hazzin kutlesel varliginin ayni anda bunyede gosterdigi muhtesem etki.
mutluluk
filmi birlikte izledigim kisinin sordugu soruya takilip kalmistim. filmin adindan baska bir yerinde var miydi mutluluk?
bu defa 3. kez izlerken o gozle baktim bir de filme.
evet vardi.
irfan’ in ilac ve sarap siseleri arasinda tekne guvertesinde uyandiginda, kendini suya atip, bir kac kulac attiktan sonra gökyuzune isyanini haykirdiginda vardi mutluluk.
yagmurda islanmasin diye cemal kosup meryem’ i yagmurlugun altina sakladiginda vardi mutluluk.
bir seviyorum da vardi mutluluk.
belki atla deve degildi mutluluk...
bu defa 3. kez izlerken o gozle baktim bir de filme.
evet vardi.
irfan’ in ilac ve sarap siseleri arasinda tekne guvertesinde uyandiginda, kendini suya atip, bir kac kulac attiktan sonra gökyuzune isyanini haykirdiginda vardi mutluluk.
yagmurda islanmasin diye cemal kosup meryem’ i yagmurlugun altina sakladiginda vardi mutluluk.
bir seviyorum da vardi mutluluk.
belki atla deve degildi mutluluk...
derinlere dalıp, felsefi çözümlemeler yapmaya hiç gerek yok. mutluluk başka bir durumda olmayı beklememektir. fakat insanin istekleri o kadar sınırsızdır ki bu "beklememe hali" cok cabuk kaybolur. bu yuzden ele geçen mutluluk her zaman çok dayanıksızdır.
herkese mutluluk için girdiği yolda sonsuz başarılar ...
herkese mutluluk için girdiği yolda sonsuz başarılar ...
uzun süredir bu kavram hakkında yaptığım araştırmanın sonucunu aktarıyorum;
etrafında çok fazla mutsuz insan vardır mutlaka. hiçbir şeyden memnun olmayan, kafası hep bulanık adamlar-kadınlar görüyorsundur. ben görüyorum. bir de bunun tam tersi var; her şeyden memnun olan, yüzü hep gülen tipler. işte bu ikisini karşılaştırdım ben.
merak ettiğim 2 nokta tam olarak şunlardı;
1-) bu iki farklı kategorideki insan neyin peşinde?
2-) birinin mutluluğu ötekinden üstün mü?
bir adam düşün; parası var pulu var, sağlığı yerinde, yakışıklı da olsun bu adam; ama hayatla sorunları var. bir türlü iyi hissetmiyor kendini, beğenmiyor olup biteni. elinde olsa bir sürü şeyi değiştirir; siyasi, toplumsal ya da başka konularda rahatsız olduğu bir sürü şeyi değiştirir. bunlardan rahatsızdır; çünkü bu konularla ilgileniyordur, haberdardır. ona sorsan seni mutlu etmek için ne yapmak lazım? diye, sayfalarca istek sunar sana. işin yoksa uğraş.
başka bir adam düşün; çok fazla parası olmasın, çirkin bir adam olsun bu. kulağında demet akalın şarkılarıyla bütün gün etrafa gülücükler saçan bir adam olsun. ve en önemlisi; mutlu olsun bu adam. ona sorsan ülkede siyasi açıdan değiştirmek istediğin bir şey var mı? diye, yok desin. bildiğinden değil, bir boktan haberi olmadığı için yok desin.
gördüğünüz gibi birinci adam ( her konuda )ne kadar dolu. hayattan beklentileri var, gidişatın farkında... ötekisi ise boş teneke gibi. şimdi sen birincinin daha iyi bir yolda olduğunu düşünüyorsun di mi? değil işte.
vardığım sonuç şudur; çok uğraştığımızı ve birinci adamın istediği her şeyi yerine getirdiğimizi, bu ülkeyi şirinler köyü kadar mutlu bir hale soktuğumuz düşün. doğal olarak artık mutlu olacaktır o da. fakat film tam da o anda kopacak. çünkü o sırada hissettiği şeyler, aslında ikinci adamın saçma sapan şeyler yaparken hissettikleriyle aynı. birinin mutluluğu daha üstün değil ötekinden. e o zaman boşuna mı uğraştık biz o kadar?
evet boşuna uğraştık, uğraşıyoruz. mutlu iki insan aynı şeyleri hisseder. mutlulukları neye bağlı olursa olsun, hormonal olarak hissettikleri aynıdır. yani ilk örneğimizdeki insan boşu boşuna yiyip bitiriyor kendini. her şey dönüp dolaşıp aynı yere geliyor;
(bkz: ne kadar salaksan o kadar mutlusun)
^^http://tinyurl.com/7vcavb6
etrafında çok fazla mutsuz insan vardır mutlaka. hiçbir şeyden memnun olmayan, kafası hep bulanık adamlar-kadınlar görüyorsundur. ben görüyorum. bir de bunun tam tersi var; her şeyden memnun olan, yüzü hep gülen tipler. işte bu ikisini karşılaştırdım ben.
merak ettiğim 2 nokta tam olarak şunlardı;
1-) bu iki farklı kategorideki insan neyin peşinde?
2-) birinin mutluluğu ötekinden üstün mü?
bir adam düşün; parası var pulu var, sağlığı yerinde, yakışıklı da olsun bu adam; ama hayatla sorunları var. bir türlü iyi hissetmiyor kendini, beğenmiyor olup biteni. elinde olsa bir sürü şeyi değiştirir; siyasi, toplumsal ya da başka konularda rahatsız olduğu bir sürü şeyi değiştirir. bunlardan rahatsızdır; çünkü bu konularla ilgileniyordur, haberdardır. ona sorsan seni mutlu etmek için ne yapmak lazım? diye, sayfalarca istek sunar sana. işin yoksa uğraş.
başka bir adam düşün; çok fazla parası olmasın, çirkin bir adam olsun bu. kulağında demet akalın şarkılarıyla bütün gün etrafa gülücükler saçan bir adam olsun. ve en önemlisi; mutlu olsun bu adam. ona sorsan ülkede siyasi açıdan değiştirmek istediğin bir şey var mı? diye, yok desin. bildiğinden değil, bir boktan haberi olmadığı için yok desin.
gördüğünüz gibi birinci adam ( her konuda )ne kadar dolu. hayattan beklentileri var, gidişatın farkında... ötekisi ise boş teneke gibi. şimdi sen birincinin daha iyi bir yolda olduğunu düşünüyorsun di mi? değil işte.
vardığım sonuç şudur; çok uğraştığımızı ve birinci adamın istediği her şeyi yerine getirdiğimizi, bu ülkeyi şirinler köyü kadar mutlu bir hale soktuğumuz düşün. doğal olarak artık mutlu olacaktır o da. fakat film tam da o anda kopacak. çünkü o sırada hissettiği şeyler, aslında ikinci adamın saçma sapan şeyler yaparken hissettikleriyle aynı. birinin mutluluğu daha üstün değil ötekinden. e o zaman boşuna mı uğraştık biz o kadar?
evet boşuna uğraştık, uğraşıyoruz. mutlu iki insan aynı şeyleri hisseder. mutlulukları neye bağlı olursa olsun, hormonal olarak hissettikleri aynıdır. yani ilk örneğimizdeki insan boşu boşuna yiyip bitiriyor kendini. her şey dönüp dolaşıp aynı yere geliyor;
(bkz: ne kadar salaksan o kadar mutlusun)
^^http://tinyurl.com/7vcavb6
başladığında...
hiç bitmesin dediğin,
ama bir gün biteceğini bildiğin,
buna rağmen kabullenmediğin,
bittiğinde...
bir daha olamayacağım dediğin,
ama bir gün mutlaka olacağını bildiğin,
buna rağmen kabullenmediğin,
garip bir duygu...
hiç bitmesin dediğin,
ama bir gün biteceğini bildiğin,
buna rağmen kabullenmediğin,
bittiğinde...
bir daha olamayacağım dediğin,
ama bir gün mutlaka olacağını bildiğin,
buna rağmen kabullenmediğin,
garip bir duygu...
croque madame ve croque monsieur sebebi ile içinde bulunduğum durum. her $ey onlarin sayesinde.
zorunlu edit: bu entryi anlamlı kılan entryler aklıevvel bilgiçlerimiz tarafından silinmi$tir lakin gerekli mercilere ula$mı$ sanırım mesaj.
zorunlu edit: bu entryi anlamlı kılan entryler aklıevvel bilgiçlerimiz tarafından silinmi$tir lakin gerekli mercilere ula$mı$ sanırım mesaj.
mutluluk bazen,
sevdiğinin gözlerinden süzülen bir damla yaş olmak ve yanağının bir köşesinde asılı kalmaktır...
bazen de,
karaladığı o defterinin satırlarında iki kelime olmak...
bazen de,
gece uykusuz kaldığında içtiğin sigara,
başını koyduğun bir yastık,
dinlediğin bir şarkı...
ve bazen de,
her sabah baktığın o ayna..
sevdiğinin gözlerinden süzülen bir damla yaş olmak ve yanağının bir köşesinde asılı kalmaktır...
bazen de,
karaladığı o defterinin satırlarında iki kelime olmak...
bazen de,
gece uykusuz kaldığında içtiğin sigara,
başını koyduğun bir yastık,
dinlediğin bir şarkı...
ve bazen de,
her sabah baktığın o ayna..
e$inizin bocek gordugu zaman aniden irkilmesi ve ona neden boyle irkildigini sordugunuz zaman aldiginiz "cunku korktum" cevabinin uzerine, "siktirtme $imdi bocegini sinegini, kalk yemek yap lan!" dediginiz zaman, e$inizin usul usul mutfaga dogru yollandigini gordugunuzde icinizde olu$an e$ek siki ebatlarinda kipirtinin ismidir.
sevgilinin böcek gördügü zaman aniden irkilmesi ve ona neden böyle irkildigini sordugunuz zaman "ayh içim fena oldu!" cevabını vermesidir. he pardon kıpırtıdır. cunku bilirsiniz ki onu börtü böcekten koruyamazsınız, sinek böcek danaburnu her zaman olacaktır. ba$larım öyle mutluluga, gereksizdir.
çılgın gibi entry girilen bir başlık bu dakikalarda. sol framede başlığın yanında, parantez içindeki sayının devamlı arttığını gördükçe zülfü livanelinin mutluluk romanından uyarlanan aynı adlı filmin şu sıra televizyonda gösterildiğini düşündüm. börtü böcek entrylerini görünce "herşey televizyon mudur?" diye sordum kendi kendime.
mutluluk bazen tanımadığınız bir kişinin sizin çok yaşamanızı ve ya iyi yaşamanızı istemesi kadar basittir.
yapılan araştırmalara göre biokimyasal bir durum. insan vücudu bir şekilde mutluluk ve mutsuzluğu dengede tutuyor. evrimleşmemiz mutsuzluğun terazide her zaman daha ağır olduğunu gösteriyor.
ne yaparsanız yapın insan bulunduğu şartlara adapte olup mutluluk mutsuzluğunu ona göre dengeliyor.
bu nedenle suriye'de savaşın ortasında kalmış biri ile los angeles'da sörf yapan birinin mutluluk endeksi şaşırtıcı şekilde aynı çıkıyor.
suriye'deki o gün yaşadığı için mutlu oluyor, los angeles'daki ise o gün güzel bir dalga yakaladığı için..
ne yaparsanız yapın insan bulunduğu şartlara adapte olup mutluluk mutsuzluğunu ona göre dengeliyor.
bu nedenle suriye'de savaşın ortasında kalmış biri ile los angeles'da sörf yapan birinin mutluluk endeksi şaşırtıcı şekilde aynı çıkıyor.
suriye'deki o gün yaşadığı için mutlu oluyor, los angeles'daki ise o gün güzel bir dalga yakaladığı için..
su an itibariyle tekrar düşündüğüm kavram,mutluluğun nedenini bazı düşünürler cahilliğe indirgemediler mi?bilgi acımıdır gercekten? sunu demişti nietzsche’’bir asker öldüğünde ondan cok onu izleyenler acı ceker’’ acının ta kendisi bilme,görmedir o halde...montaigne de bir filozofun insanlar arasına girdikce agladıgından bahsediyordu bir denemesinde,erasmusta aynı nedeni savunur hatta tanrının dahi biligiyi lanetlediğini savlar,ozaman mutluluğa derin bir uyku ya da körlük diyebilirmiyiz?
sadece dostluktur bazen...
güneşli bi sabahla karşılaşıp bütün gününün güzel geçeceğine inanırken, gün her gün gibi sıradan bir gün olarak geçse bile seninle aynı şeyleri hisseden hatta aynı şeyleri yaşayan birisi var ya sanki onun da olduğunu yani hissettiğini hani bilmez ama sen de hissedersin gibi oluya ya öyle bi şeydi işte. unuttum şimdi.
anlattığınız en anlamsız şeyleri bile anlayabilecek biri olduğunu anlamanızdır.
bir gün mutlu olacağını hayal etmektir. hayal ettikçe mutlu olursun. mutlu oldukça hayal edersin. bu ne salak bi döngüymüş ya?
ps: evet şıpsevdi çiğniyorum.
ps: evet şıpsevdi çiğniyorum.
hissettiğinizde tanrının varlığına olan inancınızı olumlu yönde etkileyen olağan üstü durum.
icindeki karakterlerin isminden bile ana temayı anlamamizi saglayan once kitap olan sonra sinemaya uyarlanan film. tum karakterler isimlerinin içinde sakladigi gizli anlami yasarlar. irfan bey, akademisyen, ilim ve bilgi sahibi insandir. bu sebepten, akıl sahibi, dusunceli ve rasyonel bir sekilde hareket eden biridir. meryem ise hz isaya immaculate conception denen ilahi dollenme sonucu hamile kalan hz meryem gibi kendisine tecavuz eden kisinin belli olmadigi, bu yuzden de cevreden ve toreden baski goren kadini canlandirir. cemal ise, isminde de sakladigi gizli mana itibarıyla yuzunun guzelligi sayesinde hakikati kavrayan genctir.
ayrica, kitap okunasi, film izlenesidir.
ayrica, kitap okunasi, film izlenesidir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?