19 ocak 2007 hrant dink suikasti

3 /
seeyouindisneyland
faşist zihniyetin yeni oyunu.ülke bir süre üzerinde konuşur sonra da çok alakasız birini ya da birilerini medyaya deşifre ederler ve böylelikle de olay kapanır.
yazının bulunmasından sonra ki en ilkel zihniyetin eseri olması muhtemel bu olayla ilgili olarak ülkenin sicili çok bozuk olduğu için ellerini ovuşturan beyzadeler şimdi daha çok konuşacaktır.
ne diyelim ölen öldüğüyle kalmaz umarım.
rhapsody
düşünce özgürlüğünü savunan ünlü gazetecinin öldürülmesi biz gençliğin halen özgür,laik bir ortamdan mahrum kalmaya mahkum olduğumuz konusunda korkmamıza neden oluyor...içimizin titrememesi imkansız...bu bir vahşet...bunca yıl savunduğunuz,sevdiğiniz her şey 3 kurşunla yok oldu...o artık yok ve bir kayıp daha...bu olayı kınamak boynumuzun borcu...
karabasansenatosu
mesaj açıkça türkiyeyedir. . siz eğer kerkükü kaşırsanız bizde ermeni meselesini kaşırız. dink ’in ölümünün meclisin ırak için kapalı oturumuna denk gelmesi oldukça enteresan değil mi?
ibibikler oter otmez ordayim
türk tarafının masasında çözüm bekleyen sorunlara bakınca, azmettirenleri görmek sanırsam daha kolay olur.
bu suikastten en karlı kim çıkar? buna da bakılmalı.
unutulmaması gereken en önemli ayrıntı şudur: ermenistan bir vatan hainini kaybetti!
van ness
şok oldum buz kwsildim bir an da. bu işin içinde mutlaka başka işler var ki bu piyesleri flashback yapabiliyoruz hepimiz. birileri iki elini yüzünde pis bir gülümsemeyle ovuşturmaya başladı bile...
angelus
üzülerek görüyorum ki olay tamami ile "aha türkiye ski tuttu, rezil olduk, şimdi ab ye ne hesap veririz" seviyesine indirilmiştir. lakin şu vardır ki ortada bir cinayet ve yitirilmiş bir hayat vardır ki bu hayat ister beğenilsin ister beğenilmesin bir gazeteciye, bir yazara, bir fikir adamına ait bir hayattır, her ne kadar olayı sıfatlara göre de değerlendirmememiz gerekse de durumu sadece "rezil olduk" yakarışlarına da taşımamamız gerekir. ortada kaybedilme yüz tutmuş vicdan gibi daha önemli değerler vardır.
nick nicki nickince
sert içerikten dolayı şimdiden özür dilemekle beraber artık kendimi daha fazla tutamadığım bir konudur:

o öyle bir adamdı ki ’aşağıladığı’ türklerle yaşamanın bir şans olduğunu her yerde söylerdi. o öyle bir adamdı ki ’benim meselem ermenileri aşağılatmamakken ben türklüğü nasıl aşağılarım’ derdi. öyle bir adamdı ki ’benim en büyük kavgam ırkçılık. alnımda böyle bir lekeyle yaşayamam’ derdi. öyle bir adamdı ki ’ben türklüğü aşağılamadım. ben türkiyeliyim’ derken gözlerinden yaşlar gelirdi. ben bu ülkeden gidemem, istesem de yapamam derdi. her gün aldığı tehdit mesajlarına ve mail’lerine karşın ülkesini terk edemezdi, o kadar çok seviyordu bu toprakları. öldürüleceğini bile bile, ’hayatım tehlikede’ demesine karşın, terk edemeyecek kadar çok seviyordu bu ülkeyi. hayatından çok seviyordu. tetiği çeken ’milliyetçi’ orospu çocuğundan da daha çok seviyordu; bu yazıyı okuyandan da daha çok seviyordu; bu yazıyı yazandan da daha çok seviyordu.

tüm derdi demokrasi kavgası, eşitlik kavgası, düşünce özgürlüğü kavgası, ırkçılık karşıtlığıydı; ırkçı bir orospu çocuğu tarafından öldürüldü.

o tetiği çeken orospu çocuğu bu ülkeyi ondan daha mı çok seviyordu? ya da, o şerefsiz bu ülkeyi seviyor muydu? gerçek anlamda -ülkücülük değil- milliyetçi miydi? milletini seviyor muydu? milletini seven biri şu haberin uluslararası haber kuruluşlarından en büyüğünün sitesinde en baş haber olarak yayınlanmasını sağlar mıydı?

turkish-armenian writer shot dead
a prominent turkish-armenian editor, convicted in 2005 of insulting turkish identity, is shot dead in istanbul.

o tetiği çeken, o insan kisvesi altında dolaşan köpek milletini bir parça sevmiş olsa ülkesini uluslararası platformda kırk yıl geri taşır mıydı? 70 milyona bu hayvanlığı yapar mıydı, parmağının tek bir kasını oynatarak?

şüphesiz ki bugün türkiye’de yeni bir çağ başlamıştır. şüphesiz ki bundan sonra fransız parlamentosuna onlarca parlamento eklenecektir. şüphesiz ki bugünden sonra çocuklara demokrasinin tanımı yapılırken o sözcükler bir daha bir daha boğazımıza dizilecek, şüphesiz ki bugünden sonra ’düşünce özgürlüğü’ nedir bilinmeyecektir. şüphesiz ki bugün o kurşun tüm aydınlarımıza, tüm öğrencilerimize, tüm eşitlik ve demokrasi sevdalılarına ve fikrini özgürce beyan edebilen herkese sıkılmıştır.

şüphesiz ki bugün bir soy daha kırılmıştır, ve tamir edilmesi belki de yüzyıllar alacak bir yara açılmıştır. şüphesiz ki bu yara uluslararası platformda 30 bin ördek 1 milyon kaz öldürdük diyerek kapanamayacaktır. evet, belki bir milyon ermeni öldürmedik; ama hrant dink’i öldürdük; öldürülmesine göz yumduk. düşünce özgürlüğü, eşitlik ve demokrasi sevdalısı türk olmasa da türkiyeli bir aydınımızın öldürülmesine göz yumduk, hepimiz suçluyuz.

artık o’nun adı da uğur mumcu gibi, ahmet taner kışlalı gibi, sivas katliamında ruhlarını teslim eden otuzu aşkın aydınımız gibi türk tarihine altın harflerle yazılmıştır. keşke yazılmasaydı, keşke ’ermeni soykırımı vardır’ derken yedi cihana ne kadar modern bir ülke olduğumuzu kanıtlasaydı...

başımız sağ olsun, ruhu şad olsun.
sepulturk
türkiye’nin yüz karaları, sizlere sesleniyorum!
siz ne yapacaksınız ermeni ve türk dostluğu için, dünya üzerindeki en son ermeni de ölene kadar silahlarınızı mı ateşliceksiniz. tabi bence de en mantıklısı. ne de olsa dünyada hiç ermeni kalmayınca böyle bir düşmanlık da ortadan kalkmış olacak. ama unutmayın ki sizin düşmanlarınız gün be gün artacak. dininizi savunursunuz, oruç tutmayanları döversiniz sizler. ama allah’ın en büyük emirlerinden biri olan "öldürme"yi nasıl da bu kadar kolay çiğneyebilirsiniz siz. bu mu sizin din anlayışınız.
ha unutmadan sizin hiç utanıp sıkılmadan türk düşmanı diye öldürdüğünüz adam2ın size sağlığında tokat gibi verdiği bir cevabı vardır. ethen mahcupyan ile katıldıkları bir konferansta ermeni bir dengesizin "türkiyedeki rehineler" üzerine hitap etmesi üzerine; "biz rehine değiliz. türküye cumhuriyeti vatandaşıyız. bunu böyle biliriz ve böyle davranırız" demiştir.
size yazık, çok yazık sizlere. sizlerle beraber bizlere yazık.
emhhre
ne zamanki türkiye kendi içinde belli bir huzur ortamı buluyor bir şeyler yoluna girmeye, gözünü dışardan gelen tehlikelere dikmeye, onlar için önlem almaya başlıyor başına böyle işler geliyor. şimdi yeniden, sadece zaman kaybı olan, suni gündemler oluşturulacak asıl sorunlarımız bir kenara bırakılacak tekrar ermeni sorunu gündeme gelecek türkiye de ermeni düşmanları, kürt düşmanları faşistler var denilecek bunlarla cebelleşilecek ve biz yine yerimizde sayıcaz. benim korkum 1-2 paçoz katil çıkarıcaklar ve gerçekten bu işin altındakiler emellerine ulaşmış olarak tekrar bu oyunları oynıyacaklar. ve evet bana gore bu iş faşist diye tabir edilen kişiler tarafından yapılmamıştır.
schumi
mahir kaynak, ’’bu, geçmişin bir muhasebesi değil, ama geleceğe yönelik bir politikanın işaretidir. türkiye’yi soykırımcı tanıtacaklar ve türkiye kuzey irak’ta ve güneydoğu anadolu’da bir operasyona girerse, orada yaptıkları bu soykırımın içine dahil edilecek.
bu, bizim geleceğe yönelik operasyonlarımızı sınırlamak amacını taşıyor. hrant dink’in öldürülmesi de bunu pekiştiriyor. (türkiye azınlıklara karşı acımasızca davranıyor ve onlara karşı suikastlar düzenliyor) denilmek isteniyor. bu, tamamen dış kaynaklar tarafından yapılmış bir operasyondur’’ şeklinde konuşmuş suikast hakkında.
purkinje
hepimiz hrant dink iz sloganıyla protesto edilen/ettiğim suikast.

protesto yürüyüşünde göze çarpan diğer bir ayrıntı da anarşistlerin siyah bayrak açıp her devlet teröristtir pankartı taşımasıydı.

komplo teorisyenlerinin de haklı olma olasılıkları bulunmakla birlikte, "benim düşüncem", ya sev ya terk et zihniyetince gerçekleştirilen, düşünce özgürlüğüne yapılmış faşist bir saldırı olduğudur.
bulut
17:00 gibi taksimdeydim istiklalde bir işim vardı.girişte büyük bir kalabalık gördüm.oturma eylemi yapıyorlardı.heralde f tipini proste etmek için sanırım dedim işimi halledeyim de dönüşte anlarım bakalım ne olduğunu diye düşündüm.çıkışta ne olduğunu anlayamadım.bir teyze birini vurmuşlar dedi.heralde dedim taksimde bir genç öldü heralde.arkadaşıma yetişmem gerekiyordu aceleyle metroya atladım osmanbeyde inmem gerekiyordu.metroda birisi öldürülmüş diye bir şeyler duydum metrodakilerden.osmanbey pangaltı çıkışında indim.pangaltıdan şişliye doğru yürümeye başladım.ilk önce polis arabalarını gördüm.içimden allah allah taksimdeki eylem için buraya da mı polis koymuşlar ilginç diye düşünürken çeşitli kanalların canlı yayın araçlarını görmeye başladım.kaldırım polislerle doluydu.düşünmeden yola indim.bir kaç muhabirin canlı yayının tam ortasından geçtim.arkadaşıma varıp televizyonu açtım.kim olursa olsun bir insan yazdıkları ve düşündükleri için kafasından iki kurşunla öldürülmemeli diyorum.
ya basta viva zapatista
ankara’da çevik kuvvet polislerinin çetelere değil insandan ve haktan yana olana barikat kurmasıyla birlikte belirli bir alana sıkıştırılarak protesto edilen katliamdır.

istanbul’da 20 ocak günü saat 14.00’de taksim’de sessiz yürüyüş yapılacaktır bu katliamı protesto amaçlı.
kangaroo
can dündar :

sıdesutyun paregamıs! (elveda dostum!)

adam gibi adamdı.
dağ gibi, ırmak gibi, çocuk gibi bir adamdı.
özü sözü bir, yurtsever ve yiğit, dünyalar güzeli bir adamdı.
bir sınır boyundaydık.
ikimiz yürüyorduk.
omzuma sarılıp bir öykü anlatmıştı bana:
sivas’tan fransa’ya göçmüş yaşlı bir ermeni kadın, "toprağından yol geçecek. gel" çağrısı üzerine sivas’a, terk ettiği topraklara gelmiş yeniden...
80 yaşın yorgunluğuyla döndüğü topraklarda vefat etmiş.
telefonla kızını aramışlar hemen; cenazeyi alması için...
kızı "bekletmeyin, toprağına gömün" demiş ve eklemiş:
"su, çatlağını buldu."
gözleri yaşarmıştı bunları anlatırken...
sonra, "’türkiye’nin toprağında gözünüz var’ diyorlar ya" demişti:
"evet, gözümüz var bu vatanın toprağında... ama koparıp götürmek için değil, en dibine gömülmek için..."
***
işte o gözünü diktiği yere, ölesiye sevdiği, terk etmediği için de kurban edildiği bu toprakların kanlı sinesine yatırıyoruz hrant’ı...
elbette bekliyordu o da bunu...
sağlam bir siyasi geçmişi vardı; bu topraklarda farklı düşünmenin, muhalif olmanın, demokrasiyi, özgürlüğü savunmanın kimlerce, nasıl cezalandırıldığını biliyordu.
"güvercinlere dokunmazlar" diye yazsa da ülkesini tanıyor, yaklaşan "mukadderat"ı seziyordu.
tehdit edenler "git" diyordu; dostları gitmesini tavsiye ediyordu.
gitse, bütün batı’nın kapıları açılır; krallar gibi yaşatılırdı.
ama gitmiyordu.
bu ülkeyi belki hepimizden fazla sevdiğinden gitmiyordu.
yeni dede olmuştu; kendisinin soluyamadığı demokrasiyi torununa miras bırakabilmek için gitmiyordu.
gitmiyor ve tehditlerin, birbiri peşi sıra açılan davaların, mahkeme kapısında linç için bekleşen ve bu saldırının provasını yapan çapulcuların arasında, bir ateş çemberinin tam ortasında yapayalnız yaşıyordu.
kendi cemaati içinde bile yapayalnız...
***
tetiği çeken alçak biliyor muydu acaba bu ülkenin bölünmemesinin, halkların birbirine düşman kesilmemesinin en büyük garantilerinden birinin hrant olduğunu...
asıl onsuz bu mozaiğin çatırdayacağını, bu demokrasinin yaralanacağını... türklerin aşağılanacağını...
türkiye’nin onunla birlikte sadece cesur bir yurtseveri değil, kardeşçe bir arada yaşama umutlarını, barışı ve hoşgörü kültürünü de yitirdiğini...
yoksa asıl amaç bu muydu?
***
güzel dostum!
dün, upuzun serildiğin bu sokaklarda ürkek bir güvercin gibi sağını solunu kollayarak yürümeyeceksin artık...
seninle erivan’da yaptığımız gibi ayrı dillerde sarı gelin’i söyleyip ağlaşamayacağız.
ama senin yaşadıklarını torununun da yaşamasına, bu ülkenin halklarının birbirine düşürülmesine de izin vermeyeceğiz.
bak, dün gece "hepimiz hrant’ız, hepimiz ermeniyiz" diye yürüdüler gazetenin önünde... sırf bu manzarayı görebilmek için bir ömür vermiştin; göremeden gittin.
hayattayken çabaladığını, ölümünle başardın.
şimdi 301’i de kaldırır bunlar; belki dökülen kanın, ermenistan’la kapıyı da aralar...
belki o zaman diner, kardeş bildiklerince başından vurulmuş güvercinin acıları...
"su, çatlağını buldu" diye yazmak zor senin ardından...
ama, dilerim gözünü diktiğin ve can pahasına kopmamakta direndiğin o toprak, huzurlu bir yatak olur sana..

can dündar
wigwam
faşist bir saldırı olmama ihtimali , kanımca çok düşük olan suikasttir. bazı çevreler hemen kendilerini savunmaya başladılar bile. faşizme yönelttiğimiz eleştiriler(aslında eleştiri, onun karşısında hisettiğimiz duyguları ifade etmekte yetersiz kalsa da...)her zaman yanlış anlaşılmıştır. faşizm, doğrudan bir ideolojik görüşe bağımlı değldir. o, çeşitli ideolojileri kendine alet eden, bir psikolojik bozukluktur.hırs ve aşağılanma duygularının canavara dönüşmüş halidir. ideolojilerin saptırılmış son halidir. dünyayı, hayatı, yaşamı, insanı, kendini sevmemektir. ideolojiler kendi içlerinde bir bütündür. hayatı ve insanı tüm boyutlarıyla ele alırlar. . bu nedenledir ki faşizm, içinde barındırdığı nefretten dolayı, tüm insanlığı nefrete boğmaktadır.
işte hrant dink’te böylesine güçlü bir insanlık nefretinin kurbanıdır. hrant dinnk ve burda sayamayacağımız niceleri bu nefrete alet edilmiş olan, bu yolla insanları korkutmaya ve isyan ve ayaklanma çıkarmaya neden olan günah keçileridir.
burada bir insanlık ayıbı söz konusudur. sadece hrant dink değil, dünyada öldürülen sayısızca insan içindir bu matem. insan üzerine, hayat üzerine bir saniye bile düşünmemiş, düşünememeiş insanlarıdır isyanımız.
küreselleşme denilen muğlak "şey", amacına etnik grupları kışkırtararak, halkları birbiribe düşürerek ulaşıyor. toplumsal ayaklanmalardan rant elde edenler, kınayı yaksınlar .
yerli yersiz her düşünen varlığı 301 den yargılamak bir sorun..... güpegündüz sokak ortasında adam öldürme rahatlığına ve sapıklığına ve sosyopatlığına erişmek ayrı bir sorun.
hrant dink’i saygı ve sevgiyle anıyoruz. soyal rolleinden bağımsız olarak, bir insan olarak öncelikle yas tutuyoruz. ve haksız rekabete kurban giden her insan evladı için...

biz kim miyiz?........ sağduyulu insanlarız
broken
katil zanlısının fotoğrafı tüm emniyet birimlerine ve basına dağıtılmıştır. fotoğraftaki kişinin türklere pek benzememesi dikkat çekicidir.
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol