ikinci abdulhamit dagilmak uzere olan ici disi dusman dolu bir imparatorlugu 33 yil sirf zekasy ile ayakta tutmustur.
osmanli bankasini basan,anadolu’da kargasa cikaran ermenileri durduran abdulhamit’tir.
disardan koruklenen arap ve arnavut milliyetciliklerine set cekmek uzere meclisi kapatan abdulhamit’tir.
1877-1878 savasindan yenilerek cikan osmanli ordusunu, o zamanin en mukemmel silahlari ile, mesela mavzer tufekleriyle silahlandiran abdulhamit’tir.
denizci devletlerin ve ruslarin denizden yapmalari mumkun taarruzlara karsi, istanbul ve canakkale bogazlarini silahlandiran abdulhamit’tir. ve, birinci dunya savasi’nda ingilizlerle fransizlarin 18 mart 1915 saldirilari bu silahlarla durduruldu.
buyuk osmanli borclarinin ucte ikisini odeyen adam abdulhamit’tir.
pek cok okul acan, pek cok yol ve kopru, ayrica hastahane ve cesme gibi hayrat yaptiran abdulhamitt’tir.
gorulmemis bir haber alma sebekesi kurdu. yabanci elcilerden bile casuslari vardi. avrupa’da kus ucsa haberi oluyordu, aleyhimizdeki kararlari onceden ogrenerek tedbirini aliyordu.
turkiye dort sinirinda yanginlar olan bir ev, sultan hamid, o yanginlarin eve bulasmamasi icin hizla kosarak atese su serpen, kum doken ve kece kapatan bir savunucu idi.bu telasla bazilarinin canini acitmis da olabilir.o da olsun artik.
ikinci abdülhamid
devlet yönetimine ait fikirleri;
"osmanlı tarihini anlayanlar bilirler ki, bu ülke kuvvete dayanarak değil adalate dayanarak kurulmuştur.eğer osmanlı orduları gittikleri yere adalet yerine zulüm götürselerdi, bu imparatorluk kurulmadan çekirdek halinde parçalanırdı.adalet meşruiyetin temelidir.meşruiyet, hükmetmenin mesnedidir.kuvvet meşruiyetin müeyyidesidir.bu halde kuvvet meşruiyete, hükmetme adalete dayanmak zorundadır..her kim ki adaletsiz hükmetmeye, meşruiyetsiz kuvvet kullanmaya kalkarsa yıkılır.ordu, gayesi içinde elindeki kuvveti kullanırsa meşru, gayesi dışına kayarsa gayr-i meşrudur.belki bazı şeyleri yakar, yıkar ama sonunda kendisi de yıkılır ve malesef bu enkazın altında bir devlet de çöker."
"osmanlı tarihini anlayanlar bilirler ki, bu ülke kuvvete dayanarak değil adalate dayanarak kurulmuştur.eğer osmanlı orduları gittikleri yere adalet yerine zulüm götürselerdi, bu imparatorluk kurulmadan çekirdek halinde parçalanırdı.adalet meşruiyetin temelidir.meşruiyet, hükmetmenin mesnedidir.kuvvet meşruiyetin müeyyidesidir.bu halde kuvvet meşruiyete, hükmetme adalete dayanmak zorundadır..her kim ki adaletsiz hükmetmeye, meşruiyetsiz kuvvet kullanmaya kalkarsa yıkılır.ordu, gayesi içinde elindeki kuvveti kullanırsa meşru, gayesi dışına kayarsa gayr-i meşrudur.belki bazı şeyleri yakar, yıkar ama sonunda kendisi de yıkılır ve malesef bu enkazın altında bir devlet de çöker."
bati kaynaklarinda, ki bunlarin cogu yigidi oldur hakkini ver niteligindedir, ovguyle bahsedilen padisah. osmanlinin gelmis gecmis en iyi padisahi oldugu bile iddia edilmistir bu kaynaklar tarafindan.
ki bu ovguleri ozellikle dis politika hususunda haketmektedir.
ki bu ovguleri ozellikle dis politika hususunda haketmektedir.
osmanli nin cokus doneminde, ittihat ve terakkicilerin en yogun calistigi, osmanli tebaasinin milliyetcilik kiskirtmalari ile ayaklandigi bir donemde 33 yil tahtta kalan, elinden geldigince memleketi iyi idare eden padisah.
tahta cikis:1876
tahtan inis:1909
otuzdorduncu osmanli padisahi.
http://www.geocities.com/sultansaher/sultan34.htm
(bkz: birinci mesrutiyet)
tahtan inis:1909
otuzdorduncu osmanli padisahi.
http://www.geocities.com/sultansaher/sultan34.htm
(bkz: birinci mesrutiyet)
ermeni sahislarin suikast girisiminden sans eseri, kurtulmus osmanli padisahi.
34. osmanlı padişahı 99. islam halifesi büyük devlet adamı yahudilerin parayla filistin topraklarını alma teklifini reddetmiştir bu sebepten dolayı filistinliler ve diğer araplar kendisini çok sever salatanatı döneminde hamidiye alaylarını kurmuştur kendisinden sonra tahta kardeşi mehmet reşat geçmiştir.
elinden gelenin bile fazlasını yapmış, canını verecek kadar devletine bağlı olması bir yana, abdestsiz hiçbir evrağa imza atmamış (yobazlık olarak değil, yaptığı işe verdiği önemi anlamak babından) 33 yıl tahtta kalıp bir karış toprağı düşmana vermemiş ama şimdi bazı kendini bilmez, götü tavana vurmuş ve atasına sövmeyi bir bok belleyen aşağılık bünyelerin kendisine bok attığı üstün insan, büyük padişah.
bazıları tarafından övülen, bazıları tarafından da sövülen 34. osmanlı padişahıdır.iki tarafın ortalamasını aldığımız zaman onun da bizler gibi bir insan olduğunu anlayacağız.iyi ve kötü yönleriyle, doğru ve yanlışlarıyla...
ama bu topraklarda ortalama yoktur.biz ya yerin dibine batırır ya da göklere çıkartırız.
ama bu topraklarda ortalama yoktur.biz ya yerin dibine batırır ya da göklere çıkartırız.
osmanlı sınırları içine ajanlar yerleştirmiş, bu ajanlarında peşine ajanlar göndererek en ufak bir hareketten hemen haberi olarak erkenden müdahale etmiş haşmetli padişahımız. arapların parayla söktükleri istanbul-hicaz demiryolu ve türkiye nin dörtbir yanındaki demir ağını kurmuş insan. kendisine yumurta atıp kızıl sultan diyenlerle ahirette hesabı olacak osmanlı sultanımız.
marangozluga merakli osmanli padisahi.
osmanlinin cokdugu donemlere tahtda bulunan ve enver pasa zamaninda komutasini kaybeden padisah.
osmanlida iki adet bulunan sultan ismi.daha cok ikincisi uzerinde durulur.
itc tarafindan tahta gecirilmis padisahtir,ancak ve ancak itcye onlarin isteklerine gore reformlar yapacagina soz vermesine ragmen kendi basina buyruk davranmistir ve de yine butun padisahlik hayati boyunca itc korkusuyla yasamistir,hatta bu korkudan dolayidir ki istanbuldaki donanmayi bile yerinden kipirtadamamistir cunku istanbuldaki donanmada calismasi gereken butun itc kokenli subaylari istanbul disina yollamistir ve o donanma paslanmistir.yine itc tarafindan 31 mart olayi sonrasi tahttan indirilmistir.
(bkz: istibdat dönemi)
satılmış insanların 80 li 90 lı 2000 li yıllarda yapamadıklarını tam 106 sene önce yaptırmış, memleketin dört bir yanındaki petrol yataklarını aratmış,taratmış,ortaya çıkartmıştır.
osmanli tarihinin en stratejist en degerli sultanlarindan.. sanssizligi imparatorlugun cöküs döneminde tahtta olmus olmasi.
1937 yılında idi. yaz aylarından biri.
doğrudan doğruya kendi kontrolündeki bir gazetede "makedonya" adlı bir eserim tefrika ediliyordu. bir akşam üstü başyaver celal bey beni telefonla aradı. dolmabahçe sarayına davet edildim ve saraya gidince de, hemen hiç bekletilmeden, üst kata çıkarıldım. bir kapı açıldı, kendimi büyük adamın karşısında buldum. saygılarımı bildirince mutad bir iki nezaket cümlesi ile beni taltif etti. sonra:
-yazını okuyorum, dedi. hürriyetin ilan edildiği zaman küçük bir çocuk olman lazım. fakat tebrik ederim, o günleri iyi canlandırıyorsun. yalnız abdülhamidi hiç sevmediğin belli.
biraz durdu. elindeki bir renkli kalemi, önünde açık duran kalın ciltli bir fransızca kitaba dikine vurarak düşünür gibi oldu. ben susuyordum. bu hal bir iki dakika devam etti. sonra birdenbire şu sözler çıktı ağzından:
-sevme abdülhamidi. gene de sevme! fakat sakın hatırasına hakaret ediyim deme. senin neslin biraz daha temkinli kararlar vermeye alışmalı. bak çocuk! şahsi kanaatimi kısaca söyleyeyim:
tecrübe göstermiştir ki, toprakları üstünde yaşayan insanların çoğunun ahvali meşkuk (ne olacakları şüpheli) ve hudutları yalnız düşmanlarla çevrili bir büyük devlette abdülhamidin idare tarzı, azami müsamahadır (en yüksek hoşgörüdür). hele bu idare, on dokuzuncu yüzyılın son yıllarında tatbik edilmiş olursa...
bunun üzerine ayrılmama müsaade buyurmuşlardı. saygılarımı tekrarlayarak huzurlarından uzaklaşmıştım.
1937de artık devlet adamlığında iyice olgunlaşan atatürkün "nizamettin nazif tepedelenlioğlu" na söylediği bu sözler üzerinde abdülhamid düşmanlarının oturup iki dakika düşünmeleri güzel olacaktır. tabi, düşünme yetenekleri var ise...
doğrudan doğruya kendi kontrolündeki bir gazetede "makedonya" adlı bir eserim tefrika ediliyordu. bir akşam üstü başyaver celal bey beni telefonla aradı. dolmabahçe sarayına davet edildim ve saraya gidince de, hemen hiç bekletilmeden, üst kata çıkarıldım. bir kapı açıldı, kendimi büyük adamın karşısında buldum. saygılarımı bildirince mutad bir iki nezaket cümlesi ile beni taltif etti. sonra:
-yazını okuyorum, dedi. hürriyetin ilan edildiği zaman küçük bir çocuk olman lazım. fakat tebrik ederim, o günleri iyi canlandırıyorsun. yalnız abdülhamidi hiç sevmediğin belli.
biraz durdu. elindeki bir renkli kalemi, önünde açık duran kalın ciltli bir fransızca kitaba dikine vurarak düşünür gibi oldu. ben susuyordum. bu hal bir iki dakika devam etti. sonra birdenbire şu sözler çıktı ağzından:
-sevme abdülhamidi. gene de sevme! fakat sakın hatırasına hakaret ediyim deme. senin neslin biraz daha temkinli kararlar vermeye alışmalı. bak çocuk! şahsi kanaatimi kısaca söyleyeyim:
tecrübe göstermiştir ki, toprakları üstünde yaşayan insanların çoğunun ahvali meşkuk (ne olacakları şüpheli) ve hudutları yalnız düşmanlarla çevrili bir büyük devlette abdülhamidin idare tarzı, azami müsamahadır (en yüksek hoşgörüdür). hele bu idare, on dokuzuncu yüzyılın son yıllarında tatbik edilmiş olursa...
bunun üzerine ayrılmama müsaade buyurmuşlardı. saygılarımı tekrarlayarak huzurlarından uzaklaşmıştım.
1937de artık devlet adamlığında iyice olgunlaşan atatürkün "nizamettin nazif tepedelenlioğlu" na söylediği bu sözler üzerinde abdülhamid düşmanlarının oturup iki dakika düşünmeleri güzel olacaktır. tabi, düşünme yetenekleri var ise...
her ne kadar kendisiyle ilgili pek de hoş olmayan kitaplar okumuşsam da şu sözleriyle bugünküleri kıyaslayınca bile kendisine bir nebze sempati duymamı sağlamıştır :
"benim bir karış toprak vermem söz konusu olamaz.zira istenen toprak bana ait değildir.o,milletime aittir.bu imparatorluğun hiçbir parçasını hiçbir kimseye veremem.yahudiler şimdilik milyarlarını biriktirsinler.kim bilir,bir gün bu imparatorluk paylaşılırsa,onlar da istediklerini,belki de birşey ödemeden elde edebilirler.fakat ancak kadavramız paylaşılırsa.canlı vücuttan parça koparılmasına müsaade edemem."
"benim bir karış toprak vermem söz konusu olamaz.zira istenen toprak bana ait değildir.o,milletime aittir.bu imparatorluğun hiçbir parçasını hiçbir kimseye veremem.yahudiler şimdilik milyarlarını biriktirsinler.kim bilir,bir gün bu imparatorluk paylaşılırsa,onlar da istediklerini,belki de birşey ödemeden elde edebilirler.fakat ancak kadavramız paylaşılırsa.canlı vücuttan parça koparılmasına müsaade edemem."
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?