(bkz: çabuk arazimden defol)
lokantalarda satılan köpüklü ayranın köpük kısmına katkı sağlayan deterjan.
sadece 16 kural barındırdığı söylenen gramer yapısıyla, basitliğiyle, anlaşılırlığıyla, yazıldığı gibi okunması okunduğu gibi yazılması gibi özelliklerinden olsa gerek dünyada 1.000.000 dan fazla sayıdaki insan tarafından öğrenilip konuşulan, milletler arası tarafsız bir dil sevdasıyla orta atılmış ütopik ama zevkli dil.5-10 günlük bir kasmayla bülbül gibi esperanto dili şakımanın mümkün olduğu söyleniyor.esperanto diliyle iletişim kuranlara esperantist deniyormuş.hatta esperanto dilini öğrenmek ingilizceyi de geliştiriyormuş.
bu gün trenin koltuğunda aklıma geldi yazayım dedim. pencereden akıp giden manzaranın arasında bir yerlerde gözlerim charles nehrinin buz tutmuş sularını aradı, baktım charles ırmağı çok geride kalmış bari piedra ırmağının kıyısında otursaydım iki dakika diye düşünürken ineceğim durak geldi.çok sonra anladım ki kumu fazla abartıyorlarmış meğer, altı üstü küçük küçük taşlarmış. içimden siktret dedim ve gecenin karanlığında gözden kaybolana kadar "everbody’s gotta learn sometimes’i söyleye söyleye yürüdüm.şeklinde yansımalar yaşatabilen konusu insanın içinden bir yerlerden bir yerlere doğru akan, akarken de bir şeyleri alt üst eden düzeydeki güzel film.
galile’ nin kulakları normalden biraz daha büyükmüş.
kendisinden hoşlanmayan biri:"efendim, kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?" buyurmuş.
galile hemen düz ovada vermiş ayarı;
- kesinlikle, benim kulaklar bir insan için biraz büyük, ama unutma ki seninkiler de bir eşeğe göre biraz fazla küçük.
kendisinden hoşlanmayan biri:"efendim, kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?" buyurmuş.
galile hemen düz ovada vermiş ayarı;
- kesinlikle, benim kulaklar bir insan için biraz büyük, ama unutma ki seninkiler de bir eşeğe göre biraz fazla küçük.
mehmet akif ersoy’u toplum içinde küçük düşürmek isteyen biri kendisine şöyle bir soru yöneltmiş;
- afedersiniz beyefendi siz veterinerdiniz değil mi?
mehmet akif ise gayet soğukkanlı bir şekilde vermiş ayarı;
- evet öyleyim, biryeriniz mi ağrıyordu?
- afedersiniz beyefendi siz veterinerdiniz değil mi?
mehmet akif ise gayet soğukkanlı bir şekilde vermiş ayarı;
- evet öyleyim, biryeriniz mi ağrıyordu?
büyük iskender sinop’u aldığında şehirde tur atarken yolun kenarında bir fıçı içinde yaşamını sürdürmeye çalışan, saçı sakalı bir birine karışmış pasaklı mı pasaklı birine rastlamış ve "dile bakalım benden ne dilersen" şeklinde bir cümle kuruvermiş, cümleyi kurmasıyla tarihteki muhteşem ayarlardan biri de gelivermiş.diyojen iskendere gölge etme başka ihsan istemem buyurmuş.zira iskender, ihsan buyurmaya çalışırken diyojen’in fıçı içinde iki büklüm vaziyette yazı yazmaya çalıştığı kağıt parçasına düşen güneş ışığına engel oluyormuş.
insanoğlunun bazen prensip sahibi bir başçavuşa, bazen karbonatlı da olsa ince belli bardakla sunulmuş bir yudum çayın olmayışına, bazen içinde bulunduğu duruma kızıp dünyanın uydusunun güneşten alıp dünyaya yansıttığı ışığa olan serzenişidir.
şöyledir;
bileklerimizi morartmış yeni alman kelepçeleri,
otobüsün kaloriferleri bozuldu kamandan sonra
sekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik,
başımızda perensip sahibi bir başçavuş.
niğde üzerinden adana cezaevine gidiyoruz...
bi sen eksiktin ayışığı
gümüş bir tüy dikmek için manzaraya!
can yücel
şöyledir;
bileklerimizi morartmış yeni alman kelepçeleri,
otobüsün kaloriferleri bozuldu kamandan sonra
sekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik,
başımızda perensip sahibi bir başçavuş.
niğde üzerinden adana cezaevine gidiyoruz...
bi sen eksiktin ayışığı
gümüş bir tüy dikmek için manzaraya!
can yücel
yaptıkları müzikle adama sopa atan, insan evladının yapabileceği en iyi konulu müziği yapan, gitarın tellerinden çıkabilecek olası en mükemmel titreşimi çıkartan insanlar topluluğu. sözün bittiği yerde hep onlar vardı.
http://www.pinkfloyd.ir/pinkfloyd-index.jpg
hatırlar mısın, gençliğinde güneş gibi parıldardın,
şimdi semada kara delikler gibi bakışların.
keşke burada olsaydın…
http://www.pinkfloyd.ir/pinkfloyd-index.jpg
hatırlar mısın, gençliğinde güneş gibi parıldardın,
şimdi semada kara delikler gibi bakışların.
keşke burada olsaydın…
(bkz: english grammar in use)
türk eğitim sisteminde yıllarca öğretilmeye çalışan ingilizceden çok daha fazlasını, çok daha kısa bir süre içinde kendi kendinize öğrenebileceğiniz raymond murphy tarafından kaleme alınmış ingilizce gramer kitabı.
örneğin çok eski bir çin atasözü der ki:
çitonk çtank çtink çtonk vtank ptink ytonkong vankyüü çtonk çtonk çtonk.
yani;
miyavlayan şey kedi ise ısırmaz, köpek miyavlıyorsa onu bilemem, çömel istersen.
çitonk çtank çtink çtonk vtank ptink ytonkong vankyüü çtonk çtonk çtonk.
yani;
miyavlayan şey kedi ise ısırmaz, köpek miyavlıyorsa onu bilemem, çömel istersen.
galatasaraylı olanların torunlarına anlatacak çok şeyi olmasını borçlu oldukları kişi.
maradona yı da seyretmiş biri olarak seyretmesi en zevkli olan oyuncu olduğunu söyleyebileceğim futbolcu.türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en akıllı transferi.
dün yayınlanan programda nefise karatay hanım kızımızı öpeyim derken şlapsss diye aniden yalamış insan.
an itibariyle sıralama değişmiş midir acaba diye google dan "hassiktir lan ordan" yazıp arattığımda yine ilk sırada karşıma çıktığından sıralamanın değişmemiş olduğunu gördüğüm site.
şu anda tv de gördüğümüz çoğu insanın zamanında ağabey ne olursun beni tv ye çıkart diye paçasına yapışıp yalvardığının unutulduğu, maalesef doğru projeler içinde olamadığından çaptan düşen ama bunun hala kaliteli ve başarılı olamayacağı anlamına gelmediği, en azından şu anda ben oyuncuyum diye ortalıkta dolaşanlardan kaliteli ve başarılı olacağını bildiğim oyuncu.
kurduğu cümleler itibariyle sempatik gözükebilmek için kastığını düşündüğüm, doğallıktan uzak, böyle yaldır yaldır nur topu gibi bir eleman.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?