godot yu beklerken

karpuzz
beklenen ne net azrail ne de tanrı’dır. simgelenmek istenen bundan daha geniş kapsamlıdır. her insana hitap eden. her insanın tanrı’ya ve onun meleklerine inanmadığını bildiğimize göre godot’yu bu-şu diye olgulara kilitlemeden her insanın öz hayal gücüne, kör talihine salıvermek gerekir. kimi ölümü bekler kimi cenneti kimi ferrari’yi kimi ölümsüzlüğü, paralel doğrular olan x’in y ile düzlemde çakışmasını iviği diviği -türlü örneklerimle konuya izah ederken sizi kendime hayran bırakmak istemiyorum yo dostum- velhasıl beklerken oyalanırız hatta niye ne zamandır beklediğimizi dahi unutur tekrar umut şarj eder ve yine bekleriz, bu arada o gelmez. eserde 1. ve 2. perdede gelen haberci çocuk neyin nesidir, umut mudur? belki. neyse öperim gözlerinizden.
karpuzz
“eğer tanrı’dan bahsetmek isteseydim, oyunun adını godot değil, tanrı’yı (god) beklerken koyardım.” godot’yu beklerken adlı oyununun dini yorumlarına karşılık samuel beckett’in cevabı bu olmuştur. ilk defa 1953 yılında paris’te sahnelenen, günümüzde “iki perdeli bir trajikomedi” olarak tanıtılan godot’yu beklerken, estaragon ve vladimir adlı iki aylağın, 2 gün boyunca dağlık bir bölgede, daha önce hiç tanışmadıkları godot adlı kimseyi bekleyişini konu alır. godot gelmez. konuşacak konusu, gidecek yeri olmayan estragon ve vladimir beklemeye devam eder.

http://www.boltart.net/godotyu-beklerken/
nevermore
istanbul tiyatro festivali 'nin açılış oyunu olacak bu yıl. 3-4 mayista uniq hall ve uniq istanbul 'da tiyatroseverlerle buluşacak. yönetmeliğini şahika tekand üstleniyor, oyuncular : onur berk arslanoğlu, cem bender, sedat kalkavan, nilgün kurtar, mehmet okuroğlu ve yiğit özşener.
galahad
Beckett, godot kimdir sorusuna "bilsem yazardım" tarzında bir cevap vermekte.
Konu hakkında sonsuz yorumda bulunulabilir. Kimine göre tanrı, kimine göre azrail...
Bence godot, ölümün ta kendisidir. Her zaman aklımızın bir köşesinde ama en ufak boşluğumuzda aklımızdan çıkmayı başarır. Fakat her gün ölümün yakamızda olduğunu, bir gün geleceğini biliriz. Bunu bilerek yaşarız, istemeden veya isteyerek ölümü bekleriz. En fakirinden en zenginine kadar tüm insanlığın içinde bulunduğu ve beklemekten usanmadığı tek şey, ölümdür.

Oyunda godot'un sürekli olarak yarın geleceği konuşulur. Tabi o yarın hiç gelmez ama önemli olan, karakterlerin bir döngüsellik içinde günlerini bekleyerek geçirmesi. Bu bekleyiş devam ederken yaşananlar ise insanların günlük hayatından kesitler olmuştur.
Godot hiç gelmez fakat umutları da tükenmez. En sonunda bir gün geleceklerini bilirler. O da ölümdür ve bir gün beklenmedik anda gelecektir.
memet
samuel beckett’in en unlu ve turkiye’de en cok sahneye cikarilan oyunu. absurd tiyatronun en onemli temsilcilerinden biridir. onceleri modernizmden ve ozellikle james joyce’tan etkilenen yazar ilk eserlerinde (ozellikle romanlarinda) okuyani zorlayacak cumleler kurmayi tercih etse de godot’yu beklerken’de bu durum tersine cevrilir, acik, kesin, kisa cumleler kullanilir; okur cumlelerden degil, eserin tumunden etkilenir. az bilinen kelimeler kullanilmaz. yazar bunu daha iyi basarabilmek icin bu eseri (ve bundan sonraki bircok eseri) sonradan ogrendigi fransizcayla yazmayi yeglemistir. eser boyunca anlamsizlik temasi hakimdir. okuduktan veya seyrettikten sonra en cok tekrarlanan replik olan "we are waiting for godot" (godot’yu bekliyoruz) repligi dilinizde dolanir durur. ikinci dunya savasindan hemen sonra yazilmis esere farkli yonlerden yaklasabilmek icin savas ortamini da dusunebilmek ve gondermeleri kacirmamak eserden daha cok zevk almanizi saglar.
sbg
samuel beckett’ın en çok tanınan eseridir godot’yu beklerken. gülünçlük ve tekrar üzerine temellenen ve absürd tiyatronun şaheseri olarak kabul edilen bu oyun, dünyaya ve insana ilişkin geleneksel ve yaygın kabulleri derinden sarsar. aristoteles’ten beri tiyatroya egemen olan kuralların, bu oyun için hiçbir geçerliği yoktur. herhangi bir olayın dile getirilmesi, aksiyonun yükselmesi, alçalması ve çözüm noktasına ulaşması söz konusu değildir. çünkü bu oyunda, bir olayın hikayesi yer almaz.
hiçbir yere götürmeyen bir yolun kenarında, yaprakları dökülmüş bir ağacın altında, yarı berduş yarı palyaço iki acayip insan, yani vladimir ve estragon, hiçbir zaman gelmeyecek olan godot’yu beklerler. birinci ve daha sonra ikinci perdede bir çocuk onlara didi ve gogo’nun (kendilerini böyle adlandırmaktadırlar) ertesi güne kadar beklemeleri gerektiğini belirten bir mektup getirir. ama beklenen gerçekleşmez ve birbirlerine, efendi ile köle arasındaki şiddet ilişkisiyle bağlamış iki garip ve beklenmeyen kişi, yani pozzo ile lucky ortaya çıkar. bu kişiler ikinci perdede görüldüklerinde, zamanın gaddar akışıyla düşkünleşmiş ve yaşlanmış haldedirler. efendi kör, köle de dilsiz olmuştur. vladimir ve estragon ise değişmemiştir. onlar bir şiddet ve egemenlik ilişkisiyle birbirlerine bağlı değildir ve sadece birlikte beklemek olan kaderlerini kabul etmişlerdir.
oyunda tek tük aksiyona da rastlanır; kişiler ayakkabılarla ve şapkalarla oynar veya intihar etmeye çalışırlar. ama hiçbir şey değişikliğe uğramadan kendini benzeyen bir günün sonu gelmezliğini ortadan kaldıramaz. pozzo "bir gün doğduk ve bir gün öleceğiz; bu aynı andır" der. seyirci belki de tanrı’nın son imgesi, ulaşılabilir bir gerçeklik mi, yoksa onların hayal gücünün bir ürünü mü olduğunu hiçbir zaman bilemeyecektir.

abyss
godot burda nedir, kimdir? bilinmemektedir.. iki kişi godot’yu bekler dururlar.. godot tanrı mıdır, aslında hiç gelmeyecek olan.. absürd tiyatro’nun en güzel örneklerindendir beckett’in waiting for godot’su..

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol