confessions

wereyda

- Yazar -

  1. toplam entry 347
  2. takipçi 1
  3. puan 50405

sözlükte güncel olayların yazılmaması

wereyda
yalarım.
(bkz: sözlüğü ciddiye almak)

"günlüğünüz, günceniz, blogunuz; bunun dı$ında ve hatta kat be kat üzerinde, bir reel ya$amınız yok mu ki sorguluyorsunuz sözlükte sol cenah trafiğini yavrucuğum?" cevabına yanıtsız ve de kayıtsız kalacak kalibrede sözüm ona siber karakterin dü$gücünü gözler önüne serer önerme $eysi.

buraya güncel olayların yazılmasının sana ya da o olaya olan katkısı,
götürüsü - getirisi nedir, hayır yazılsa ne oluuur, yazılmasa ne olur.. ha sen bunu dü$ünecek kadar ilim irfan sahibiysen zaten yazılanlara ihtiyacın yok be andonum $ekerim.

ego tatmini, bo$ zaman öldürme aparatıdır sözlük; "ohh be" butonudur dellendiğinde, daraldığında. yazılmasın, kimse de yazmasın. yazana da "sözlükte güncel olayların yazılması" diye pm atar, sonra da geçer monitör kar$ısında ıspanaklı börek yerim. yaparım bunu.

bar tuvaletlerindeki prezervatif otomatları

wereyda
"tuvaletlerimizde sevgilinizle sevi$ebilirsiniz" mesajı veren otomatlar, prezomatlar..

nicedir dü$ünüyorum ama bir anlam veremiyorum. bu bi kola makinesi değil ki karde$im ne gerek var yani $imdi..? keza; ben canım istediğinde de kolayı gider marketten bakkaldan alırım. ama anladım sen $imdi diyorsun ki aids, hepatit b, gonore, sifiliz falan önemli.. eyvallah, ben de sana hak veriyorum. zaten kakalak gibi üreyen bir toplumda, algıda seçicilik’i algida max sanan, prezervatifi halen lateks zeplin ya da ambalajlandırılıp etiketlendirilmi$ bayram balonu zanneden ve $i$iren ve sonra da patlatan bir toplumda salak bir hacim kaplıyoruz evet ama; ama sen, e$eğin aklına karpuz dü$ürüyorsun bu esnada. $imdi bu senin yaptığın aleni tahrik unsuru değil mi ? efendi efendi muhabbet eden ve yeri geldiğinde de kendi özellerini ya$ayan çiftleri çiftle$meye özendirme politikası değil de nedir yani ? yok sen bir de bunu gidip unisex tuvaletlere koyuyorsun ondan sonra al ba$ına belayı.

aile planlaması derken donum ıslandı! suç kimin ?

ahmet kaya

wereyda
( bir yer var biliyorum
her $eyi söylemek mümkün
epeyce yakla$mı$ım, duyuyorum
anlatamıyorum.. )

evet, evet.. anlatamıyorum bir türlü. ahmet kaya çocuk katillerine yardım etti diyor ordan biri, biri geber diyor. yok yok, anlatamıyorum. sorun harbiden ben de. hayattayken yüzüne bakanlar, $arkılarına e$lik edenler; büyük sanatçı, üstad diyenler $imdi arkasından olmadık $eyler söylemekte ısrarlı hala..
öncelikle bu benim, salt ahmet kaya ba$lığı altına yazdığım ilk ve de son entrydir. gerisi, devamı yoktur.. sıkıldım artık avukat gibi görülmekten ki zaten problem de burada ba$lıyor.

pkk bayrağı altında $arkı söylediği bilinmeden önce herkes ahmet kaya’yı protest olarak nitelendiren müziğin babası olarak kabul ediyor, saygı duyuyor, albümlerini alıyor ya da almasa bile bi’ $ekilde dinliyordu. zaman zaman ağır duru$u, sözünü sakınmadan söylemesi, $arkılarında parmak bastığı, ucundan bacağından siyasete dokundurmalar yapması : özellikle üretim kısırı bünyeler tarafından ele$tiriliyor ama ahmet kaya’nın sanat ya$amına, kültür ya$amına kattıkları bir türlü yadsınamıyor; attila ilhan gibi, ahmed arif gibi, ahmet erhan gibi, nevzat çelik gibi büyük $airlerle olan yakın dostluğu ve $arkılarının bazılarında onların $iirlerini kullanması birtakım çevrelerce olumlu birtakım çevrelerce de -her zaman olur- olumsuz kar$ılanıyordu. ama ahmet kaya rotasını çizmi$ti, belli bir yörüngede, belli bir ba$kaldırıyı savunuyor; yaptıklarının yapacaklarının teminatı olduğunu kanıtlıyor, bu da ki$ileri ve belli kitleleri açmaz kıskançlıkların andon kıskaçlarına sürüklüyordu. $arkılarında, konu$malarında her zaman muhalif her zaman ele$tiren yapısı varolu$unun ona kattığı anlamla mümkün oluyor ama ahmet kaya yine de doymuyor, üretiyor, çalı$ıyor ve tenkit ediyordu. zamane programlarına çıkmıyor, "dervi$in fikri neyse zikri de o’dur" dan hareket ediyordu. aldırı$sızdı ama kesinlikle kapalı değildi. süsten uzak ya$amı, aile hayatını gözlerden ırak ya$aması bu gelenekten gelenler için, yani gönül ve dava insanları için bir kural değil bir alı$kanlık olabilirdi ancak. olaylı ödül gecesinde genel anlamıyla söylediği : kürtçe $arkı yapacağım, klip çekeceğim’den öte; ezilmi$, hakir görülüp dı$lanmı$ kürt halkının da artık anladığı dilde sanat eserleri verebilmesine olanak tanınmasına yönelik bir nükleer patlama sayılabilirdi. ordu tarafından doğu’da ellerine pkk bayrağı verilerek, "bak burada oğlunun adı yazıyor" denilen 80’lik ya$lı nineler, türkçe bilmemesi bir fırsat olarak kullanılan bihaber insanlar daha sonra yine aynı ordu tarafından "pkk eylemi yaptılar!" gerekçesiyle tutuklanıyor, sürgün ediliyor ve hatta öldürülüyordu. anla$ılamayan ise (en azından benim anlamadığım) bunları bilmeden konu$an insanların, kulaktan dolma, kulaktan dogma laflarına kendilerini de inandırmaları iken ahmet kaya fransa’ya, doğduğu topraklardan uzaklara, sürgüne, -doğru tanımla- ölüme gönderiliyordu. albümleri, dü$ünceleri, oturmu$ yapısı ile gönüllerdeki ahmet kaya’ya, "ba$ını kuma göm!" deniliyordu. üretme, sesin çok çıkıyor deniliyordu. bihaber yurdum insanı ise ödül gecesinde ahmet kaya’nın kafasına çatallar atan ve yurtseven karde$ler adıyla çıkmı$ saçma salak insanları zamanla ba$ı tacı ediyordu. gel gör ki; o yurtsevenler kendi yurtları yerine almanya’da ya$amayı seçiyordu. her $ey gülünecek kadar basit, de$ilecek kadar da derindi oysa. sonuç olarak istenen oldu, ahmet kaya fransa’da öldü, pere lachaise’ye, yılmaz güney’in yanına gömüldü. ya$ıyor diye söylentiler çıkartıldı, ailesi rencide edildi, onuru ile oynandı falan ama i$in en önemli kısmı bana sorarsanız ahmet kaya $ehit edildi. bir komplonun, planlanmı$ bir politik oyunun, bir üstükapalı suikastin kurbanı edildi. halkların karde$liği adına diye $arkılar yapan adam, halkların kalle$liğiyle öldürüldü.

gel gelelim; aradan bir kaç yıl geçti. yurdum insanı, yurdum genci çıktı ahmet kaya teröristlere ilgi ve sempati duyuyor dedi. haluk levent’de çıktı, pkk bayrağı altında $arkı söyledi ama dinliyorsun. çünkü rock diğ’mi ? kafa sallıyor, bo$alıyorsun.. zaten sen, yıllardır her $eye kafa sallıyorsun. rojin çıktı kürtçe söyledi, ilgini çekti diğ’mi? çünkü sen ilgiyi seversin. bir zaafiyetin var ama çözersin. kafasında ı$ık yanan adamlar tıkılırken hapise, sen elinde cımbız ve ayna, oturduğun yerden yaratılmasını istediğin ütopik barı$ için direktiflerde bulunursun. ahmet kaya dedi çünkü çocuklar ölsün ?! haklısın sen de, ne diyeyim ? için bu denli yanarken sen ne yaptın peki ? bir sivil toplum örgütüne üye oldun mu ? pkk’ya kurban verdiğimiz $ehitler için kaç kez gözya$ı döktün ? içine mi akıttın yoksa ? ha, anladım, zaten iç’ten seviyorsun sen.. yüreğimle seviyorum diyorsun diğ’mi ? karde$ türküler dinledin mi hiç, hani senin kıçının dibine dek gelip mitralyöz dayamı$ amerika’nın yaptığı filmlere kürtçe müzik yapan topluluk ! yo, yo ! haklısın, fazla abartıyorum ben.. ama sen, ama sen yalnızca oturup ele$tirmeyi biliyorsun, tartı$mıyorsun çünkü kalibresi yeterli değil insanların ! çünkü sen, pkk destekçisi $arkıcı diye itham ettiğin adam’dan ciddi $ekilde tiksiniyorsun. çünkü sen hiç oturup attila ilhan okumadın, mahur dinlemedin sen, hep yarım bıraktın ya$adıkların, bundan sinirlisin, bundan gerginsin sen, bu yüzden lafını söyleyip kaçıyorsun, bu yüzden sen sokayım da içinde kalsın, çamuru sıçrasın izi kalsın diyorsun. bastıramadıklarını, çıkaramadıklarını savuruyorsun bi’$eylere. bırakıyorum artık ben de, dinleyeceğim ama konu$mayacağım bundan gayrı. çünkü konu$anlar kötü oluyor doğal yollardan.. gudik.

*tashih*

ahmet kaya’ya laf edenlerin çok sevdiği bir deyim var bir de: fashion! çok sevdikleri deyimle : fe$ındır.
ulan zaten hepiniz atatürkçüsünüz, hepiniz $ehitlerin ardından ağladınız, hepiniz özgürlükçü ve tam bağımsızcısınız, hepiniz $ehit ailelerine destek için elinden geleni radına koymadı, hepiniz ahmet kaya gibi bir bölücünün tek $arkısını bile download etmedi, hepiniz saf, temiz ve rafinesiniz. kirlenmemi$, kirletilmemi$, kirletmemi$siniz. lâf; ben adım gibi eminim ki televizyonda bir askerin $ehit olduğu haberini duyduktan sonra eylemsizliğiniz zerre deği$miyor, kalp denen $ey sadece sizin politik orostopolluk yapmaya ne denli yatkın olduğunuzla anlamlanıyor, reptiloid gözya$larınızla siz, alelâde yalancı ve takiyyeci ideolojik ma$alarsınız.

fe$ınınızın ta dibine koyayım.

*tashih2*

ha bi’de $imdi son zamanlarda süper bir kalıp var herkesin kullandığı: siktir git çay koy! diye..
koyuyorum çayı getiriyorum sana hattâ içine be$ $eker atıyorum glikoz zekanı açsın diye ama sendeki $eyin adı sadece tıpta beyin, yoksa biz aramızda soğanın cücüğü e$eğin kemcüğü de desek olur. neyse.. sen $imdi ahmet kaya ile denk tuttuğun alnındaorospuçocuğuyazaninsan’ların kimilerinin ya ideolojik-fraksiyonist ’$ey’lerini dinleyen.., ya da onların kliplerinde götü ba$ı ayrı oynayan denyo karıların basenlerini rüyana kırmızı pazen olarak transplante ettiğin ve aslında yatay/dikey toplumsal geçi$lilik içerisindeki kültürel mekanizmada herhangi bir rol ve statü i$gâl etmediğinden bok attığın adamın birlikte çalı$tığı insanları sadece terör örgütü militanı, yatakçısı, yardakçısı ya da $ak$akçısı olarak addedecek kadar sığ bir tatlı su muhafızısın ey aklıevvel! yusuf hayaloglu, attila ilhan, nevzat celik, ersin ergün falan nedir bilmediğinden mustafa yıldızdoğan gibi bir türkçe yazma (ve eminim konu$ma..) özürlü türkçülük propagandacısı ile aynı kefeye koyduğun adamın $arkılarında efkârlanıyor ama bunu sanal ortamlarda banal demeçlerle afi$e etmeyi bi sik sanıyorsun.
(bkz: ülkücüye bok atmak)
ahmet kaya’yı sevme ulan sen zaten. ahmet kaya’yı sevenler yeter: onlar ne için sevdiğini bilecek kadar adamlar çünkü!

son tahlilde; (solcu bitiri$i)
öldü gitti ahmet kaya..

<ykz:kına>

gece yarısı aniden delirmek

wereyda
ruhun kama$ması ve karma$ıkla$ması, ko$ulların zorla$arak içinden çıkılmaz bir $ekil alması, gözlerin odanın durağan havasına ayak uyduran uzun dalı$lar yapması, açmazların çıkmazları kovalaması, dü$üncelerin ve duyguların anlatımsız bir fluluğa bürünüp rengarenk olması istenen ya$ama gözya$ı katreleri gibi dü$mesi, müziğin damarlara zerki ve $iirin alkolle kucakla$ması esnasında ve devamında geceye bir sis gibi inen dumanın ağır ağır içi kaplaması, yüz`e bir kırı$ık gibi saplanan ve bir tam açı olu$turan yalnızlığın intiharı kaçınılmazla$tırması, rüzgarın perdeye seksist temaslarda bulunması ve tüm deği$kenleri ürpertmesi, oylumlu bir $amar gibi ki$inin kendine gelmesini sağlayan mutlak gerçeklerin belirginliğiyle her $eyin daha da katmerlenmesi..

menfaât örüntülerinden ibaret ya$amın nevrotik ve sayrılı bir döneminden geçerken ki$iliğe "dann!" efektiyle yerle$en egoizmle tanı$ılıyor. beklenmedik bir kabala$ma, terslemeler ve incitmeler; kasten kırılan kalpler ve yok olan acıma hissi. hissizliğin hisseli sesi.. çıkarımlara binaen bilgele$me ve tepkisizlik, genel bir umarsızlık/pervasızlık ile dı$ çevre abandone ediliyor. "deği$tin!"lerle ba$layan tartı$malara, "ne halin varsa gör!"lerle noktalı virgül konuyor ve o tiksinti alenen afi$e ediliyor. her $eyini kaybetmi$ bir adamın rehaveti ile ağza ne geliyorsa söyleniyor artık. kendi iç hesapla$malarına ek olarak artık gelecek yeni kavgalara ve radikal deği$imlere de hazır hissediyorsun; küfürle retorikte bir çığır açıyorsun. yapay dünyaya onun dı$kısını, onun iç organlarını, onun tükrüğünü ve tatağını ve zamansız akıntılarını göstermekten çekinmiyorsun.

kusuyorsun..

gecenin elleri ne$ter, gecenin gezdiği sokaklarda cinayetler i$lenmekte. ve geceleri delirmekte insanoğlu, geceleri intihar etmekte. öyle i$te.

her şeyi bırakıp çekip gitmek

wereyda
hayatın hayat olmaktan çıkıp salak saçma bir $ey olduğu, yani sandalın su almaya ba$ladığı zamanlarda aklıma dü$en yegane aktivite. kendimi ve daha doğrusu bu skindrikle$tirilmi$ ruhumu ve fotoğraf makinemi alıp, kanalizasyon kokulu ağızlardan, meymenetsiz yüzlerden, gözbebeklerinin içine baka baka yalan söylebilmeyi ba$aran artist kılıklı pu$tlardan, sonsuz bir güveni yıkmayı ba$aran kemirgenlerden, iki bacaklı eklembacaklılardan, bakan ama görmeyen; konu$an ama asla söylemeyen, dokunan ama asla değmeyen, çalan ama asla bağı$lamayan soysuzluklardan sıyrılmayı dü$leyip, ayaklarımı ve sigaramı da alıp ba$ımı gitmek istediğim zamanlarda, ta$tan bir kalbin etrafında tapınmak için toplanmı$ iptidai sürüngenlerin ağırla$mı$ gözkapaklarını kaldırıp onlara bilincime hükmeden nefretimin metala$mı$ hali olan gölya$larımı göstermek istiyorum.. beni ben yapan her $eyden; ailemden, dostlarımdan ve babaannemin yorgun dut ağacından, müzikten ve o büyük a$ktan, edebiyattan dahi sıyrılmak istiyorum bazen. yanıma biraz ıssızlık, biraz ölü his, biraz da ay alarak firara ko$mak istiyorum.

$imdi bana deli diyorlar; deliler bile..

kanayan yaralar ve kanatan yalanlar

wereyda
hey komiklik yapmanın manâsı yok. bu bir âdet kanaması değil ve sen bundan rant elde edemeyeceksin oldu mu.. ben $imdi kalkıp uzun uzadıya anlatacağım, sen pop corn kemireceksin kar$ımda, yalnızlığına kapalı gi$e bir adamın ya$amöyküsünü seyredeceksin; elindeki be$ as`tan sahte olanını soracağım sana, kaçırıp gözlerini adaletten fidye isteyeceksin.

git!

yaralar kanar; yılandır yalanlar kanatır.. az ötede gerçek uyur, tutup da silkelersin yakalarından kalkar. a$k bir yalandır baharları söylenir, bir $arkıdır ayrılık nakaratta kulakların kanar. bu gece, uzaklarda bir $ehirde bir tren raydan çıkar; yakla$ır yamacına dek acılarımın, bir tam açı yapar ölüm, bir ölümdür ki gözlerimden akasya suyu sızar, $alter misali kapanır kapakları ömrümün.

susar, su içersin.

bu gece, uzaklarda bir $ehirde yalanları sarıp sarmalayıp koltukaltına sıkı$tıran bir vapur karaya oturur; bir yeni gine atasözünde geçer adın, hale`ti ruhiyem deği$ir, deği$ir de bölündüğü yerden kanar.. yalanlardır onlar bize sohbetlerde söylenenler, "daha iyi olacak"lar yalandır. yılan bir pusudur kendimi vurmam, sana vurulmam bir ku$`uykusudur..

kanayan yaralar ve kanatan yalanlar, geceleri gelir üstünü örterler senin.
ben çırılçıplak, bu gece uzaklarda bir $ehirde......

karşılıksız aşk

wereyda
(04.07.05`teki yazımdır.. çetin altan tandansı yapayım dedim..)

kar$ılıksız çek gibidir..
senden hiçbir beklentisi olmayan birine kar$ı duyduğun, zamanla platoniğe dönü$endir.
a$k aslında nedensiz, niçinsiz sevmektir. kar$ılıksız a$k, mazo$isttir. kendin kurduğun dü$ dünyanı kendin yıkarsın çoğu kez. kar$ındakinin de senin gibi hissetmesini istemen, aslında hiçbir zaman senin olmayacak birine döktüğün gözya$ın, ona ithaf ettiğin ve devamında kaosu, $iiri, mutsuzluğu getiren o $arkıyı dinlemen, inan, onun umrunda bile değildir. çünkü haberi yoktur onun senin yalancı mutluluk deltandan: sevdiğin uykusundayken onun kapısında sabahlaman, yarına yalnızca ba$ağrısı ve halsizlik ta$ır. oysa ki dozunda bırakmaktır bazen a$k.
"yani sen elmayı seviyorsun diye, elmanın da seni sevmesi gerekmez ki."

ama hep kabullenmekten korktuğun için değil midir ki bunca keder?

(sonra bir acı $arkıdır ki, pikapa takılan...)

çok a$ina bir sestir seni çeker. - radiohead`den exit music- travmatik gündüzlerin, gözlerinin telefonuna odaklandıgı gecelerine karı$ır. tahin olup, a$kın pekmezinde çözünürsün. bir umut ki her $eyin sorumlusudur; biter. inancının antresinden mistraller geçer.

(unutulmu$ a$ıklar senfonisinin prelüdünü kaç kez dinleyebilir ki yüreğin?)

doğan gün, aklındaki karma$anın daksilidir. ta ki demin yüzünü yalayarak geçen günı$ığı bir ba$ka "sevilen"e değinceye kadar. biçersin bilincinin nasırlı tarlasındaki faydasız anızları. orak ki, sana çok değip geçmi$tir, onları da savurmalıdır. onlar sana kalan a$kın son kırıntılarıdır belki...(ıykkk) beyninde takılı kalan son cam kırıkları..
artık bir ku$ hafifliğiyle seni kucaklayacak olan mavi gün, paketteki son sigaranın cezbindedir. ak$am yemeğinde ekmeğin kenarına gözüne dikmenden farksız.

(unutma platoniğim, ben sana kroniğim..)

kozasından fırlayan ipek böceğinin yenileni$i gibidir aurandaki direnç. sana omuz veren bir dostun sadakatini ta$ır aklındaki "bo$luğun" rahatlığı. en galip yanlarını geri kazanırsın. duvarlar, yürek sızıları, alkol spazmları, geceleri nedensiz ağlamalar yoktur artık. dagılmı$tır odandaki romatizmal hava. ta ki ili$inceye kadar gözlerin, $arjına taktığın eski moda telefonundaki "1 yeni mesaj var" yazısını görünceye kadar..

arkadaşın eski sevgilisiyle aşk yaşamak

wereyda
dibace; (bkz: kaçın lan gene eski sevgili)
sonra; (bkz: eski sevgili diyeni döverim)
üzgünüm; (bkz: sözlüğün eski sevgili takıntısı)
netice; (bkz: tamam tamam sustum) ..

berbat bir durum. siz ve ili$ki ya$adığınız o eskiyememi$ sevgili açısından yeni bir soluk, heyecan, atraksiyon gibi görünse de dı$ çevrenin sorgulayan yapısı, her birinizi tanıyan ba$ka arkada$ların kendilerini "yönetici molekül" ilân etmeleri sonucunda gerginle$en ortam, koruma kalkanı olarak aranızdaki duygusal aurayı ve sevgi gözeneğini kullanmanız ve ardından bu ili$kinin de biti$iyle editlenmesi zaman alan arkada$lık örüntüleri..

belki gerçekten ya$anan bir $ey var ve onun adı a$k değil.. ki$iliksiz bir ili$kinin sözde öznelerisiniz ve ya$adıklarınızın/payla$tıklarınızın tatmin duygusunu bastırmaktan ba$ka sebebi de yok.
can sıkıcı tek durum sizin sevgilinizin, daha önceden arkada$ınızla beraber olmu$ olması.

varan1:
(içses : skimde mi yaa, amaaan)
(dı$ses: ayıp olmaz değil mi $imdi?)

-bo$veeer!!-

- $imdi ne gereği var misojinist olmanın? hem tapulu malı değil ya karde$im, ayrılmı$lar da; bana ne, hıh !?
belki de gerçekten bir a$k var ortada ve yıpratılmayı bekliyor.. malûm, $u arkada$..

varan2:
(içses: kalkar dürüstçe söylerim, ’seviyorum’ derim ne var)
(dı$ses: götüm yemiyor lan, ya kızarsa?)

- a$k gaz bir $eymi$ be.. soğuk içiniz.

a ay

wereyda
reha erdem denen,
meramını kazuistik $ekilde ifade ederken anlatım gücünü izleyicinin gözüne sokan cillopstar yönetmenin 1988 yapımı muhte$em filmi..

münir özkul bile oynuyor.. konu ağır, anlatım ağır, anlayı$ ağır.
edip cansever, william blake gibi isimlerin dizeleri de geçiyor yer yer.
türkiye sınırları içerisinde o kadar az ki$i tarafından izlenmiş ki, $a$kınlıkla "ulan harbiden de haklılarmı$ izlememekte!" dediğiniz ânlar olabiliyor. en son günlük gazetelerden birinin "visidi ve dividi’de çılgınlık!" kampanyalarında gördüm adını. üzüldüm.

sigaram bitsin kalkarız

wereyda
$imdi karizma diye bir $eyin varolduğunu iddia edenler ve iddia etmeyenler arasındaki sava$ı iddia edenler kazandıysa ve iddaa oynayanlar sörveye dahil edilmemi$lerse, iddia edenlerin belirli kısmı sigara içen insanlardan olu$an bir güruhsa ve bu güruhun içinden de belirli miktarda insan her gün çevresindekilere en az bir kere "sigaram bitsin kalkarız" diyorsa o adamlarda karizma vardır diyerek tümden-gelip konuya girerim arkada$.

herifçioğlu sanki soğuk füzyonu bulmu$,
sanki zom olduğu bir geceyarısında i$kembe çorbacısından çıkarken ağzına kürdanı alarak "az evvel pirzola kemirdim lan" mesajı vermi$
ya da sanki küçük dağları ben yarattım türevi bir dü$ünsel yakla$ım sergilemi$ de gelmi$ bana bu cümleyi söylüyor. tahammülde limit var arkada$, söylenegelmi$ cümleler içinde en orgazmik olanı budur i$te.. (tanım!)

kültablasında terkedilmi$ o melûl bakı$lı zavallı izmarit, senin arkandan ağlar be karde$im. "ulan adam ne lâf etti be, ne yüceltti beni be!" der. demez mi? der lan der, demez mi’sini tartı$mıyoruz burada. benim amacım sana "sigaram bitsin kalkarız" cümlesinin ki$iye kazandırdığı artı puanlardan bahsederek içimde kalan ukdeye çözüm bulmak ve ki$isel ejakulasyonumu tamamlayarak kendimi bir sik sanmak. dinle beni $imdi! üç kez tekrarla: bu lâf dünyanın en karizmatik cümlesidir.. bu lâf dünyanın en karizmatik cümlesidir.. bu lâf dünyanın en karizmatik cümlesidir..

aferin. artık sen de klasik seçmen gibi oldun. hemen de inandın ha. tamam susuyorum. sigaram bitsin.....

hozeyka

wereyda
fyodor mihailovic dostoyevski denen übermenschin kısacık kitabı.

nihal yalaza taluy tarafından tercüme edilmi$ kitabın türkçesi : ev sahibesi.
hastalıklı ruhların vitrayı; baside indirgenmi$ ki$iliklerin ardındaki sır perdesinin aralanmasıyla vücuda gelen muhayyel acunun e$siz tasviri, insan denen labutu devirmek için gerekenin bir bowling topu kadar ağır bir $ey olmasına gerek olmadığını anlatırken "beni dinle lan, naber?" gibi sarkastik bir metodoloji kullanan kumarbaz yazarının son blöfü.



emrah dincer

wereyda
böyle biri vardı bir ara.
uzun favorileri, uzun siyah parka çakması paltosu, boğumlu sesi ve "ben bu gidi$atın dübürüne attırırım agalar!"a benzeyen kahvehane ağzı ile sıvanmı$ bir türkçe ile yılmaz erdoğan $iirlerinden aparılmı$ lirikler giydirdiği $arkı(!)larına köktenci video klipler çekmekte üstüne yoktu. dugongtan gelme fizyolojisine aldırı$sız yakla$mak imkânlar dahilinde bulunmadığından bir klibinde kendisini zincirlere vurdurmu$ görüntüsüne bakarkene, çaya batırılmı$ bisküvimin dağılan parçasını televizyon ekranına fırlatmı$tım bizzat ben.

emrah, sen değil miydin i$letmecilere "abiii" çekip mekânlara getirdiğin eprime karıların louis vuitton çakması çantalarının ardından revü kızlarını kesen?
sen değil miydin protest müzik yapıyorum deyip bu i$in tanrısı ahmet kaya’ya verip veri$tiren kımıl zararlısı?

bilmediğim bir $ey söyle bana emrah.

alışamadım yokluğuna

wereyda
not: bu entry senin benim ve onun ağzından yazılmı$tır; zaman zaman söylemler karı$mı$ ve ki$isel çıkarımlar bastırılamadan konu$maya ba$lanmı$tır. deği$iktir, içerisinde bilerek yapılan hataları ve hatalarını a$ağılayan kelime oyunları mevcuttur. kısaca piçliktir.

(gece ağır ağır gelir
gelir ba$ucumda bekler)
* ürpertici sessizliğini bir ses olarak algılamazsak eğer hiçbir sesi yoktur gecenin, hareketini algılama olasılığı ise odaktan kopup geçici bir kaybolmu$luk duygusu ile içine dü$tüğümüzde ancak mümkün olabilir. dü$ünceler arasında “hangisi benimcilik” oynarken yakla$an bu tehlikeye kar$ılık diğerlerinin arasından seçki yaptığım “sen” hakim olursun bana. gece bekler, sıcak hafızama yerle$tiğin o asla uzanamayacağı noktadan çıkmanı ve onun tabiri ile yok olmanı usulca bekler. “pek mümkün değil gece bir sonraki adımı atsınlar bence sen sadece bekle..”
(“benden gelen”)

(bana gittiğini söyler
bir daha dönmeyeceğini de)
* iyi bir gözlem yeteneğine sahip gecenin bekleme sırasındaki “$iir-$arkı-alkol” avutmalarını izlemesi sonucunda gelen hamlesidir. doğal yalanların en güzel örneği gibi gelen “bir daha dönmeyecek” kısmı geçici bir kahrolma ve sonra güçlü bir ba$ kaldırma doğurur, daha sonra ise masaya bir ba$ka daha sonralar için sipari$ olan sert bir yumruk gelir, akabinde sağlam bir “siktir git ulan, bir daha da dönme”
(“sana giden”)

(duvarların ardından
seni duymaya çalı$ıyorum hâlâ)
* masanın sesinin yankılanması sonucunda kulaklarda beliren özlemin tınıları öyle bir tanıdıklık hissi yaratır ki bunu reddetmek mümkün değil. gittikçe daha fazla yakla$ırsın sağındaki-solundaki ya da tam önündeki seslere, kollarını açarsın ve kendi sesini yakalamaya çalı$ırsın, duvar ayna olduğunda ve onunla yüz yüze geldiğinde utanç ifadenin netliği seni bile $a$ırtır, yok olmak istersin, hemen ardında gelen “yapma, yeter artık” yalvarmalarının muhatabı kimdir? bunu hep merak edeceksin..
(“benden sana”)


(buradan gittin çoktan
ve gece bana bırak diyor)
* utancının yüzüne attığı sağlam tokat aslında senin yokluğunu net olarak göstermekten ibaretti, bunu idrak ettiğin an ise aynadaki görüntülerde olmayanı fark etme zorunda olduğunu anlarsın. gece arkadan sürekli “bırak o elindeki ile kalbindekini, teslimiyet huzur verir” diye zorlar ancak sorumlulukların yok olmasından dolayı gelen bo$luğun huzurunu gayet iyi bilen biri olarak “teslim olmadan ve bir adım bile geri atmadan bir gün ileriye gidebilirim dersin”
(“senden bana küçük bir öğüt”)

(bir gün gelir bir gün geçer
bazı $eyler hiç ama hiç deği$mez)
* sadece ürperip teslim olmadan geçtiğin, kulağına gelen fısıltıları dinlemediğin birkaç gün devrilip gider. belkiler içerisinde küçük bir deği$iklik ararsın ama nafile. deği$en hiçbir$ey yoktur ve beklemek artık unutmamak için bir zorunluluktur. unutmayacağım sözünü verdikten sonra geri dönü$ de olmadığına göre elveda sana kendini güçlü gören gece.
(“artık sen ve ben bir bütünüz”)


(her geçen anın sonunda hâlâ
alı$amadım yokluğuna)
* ve en can alıcı nokta “kabullenme” kısmı. bir çe$it yenilgi de denilebilir ya da yerden yere vurulma ya da a$k ya da beklemekten yorulma ya da alı$maktan korkma ya da dostluk ya da ya da ya da.. burada kabullenilen “kabullenemeyeceğini kabullenme” olduğundan aslında yenilgi diye bahsedilen de yenilmeyeceğini duyurma merakından ba$ka bir$ey değildir, değil midir?
(“sen kopmak istersin ama kopamayacağını da bilirsin”)

(gece ağır ağır gelir
gelir ba$ucumda bekler)
* bir tam açı yapmı$tır sensizlik ve bunun yanında gelen bir garip sessizlik, ba$ladığı noktaya varmaya çalı$ırken dü$ünceler hiçbir$ey “aynı” değildir. yorulma vardır ama bilinçsizlik daha da bir hakim, bu kez gece gümbür gümbür gelir, ağır adımlarının sesi kulaklarında yankılanırken ellerin istemsizce kapatır onları, dizlerini göğüs hizasına alıp “hayır” diye gözlerin kapalı sayıklarsın.
(“give me a reason to love you”)


(bana gittiğini söyler
bir daha sevmeyeceğini de)
* siktir lan bu sadece yalan.. çabalama artık yenilgi bana haram.. defol git olmayanları üzerine yıkmadan.. sadece defol ve kaybol huzursuzluğumu bozmadan.
(“i`m, not looking for, just anyone”)

(uyumaya çalı$sam da faydası yok
sana sarılmayı özlüyorum hâlâ)
reddediyorum ya da reddettiğimi yastığıma söylüyorum, kapanmayan gözlerim her yerde seni görmeye ba$lamı$ken uyumanın bilinçsizliğinde seni kaybetmek istemiyorum, kabala$ıyorum kendime kar$ı ancak net bir$eylerin ortaya çıkması için acıtıcı olmak zorunlu değil mi? deli birisinin ben deliyim demesinden daha doğal olan nedir? sadece sevenin ben seviyorum demesi.. özleyenin ve yok olanı görenin “tükeniyor” diye bağırması da buna yakındır, öyle midir? herhalde öyledir, öyle olmalı ya da benimki öyle.
(“i can`t believe this world is still turning”)

(buradan gittin çoktan
ve gece bana bırak diyor)
* neden hala sefilliği tercih ediyorum ki? huzursuzluğun yokluğunda gelen salakça bir gülümsemeyi kabullenmek bu kadar mı zor? hayatımdaki parçaların uyumsuz olanlarını deği$tirmek? protez a$k seçmek? a$ki dostluklardan uzak insancıl bir ya$ama merhaba demek? önümdekileri söküp takmak bu kadar mı zor?
(“i`m, not sorry for, for the things i`ve done”)

(bir gün gelir bir gün geçer
bazı $eyler hiç ama hiç deği$mez)
* deği$mesi gerekenleri görmemek için ayna korkusu diye bir $eyi kabullenmi$ ben mi deği$ecektim? deği$meyeceğimi bildiğimden zaten bu küçük oyunları oynuyorum ve sen beni ağır ağır seyrediyorsun. hangimiz büyük diye sormuyorum çünkü kar$ıma birisini dikmeyecek kadar uzakları görmeyi seviyorum. bazı $eyler artık yok, gömdüm onları, sadece ben varım bazı bazı.
(“on competing, oh, when will this tired heart stop beating?”)


(her geçen anın sonunda hâlâ
alı$amadım yokluğuna)
* (“ıt`s all a game, existence is only a game”)

morrissey, portishead, vega, erasmus, perec ve kendime te$ekkür ederim.



13 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol