confessions

utopya

- Yazar -

  1. toplam entry 280
  2. takipçi 1
  3. puan 48774

makyaj

utopya
butun insanlarin dis dunyayla iletisim kurduklarinda ic dunyalarini ortmek amaciyla yaptiklari maske. kadin erkek, coluk cocuk, yasli genc, guzel cirkin farketmez, dunyaya gelen herkes zaten makyajli dogar. oldugun gibi gorun, gorundugun gibi ol lafindaki felsefeyi yikar.
makyajimi yaparim
sokaga cikarim
rolume uyarim
uymayani satarim...

fatih sultan mehmet

utopya
şüphesiz ki türk tarihi diyince aklımıza şıkır şıkır bir imparatorluk olan osmanlı imparatorluğu geliyor. 500 sene tahta kalmış, batı’nın korkulu rüyası olmuş, özgün kültürünü oluşturmuş bir imparatorluk. ve osmanlı diyince de herkesin aklına bir padişah gelir. iz bırakmıştır. unutulmaz. idol olmuştur. hayallerinin kahramanı(herkesin) olmuştur. (herkes)kendini padişah hissetmiştir. okul sıralarında, o, anlatılırken kendini savaş meydanına bırakmıştır. hareme bırakan uyanıklar da oluyor. o ayrı. o kısma girmeyeceğim... benim hayallerimi süsleyen padişahta fatih idi. ismi bile gümbür gümbür geliyor insanın kulağına. fatih sultan mehmet... bir çağ kapatmıştır. yepyeni bir çağ açmıştır.
12 yaşında padişah olmuştur. hayat onu 12’sinde bulmuştur. batı dünyası deneyimsiz birinin bir çocuğun tahta geçtiğini, hiçbir şey yapamayacağını düşünerek, ağızlarının suyu akarak gözlerini anadolu’ya çevirmişlerdir. nerden bilsinler ki daha sonra bu çocuğa topraklarımızı alma diye yalvaracaklarını. sonra bu ileri görüşlü, zeki padişah – o zamanların çocuğu – bu savaş planlarını öğrenince ve iç sorunlar nedeniyle babasına – 2. murat – ilahi cümleleri kurmuştur:
“ eğer padişah sizseniz ordularınızın başına geçin, eğer padişah bensem emrediyorum, ordularınızın başına geçin! ”
zekası ne kadar pırıl pırıldır işte...
ülkesinin geleceği için kardeş katline izin vermiştir. caniye adı çıkmıştır. bencile adı çıkmıştır. tahta çıkmak için bunu yaptığı düşünülmüştür. halbuki amacı ülkeyi korumak ve taht kavgalarını önlemektir. bence yaptığı mükemmel bir harekettir. buna en büyük örnek ankara savaşının sonucudur. kardeşler ülkeyi böler. sonunda 11 senelik bir devir olan fetret devri yaşanır. bir musubet bin nasihattan iyidir, lafı tam yerine oturuyor ama nedense hala insanlar fatih’i karalamayı bırakmıyorlar.
21 yaşına geliyor devrin padişahı. istanbul, istanbul. medeniyetlerin beşiği. taşı, toprağı altın şehir... gelir kuşatır, istanbul’ un kapılarını ateşe verir, kapılar açılır ve istanbul osmanlı’nın kanatları altındadır. yine karalanan fatih olur. çünkü roma fatih’e yalvarmıştır. senin emrindeyiz, bizim topraklarımıza dokunma diye. yani esiriz biz ve bize esir muamelesi yap diye. fakat fatih o kadar hırslıdır ki köle muamelesi yapmaz, yakar, yıkar. sadece istanbul’u alırsam ismim pırlanta olarak tarihte kalır diye düşünür. bir takım kitleye göre tabi...(bu kesinlikle ben değilim.) düşman özür diledi diye geri çekilmek ne demektir? kaçıncı yüzyıl aklıdır bu anlamış değilim. sanki roma esiriz dediğinde alttan kuyu kazmayacak mıydı? boşuna dememişler:
us ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir...
bütün bu karalamalara ek olarak fatih üzerine yazılmış objektif, eleştirel ama bir o kadar mantıksız yazılar daha çok vardır ve hala yazılmaktadır. fatih istanbul’a girerken kendi askerlerini öldürdüğü gibi ermenileri de sıraya dizip tek tek kafalarını kopartmış rivayeti şimdilerde dolaşır. bu nasıl denilebilir hiç anlamıyorum. fatih o kadar zeki bir padişahtı ki istanbul’a girdiğinde özellikle kıyım yapmadı, iskan politikası yoluna gitti. onları yerlerinde bıraktı, dinlerinde özgürlük tanıdı, ibadetlerine devam ettirdi. şimdi niye zengin semtlerimizde rumlar, ermeniler vardır? ta bu zamandan kalmıştır işte. sonra da astı kesti fatih olur. savaşta, isyanda, karışıklıkta mantık aranmaz. kim vurduya gelen çok kişi olur. menemen olayında kubilay’ın kafası kesilince kim vurduya gelmedi mi kaç kişi? 80’e kadar olan yıllarda sağcı solcu davalarının olduğu dönemlerde kim vurduya gelmedi mi olaylar ya da osmanlı devleti yıkılınca çanakkale’de onca insan ölmedi mi? atatürk de mi kıyım yaptı diyeceğiz? insan öldüremeyiz diyerek dursaydık çanakkale’yi de alsalardı o zaman. istanbul’un alınmaması için fatih’e yalvaranlar yine fatih’i zehirleyenlerdi, sonra osmanlıyı yıkanlardı. niye osmanlı hanedanlığı sallanırken bize nereden saldıracaklarını şaşırdılar? büyük balık küçük balığı her zaman yer. dün osmanlı’ya güçlüyken yalananlar bu gün zayıfken hiç düşünmeyip lime lime edenlerdi... (fatih istanbul’u feth etmiştir ve feth esnasında ölen kişiler olmuştur. bu gayet doğaldır.)
istanbul kaç kere kuşatıldı niye alınmadı? zeki davranılmadı. beyazıt kuşattı, moğol tehlikesi vardı da çekildi. tehlike her zaman vardır fatih zamanında da vardı. niye viyana o kadar kuşatıldı da alınamadı. kanuni alsaydı viyana’yı. iş kuşatmakla bitmiyor. isterse 1000 kere kuşatılsın istanbul, feth eden yine zekasıyla fatih olurdu...
herkes hatalar tabii ki yapabilir. koskocaman bir imparatorluğu yönetmek çocuk oyuncağı değil. siyaset, strateji; bunları her yiğidin kafası basmaz. insanlar zaten hep atıp, tutmayı severler, kimsenin başarısıyla gurur duymazlar, hep ben, hep ben...
fazla söze gerek yok. fatih cani değildir. hitler’le, stalin’le hele ki george bush ile kıyaslanacak insan değildir. tabi bunlar benim düşüncelerim. ne kadar objektif olabilirim bilinmez çünkü fatih sultan mehmet benim hayallerimin padişahıdır. bence insanlar milletin başarılarının altında yatan hataları aramaktansa şuan ki durumlarıyla ilgilensinler. geçmişe bakıp ders alsınlar ve bu günde harmanlasınlar...

sweet dreams

utopya
canli performansinin kesinlikle izlenmesi gereken marilyn manson coveri. benny benassi, roxette ve pink dahil pek cok sanatcinin coverladigi parca. ayrica atv reklamlara girerken arka fonda marilyn manson coverinin bir bolumu calinmaktadir. gitara baslayanlarin ilk caldigi parcalardan da biridir.

marilyn manson

utopya
kesinlikle ’sanat icin sanat’ yapan bir muzisyen. varini yogunu kliplerine harcayan, muziginin kulaga hitap etmesinin yani sira goze de hitap etmesi gerektigini bu yonuyle ispat eden marjinal kisilik. ne kadar goruntusu yargilansa da sarkilari ve sesi yadirganamayacak kadar guzeldir. sweet dreams, beautiful people, disposable teens, fight song, i don’t like the drugs, mobscene, rock is death, the dope show, get your gun...mukemmel parcalaridir. bu sarkilarin klipleri anlatilmaz sadece izlenir. ozellikle disposable teens parcasinda sudan cikarken ki hali yok mu ver elini opecegim diyesiniz gelir... ayrica sweet dreams parcasinin konser goruntulerini kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. performansi bu kadar marjinal olan biri yoktur. o bu camiada tek... yasam tarzi, hayat felsefesi, inanclari kesinlikle kimseyi ilgilendirmez, onu dinleyenler de onun gibidir diye bir yargiya varilamaz. isini gercekten hakkiyla yapiyorsa ki yapiyor takdir edilmesi gerekir. kendisini ulkemizde 4 gozle bekliyoruz. yasimiz kemale ermeden buralara da ugrasa keske.

çamaşır makinesi

utopya
merdaneli camasir makineleri vardi zamaninda hala da vardir. camasirlarinizi makinenin kuyu gibi olan bolmesine atarsiniz. sonra burus burus olan camasirlari 2 merdane arasina yerlestirirsiniz ve camasir utulenmis gibi diger taraftan cikar. bu sirada insanlar kollarini cok kaptirir. fakat merdane zamaninda acilirsa kola bir sey olmaz, zamaninda acilmadi diyelim tam olarak nolur bilemiyorum ama kolunuz camasirlar gibi dumduz cikmaz bunu bilirim. suan teknolojinin gelismesiyle herseyi kendi yapan camasir makineleri cikmistir ki yine herseyi kendi yaptigi halde cocuklarin saklambac aleti olmus hatta olumcul bir alete donusmustur.

ogame

utopya
gercekte ayda arazi alacak ya da galakside gezecek kadar paraniz yok mu? millet dunyayi gezdi bitirdi simdi galaksiyi geziyor ben birakin galaksiyi dunyayı bile gezemedim mi diyorsunuz? iste artik senin de gezegenin senin de ayin olsun hem de bedavaya. cebi zenginlerin arsalari olurken senin sira sira 8 tane gezegenin olsun ustune bir de ayin olsun. ama huzurun olmasin iste, guzelim uykularin olmasin. 8 gezegeni somur, somurmeyi ogren, filolarini kur savasmayi ogren ama asla sevismeyi ogrenme, kal yapayalniz. milletten suphelenmeye basla casuslarini yolla, madenlerini depola ticaret yapmayi ogren. paril paril bir imparatorluk kur etrafini tehdit etmeye basla. ve sonunda tatil moduna almayi unut ya da 1 saat fazla uyu akbabalari gor. strateji oyunu olmasinin yaninda muthis felsefesi vardir oyunun. kimseye tavsiye etmiyorum...

oje

utopya
sadece kadinlarin degil erkeklerinde tirnaklarina surdukleri boya. tirnak boyasi olmasinin yaninda pek cok yerde de kullanilmaktadir. kacan coraplara, lekeli tshirtlere, alerji yapan kupelere surulmektedir. pastel, verita, flormar vb. markalari vardir. fiyat araliklari maksimum 3ytl minimum 50ykr’dur.(yil 2006 baz alinarak) koyu renklerinin tirnakta fazla durmasi hem goze cirkin gozukmektedir hem de tirnaga zarar vermektedir. guzellik uzmanlari ojelerin 2 gunden fazla durmasinin tirnak sagligi acisindan zararli oldugunu soylemektedir. tirnaktan aseton ve pamuk yardimiyla cikarilir...

ne zaman kendin için bir şeyler yapacaksın

utopya
henuz 18’ini yeni bitirmistin, enerji ve umutla dolu hayata baslamaya hazirdin... ne oldu? istemedigin bir okula girdin. insanlari mutlu etmek, saygi kazanmak, sevilmek icin... sevmedigin bir bölümde senelerini harcadin... ayaklarini suruye suruye gittin derslere... calismak istemedin ama yine de zorladin kendini... guc bela bitirdin sonunda... ne ailen, ne de arkadaslarin gormedi yaptigin fedakarligi... alkislamadilar seni, omuzlarinin uzerine cikarmadilar, madalya takmadilar... enerjin coktan tukenmeye basladi bile... kimse bilmez nasil kendini feda ettigini... ruhunu teslim ettigini... gencligini tükettigini... simdi is bulman gerek... para kazanman, araba alman, ev alman gerek... istemedigin bir ise girdin... boyle olması gerekiyor diye... sirf cevrendekiler bekliyor diye... insanlari mutlu etmek, saygi kazanmak, sevilmek icin... sabahin korunde gidiyorsun ise... sevmedigin insanlar ile gununu harciyorsun... heyecan duymadigin islerle zamanini geciriyorsun... yarinin gelmesinden nefret ediyorsun... sevildigini hissettin mi peki? ya saygi? bitti mi insanlarin istekleri? ozgur musun artik? hayir hala ozgur degilsin... simdi evlenmen gerek... oyle ya yasin geciyor, evde mi kaldin ne? ariyorsun etrafinda uygun birisini, artik evlenmeliyim diyorsun... acaba gercekten istiyor musun? sana uygun birisini buldun iste, boyu boyuna, meslegi meslegine, parasi parana gore... peki ya kalbin? dügününden bir gece once sessizce itiraf ettin kendine, ya dogru kisi degilse? belli ki hazir degildin bu evlilige... evlenmek icin evlendin... insanlari mutlu etmek, saygi kazanmak, sevilmek icin...mutlu oldun mu peki? kalbin heyecanla doldu mu? aksam eve kosarak dondun mu? sevildigini hissettin mi? sevistin mi tüm varliginla? daha evleneli bir sene dolmadi, insanlar cocuk demeye basladilar... istedin mi gercekten bir cocuk sahibi olmayi? hazir misin bir canliyi yetistirmeye? soyle bana ne verebilirsin bu kucuk insana? hayati kendi gozlerinle hic yasadin mi? ne istedigini biliyor musun? ya istemedigini? hic risk adlin mi? sen hic kendin icin bir sey yaptin mi? cocugun bir gun sorarsa ozgurluk nedir? ne cevap vereceksin? sen hic ozgurlugu yasadin mi? evliliginde problemler yasiyorsun... sevmedigin bir insanla cehennemi paylasiyorsun... bosanmak fikri kafana gelip gelip gidiyor... cesaret edemiyorsun... insanlar ne der diyorsun... gene kendi duygularinin uzerine bir duvar orup baska insanlar icin evliliginde kaliyorsun.... fedakarligini goren biri var mi? yasadigin izdirabi senin gibi yasayan? korkularin seni hapsetmis, her gecen gun etrafina bir duvar daha oruyorsun. sevilmeme korkusu, yalniz kalma korkusu, basarisiz olma korkusu, sayginligini yitirme korkusu ve daha neler neler... hayatinda hic korkmadigin bir gun oldu mu? cesaretle atildin mi hic, ya bilmedigin bir dunyaya girdin mi? sevilmemeyi goze aldin mi hic? gulunc duruma dustun mu? agladin mi doyasiya, insanlara aldirmadan? aci cektin mi hic, hani olecegini dusunecek kadar... ve iyilesmeyi basarabildin mi hic? yas erdi kemale diyorsun, bu saatten sonra benden ne koy olur ne klavuz. umutların tukenmis, hayallerin yikilmis... koca bir omur baska insanlarin kontrolu altinda gecip gitmis. alismissin artik bu duzene, artik istesemde cikamam diyorsun... ve gene kendin icin bir seyler yapmaktan vazgeciyorsun... ne olurdu istedigin okula gitseydin... kim ne derse desin, ressam olsaydin... muzisyen, arkeolog, sanatci, sporcu olsaydin... hayattaki buyuk adimları ancak hazir oldugunda sen istedigin icin atsaydin... ne olurdu biraz risk alsaydin? biraz kendine guvenseydin? biraz kendine inansaydin? ne olurdu seni cepecevre saran zincirleri kirip, onunde ki duvarları asip, kendin olabilmeyi basarsaydin? kim ne diyebilirdi sana? gene kimse madalya takmazdi, gene kimse alkislamazdi, gene kimse seni omuzlarinin uzerine cikarmazdi... ama sen kendine saygi duyardin! haydi su anda su dakika bir daha bak hayatina... bu sefer kendin icin bir seyler yap... birak insanlar sevmesin seni, birak senin mutsuzlugundan mutlu olmayiversinler, birak takdir etmesinler, onaylamasinlar, birak dedikodunu yapsinlar, itiraz etsinler... hayatinda bir kere olsun bu riski al! istedigin meslegi yap... zevk al urettigin isten... ucarak git isine... keyif al birlikte calistigin insanlardan... yasamini kendin sec ve mutlu ol sectigin bu yasamdan... istedigin insan ile istedigin zamanda evlen... ister 20’inde ol, ister 50’inde... senden baska kim bilir dogru insanin kim oldugunu ve dogru zamanin ne zaman oldugunu? dinleme baskalarini... evlenmek icin hicbir zaman gec sayilmaz... ve hatta istiyorsan asla evlenme... bu yasam senin ve izdirabini da, mutlulugunu da yasayan tek sensin... istedigin zaman cocuk yap... kendini hazir hissettiginde, yasama bir canli getirmek istediginde ve o cocuga verecek bir seylerin oldugunda... ve hatta istemezsen hic cocuk yapma... istiyorsan baska bir sehre tasin, baska bir ulkeye, baska bir kitaya... mecbur degilsin bu sehre tikilip kalmaya... istiyorsan yeniden okula basla, yeni bir meslek, yeni bir hayat, yeni ben diyerek kendin icin yasa...
simdi soruyorum sana...
ne zaman kendin icin bir şeyler yapacaksin?

can dundar

her şey sende gizli

utopya
can yucel’in cok sevdigim siirlerinden birisidir. ’ozellikle ne renk olursa olsun kasin gozun, karsindakinin gordugudur rengin’ dizelerinin felsefesi etkileyicidir. fakat herhangi bir bitkiye soylenmesinde sakinca vardir diye dusunuyorum. zamaninda ektigim fasulyelere her gun nedense bu siiri okurdum, 1 hafta sonra solmuslardi. cicekler solabilir tabii ki ama bu siirin renginin solmasi beklenilmez...

chan chan

utopya
buena vista’nin en guzel parcalarindan biri. huzuru bu sarkida bulmak mumkun. aynı zamanda huzunu de bu sarkida bulmak mumkun. kalem kagidi alip yazasi geliyor insanin ya da kahve icesi geliyor. insan kendisiyle basbasa kalma imkani buluyor bu parcada.

de alto cerdo voy para marcane
luego a cueto voy para mayari.
el carino que te tengo
yo no lo puedo negar
se me sale la babita
yo no puedo evitar.
cuando juanica y chan chan
en el mar cernian arena
como sacudia el ’jibe’
a chan chan la daba pena.
limpia el camino de paja
que yo me quiero sentar
en aquel tronco que veo
y asi no puedo llegar.
de alto cerdo voy para marcane
luego a cueto voy para mayari.


alto cedro’dan marcane’ye gidiyorum,
cueto’ya variyorum, mayari’ye gidiyorum
sana duydugum aski
inkar etmem imkansiz.
agzimin suyu akiyor,
engel olamiyorum.
juanita ve chan chan
sahilde kumlarda oynasirken
juanita’nin kalcaları nasil oynardi
chan chan kendinden gecerdi
yoldaki samanlari temizleyin
oturmak istiyorum
su agacin dibine oturmak istiyorum
yoksa hic varamayacagim.
alto cedro’dan marcane’ye gidiyorum,
cueto’ya variyorum, mayari’e gidiyorum

sait faik abasıyanık

utopya
soz vermistim kendi kendime: yazi bile yazmayacaktim.
yazi yazmak da, bir hirstan baska ne idi?
burada, namuslu insanlarin arasinda sakin, olumu bekleyecaktim;
hirs, hiddet neme gerekti? yapamadim. kostum tutuncuye, kalem, kagit aldim. oturdum.
adanin tenha yollarinda gezerken canim sikilirsa kucuk degnekler yontmak icin cebimde tasidigim cakimi cikarttim. kalemi yonttuktan sonra tuttum optum.
yazmasam deli olacaktim...
sait faik abasiyanik

anathema

utopya
turkiye’yi cok fazla ziyaret eden doom metal grubu. hatta bir rivayet: grup elemanlarindan vincent’in turk kizina tutuldugundan dolayi turkiye’ye surekli gelmesidir. one last goodbye, angelica, sleepless, parisienne moonlight, deep ve far away guzel parcalaridir...

cemil meriç

utopya
lamia hanim’a yazdigi ask mektuplari da okunmaya degerdir. mektuplarini sanki kalemiyle yazmamista diliyle yazmis yazardir. mektuplarini okurken yaziyi gormez sesi duyarsiniz.

“mektuplarini uzulerek okudum. sen ki son liman, son umit, son dost, ilk ve son sevgilisin
sen ki yildizim, sen ki annem, sen ki cocugumsun... acilarimla hircinlastigina uzuldum.
istiraplarım cok mu cirkin, cok mu cocukca? onları senden mi gizleyecegim? sahneye maskeyle cikmak! ben aktor degilim.
sesinin tonunda minnacik bir soguyuş hissettigim an yokum.
acilarimin kaynagi sensin, evet ama hayatimin kaynagi da sensin, senin icin ve seninle yasiyorum.
sen ucuruma yuvarlanirken tutunulan dal, sen vaha, sen butun hayal kirikliklarimin dudaklarinda umitlestigi kadin.”

izm

utopya
cemil meric’in ’bu ulke’ kitabini okumadan once hic dikkatimi cekmemis olan kelime. kitabin o bolumunu bir kac kere okumustum bu izm nedir, ne anlatmak istiyor diye. anladigimda ise insanoglu neleri dusunuyor demistim. cemil meric’e gore
"izm’ler idrakimiza giydirilen deli gomlekleri. itibarlari mense’lerinden geliyor. hepsi de avrupali."
izm’li kelimelere ornek: nihilizm, marksizm, komunizm, emperyalizm, dogmatizm, surrealizm, realizm, materyalizm, erotizm, satanizm, sosyalizm, kapitalizm, alkolizm, romantizm, kemalizm, liberalizm, kapitalizm, nihanizm...

orhan veli

utopya
serbest siirin en onemli temsilcilerindendir. kafiye ve hece olcusuyle yazilan siirler kolay ezberlenir diye bilinir. fakat orhan veli’nin siirleri buna gayet guzel cevap vermistir. cevap sudur: gonle hitap ettikten sonra serbest siir de cok guzel ezberlenir. istanbul’a hayrandir kendisi ve siirlerinde cok guzel yansitir. istanbul’u dinliyorum siiri mukemmeldir. bir de cem karaca’nin agzindan bu siiri dinlemek kesinlikle oldurucudur.

istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali;
once hafiften bir ruzgar esiyor;
yavas yavas sallaniyor
yapraklar, agaclarda;
uzaklarda, cok uzaklarda,
sucularin hic durmayan cingiraklari;
istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali.

istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali;
kuslar geciyor, derken;
yukseklerden, suru suru, ciglik ciglik.
aglar cekiliyor dalyanlarda;
bir kadinin suya degiyor ayaklari;
istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali.

istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali;
serin serin kapali carsi;
civil civil mahmutpasa;
guvercin dolu avlular.
cekic sesleri geliyor doklardan,
guzelim bahar ruzgarinda ter kokulari;
istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali.

istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali;
basinda eski alemlerin sarhoslugu,
los kayikhaneleriyle bir yali;
dinmis lodoslarin ugultusu icinde
istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali.

istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali;
bir yosma geciyor kaldirimdan;
kufurler, sarkilar, turkuler, laf atmalar.
bir sey dusuyor elinden yere;
bir gül olmali;
istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali.

istanbul’u dinliyorum, gozlerim kapali;
bir kus cirpiniyor eteklerinde;
alnin sicak mi degil mi, biliyorum;
dudaklarin islak mi degil mi, biliyorum;
beyaz bir ay doguyor fistiklarin arkasindan
kalbinin vurusundan anliyorum;
istanbul’u dinliyorum.

en guzel dizesi yosmanin oldugu dizedir. burda ses yukselir. cem karaca’nin sarkisinda ise son dizeler dinlenmeye degerdir.

ömer hayyam

utopya
rubailerini yazdigi defterinin titanic’e binen bir yolcu tarafindan alindigi ve titanic ile pek cok rubaisinin suya gomuldugu bu yuzden pek cok muhtesem rubaisinden haberimiz bile olmayan mukemmel sair, astronom, matematikci, felsefeci...(rivayet)

susle, beze, lokum gibi koy karsimiza,
esmeri de, beyazi de, pembesi de,
bastan cikar, yerlere ser bizi, oldur,
sonra cevir dort yanimizi bir suru yasakla
ona bakma, suna bakma, buna bakma,
dolu tasi egri tut ama icindekini dokme

ayrica onun devrinde rubai yazan pek cok kisi varmis fakat kimse rubaisini kendi ismiyle yazamazmis, korktuklari icin. ve omer hayyam sivri dilli oldugu icin onun adiyla yazarlarmis.
omer hayyam sarabi, aski, kadini, tanriyi rubailerinde cok fazla islemistir. buyuk sarapcidir ve rubailerini okudukca sarap icesiniz gelir. ayrica karsimda omer hayyam olsa bir de sesinden dinleseydik su dizeleri de dedirtir.

sen icmiyorsan, icenleri kinama bari;
birak aldatmacayi, ikiyuzlulukleri;
sarap icmem diye ovunuyorsun ama,
yedigin haltlar yaninda sarap nedir ki?

rubai

utopya
iranlilarin milli nazim seklidir. dort misraliktir. bu dort misrada iki ayri vezin kullanilir. biri ahreb vezni digeri ahrem veznidir. kafiye duzeni a,a,x,a seklindedir. rubaide sairler kendi hayat felsefelerini, dunya goruslerini veya onemli bir fikri anlatirlar. rubailerde gorulen en onemli noktalardan biri 1. ve 2. misralar 3. misradaki fikri aciklamak uzere hazirlik amaciyla yazilir. 3. misrada fikir aciklanir, 4. misra da fikri desteklemek amaciyla yazilir. en onemli temsilcisi omer hayyam’dir. turk edebiyatinda rubai ornegi ise 17. yuzyilda azmizade haleti tarafindan verilmistir.

kim senin yasani cignemedi ki soyle?
gunahsiz bir omrun tadi ne ki soyle?
yaptigim kotulugu kotulukle odetirsen,
sen ile ben arasinda ne fark kalir ki soyle?
(omer hayyam)

cam

utopya
camin kimyasini pek bilmiyorum ama karanlikta camdan bakmak cok guzeldir. camin kimyasindan mi yoksa gozun yanilmasindan mi olsa gerek karanlikta cama bakarsaniz ve disariyi baz alirsaniz, disariyi gorursunuz bunun tam tersi iceriyi baz alarak camdan bakarsaniz iceriyi gorursunuz. bu yuzden cam ic ve dis dunyayi gosterebildigi icin felsefik de bir kavramdir diye dusunuyorum. ozellikle otobus camlari cok guzeldir...

otobüse yaşlı binmesi

utopya
otobusteki yaslilar genclerin korkulu ruyasidir. yorgun bir gunun ardindan ilk duraga gidilip siraya girilir, sirf bugun oturarak gitmek istiyorum diye. hic uyuyasiniz yoktur, otobuste uykusuzluk ceken birisinizdir ta ki bir yasli insan binene kadar. sirtinizda kocaman bir canta ve beyninizdeki tonlarca yuk. ustune de ustunuze dogru yuruyen ve gozlerinizin icine bakan bir yasli. yer vermekle vermemek arasinda gecen o oldurucu saniyeler. kendi icinizdeki yasli genc ne fark eder benim ruhum yasli ve yorgun konusmalari ve sonunda uyku numarasi. fakat gitmez ki size bakan o yasli gozler, gozlerinizi kapayince kaybolmaz ki. sonunda dayanamayip yer verilir ve beklediginiz sadece gozlerinizin icine bakilip tesekkur edilmesidir. kimisi eder iyi ki yer vermisim degdi dersiniz kimisi de tesekkur etmez arkasindan kufredersiniz...
12 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol