ahmet kaya

3 /
376
’’ulan keske sadece sanati konusulsaydi’’ demeden kendimi alamıyorum..ozgun muzige kattiklari dusunuldugunde gercekten sanatciymis demeden de kendimi alamıyorum.hele hoscakalin gozum sarkisinda;

ne diyarbakir anladi beni ne de sen
oysa ne cok sevdim ikinizi de bilsen

misrasi masaya koyulup dusunulmesi gerekir.
independence
$u siralar italya’nin bir koyunde ya$adigi du$unulmeye ba$lanmi$ bu ki$inin.oldugu yolundaki haberlerin hepsinin yalan oldugu iddia edilmekte.ulan ne ciksa italya’dan cikiyor, inandim ben bu soylentilere valla.
ankakusu
ister sagci olsun, ister solcu olsun herkesin dinledigi sanatci.

irkci ulkuculerde bile bu sanatcinin kasetleri, cdleri vardir ve onlar tarafindanda cok dinlenmektedir.

evet politik goruslerine hic ama hic katilmiyorum.
pkk bayragi onunde zafer isareti yaptigi goruntuler aklimdan gitmiyor. fakat sezarin hakki sezara guzel, calip, soyluyor.
muque
siyasal görüşleri beni hiç ilgilendirmeyen, iyi müzik yapan ölmüş sanatçı.

gençliğimi kimse bilmez,
sakallarımdan çocuk kokusu,
ağzımdan ay ışığı fışkırır benim.
ceketimi yağmurlara astığımdan beri,
tehlikeli şiir okur,
dünyaya sataşırım ben!!!
xerxes
ahmet kaya demek isyan demektir,

ahmet kaya demek gurur demektir,

ahmet kaya demek haykırış demektir,

keşke sadece sanatı konuşulsa, şarkıları konuşulsa, siyasi görüşü bizi ilgilendirmese...

daha iyi olmaz mıydı?...
darkofdirt
pkknın popüler yüzüdür kendisi,pkk bayragı önündeki halini görmek utanc verdi bana ve onu savunan kişilere karsıda önyargı
p t n
butun serefsiz ve haysiyetsizliginin otesinde bana birsey ogretmis olan da bir insandir. eger ileride terorist olacak, adam kesecek filan olursam oncesinde iki uc tane sarki yapacagim. sonra ne halt yersem yiyecegim. biliyorum ki bu millet beni gene de ovecek. sarkisi guzel, kendi guzel, buyuk usta bik bik diye aglayan insanlar baska bir katile bir kahramanlik mertebesi ayirir herhalde.
tiryaki
geçen akşam ahmet kaya’nın o asi yüzü televizyonun ekranında belirdiğinde, "ben öldüğümde" diyordu, "kimse arkamdan memleketini sevmiyordu demesin, ben bu memleketi ardahan’dan edirne’ye kadar severim."

ölmüş bir adam konuşuyordu karşımda.

"ben öldüğümde..."

"ben öldüğümde kimse memleketini sevmiyordu demesin."

öldüğü günün akşamında hiç büyümeyen şişman ve öfkeli çocuk yüzüyle karşıma çıkan adamın şarkılarını dinleyen milyonlarca insana vasiyeti bu acıklı cümleydi, "memleketimi sevmediğimi söylemeyin."

bu memleketin şarkılarını söyleyen bir insan niye arkasından "memleketini sevmiyordu" deneceğinden kuşkulanıyordu ki...

bir gece mikrofonu alıp "ben kürtçe şarkı söyleyeceğim" demiş, bu masum cümle yüzünden "hain" ilan edilip sürgüne yollanmış, hakaretlere uğramış ve genç yaşında ölmüştü.

onu ölüme götüren yolun ilk taşı o cümleyle konmuştu. "kürtçe şarkı söyleyeceğim."

kürtçe bile bilmiyordu ama öfkeliydi, çocuksuydu, hesapsızdı.

besteler yapmayı, şarkılar söylemeyi, içmeyi, dostlarıyla sohbet etmeyi, çocuklara tanınan sevimli bir özgürlüğün içinde aldırmazca konuşmayı seviyordu, "ben berbere gitmem, giden de hoşlanmam" bile diyebiliyordu.

sanatla uğraşanların çoğu gibi kocaman bir çocuktu işte ve bu ülkede yaşayan çoğu insan gibi çocukluğundan ve gençliğinden yaralar taşıyordu içinde, onu zaman zaman bütün topluma meydan okumaya kadar götüren acılı yaralar.

coşmuş, "kürtçe şarkı söyleyeceğim" demişti.

bunu söyledi diye onu sürgünlere yolladık.

"yağmurlarını bile tanımadığı" şehirlerin sokaklarında yapayalnız dolaşmaya mahkum ettik.

tanıdığı bir yüzle karşılaşmadığı, bildik bir kokuyu duymadığı yabancı sokaklarda dolaştı.

aylarca yalnızlığının içinde savrulup durdu.

şarkılarını sevenlerin sevgisine alışmıştı, sevgisiz kaldı.

o sevgiyi aradı.

her seferinde biraz daha öfkelenip her seferinde onu sevdiği topraklardan biraz daha kopartan konuşmalar yaptı.

insanlar onun coşkulu bir şarkıcı olduğunu unutmuş, sanki bir politik lidermiş gibi söylediği her kelimenin altını çizerek ona başka bir kimlik giydirmeye koyulmuşlardı.

"kürtçe şarkı söyleyeceğim" cümlesiyle başlayan macera gittikçe daha keskin bir hale gelmişti.

yüzlerce şarkı yazmış, söylemiş, milyonlarca insan tarafından dinlenmiş, bu ülkenin insanlarına sesiyle acılar ve sevinçler bağışlamış biri "kürtçe şarkı söylemek" istediği için "hain" olmuştu, yaptığı her harekette, söylediği her sözde, attığı her adımda onun "hainliğini" kanıtlayan yeni izler bulmak için peşine düşmüşlerdi.

o, geri dönüşü olmayan bir yola itildiğini görüyor, öfkesinden o yolda daha hızlı koşuyordu.

her seferinde biraz daha hızlı, biraz daha hızlı.

her seferinde doğduğu topraklardan biraz daha kopartıldığını hissederek.

her seferinde biraz daha yaralı ve biraz daha yalnız.

öfkeli konuşmalar ve şarkıların ardından yağmurları bile yabancı sokaklarda yaşanan hüzünlü yürüyüşler geliyordu.

evini özlüyordu.

memleketini özlüyordu.

özlediği yerlere dönemeyeceğini anlıyordu. kırk yaşını daha yeni aşmıştı ve "içkisini bile sevmediği" bir diyarda hoşlanmadığı bir hayat kurmaya mahkum edilmişti.

"evimi özledim" diyordu, "balkonumda bacağı kırık mangalımı yakıp dostlarımla rakı içmeyi özledim."

ama ona evine dönmek yasaktı.

"kürtçe şarkı söylemek istiyorum" demişti çünkü.

sonra o dönüş yolunu biraz daha kesecek duraklarda aramıştı sevgiyi, öfkeyle aramıştı.

biraz daha güçlü, biraz daha kendine güvenen bir toplumun çocuğu olsaydı, onun o sert konuşmalarında, yumruğunu havaya kaldırarak söylediği şarkılarda açıkça hissedilen o çocuksu yalnızlığı ve kızgınlığı o toplum görür ve onu yeniden koynuna alırdı.

ama onun içinde doğduğu toplum o kadar güvenli ve güçlü değildi.

kelimelerden ve şarkılardan korkan insanların yaşadığı topraklarda doğmuştu.

o insanlara şarkılar, acılar, sevinçler bağışlamıştı ama o insanlar şimdi onu affetmiyordu.

o, "kürtçe şarkı söyleyeceğim" demişti.

ve, sürgünlere gönderilmişti.

ülkesinin yöneticileri onu hain ilan ederken, o da kendisini bir zamanlar sevmiş olanların, dinleyicilerinin, dostlarının, toprakdaşlarının ihanetine uğradığını düşünüyordu herhalde.

gidip politik toplantılara katılıyordu.

yumruğunu havaya kaldırarak şarkılar söylüyordu.

her sözüyle dönüş yolunu biraz daha kestiği halde, öfkesine sahip olamıyordu.

o bir şarkıcıydı.

çocuksuydu.

öfkeliydi.

yaralıydı.

ve, hayatının son döneminde yağmurlarını tanımadığı şehirlerde yalnızdı.

dilini bilmediği bir şehirde, karısının ve kızının kolları arasında öldü.

çabucak öldü.

bir çocuk gibi öldü.

daha önce sürgünde ölenler gibi yalnızlığıyla parçalanarak öldü.

tanımadığı bir ülkenin topraklarına gömüldü.

kürtçe bir şarkı söylemek istediğini söylediği için terkedilmiş olarak öldü.

kürtçe bile bilmiyordu.

artık bacağı kırık mangalını yakamayacak, dostlarıyla rakı içemeyecek, doğduğu toprakları bir daha göremeyecek.

bir daha şarkı söyleyemeyecek.

onun kürtçe şarkı söylemesi gibi bir tehlike kalmadı.

ah keşke şarkı söyleyebilseydim.

kürtçe bir şarkı söylerdim onun için.

yalnızlık üzerine bir şarkı, ölüm üzerine bir şarkı.

"şarkı söyleyen çocukları sevin" diye bir şarkı.

"ben öldüğümde kimse memleketimi sevmediğimi söylemesin" diye vasiyet eden birini anlatan bir şarkı.

kürtçe bir şarkı söylerdim onun için.

eğer şarkı söylemeyi bilseydim.

o şarkı söylemeyi biliyordu.

ama benim söyleyemediğim şarkıyı o da söyleyemedi.

yağmurlarını tanımadığı bir şehirde yalnız, öfkeli ve mahzun öldü.

söylenmeyen ve söylenmeyi bekleyen bir şarkı kaldı.

belki bir gün, o şarkı söylendiğinde, belki o da bizi affeder.

ahmet altan....
djemba djemba
türkiye’de bağzı kesimlerin yanlış anlanmasını istediği için medya ve diğer kesimler yüzünden yanlış anlatılan ve anlaşılan insan. herşeyden önce adam gibi adam.
anarchycicegi
pkk bayrağı önünde televizyonlarda slogan atmış, şarkıları dilden dile gezen fakat düşünceleri hala zihinleri kurcalayan bir şahsiyettir.
cuzaco
şarkılarında açıkça solu desteklediği belli olmasına rağmen sağcı bi çok arkadaşımın severek dinlediği insan.ama onlar bi solcunun aldığı hazzı o şarkıdan alabiyorlar mıdır?hiç sanmam
bok bocegi
annemin büyük hayranlığı sayesinde çocukluğumdan beri hemen her şarkısını ezbere bildiğim yeri dolmamış, dolmayacak, dolamayacak büyük sanatçı.. hatası fikirlerini ve tavrını açıkça belli etmek olmuştur.. diğerleri gibi el altından yapıp da birkaç kamera önünde türk bayrağı öpseydi ondan iyisi olmazdı..
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol