yoksul geçirilmesi makbuldür
çocukluk
miniatürk gezilirken "atatürk ölmedi biliyorum içeride yatağında yatıyor valla bak" diyerek aniden fırlayıp maket anıtkabir in üstüne atlamak ve kapısını açmaya çalışmaktır.
"hayalleri geçmiş zaman kiplerine hapsetmemek, sanırım her dilde bu çocukluk demek."
(bkz: boyhood)
çocukken en çok büyümeyi hayal ederdim. hep yalnızdım hayal ederken. babam eve içkili gelirdi, annemin çalışmaktan beli bükülmüş sürekli dert yanardı. kardeşlerim daha da çocuktu, küçüktüler. merdaneli bir çamaşır makinamız vardı. yer soframız, sinimiz, 51 ekran renkli teevizyonumuz vardı. ben evimde hep başkalarının evinde olmayı hayal ederdim. büyümek benim için başkalarının evi gibi evlerde olmaktan geçerdi önce. saadet kelimesini bir parti ismi olarak bilirdim. babam o partiden hiç haz etmezdi. akşam haberlerinde o partiden her bahsedişlerinde babam küfürler yağdırırdı. babamın küfürlerini severdim ama akiam haberleri çok sıkıcıydı. hayat sıkıcı değildi. büyüyecektim daha çok işler yapıcaktım. aşık olduğum kız beni sevicekti evlenecektik. ben büyük olucaktım.
büyüdüm.
büyüdüm.
yaş kaç olursa olsun insanın içinde olması gereken şey.
az önce metrodaydım.arap şükrü’den çakır keyif çıktıktan sonra cebimde kalan son 1 tl yi metrodaki otomata attım.çikolatalı gofret aldım.para üstü vermedi.bi tane daha aldım.o arada metro gelmişti.elim kolum doluydu.alel acele metroya bindim.bir arı koca yanyana oturmuşlardı.karşılarındaki tekli koltukta 8-10 yaşlarında kızları,koridorun diğer tarafındaki tekli koltukta ise en fazla 6-7 yaşlarında küçük erkek kardeşi oturuyordu.gofretimi yerken canı çekmiştir diye diğerini karşımdaki çocuğa verdim.olay bundan sonra koptu..
benim zamanımdaki çocukluk olsa,onu alıp sevinçle yerdi..ailesinden biri de kibarca teşekür ederdi..gözlerinin içinde göreceğim bir anlık mutluluk beni de mutlu ederdi.halbuki hiç de öyle olmadı.babasıbi iki şey söyledi çocuğa gülümseyerek..çocuk tedirgin oldu.biraz elinde tuttu,sonra ablası bikaç el işareti yaptı..çocuk ta kısık sesle "anne al bunu çantana koy"dedi.ve yemedi..sonra ayakta kalan yaşlı kadına yer vermemek için iki büklüm oldu,başka bir adamın uyarısıyla kalktı ablasının yanına gitti..
içimden geçenler şunlardı;
artık ne çocukluk kaldı ne saflık..ne anne kaldı ne baba..ne yaptığını bilmeden çocuk yetiştiriyor insanlar..çocuk ya çocukluğunu yaşamadan 7 yaşında,çocuktan başka herşeye benzeyen bişey oluyor,ya da anne baba baskısıyla ezik bir tip olup çıkıyor.hangi şekilde olursa olsun artık insanlar içi boş yetiştiriliyor.o gofret yenmeliydi..belki şu anda yendi ama birilerinin kontrolünde..veya birileri izin verdiği için yendi.halbuki bir çocuk için bir gofret,özgürlüün ta kendisi olmalı.istediği gibi yüzüne gözüne bulaştırarak,avucunun içinde sıkarak yemeli o gofreti.
sonra da ellerini üstüne silmeli..
annesinin çantasında işi yok o gofretin..
benim zamanımdaki çocukluk olsa,onu alıp sevinçle yerdi..ailesinden biri de kibarca teşekür ederdi..gözlerinin içinde göreceğim bir anlık mutluluk beni de mutlu ederdi.halbuki hiç de öyle olmadı.babasıbi iki şey söyledi çocuğa gülümseyerek..çocuk tedirgin oldu.biraz elinde tuttu,sonra ablası bikaç el işareti yaptı..çocuk ta kısık sesle "anne al bunu çantana koy"dedi.ve yemedi..sonra ayakta kalan yaşlı kadına yer vermemek için iki büklüm oldu,başka bir adamın uyarısıyla kalktı ablasının yanına gitti..
içimden geçenler şunlardı;
artık ne çocukluk kaldı ne saflık..ne anne kaldı ne baba..ne yaptığını bilmeden çocuk yetiştiriyor insanlar..çocuk ya çocukluğunu yaşamadan 7 yaşında,çocuktan başka herşeye benzeyen bişey oluyor,ya da anne baba baskısıyla ezik bir tip olup çıkıyor.hangi şekilde olursa olsun artık insanlar içi boş yetiştiriliyor.o gofret yenmeliydi..belki şu anda yendi ama birilerinin kontrolünde..veya birileri izin verdiği için yendi.halbuki bir çocuk için bir gofret,özgürlüün ta kendisi olmalı.istediği gibi yüzüne gözüne bulaştırarak,avucunun içinde sıkarak yemeli o gofreti.
sonra da ellerini üstüne silmeli..
annesinin çantasında işi yok o gofretin..
doya doya aglamanın mutluluk verdigi yıllar.
"beyin olanca gücüyle ilerlerken, cinsel sistemlerin korkunç etkinliği daha uykuda olduğu için çocukluk, hayatımız boyunca özlemle geri dönüp baktığımız masumiyet ve mutluluk dönemi, hayatın cennetidir, kayıp cennet." der çok sevgili arthur schopenhauer.
geçen gün 90ların çocukluğuna ilişkin bir video hazırlamışlar, onu gördüm. capri sun ı koymuşlar, çocukken en sevdiğim içecekti mesela, bitirince şişirir patlatırdım apartmanın önünde, yoldan geçen amcalar teyzeler kızardı habire... sonra süper babayı çalardık flütle, onu dinledim şimdi, baba bir masal anlat bana, içinde tüm sevdiklerim, içinde istanbul olsun diyor şarkı, benim içim yine gidiyor.
ateri vardı o dönemde bir de, ayrılmazdım başında. marioyu oynadım korku ve heyecanla, o tek boyutlu mantarlardan öyle ürkerdim ki, ama hayır, korkuya yer yok. aşk kutsal bir şey ben henüz bilmesem de, prensesi kurtarmam lazım derdim, anımsıyorum. sonra tabanca gibi bir şeyle kuşları vurmaya bayılırdım, kahkahalarımı ve maceralarımı gizlemişim o alete meğersem çocukken.
izledikçe içim gitti, o kadar güzeldi ki, böyle somut şeylerin kıymetini bilmezdim o dönemlerde, beraberinde bırakacakları anılar olacağını tahmin edemediğim için. çocuk olmak gerçekten çok güzeldi.
ateri vardı o dönemde bir de, ayrılmazdım başında. marioyu oynadım korku ve heyecanla, o tek boyutlu mantarlardan öyle ürkerdim ki, ama hayır, korkuya yer yok. aşk kutsal bir şey ben henüz bilmesem de, prensesi kurtarmam lazım derdim, anımsıyorum. sonra tabanca gibi bir şeyle kuşları vurmaya bayılırdım, kahkahalarımı ve maceralarımı gizlemişim o alete meğersem çocukken.
izledikçe içim gitti, o kadar güzeldi ki, böyle somut şeylerin kıymetini bilmezdim o dönemlerde, beraberinde bırakacakları anılar olacağını tahmin edemediğim için. çocuk olmak gerçekten çok güzeldi.
en pis tarafı devamlı olarak bakkala gönderildiğiniz dönemdir. günde kırk defa bakkala mı gönderilir lan.
geniş zamanlardır, birgüne yüzlerce hikaye sığdaribilirsiniz...
aldığınız yaralar bile gülümsetir sizi, hiç bitmeyen hayalleriniz vardır, umutsuzluk ile henüz tanışmadığınız zamanlardır...
aldığınız yaralar bile gülümsetir sizi, hiç bitmeyen hayalleriniz vardır, umutsuzluk ile henüz tanışmadığınız zamanlardır...
büyüdükçe dünyanın kalabalıklığının farkına varır çevreniz büyüdükçe siz derin bir yalnızlığın içinde bulursunuz kendinizi ve o hep çocukluk yıllarının özlemi burnunuzu sızlatır...
dünyanın sadece kendi etrafınızdan ibaret olduğunu düşündüğünüz zamanlardır...
çocukluk pişmanlıktır.geriye dönmek istemektir,binlerce irili ufaklı hata yapmaktır.en basitinden başlıyorum.daha 8 yaşında küçük bir valetken babam dedi "oğlum seni yaz spor okuluna yollayalım,seç bitane spor".tabi fırsat bu fırsat,bu velette ne hayalelr var,cantona olacak sergen olacak derken kendini kum sağda sabahım köründe 40 tane dallama ile koşarken bulur.ee o zaman zevkliydi belki de.ulan hiç mi elinden tutan uyaran olmaz.gitsene tenise,geleceğini de kurtar yaşam biçimini de.futbola gittik ne oldu.anneden hergün fırça,ya vazo kırarız evde ya da çamaşır çıkarıyoruz.git tenise temiz spor,ilerde karizması da var.bizim mahalleden kim çıkmış topçu da ben çıkçam!tenisi ilerde kız arkadaşımla güle güle oynamayı tercih ederdim en azından bu yaşlarda,"neden pas atmıyosun lan dallama" küfürünü öğrenceğime!
geçen gün tuvalette geldi bu aklıma.hani bir kelebek etkisi gibi bişey olsaydı dönerdim valla geriye.
geçen gün tuvalette geldi bu aklıma.hani bir kelebek etkisi gibi bişey olsaydı dönerdim valla geriye.
saçmasapan davranabildiğiniz ancak bunun karşısında kimsenin size "sieeee lan" demediği, patlayana kadar şeker yiyebildiğiniz ancak buna rağmen göbeklenmediğiniz, noel babaya, diş perisine ve süpermenin gerçekliğine inandığınız ancak kimsenin çıkıp "biraz olgun ol gerçekleri gör biraz" demediği tek zamandır.
hayat geri kalan kısmında kademeli olarak gerçeğe döner.
hayat geri kalan kısmında kademeli olarak gerçeğe döner.
insan ömrünün en temiz ve en mutlu yılları.
insanın yalın hali..
"in$aatın ba$ladığı zaman dilimi" olarak da tanımlanabilir bir yerde.
prestiji ise bulunduğu yere bağlı..
sokak: sokak çocuğu
cadde: cadde çocuğu
[iki enkaz arasındaki 1000 farkı bulunuz]
"in$aatın ba$ladığı zaman dilimi" olarak da tanımlanabilir bir yerde.
prestiji ise bulunduğu yere bağlı..
sokak: sokak çocuğu
cadde: cadde çocuğu
[iki enkaz arasındaki 1000 farkı bulunuz]
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?