edebilmek...
stajın bittiği andır...
bir de böyle bir saçmalık var;
http://www.bilgisozluk.com/dergi/index.php/2010/09/21/mutlulugu-tanimlayamamaca/
http://www.bilgisozluk.com/dergi/index.php/2010/09/21/mutlulugu-tanimlayamamaca/
tepeden tırnağa büründüğüm duygu.
mutluluk aptallara göredir derler. ancak aptallar sınırsız bir mutluluğa erişirmiş.
aynı zamanda faulkner şöyle der insanlar sorunlara muhtaçtır. ruhu keskinleştirip kuvvetlendirmek için biraz yenilgi ve umutsuzluk gerekir. mutluluk sadece sebzelere özgüdür. ona diyecek birşeyimiz tabiki yok. fakat bazen düşünürüm. mutsuzluk denen şey insanı geliştirsede yaşamdan alı koyar. neden anımızın tadına varıpta acımızla, üzüntümüzle beraber mutlu olamayalım ki.
sebze olun, aptal olun. ne çıkar öyle olsak. mutlu olun !
aynı zamanda faulkner şöyle der insanlar sorunlara muhtaçtır. ruhu keskinleştirip kuvvetlendirmek için biraz yenilgi ve umutsuzluk gerekir. mutluluk sadece sebzelere özgüdür. ona diyecek birşeyimiz tabiki yok. fakat bazen düşünürüm. mutsuzluk denen şey insanı geliştirsede yaşamdan alı koyar. neden anımızın tadına varıpta acımızla, üzüntümüzle beraber mutlu olamayalım ki.
sebze olun, aptal olun. ne çıkar öyle olsak. mutlu olun !
(bkz: özgürlük)
ahiret
mutluluk işe kabul edilmektir.
evet mutluyum lan!!
evet mutluyum lan!!
uzun süredir bu kavram hakkında yaptığım araştırmanın sonucunu aktarıyorum;
etrafında çok fazla mutsuz insan vardır mutlaka. hiçbir şeyden memnun olmayan, kafası hep bulanık adamlar-kadınlar görüyorsundur. ben görüyorum. bir de bunun tam tersi var; her şeyden memnun olan, yüzü hep gülen tipler. işte bu ikisini karşılaştırdım ben.
merak ettiğim 2 nokta tam olarak şunlardı;
1-) bu iki farklı kategorideki insan neyin peşinde?
2-) birinin mutluluğu ötekinden üstün mü?
bir adam düşün; parası var pulu var, sağlığı yerinde, yakışıklı da olsun bu adam; ama hayatla sorunları var. bir türlü iyi hissetmiyor kendini, beğenmiyor olup biteni. elinde olsa bir sürü şeyi değiştirir; siyasi, toplumsal ya da başka konularda rahatsız olduğu bir sürü şeyi değiştirir. bunlardan rahatsızdır; çünkü bu konularla ilgileniyordur, haberdardır. ona sorsan seni mutlu etmek için ne yapmak lazım? diye, sayfalarca istek sunar sana. işin yoksa uğraş.
başka bir adam düşün; çok fazla parası olmasın, çirkin bir adam olsun bu. kulağında demet akalın şarkılarıyla bütün gün etrafa gülücükler saçan bir adam olsun. ve en önemlisi; mutlu olsun bu adam. ona sorsan ülkede siyasi açıdan değiştirmek istediğin bir şey var mı? diye, yok desin. bildiğinden değil, bir boktan haberi olmadığı için yok desin.
gördüğünüz gibi birinci adam ( her konuda )ne kadar dolu. hayattan beklentileri var, gidişatın farkında... ötekisi ise boş teneke gibi. şimdi sen birincinin daha iyi bir yolda olduğunu düşünüyorsun di mi? değil işte.
vardığım sonuç şudur; çok uğraştığımızı ve birinci adamın istediği her şeyi yerine getirdiğimizi, bu ülkeyi şirinler köyü kadar mutlu bir hale soktuğumuz düşün. doğal olarak artık mutlu olacaktır o da. fakat film tam da o anda kopacak. çünkü o sırada hissettiği şeyler, aslında ikinci adamın saçma sapan şeyler yaparken hissettikleriyle aynı. birinin mutluluğu daha üstün değil ötekinden. e o zaman boşuna mı uğraştık biz o kadar?
evet boşuna uğraştık, uğraşıyoruz. mutlu iki insan aynı şeyleri hisseder. mutlulukları neye bağlı olursa olsun, hormonal olarak hissettikleri aynıdır. yani ilk örneğimizdeki insan boşu boşuna yiyip bitiriyor kendini. her şey dönüp dolaşıp aynı yere geliyor;
(bkz: ne kadar salaksan o kadar mutlusun)
^^http://tinyurl.com/7vcavb6
etrafında çok fazla mutsuz insan vardır mutlaka. hiçbir şeyden memnun olmayan, kafası hep bulanık adamlar-kadınlar görüyorsundur. ben görüyorum. bir de bunun tam tersi var; her şeyden memnun olan, yüzü hep gülen tipler. işte bu ikisini karşılaştırdım ben.
merak ettiğim 2 nokta tam olarak şunlardı;
1-) bu iki farklı kategorideki insan neyin peşinde?
2-) birinin mutluluğu ötekinden üstün mü?
bir adam düşün; parası var pulu var, sağlığı yerinde, yakışıklı da olsun bu adam; ama hayatla sorunları var. bir türlü iyi hissetmiyor kendini, beğenmiyor olup biteni. elinde olsa bir sürü şeyi değiştirir; siyasi, toplumsal ya da başka konularda rahatsız olduğu bir sürü şeyi değiştirir. bunlardan rahatsızdır; çünkü bu konularla ilgileniyordur, haberdardır. ona sorsan seni mutlu etmek için ne yapmak lazım? diye, sayfalarca istek sunar sana. işin yoksa uğraş.
başka bir adam düşün; çok fazla parası olmasın, çirkin bir adam olsun bu. kulağında demet akalın şarkılarıyla bütün gün etrafa gülücükler saçan bir adam olsun. ve en önemlisi; mutlu olsun bu adam. ona sorsan ülkede siyasi açıdan değiştirmek istediğin bir şey var mı? diye, yok desin. bildiğinden değil, bir boktan haberi olmadığı için yok desin.
gördüğünüz gibi birinci adam ( her konuda )ne kadar dolu. hayattan beklentileri var, gidişatın farkında... ötekisi ise boş teneke gibi. şimdi sen birincinin daha iyi bir yolda olduğunu düşünüyorsun di mi? değil işte.
vardığım sonuç şudur; çok uğraştığımızı ve birinci adamın istediği her şeyi yerine getirdiğimizi, bu ülkeyi şirinler köyü kadar mutlu bir hale soktuğumuz düşün. doğal olarak artık mutlu olacaktır o da. fakat film tam da o anda kopacak. çünkü o sırada hissettiği şeyler, aslında ikinci adamın saçma sapan şeyler yaparken hissettikleriyle aynı. birinin mutluluğu daha üstün değil ötekinden. e o zaman boşuna mı uğraştık biz o kadar?
evet boşuna uğraştık, uğraşıyoruz. mutlu iki insan aynı şeyleri hisseder. mutlulukları neye bağlı olursa olsun, hormonal olarak hissettikleri aynıdır. yani ilk örneğimizdeki insan boşu boşuna yiyip bitiriyor kendini. her şey dönüp dolaşıp aynı yere geliyor;
(bkz: ne kadar salaksan o kadar mutlusun)
^^http://tinyurl.com/7vcavb6
bir dilim ekmek 2 adet zeytin
fazla her şeyden uzak ve bütün sevdiklerini sımsıkı tutarak yaşadığın dakikalara biçilen fiyattır mutluluk .totalde 3 kuruş etmez ama o 3 kuruşun değerini başka hiçbir şey veremez.
fazla her şeyden uzak ve bütün sevdiklerini sımsıkı tutarak yaşadığın dakikalara biçilen fiyattır mutluluk .totalde 3 kuruş etmez ama o 3 kuruşun değerini başka hiçbir şey veremez.
istediğin zaman, istediğin kişi ile istediğin şeyi yapabilmektir mutluluk.
şu evrende merak ettiğin bütün metinlerin arasında olabilmektir heralde mutluluk. okudan başlar hayat!
mutluluk bazen tanımadığınız bir kişinin sizin çok yaşamanızı ve ya iyi yaşamanızı istemesi kadar basittir.
gerçekten de kahvaltıyla bir alakası olandır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?