reklami tahammul edilemeyecek derecede korkunc olan turkcell hizmeti. bir adam vardi cani sikilan, cani sikilan derken arkadaki islik hangi yaratici zihnin urunudur acaba diye dusunduruyor beni...
senfonik metal bu dedirtir insana. sarkida simonenin sesi kadar geri plandaki scream vokal de mukemmeldir.
turkcesi:
sag duyunu izle,
kendini hep ve sonsuza dek
peri masallarinin ardina gizleyemezsin
yanlizca tum gerceklige basvurarak kesfedebiliriz.
bu yiginagin ruhu sonsuza dek ve her zaman.
doktriner kafalar cogunlukla hastalikli dusunceler tasir.
ve bize ogutledikleri seytanca islerdir.
beni tanridan gelen mesajlarla ikna etmeye kalkisma
kendi isledigin gunahlarla beni sucluyorsun
aynaya bakmadan lanetlemek kolaydir
goruntunun arkasinda gercek yatar.
ebedi sessizlik adalet icin haykiriyor
satilik degildir bagislayicilik
ne de unutmak icin istek
arinmislik(bekaret) cok kucuk yaslarda calindi
ve atesi sondurecekler bagisikligi kaybediyor
cennet bahcelerinde iktidarin hastalikli fesatliklari
elmalarin ise cekici bir yuz kazandigi yerde
kendini gizlemeyi surduremezsin
gecmis peri masallariyla
ve yika ellerini masumiyet icinde.
turkcesi:
sag duyunu izle,
kendini hep ve sonsuza dek
peri masallarinin ardina gizleyemezsin
yanlizca tum gerceklige basvurarak kesfedebiliriz.
bu yiginagin ruhu sonsuza dek ve her zaman.
doktriner kafalar cogunlukla hastalikli dusunceler tasir.
ve bize ogutledikleri seytanca islerdir.
beni tanridan gelen mesajlarla ikna etmeye kalkisma
kendi isledigin gunahlarla beni sucluyorsun
aynaya bakmadan lanetlemek kolaydir
goruntunun arkasinda gercek yatar.
ebedi sessizlik adalet icin haykiriyor
satilik degildir bagislayicilik
ne de unutmak icin istek
arinmislik(bekaret) cok kucuk yaslarda calindi
ve atesi sondurecekler bagisikligi kaybediyor
cennet bahcelerinde iktidarin hastalikli fesatliklari
elmalarin ise cekici bir yuz kazandigi yerde
kendini gizlemeyi surduremezsin
gecmis peri masallariyla
ve yika ellerini masumiyet icinde.
her zaman duyabilecegin tipte
bir adamdi
kolay cikis icin
ailesini terk edenlerden
hicbir zaman isaretlerini goremediler
hicbir zaman bir kelime etmedi
bir gun daha dayanmadi
kiyi seridine goturun beni
kumlara gomun beni
suyun etrafinda yuruyun benimle
ve o zaman belki anlarsiniz
ne zaman altinda debelendiginiz tasin
yuku omuzlarinizdan duserse
ne zaman basinizin ustunde yagmur yagdiran bulut
kaybolursa ortaliktan
iste o zaman duyacaginiz
sahte yillarinizin dususunun gurultusudur.
her zaman duydugunuz tipte
kizlardan degildi
hicbir zaman bir baskasini istemeyecekti
hicbir zaman onsuz olmayacakti
size her seyin isaretini verecekti
size her seyi anlatacakti
ama onlar sirtlarini donduler ve basip gittiler
kiyi seridine goturun beni
kumlara gomun beni
suyun etrafinda yuruyun benimle
ve o zaman belki anlarsiniz
ne zaman altinda debelendiginiz tasin
yuku omuzlarinizdan duserse
ne zaman basinizin ustunde yagmur yagdiran bulut
kaybolursa ortaliktan
iste o zaman duyacaginiz
sahte yillarinizin dususunun gurultusudur.
dream theaterin falling into infinity albumunun 4. parcasidir. dream theaterin genel tarzindan biraz farklidir fakat bu farklilik kesinlikle goze batici bir farklilik degildir. yenilige acik olduklarini ve yeniligi ne kadar guzel iclerinde erittiklerini gostermislerdir. bu albumun en guzel parcasidir. petrucci icinizdeki kalbi sokup atar...
hes just the kind of man
you hear about
who leaves his family for
an easy out
they never saw the signs
he never said a word
he couldnt take another day
carry me to the shoreline
bury me in the sand
walk me across the water
and maybe youll understand
once the stone
youre crawling under
is lifted off your shoulders
once the cloud thats raining
over your head disappears
the noise that youll hear
is the crashing down of hollow years
shes not the kind of girl
you hear about
shell never want another
shell never be without
shell give you all the signs
shell tell you everything
then turn around and walk away
carry me to the shoreline
bury me in the sand
walk me across the water
and maybe youll understand
once the stone
youre crawling under
is lifted off your shoulders
once the cloud thats raining
over your head disappears
the noise that youll hear
is the crashing down of hollow years
hes just the kind of man
you hear about
who leaves his family for
an easy out
they never saw the signs
he never said a word
he couldnt take another day
carry me to the shoreline
bury me in the sand
walk me across the water
and maybe youll understand
once the stone
youre crawling under
is lifted off your shoulders
once the cloud thats raining
over your head disappears
the noise that youll hear
is the crashing down of hollow years
shes not the kind of girl
you hear about
shell never want another
shell never be without
shell give you all the signs
shell tell you everything
then turn around and walk away
carry me to the shoreline
bury me in the sand
walk me across the water
and maybe youll understand
once the stone
youre crawling under
is lifted off your shoulders
once the cloud thats raining
over your head disappears
the noise that youll hear
is the crashing down of hollow years
pink floyd yorumu cok guzel olmasina ragmen dream theater coveri da dinlenmesi gerekecek kadar guzeldir. sarkinin sonucu cok guzeldir. ders verir adeta. birlikte ayaktayiz, bolununce yikiliriz...
sitesinde cok guzel goruntuleri ve ses kayitlari vardir. izlenmesi tavsiye edilir. videolarindan birinde cok guzel siir okumaktadir. oyle ki siir okuyusu onun nasil bir insan oldugunu gostermektedir. sesi, gozlerindeki isik... bolivyali asker bile onu vururken tereddut etmistir. videosunda soyle der:
id like to recite a little poem.
dont worry! you neednt worry.
i didnt write it myself.
its a poem just a few lines by a desperate man.
i have a bad memory, it goes something like this.
i mean that no one has managed to wield a hoe to the rhythm of the sun and no one has yet reaped grain with love and grace.
turkcesi:
size kisa bir siir okumak istiyorum. endiselenmeyin! endiselenmenize hic gerek yok. bu siiri ben yazmadim. birkac dizelik olan bu siir umitsiz bir adam tarafindan yazilmistir.
kotu bir hafizaya sahibim bu yuzden bu gibi seyler aklimda kalmiyor, gidiyor.
sunu demek istiyorum ki hic kimse gunesin ritmini eliyle yakalama cabasina kalkismadi yine hic kimse ask ve nezaket tohumlarini hasat edemedi...
id like to recite a little poem.
dont worry! you neednt worry.
i didnt write it myself.
its a poem just a few lines by a desperate man.
i have a bad memory, it goes something like this.
i mean that no one has managed to wield a hoe to the rhythm of the sun and no one has yet reaped grain with love and grace.
turkcesi:
size kisa bir siir okumak istiyorum. endiselenmeyin! endiselenmenize hic gerek yok. bu siiri ben yazmadim. birkac dizelik olan bu siir umitsiz bir adam tarafindan yazilmistir.
kotu bir hafizaya sahibim bu yuzden bu gibi seyler aklimda kalmiyor, gidiyor.
sunu demek istiyorum ki hic kimse gunesin ritmini eliyle yakalama cabasina kalkismadi yine hic kimse ask ve nezaket tohumlarini hasat edemedi...
turkcenin katledildiginin zirveye ulastiginin kanitidir. bu kadar zengin bir dilin ozelliklerinden bu kadar kacan bir millet. genc kizlarimizin agzina hic yakismayan ama kendilerine cok yakistigini dusunerek hatta bunun yanina baba, dayi, abi gibi tabirleri de ekleyerek kullandiklari tabirdir. kimisi buna tikky agzi demektedir. bu ve bunun gibi cumleler kesinlikle vatan hainlerinin kullandigi bir agizdir. kendilerinin insanliklarindan suphe edilir. cunku insan olanin bu cumlenin ne kadar abes oldugunu anlamasi lazim. gunun 24 saati gezip sirf alisveris yapan bir insan bunu turkceyle de suanda benim yaptigim gibi cok guzel ifade edebilir diye dusunuyorum...
bir solukta biten, turk filmlerinden hicbir farki olmayan, donem itibariyle bugun yazilsa herkesin gulecegi ilk turk romani. kitabin ismi korkutsa da sadelestirilmis oldugundan okunmasi cok kolaydir... fitnat, yurdumun guzel insani talat ise delikanlimiz. iki gonul bir olmak icin ugrasir fakat samanliklari mezar olur. aski icin kadin kiligina giren talat, fitnata ders vermeye baslar. fakat uvey babasi fitnati baska adamla evlendirir. o baska adamda fitnatin gercek babasidir. fitnat kendini oldurur, talat fitnatin basinda olur. fitnatin gercek babasi kafayi yer. semseddin samide bu acikli olaylarin ardindan kitabinin sonunda espri yapacak gucu kendinde bulur. kitap karakterlerinin neredeyse hepsini oldurmenin kitabi belalar kitabi yapmaktan farkinin olmadigini soyler ki neredeyse hepsini zaten oldurmustur.
roman 1872 yilinda kaleme alinmistir. taassuk-i talat ve fitnat isminin anlami talat ve fitnatin aski demektir. turk klasiklerimiz arasinda yerini bulmustur.
roman 1872 yilinda kaleme alinmistir. taassuk-i talat ve fitnat isminin anlami talat ve fitnatin aski demektir. turk klasiklerimiz arasinda yerini bulmustur.
konserlerine beyaz takim elbise giyerek cikmasinin nedeni evlendiginde dugun yapamamasidir. onlarin evliliginde erkek beyaz takim elbise giyermis. bu yuzden konserlerinde beyaz takim elbise giyermis ki dugun havasinda gecsin diye. yaratici muzik yapmasinin yaninda yaratici da aciklamalari vardir...
iki gonul bir olunca samanlik seyran olur bosuna dememisler. insanlar artik yeni arayislar icindeler. gercek evlilikler istedikleri kadar mutluluk getirmemekte. iste turk milleti yine zekasini cok guzel kullanarak bir alternatif sunmaktadir. sanal bebeklerden, sanal savaslara ve sanal cikmalardan, sanal evliliklere... google’da arandiginda bu sitelere rastlamak mumkundur. ayni sanal bebekler gibidir. tuvaletini yapar temizlersiniz. x saatte acikir yemegini verirsiniz...
ev kizi hareketlerinde gayet ozgur olan kizdir. ozel bir isi olmadigi icin her ise eli yatkindir. bu kizlarin kimisi bosken kimisi kendisini doldurmak icin gayet guzel calismaktadir. evde kosu bandi vardir, sporunu yapar sonra olimpiyatlara katilip sampiyonluga oynar. kimisinin kutuphanesi vardir, kitaplarin icine gomulup sonra yazar olur. kimisi de evine adam doldurup kotu bir ev kizi olur. onemli olan ev kizinin kafa yapisidir...
zamaninda kayseri’de istiklal marsimizin ezberden soylenememesiyle gundeme gelen bir konudur. bu durumda ‘aaa istiklal marsimizi okuyamiyorlar, bu ne rezalet!’ diyerek insanimizi bol bol yayin organlariyla rezil etmisizdir. halbuki bu kendi rezilligimizdir. 10 kitalik bir marsiniz vardir. milli marsinizdir. ezberlenmesi de gayet kolaydir. fakat sistem... yani bunu bize ogretecek olan sistem anormal derecede bozuktur. ilkokula baslarsiniz. size milletinizi sevdirerek, milli marsinizi ogretmek yerine ‘ezberlersen 5 alirsin.’ seklinde notlarla korkutularak ezberletilir. nitekim herkes ezberler ama icinde ne anlattigini anlamadan. her cuma okul kapanisi ve her pazartesi okul acilisiyla bu mars soylenir ki okunmasi sizi daha ilkokulda korkutmaktadir. oyle bir disiplinle egitiyorlardir ki sizi, bu marsi sesli de okumak suctur sessiz de okumak suctur. mudur yardimcilari, ogretmenler dudaklarini kipirdatarak okurken, sizi ya cok bagiriyorsunuz diye azarlarlar ya da biraz daha sesli okuyun diye ve bu azarlamalari herkesin arasinda yaparlar. o kucucuk yasinizda karakteriniz yogrulurken sizin gururunuzu kirarak bu marsi soyletmeye calisirlar. nasil korkma sonmez bu safaklarda yuzen alsancak dersin ki! marsini okumaya korkuyorsun milletini nasil savunacaksin! ezberle, dayakla tehdit edildiginiz bir ortamda bu marsi insan nasil okusun! sonra milletvekilleri marsi okuyamayinca kabahatleri okuyamamalari olsun...
nazim hikmetin en guzel siirlerinden biridir. nazim bu siiri aralik 1959da yazmistir. anlami cok derindir. oyle ki her okuyusta insan siirin farkli bir anlamini fark eder. kendisi siire isim vermemistir. ama son siirleri kitabinda bu siir ilk dizesinden dolayi kar kesti yolu diye gecmektedir...
kar kesti yolu
sen yoktun
oturdum karsina dizustu
seyrettim yuzunu
gozlerim kapali
gemiler gecmiyor ucaklar ucmuyor
sen yoktun
karsinda duvara dayanmistim
konustum konustum konustum
agzimi acmadim
sen yoktun
ellerimle dokundum sana
ellerim yuzumdeydi.
-nazim hikmet ran-
kar kesti yolu
sen yoktun
oturdum karsina dizustu
seyrettim yuzunu
gozlerim kapali
gemiler gecmiyor ucaklar ucmuyor
sen yoktun
karsinda duvara dayanmistim
konustum konustum konustum
agzimi acmadim
sen yoktun
ellerimle dokundum sana
ellerim yuzumdeydi.
-nazim hikmet ran-
sabah gec kalkmissinizdir. kahvalti coktan kurulmus hatta kahvalti diye bir durum kalmamistir, kaldirilmistir. iste bu durumda kahvalti hazirlamak ve sonra da onu toplamak cok zor oldugundan ton baligi acilir, kutusunda, kopek mamasi gibi yenir. gec kalktiginizdan dolayi ogle yemegi faslini da kacirirsiniz. siz sabah ton baliginizi yerken cevrenizdekiler ogle yemeklerini yiyip bitirmis olur. bu durumda yine yapilacak olan bir kutu ton baligini tekrar acmaktir. ustune limon sikip, tuz dokup yemek duser size. gec kalktiginiz icin hayati geriden takip edersiniz. aksam yemegini de insanlarla beraber yiyemezsiniz. zincir boyle devam eder. normal insanlarin aksam yemegi yedigi saatte sizin karniniz gayet toktur. saat gece 2-3’dur. herkes yattiginda sizin yemek yeme vaktiniz gelmistir. gurultu yapmak istemediginizden yine bir kutu ton baligi alirsiniz. kolaya kacmanin vazgecilmezlerindendir ton baliklari. hem sofra kurma derdinden hem de etrafi toplama derdinden kurtarir sizi. bir de hem yiyip hem calismaniza imkan saglar. fakat mideniz bu durumdan sikayetci olursa yapilacak en guzel sey erken yat, erken kalk felsefesinde hareket ederek, normal insanlarla yemek yemektir...
cokca kullanilan bir benzetmedir. uvey size ait olmayan, sizin kaninizdan gelmeyen bu yuzden hayatta ikinci planda olandir. bir anne oz evladina davrandigi gibi cogu zaman uvey evladina davranamaz. oz daha once gelir onun hayat siralamasinda. uveyse geriden takip eden, ne yapsa cevresine yaranamayandir... ozun golgesi altinda kalanlarin gordugu muameledir bu. toplumda da pek cok kisi uvey olsun oz olsun bu durumla karsilasmaktadir. bu zamanda ozler bile bu muameleyi gormektedir. toplum kendi evladina bu muameleyi cok guzel yapmaktadir. bu konuya en genel ornek; okursunuz, guzel bir yere gelirsiniz, toplumunuz sizi sahiplenmez, yaptiginizi alkislamaz, yaptiginizi cekemez. bu durumda siz de bu toplumda barinamayip solugu sizin yaptiginiza deger veren yerlere kacmakta ararsiniz...
hayatini yaratmaya adamis insanlarin, fikirlerini yaratma pahasina olumu secmesi. kimisinin fikirleri ugruna kafasinin ucurulmasi, kimisininse fikirleri ugruna hayatin icinde kendini kaybetmesiyle gerceklesir. bu insanlar gercekten sanati icin kendinden vazgecen insanlardir. gunumuzde ise sanat icin olmeyi gotu yemeyenlerin sanat icin soyunurum sekline donusturdukleri yargidir ki genelde bu yargiyi yaratma amaciyla degil de para kazanma amaciyla gerceklestirirler. genellikle podyum mankenleri bunu cok yapmaktadir. sanatim icin soyunurum, yatarim hatta kulagimi japon yapistiricisiyla yapistiririm diyip sonra da evet salaklik yaptım ama para da bende iste seklinde soylemlerine devam ederek sanatin iyice icine etmeleri ve bunu sadece para icin yaptiklarini kabul etmeleri... nerde simdi sanat icin olen insanlar!
dusunmekten korkuyor, sorumluluk getirecegi icin.
konusmaktan korkuyor, elestirilmekten korktugu icin.
duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktugu icin.
yaslanmaktan korkuyor, gencliginin kiymetini bilmedigi icin.
unutulmaktan korkuyor, dunyaya iyi bir sey vermedigi icin.
ve olmekten korkuyor, aslinda yasamayi bilmedigi icin...
(shakespeare)
konusmaktan korkuyor, elestirilmekten korktugu icin.
duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktugu icin.
yaslanmaktan korkuyor, gencliginin kiymetini bilmedigi icin.
unutulmaktan korkuyor, dunyaya iyi bir sey vermedigi icin.
ve olmekten korkuyor, aslinda yasamayi bilmedigi icin...
(shakespeare)
gunes isigindan hoslanmayan, gunes isinlarinin bazi yerlerine cok fazla zarar verdigini dusunen insanlar ki bu kadinlar yaz geldiginde tatil koylerinde gunesin altinda sabahtan aksama kadar guneslenebilen insanlardir. hatta guneslenebilmek icin para veren kadinlardir. sehir icinde yuzlerine vuran gunes isiklarinin ciltlerini bozdugunu soyleyen aslinda suratindaki izleri cok fazla gosterdigini agzindan kaciran kadinlar. yuzlerindeki izleri gostermesinin yaninda bir de saclarinin fonlerini bozdugundan olabildigince bu isiktan kacanlar. ama nedense bu gunes isiklari kumsaldayken ciltlerini puruzsuz gosterir cunku ustlerinde vucudunun hatlarini gayet guzel gosteren bikinileri vardir. gozler cilde gitmez, gozler gote, goguse gider. bu durumda yazin ki gunes isigi vazgecilmeyenlerdendir. nedense bu kadinlar iclerinde celiskiyi yasayan canlilardir... birlikte olunursa sizi de yumusatacak karaktere sahiplerdir.
“yagmuru sevdigini soyluyorsun ama yagmur yaginca semsiyeni aciyorsun, gunesi sevdigini soyluyorsun ama gunes acinca golgeye kaciyorsun, ruzgarı sevdigini soyluyorsun ruzgar cikinca pencereni ortuyorsun. iste bundan korkuyorum cunku beni de sevdigini soyluyorsun.” (shakespeare)
“yagmuru sevdigini soyluyorsun ama yagmur yaginca semsiyeni aciyorsun, gunesi sevdigini soyluyorsun ama gunes acinca golgeye kaciyorsun, ruzgarı sevdigini soyluyorsun ruzgar cikinca pencereni ortuyorsun. iste bundan korkuyorum cunku beni de sevdigini soyluyorsun.” (shakespeare)
evi temizlemede kullanilan yaratici zekanin urunudur. elektrik supurgesinin ice cekis gucu olmasinin yaninda disa ufleyis ozelligi de vardir. icini acip biraz karistirdikca disariya hava verir ve yatak sisirmede de kullanilabilir. elektrik supurgesi kullanan insan icin guzeldir ama kullanmayip koseden sesini dinleyenler icin pek guzel degildir. baska bir isle ugrasirken sesine tahammul edilebilcegine sanmiyorum.
uyuyan sevgilinin nefesini dinleyenler daha cok nefes sesinden uyuyamayanlardir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?