(bkz: resh)
bu arada 10x10 bir tahtada oynanıyor piyasada tahtasını bulabilmek mümkün ancak eklenen üç taşı bulabilmek oldukça zorluyor.ayrıca çok zevkli olduğunuda eklemek istiyorum.
(bkz: samekh)
(bkz: chap)
(bkz: cheth)
(bkz: ibrani alfabesi)
her zaman hayatımın bir yerinde olmuş olacak insanların içinde barındıran ne kadar eleştirirse eleştirilsin çok değerli kalemlerin olduğu nesilden nesile güzelleşir umudunu hala sakladığım en çok hiçbir şey göründüğü gibi değildir fikrini birebir yaşatmış anlatmış tattırmış site.yada hiç kimse göründüğü gibi değildir.
2004 yılında harbiyede şebnem ferahın da çok güzel seslendirdiği hatta ağlattığı şarkı.çok özel bir şarkı benim için.
iyi insanların intikam alma şeklidir affetmek diye bişey okumuştum biryerlerde.bütün hatalarınızı kabullenirler bütün suçlarınızı affederler ve siz bundan uzun suçluluk duyarsınız gibi birşeydi.
birilerini affedebilmek kendiyle ve hayatla barışık insanların işidir bence çünkü hayat kin tutmak yada nefret etmek için çok kısa.
birilerini affedebilmek kendiyle ve hayatla barışık insanların işidir bence çünkü hayat kin tutmak yada nefret etmek için çok kısa.
en kalabalık satranç türüdür kuralları günümüz satrancıyla aynı olmasına rağmen üç farklı hücüm elemanı vardır. zürafa,general,debbabe.
oyunun el yazması kuralları oynanış şekli 18 yüzyıldan kalmadır ama oyun şekli ve taş hareketlerine baktığımız zaman oyunun osmanlı döneminde de oynandığını anlamak mümkündür.
oyunda
kale,şah,fil,at ve vezir günümüz satrancıyla aynı şekilde hareket ederler.
zürafa vezir ve at gibi,general fil ve at gibi hamle yapabilir.debbabe ise kale ve at gibi hamle yapabilmektedir.piyonlar rakibin başlangıç karesine ulaştıklarında vezire terfi edebilirler ancak ilk hamle kuralı geçerli değildir yani tek kare oynayabilirler.
rakibini mat eden taraf oyunu kazanır.rok kuralı geçerli değildir(zaten o kadar kalabalık tahta hangisini hangisiyle değiştireceksin anlamış değilim iyi ki yok denilen kural).pat kuralıda bilinmemektedir.
dizilişi için;
http://i62.photobucket.com/albums/h118/whispers_photos/turksatranci.gif
oyunun el yazması kuralları oynanış şekli 18 yüzyıldan kalmadır ama oyun şekli ve taş hareketlerine baktığımız zaman oyunun osmanlı döneminde de oynandığını anlamak mümkündür.
oyunda
kale,şah,fil,at ve vezir günümüz satrancıyla aynı şekilde hareket ederler.
zürafa vezir ve at gibi,general fil ve at gibi hamle yapabilir.debbabe ise kale ve at gibi hamle yapabilmektedir.piyonlar rakibin başlangıç karesine ulaştıklarında vezire terfi edebilirler ancak ilk hamle kuralı geçerli değildir yani tek kare oynayabilirler.
rakibini mat eden taraf oyunu kazanır.rok kuralı geçerli değildir(zaten o kadar kalabalık tahta hangisini hangisiyle değiştireceksin anlamış değilim iyi ki yok denilen kural).pat kuralıda bilinmemektedir.
dizilişi için;
http://i62.photobucket.com/albums/h118/whispers_photos/turksatranci.gif
arapçayla birbirine çok benzeyen dil öyle ki aynı harfleri bile görebilmek mümkün arapça yazılışlarında kullanılan yan,üst çizgileri ibranice de de kullanılır. arapçayla aynı diyalektedir. 20 yüzyıla kadar çok kullanılmayan daha sonraları unutulmaktan kurtarılıp modernize edilen dildir de aynı zamanda.
(bkz: quae nocent docent )
quae nocent saepe docent olarak da bilinen acıyı yaşayan olgunlaşır,acı olgunlaştırır, yaralananlar olgunlaşır gibi çevrilebilecek latince anlatım.
ahmet hamdi tanpınarın saatleri ayarlama enstitusu adlı kitabındaki bir kahraman olmasada olacak insanlardan karmaşanın içinde sıkışmış ama durumun farkında olamayacak kadar memnun adam.
(bkz: let the sunshine in )
(bkz: eylül)
12 eylül 1980 sonrası 8 senesini cezaevinde geçirmiş olan,sonraları bir kaç kere dağılan solu bir şekilde toplamaya çalışmış yazar.
hakkında bir röportaj
http://istanbul.indymedia.org/news/2005/10/69111.php
hakkında bir röportaj
http://istanbul.indymedia.org/news/2005/10/69111.php
(bkz: ertuğrul mavioğlu )
asılmayıp beslenenlerin uzun süre eleştirilmesinden sonra 12 eylül döneminde cezaevlerinde yaşanan olayların yargı mensuplarının ifadeleri ışığında irdelenmesi diyebiliriz.ilk kitaptan çok daha çarpıcıdır aslında olanlara bakılırsa ve bir dönemi öyle yada böyle gözler önüne serer.
ülkeyi kocaman bir duruşma salonuna çeviren 12 eylül cuntası, savunma hakkını yok saydı. mahkemeler kurulsun, yargılama olsun, gencecik insanlar hakkında idam, ömür boyu hapis cezaları istensin ama bunun karşısında kimse tek bir söz dahi etmesin isteniyordu. tutukluların mahkeme salonlarında yargıçların, savcıların önünde coplanması, tekmelenmesi, yerlerde sürüklenmesi, hakarete uğraması bu yüzdendi.
tanık olduğu işkenceler karşısında üç maymunu oynayan, dahası işkencenin bizzat uygulayıcısı olan, yasak yöntemlerle elde edilmiş delilleri baş tacı yapan, işlenen kimi cinayetleri örtbas eden bir makinenin verdiği kararlarla suçlu ilan edilenleri, bizler de suçlu addetmeden önce durup düşünmeniz gerekmiyor mu?
bir yandan toplumu cendere altına alan yasalar yapıp, diğer yandan adalet mekanizmasını sıkı bir denetim altına aldıktan sonra ortaya atılan; "iyi yasa mı, yoksa iyi yargıç mı?" sorusunun aslında "kırk katır mı, kırk satır mı?" sorusunun bir benzeri olduğunu; 12 eylül döneminin hukukçularından daha iyi kim bilebilir?
asılmayıp beslenenler, 12 eylülde cezaevlerinde yaşanan zulüm politikasıyla hesaplaşmayı hedeflemişti. "12 eylül hesaplaşması" dizisinin ikinci kitabı olan apoletli adalet" ise 12 eylül cuntasının, adaleti yığınları sindirme aracına dönüştürme serüvenini; dönemin yargıçlarının, savcılarının, sanıklarının ve avukatlarının tanıklığına dayanarak anlatıyor.
ülkeyi kocaman bir duruşma salonuna çeviren 12 eylül cuntası, savunma hakkını yok saydı. mahkemeler kurulsun, yargılama olsun, gencecik insanlar hakkında idam, ömür boyu hapis cezaları istensin ama bunun karşısında kimse tek bir söz dahi etmesin isteniyordu. tutukluların mahkeme salonlarında yargıçların, savcıların önünde coplanması, tekmelenmesi, yerlerde sürüklenmesi, hakarete uğraması bu yüzdendi.
tanık olduğu işkenceler karşısında üç maymunu oynayan, dahası işkencenin bizzat uygulayıcısı olan, yasak yöntemlerle elde edilmiş delilleri baş tacı yapan, işlenen kimi cinayetleri örtbas eden bir makinenin verdiği kararlarla suçlu ilan edilenleri, bizler de suçlu addetmeden önce durup düşünmeniz gerekmiyor mu?
bir yandan toplumu cendere altına alan yasalar yapıp, diğer yandan adalet mekanizmasını sıkı bir denetim altına aldıktan sonra ortaya atılan; "iyi yasa mı, yoksa iyi yargıç mı?" sorusunun aslında "kırk katır mı, kırk satır mı?" sorusunun bir benzeri olduğunu; 12 eylül döneminin hukukçularından daha iyi kim bilebilir?
asılmayıp beslenenler, 12 eylülde cezaevlerinde yaşanan zulüm politikasıyla hesaplaşmayı hedeflemişti. "12 eylül hesaplaşması" dizisinin ikinci kitabı olan apoletli adalet" ise 12 eylül cuntasının, adaleti yığınları sindirme aracına dönüştürme serüvenini; dönemin yargıçlarının, savcılarının, sanıklarının ve avukatlarının tanıklığına dayanarak anlatıyor.
asmayalım da besleyelim mi diyerek tarihe geçmiş kişi yaptıklarıyla ve söydedikleriyle anılacaktır.
yine de muğla üniversitesinde alkışlanacaktır ironik.
yine de muğla üniversitesinde alkışlanacaktır ironik.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?