bu dönem 0-1 yaş arasındaki bebeklik dönemini kapsar. oral dönemde temel haz kaynağı emmedir. emme pasif ve bağımlı bir davranıştır. freud’a göre anne ya da anne yerine geçen yetişkin tarafından çocuğun memeden erken kesilmesi ya da aksine çok uzun emzirilmesi onun bu döneme bağımlı olmasına neden olmaktadır.emme ihtiyacı daha sonraki yaşamında da sürmektedir. örneğin, öğrencilerin sinirli ve gergin olduğunda tırnak yemeleri, freud’un oral bağımlılık olarak tanımladığı durumun bir göstergesidir. psikoanalitik görüşe inanan psikologlara göre çocuğun yaşama küsmesi ya da onu sevmesi annenin tutumuna bağlıdır. çocuğun ilerde göstereceği ruhsal özelliklerin temelini oluşturur. örneğin,çocuğun birden bire sütten kesilmesi yaşama küsmesine yol açar. bunu yapan anneye karşıda çocuk düşmanlık duyguları geliştirir. sevme ve düşmanlık duyguları gibi iki zıt durumda kalan çocuk bilinçsiz olarak ruhsal bir çatışmanın içine girer. böyle bir kimse anne aracılığıyla diğer insanlara karşı olan sevgi ve bağımlılığını da yitirir. buda onun toplumsal gelişimini gene olumsuz yönde etkiler. “doğumdan önceki bir yıl oral dönem olarak anılmaktadır. bu evrede haz kaynağı,pasif ve bağımlı bir davranış olan emmedir. freud’ a göre bebeğin bu evrede anne tarafından aşırı şekilde emzirilmesi veya memeden kesilmesi oral evreye takılmakla sonuçlanır. dolayısıyla ağız yoluyla haz alma davranışı ilerde başka yaşantılara genellenmekte ve kişilik oral karakter kazanmaktadır. oral karakterdeki kişiler gergin bağımlı ve karmaşık bir duygusal yapıya sahiptirler.
kaynak:http://www.psikoloji.gen.tr/freud/index_dosyalar/oral.htm
carl jung tarafından ortaya atılan bir kavramdır. insan zihni onun evrimi tarafından biçimlendirilmiştir. birey geçmişi ile bağlantılıdır. bu bağlantı yanlızca çocukluğunu değil kendi türünün geçmişini ve tüm insanlık evrimini içerir. kollektif bilinçdışı insana atalarından aktarılan özelliklerdir. örneğin bir insanın fareden korkması için fare ile karşılaşmasına gerek yoktur. bu korku atalarımızın kuşaklar boyu yaşantıları sonucu bize aktarılmış ve beyin dokumuza işlemiştir.
erkek çocukların kızlarda penis olmadığını fark edince kendi penisininde yok olacağı kaygısını taşır. ailede çocuğun yaramazlıklarına, altını ıslatmasına,çocuğun cinsel organı ile oynamasına karşılık "pipini keserim", "sünnet edelim" gibi bu korkunun sürekliliğini sağlar. yetişkin yıllarda ise kadına karşı sert ve kaba davranan erkeklerin bir kısmında bu dönemdeki karmaşanın etkisi görülür.
toplumumuzda tuvalet gitmek için çok farklı tabirler kullanılmaktadır.
1)ayak yoluna gidiyim geliyorum
2)100 numaraya uğrayacağım.
3)etin suyunu sıkmaya gidiyorum.
4)muhtarı ziyaret edeceğim. gibi farklı tabirler kullanılmaktadır.
1)ayak yoluna gidiyim geliyorum
2)100 numaraya uğrayacağım.
3)etin suyunu sıkmaya gidiyorum.
4)muhtarı ziyaret edeceğim. gibi farklı tabirler kullanılmaktadır.
babam ve oğlum, dedemin insanları gibi aile filmlerinde insanları gözyaşlarına boğan ve aile ilişkilerine hakim olduğunu ispatlayan yönetmen ve senaryo yazarı. yakında da halamın dayısının oğlu gibi bir film çekerse şaşırmamak lazım ama bu filmi de çekse yine müthiş bir film çıkaracağına hiç şüphe yok.
lavinia
sana gitme demeyeceğim.
üşüyorsun ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar.
yanımda kal.
sana gitme demeyeceğim.
gene de sen bilirsin.
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin.
sana gitme demeyeceğim.
ama gitme lavinia.
adını gizleyeceğim,
sen de bilme lavinia
http://siir.ihya.org/siir/1179.htm
sana gitme demeyeceğim.
üşüyorsun ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar.
yanımda kal.
sana gitme demeyeceğim.
gene de sen bilirsin.
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin.
sana gitme demeyeceğim.
ama gitme lavinia.
adını gizleyeceğim,
sen de bilme lavinia
http://siir.ihya.org/siir/1179.htm
kendini kontrol altına alamayan bir kişiliğe sahiptir. birinin ona kontrolsüz güç güç değildir deyip bir silkeleyip kendine gelmesini sağlamalıdır.
müthiş bir roman yazarı. "olasılıksız" ve "empati" kitaplarının tadına doyulmuyor.
halk dilinde köylerde hekimlik yapanlara verilen addır.
kaynak:gırgır dergisi(ali sürengil)
kaynak:gırgır dergisi(ali sürengil)
toplum mühendisliği, toplumun demografisinde, sosyal dokusunda, tarihten gelen yapısında değişiklik yapmak, tepkilerini, nefretlerini, isteklerini, sevgilerini, tutkularını ve kitlesel şekilde ifade ettiklerini duygularını yönlendirebilmek, kontrol altında tutabilmek, paralize edebilmek gibi yetileri içeren iştir. böyle bir meslek dalı yoktur. toplum mühendisliği, çeşitli meslek dallarından oluşan bir ekip tarafından, finansal destek, koruma, iletişim ve başka araçlar yardımı ile gerçekleştirilebilir. daha çok askeri ve istihbari alanlarda kullanılan bir terimdir.
kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/toplum_m%c3%bchendisli%c4%9fi
kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/toplum_m%c3%bchendisli%c4%9fi
söz yitimi anlamına gelmektedir. toplumdaki meydana gelen anlam kargaşasının ve insanların birbirini anlamamasının nedenidir. insanların kavramlara yükledikleir analamların farklı olmasına bağlı olarak bireylerin iletişim sırasında anlaşamamasına neden olur. bizimde bazen karşılaştığımız "lan beni nerenle dinliyorsun? veya ben diyorum çanakkale boğazı sen diyorsun yandı neticemin ağzı" gibi sözlere neden olan şey çoğu zaman afazi durumundan kaynaklanmaktadır.
bilişsel gelişimle alakalı bir ilkedir. çocukken büyüklerimizin sorduğu "bir kilo demir mi ağır yoksa bir kilo pamuk mu?" sorusunun cevabı bu ilkede yatmaktadır. bireyin bir maddenin mekanda konumunun, şeklinin vs. özelliklerinin değişmesinin maddenin kendisini etkilemediğini kavrayabilmesidir. bunu kavrayabilmek için de çocuğun 7-11 yaş arasında yani somut işlemler döneminde olması gerekir. 7 yaşından küçük çocuklara "bir kilo demir mi ağırdır? bir kilo pamuk mu?" sorusunu sorduğumuzda doğru cevap vermesi pek mümkün değildir. çünkü çocuk daha korunumu kavrayamamaıştır.
bu ilkeye "etkinlik pekiştirmesi" veya "büyükanne kuralı" da denilmektedir. kişinin sevdiği şeyleri yapabilmesi için sevmediği şeyleri yapmasının önkoşul olarak sunulmasıdr. "yaparsan yaparsın" şeklinde özetlemek mümkündür.
eğitim bilimleirnde kullanılan bir kavramdır.
bu kural özellikle çocukluk dönemlerimizde hepimize uygulanmıştır. eğer pırasıyı yersen, kola içebilirsin, eğer yatağını toplarsan bilgisayar da oynayabilirsin, eğer sınavda yüksek not alırsan sinemaya gidebilirsin.
eğitim bilimleirnde kullanılan bir kavramdır.
bu kural özellikle çocukluk dönemlerimizde hepimize uygulanmıştır. eğer pırasıyı yersen, kola içebilirsin, eğer yatağını toplarsan bilgisayar da oynayabilirsin, eğer sınavda yüksek not alırsan sinemaya gidebilirsin.
günümüzde gazete, dergi vs. yayınlarda, gücü elinde bulunduranların yandaşlığı sağlamak için uyguladığı sayfa düzeni anlamında kullanılır hale geldi. oysaki özdenetleme, kendi kendini denetleme ve kısıtlamadır.
ünlü bir oyuncudur. daha önce hayatını kaybettiği yönünde haberler çıkmıştı fakat daha sonra bu haberler yalanlanmıştı. bugün ki haberlere göre ise ünlü oyuncunun yaşam mücadelesini kaybettiği açıklanmıştır. kendisine allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyorum. mekanı cennet olsun.
göbek yapması ile meşhur alkollü içecek türüdür. soğuk içmek gerekir. bölgeden bölgeye tadında farklılıklar olabiliyor. özellikle turizm bölgelerindeki biraların tadı diğer yerlerinkine göre farklıdır.
başbakan tarafından "one munite" denilmeyen nadir sözlük kurucularındandır.
birisi ülkemizin batısında diğeri doğusunda olan iki nehir. bunun dışında trt de yayınlanan asker - terör durumunu anlatan dizi.
1)hesap ödeyen erkek, hesabı ödemek için gereken işlemi masanın altında yapar.
2)türkiyede ilk, orta, lise, üniversite, yüksek lisans, doktora fark etmez, sınav kağıtları dağıtılırken, bir öğrenci mutlaka hocam istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz? sorusunu sorar.
3) üzerinden araç geçsin ve temizlensin diye işyeri paspasları cadde ortasına fırlatılır.
4)urakta değil de, her el kaldıran yolcu gördüğünde duran otobüse halk otobüsü denir. halk otobüsü halkı kırmaz, durur.
5)kafa bir yere çarptığında şişmesin diye çiğnenmiş ekmekle ovalanır.
<bkz>http://www.evbilgisayari.com/tum-konular/721-turkleri-anlama-kilavuzu-kitabindan-birkac-alinti.html =kaynak
2)türkiyede ilk, orta, lise, üniversite, yüksek lisans, doktora fark etmez, sınav kağıtları dağıtılırken, bir öğrenci mutlaka hocam istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz? sorusunu sorar.
3) üzerinden araç geçsin ve temizlensin diye işyeri paspasları cadde ortasına fırlatılır.
4)urakta değil de, her el kaldıran yolcu gördüğünde duran otobüse halk otobüsü denir. halk otobüsü halkı kırmaz, durur.
5)kafa bir yere çarptığında şişmesin diye çiğnenmiş ekmekle ovalanır.
<bkz>http://www.evbilgisayari.com/tum-konular/721-turkleri-anlama-kilavuzu-kitabindan-birkac-alinti.html =kaynak
aşk
şimdi sen kalkıp gidiyorsun. git
gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. gitsinler.
oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
oysa allah bilir bugün iyi uyanmıştık
sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
sanki hiç olmamıştı
oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
istanbullar
şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
dünyaların
öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken
bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
çünkü iki kişiydik
oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
sonrası iyilik güzellik.
kaynak:http://forum.kanka.net/archive/index.php/t-11359.html
şimdi sen kalkıp gidiyorsun. git
gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. gitsinler.
oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
oysa allah bilir bugün iyi uyanmıştık
sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
sanki hiç olmamıştı
oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
istanbullar
şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
dünyaların
öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken
bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
çünkü iki kişiydik
oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
sonrası iyilik güzellik.
kaynak:http://forum.kanka.net/archive/index.php/t-11359.html
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?