alışamadım yokluğuna

wereyda
not: bu entry senin benim ve onun ağzından yazılmı$tır; zaman zaman söylemler karı$mı$ ve ki$isel çıkarımlar bastırılamadan konu$maya ba$lanmı$tır. deği$iktir, içerisinde bilerek yapılan hataları ve hatalarını a$ağılayan kelime oyunları mevcuttur. kısaca piçliktir.

(gece ağır ağır gelir
gelir ba$ucumda bekler)
* ürpertici sessizliğini bir ses olarak algılamazsak eğer hiçbir sesi yoktur gecenin, hareketini algılama olasılığı ise odaktan kopup geçici bir kaybolmu$luk duygusu ile içine dü$tüğümüzde ancak mümkün olabilir. dü$ünceler arasında “hangisi benimcilik” oynarken yakla$an bu tehlikeye kar$ılık diğerlerinin arasından seçki yaptığım “sen” hakim olursun bana. gece bekler, sıcak hafızama yerle$tiğin o asla uzanamayacağı noktadan çıkmanı ve onun tabiri ile yok olmanı usulca bekler. “pek mümkün değil gece bir sonraki adımı atsınlar bence sen sadece bekle..”
(“benden gelen”)

(bana gittiğini söyler
bir daha dönmeyeceğini de)
* iyi bir gözlem yeteneğine sahip gecenin bekleme sırasındaki “$iir-$arkı-alkol” avutmalarını izlemesi sonucunda gelen hamlesidir. doğal yalanların en güzel örneği gibi gelen “bir daha dönmeyecek” kısmı geçici bir kahrolma ve sonra güçlü bir ba$ kaldırma doğurur, daha sonra ise masaya bir ba$ka daha sonralar için sipari$ olan sert bir yumruk gelir, akabinde sağlam bir “siktir git ulan, bir daha da dönme”
(“sana giden”)

(duvarların ardından
seni duymaya çalı$ıyorum hâlâ)
* masanın sesinin yankılanması sonucunda kulaklarda beliren özlemin tınıları öyle bir tanıdıklık hissi yaratır ki bunu reddetmek mümkün değil. gittikçe daha fazla yakla$ırsın sağındaki-solundaki ya da tam önündeki seslere, kollarını açarsın ve kendi sesini yakalamaya çalı$ırsın, duvar ayna olduğunda ve onunla yüz yüze geldiğinde utanç ifadenin netliği seni bile $a$ırtır, yok olmak istersin, hemen ardında gelen “yapma, yeter artık” yalvarmalarının muhatabı kimdir? bunu hep merak edeceksin..
(“benden sana”)


(buradan gittin çoktan
ve gece bana bırak diyor)
* utancının yüzüne attığı sağlam tokat aslında senin yokluğunu net olarak göstermekten ibaretti, bunu idrak ettiğin an ise aynadaki görüntülerde olmayanı fark etme zorunda olduğunu anlarsın. gece arkadan sürekli “bırak o elindeki ile kalbindekini, teslimiyet huzur verir” diye zorlar ancak sorumlulukların yok olmasından dolayı gelen bo$luğun huzurunu gayet iyi bilen biri olarak “teslim olmadan ve bir adım bile geri atmadan bir gün ileriye gidebilirim dersin”
(“senden bana küçük bir öğüt”)

(bir gün gelir bir gün geçer
bazı $eyler hiç ama hiç deği$mez)
* sadece ürperip teslim olmadan geçtiğin, kulağına gelen fısıltıları dinlemediğin birkaç gün devrilip gider. belkiler içerisinde küçük bir deği$iklik ararsın ama nafile. deği$en hiçbir$ey yoktur ve beklemek artık unutmamak için bir zorunluluktur. unutmayacağım sözünü verdikten sonra geri dönü$ de olmadığına göre elveda sana kendini güçlü gören gece.
(“artık sen ve ben bir bütünüz”)


(her geçen anın sonunda hâlâ
alı$amadım yokluğuna)
* ve en can alıcı nokta “kabullenme” kısmı. bir çe$it yenilgi de denilebilir ya da yerden yere vurulma ya da a$k ya da beklemekten yorulma ya da alı$maktan korkma ya da dostluk ya da ya da ya da.. burada kabullenilen “kabullenemeyeceğini kabullenme” olduğundan aslında yenilgi diye bahsedilen de yenilmeyeceğini duyurma merakından ba$ka bir$ey değildir, değil midir?
(“sen kopmak istersin ama kopamayacağını da bilirsin”)

(gece ağır ağır gelir
gelir ba$ucumda bekler)
* bir tam açı yapmı$tır sensizlik ve bunun yanında gelen bir garip sessizlik, ba$ladığı noktaya varmaya çalı$ırken dü$ünceler hiçbir$ey “aynı” değildir. yorulma vardır ama bilinçsizlik daha da bir hakim, bu kez gece gümbür gümbür gelir, ağır adımlarının sesi kulaklarında yankılanırken ellerin istemsizce kapatır onları, dizlerini göğüs hizasına alıp “hayır” diye gözlerin kapalı sayıklarsın.
(“give me a reason to love you”)


(bana gittiğini söyler
bir daha sevmeyeceğini de)
* siktir lan bu sadece yalan.. çabalama artık yenilgi bana haram.. defol git olmayanları üzerine yıkmadan.. sadece defol ve kaybol huzursuzluğumu bozmadan.
(“i`m, not looking for, just anyone”)

(uyumaya çalı$sam da faydası yok
sana sarılmayı özlüyorum hâlâ)
reddediyorum ya da reddettiğimi yastığıma söylüyorum, kapanmayan gözlerim her yerde seni görmeye ba$lamı$ken uyumanın bilinçsizliğinde seni kaybetmek istemiyorum, kabala$ıyorum kendime kar$ı ancak net bir$eylerin ortaya çıkması için acıtıcı olmak zorunlu değil mi? deli birisinin ben deliyim demesinden daha doğal olan nedir? sadece sevenin ben seviyorum demesi.. özleyenin ve yok olanı görenin “tükeniyor” diye bağırması da buna yakındır, öyle midir? herhalde öyledir, öyle olmalı ya da benimki öyle.
(“i can`t believe this world is still turning”)

(buradan gittin çoktan
ve gece bana bırak diyor)
* neden hala sefilliği tercih ediyorum ki? huzursuzluğun yokluğunda gelen salakça bir gülümsemeyi kabullenmek bu kadar mı zor? hayatımdaki parçaların uyumsuz olanlarını deği$tirmek? protez a$k seçmek? a$ki dostluklardan uzak insancıl bir ya$ama merhaba demek? önümdekileri söküp takmak bu kadar mı zor?
(“i`m, not sorry for, for the things i`ve done”)

(bir gün gelir bir gün geçer
bazı $eyler hiç ama hiç deği$mez)
* deği$mesi gerekenleri görmemek için ayna korkusu diye bir $eyi kabullenmi$ ben mi deği$ecektim? deği$meyeceğimi bildiğimden zaten bu küçük oyunları oynuyorum ve sen beni ağır ağır seyrediyorsun. hangimiz büyük diye sormuyorum çünkü kar$ıma birisini dikmeyecek kadar uzakları görmeyi seviyorum. bazı $eyler artık yok, gömdüm onları, sadece ben varım bazı bazı.
(“on competing, oh, when will this tired heart stop beating?”)


(her geçen anın sonunda hâlâ
alı$amadım yokluğuna)
* (“ıt`s all a game, existence is only a game”)

morrissey, portishead, vega, erasmus, perec ve kendime te$ekkür ederim.



bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol