(ara: ozle)
mecnun versiyonunu tek geçerim.
sen orada ben burada bir şey gelmez elimizden...
http://tinyurl.com/6f6t7lr
sen orada ben burada bir şey gelmez elimizden...
http://tinyurl.com/6f6t7lr
öncesinde bir ama ile başlayan, bir taraftan överken bir taraftan yeren bir anlam taşıyan hafif tonda alaycı bir mukayese cümlesi.
şenlik olsun maksadı ile olur olmadık yerlere serpiştirildiği görülmüştür ki bu satırları yazan bilgiç de bu klişeden nasibini almıştır.
kullanımına da örnek verelim tam olsun :
ot ama bir alex değil.
bok ama bir alex değil.
bu örnekler pek açıklayıcı olmadı sanırım! neyse artık başka sefere.
elhamdülillah fenerliyiz. evet.
şenlik olsun maksadı ile olur olmadık yerlere serpiştirildiği görülmüştür ki bu satırları yazan bilgiç de bu klişeden nasibini almıştır.
kullanımına da örnek verelim tam olsun :
ot ama bir alex değil.
bok ama bir alex değil.
bu örnekler pek açıklayıcı olmadı sanırım! neyse artık başka sefere.
elhamdülillah fenerliyiz. evet.
sadie versiyonunahttp://tinyurl.com/dklx7y adresinden göz atabilirsiniz.
across the universe ün sondan bir önceki parçası olarak sadie nin bir binanın terasından caddeye verdiği beleş konserde seslendirdiği beatles parçası.
dont let me down, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
nobody ever loved me like she do me,
ooh she do me, yeah she does.
and if somebody ever really loved me,
ooh shed love me, yeah she does.
dont let me down, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
im in love for the first time.
dont you know its gonna last.
its a love that lasts forever,
its a love that has no past.
dont let me down, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
and from the first time that she really done me,
ooh she done me, she done me good.
i guess nobody ever really done me,
ooh like she done me, she done me good.
dont let me down, dont let me down, please.
dont let me down, dont let me down, please.
ow! dont let me down
dont let me down
(can you dig it?)
dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
nobody ever loved me like she does,
ooh she does, yeah she does.
and if somebody ever loved me like she does,
ohh she does, yeah she does.
dont let me down, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
im in love for the first time.
dont you know its gonna last.
its a love that lasts forever,
its a love that has no past.
dont let me down, please, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
and from the first time that she really done me,
ooh she done me, she done me good.
i guess nobody ever really done me,
ooh she done me, she done me good.
dont let me down, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
please! please! please! please!
dont let me down, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
nobody ever loved me like she do me,
ooh she do me, yeah she does.
and if somebody ever really loved me,
ooh shed love me, yeah she does.
dont let me down, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
im in love for the first time.
dont you know its gonna last.
its a love that lasts forever,
its a love that has no past.
dont let me down, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
and from the first time that she really done me,
ooh she done me, she done me good.
i guess nobody ever really done me,
ooh like she done me, she done me good.
dont let me down, dont let me down, please.
dont let me down, dont let me down, please.
ow! dont let me down
dont let me down
(can you dig it?)
dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
nobody ever loved me like she does,
ooh she does, yeah she does.
and if somebody ever loved me like she does,
ohh she does, yeah she does.
dont let me down, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
im in love for the first time.
dont you know its gonna last.
its a love that lasts forever,
its a love that has no past.
dont let me down, please, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
and from the first time that she really done me,
ooh she done me, she done me good.
i guess nobody ever really done me,
ooh she done me, she done me good.
dont let me down, dont let me down.
dont let me down, dont let me down.
please! please! please! please!
mmkurabiye’ nin üstteki entrysi başıma sardı filmi.
parçayı daha öncesinde fiona apple’ la daha bi sevmiştim. film de nefis müzikleri ile bir şekilde izlettiriyor kendisini. neden bilmiyorum the imaginarium of doctor parnassus’ u hatırlattı bana. finaldeki iki parça ise adamın böğrüne nah böyle değirmen taşı gibi oturup kalıyor.
üzerimdeki ruh halinin bir yansıması olarak biraz piç ettim filmi. ama sadece şarkılar için bile izlenebilecek bir film.
parçayı daha öncesinde fiona apple’ la daha bi sevmiştim. film de nefis müzikleri ile bir şekilde izlettiriyor kendisini. neden bilmiyorum the imaginarium of doctor parnassus’ u hatırlattı bana. finaldeki iki parça ise adamın böğrüne nah böyle değirmen taşı gibi oturup kalıyor.
üzerimdeki ruh halinin bir yansıması olarak biraz piç ettim filmi. ama sadece şarkılar için bile izlenebilecek bir film.
öncesinde unutmak gerekir.
ne mutludur hatırlayana ki bir an için bile olsa unutabilmiştir.
ne mutludur hatırlayana ki bir an için bile olsa unutabilmiştir.
kimler varda görünce şöyle bir gözattım geçmişten günümüze bilgilerine; adamın entry sayısı ile puanı neredeyse aynı! siz düşünün nasıl bir karakter olduğunu. ne acı ki böyle bir adamı ekşiye kaptırmış sevgili sözlük. şimdi aramızda olsa, ortam da ona göre şenlikli olsa ne güzel olurdu diye içimizden geçirmemek elde değil.
ama kalanlar gibi gidenlerin de kendine göre sebepleri oluyor sonuçta.
lan ne anlamsız bir serzenişe doğru yönlendi bu entry. adamı orada görünce bir selam babından iki çift güzel söz edeyim dedim, bir anda melakolik oldum.
neyse geçmişten yakışıklı bir abimizmiş kendisi. hürmetler efendim.
ama kalanlar gibi gidenlerin de kendine göre sebepleri oluyor sonuçta.
lan ne anlamsız bir serzenişe doğru yönlendi bu entry. adamı orada görünce bir selam babından iki çift güzel söz edeyim dedim, bir anda melakolik oldum.
neyse geçmişten yakışıklı bir abimizmiş kendisi. hürmetler efendim.
kıtlık, açlık anlamına gelen ing. kelime.
afrika da yaşanan duruma dikkat çekmek amacı ile bir video the f word başlığı ile youtube da yayınlanıyor.
video için:
http://tinyurl.com/6asgzje
organizasyon ile ilgili detaylı bilgihttp://www.one.org/international/
afrika da yaşanan duruma dikkat çekmek amacı ile bir video the f word başlığı ile youtube da yayınlanıyor.
video için:
http://tinyurl.com/6asgzje
organizasyon ile ilgili detaylı bilgihttp://www.one.org/international/
kısa metrajlı nuri bilge ceylan filmi. imdb de nuri bilge ceylan ın ilk filmi olarak görülüyor. tarihi 1995.
-----------------------------spoiler----------------------------:
baba neyse de, insan, annesinin dokunaklı bir aşk hikayesi olsun istiyor. o hikayenin içinde büyüdüğü rahme işlemiş olduğuna, aşkla beslenerek doğduğuna inanmak, günahkarca bile olsa aşkı tatmış bir kadının çocuğu olmak ne güzel bir duygudur kimbilir? (sayfa 120)
karım ise taş kadar soğuk bir gerçek yatağımda.
aşkı aşkın çektiğini bilmiyordum. hamurunda aşk yoksa bir insanın, nafile. (sayfa 122)
’aşk lanet gibidir’ dedi, ’ kuşaklar boyu devam eder.’ (sayfa 124)
evde herkes kendi aleminin burcuna tırmanmış yaşıyordu...
"altı lamba gibiydik, altı ayrı yerinden aydınlatan odayı." (sayfa 132)
ama alışkanlıklar mantığı daima yener, bir de korkular. (sayfa 144)
"gençliğiniz haram olmuş desenize," dedim.
çok şaşırdı, çevresine siyah, kalın sürmeler çektiği gözleri iri iri açıldı:
"insan gençliğini aşka vermezse, gençlik neye yarar?" dedi.
saçma sözler ettim, ne inandığım, ne inanmadığım sözler; tatmadığı bir duygu hakkında akıl yürütmeye kalkışan zavallı bir adamın acınası çabası.
"ama sonunda kaybeden siz olmuşsunuz."
"kayıp mı? kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?"
"ama kucağında bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz."
"iyi ya, boş değildi kucağım."
"ama yandınız, kül oldunuz."
"ama vardım, kül bunun kanıtı." (sayfa 168)
insan kendini bile bir başkasını severek sevebilir ancak,.. (sayfa 170)
"belki de bir türlü yaşamadığımız için bu kadar büyüdü aşk," dedi, "aslında kısa bir şeydi, zamana yayıldı." (sayfa 180)
-----------------------------spoiler----------------------------
baba neyse de, insan, annesinin dokunaklı bir aşk hikayesi olsun istiyor. o hikayenin içinde büyüdüğü rahme işlemiş olduğuna, aşkla beslenerek doğduğuna inanmak, günahkarca bile olsa aşkı tatmış bir kadının çocuğu olmak ne güzel bir duygudur kimbilir? (sayfa 120)
karım ise taş kadar soğuk bir gerçek yatağımda.
aşkı aşkın çektiğini bilmiyordum. hamurunda aşk yoksa bir insanın, nafile. (sayfa 122)
’aşk lanet gibidir’ dedi, ’ kuşaklar boyu devam eder.’ (sayfa 124)
evde herkes kendi aleminin burcuna tırmanmış yaşıyordu...
"altı lamba gibiydik, altı ayrı yerinden aydınlatan odayı." (sayfa 132)
ama alışkanlıklar mantığı daima yener, bir de korkular. (sayfa 144)
"gençliğiniz haram olmuş desenize," dedim.
çok şaşırdı, çevresine siyah, kalın sürmeler çektiği gözleri iri iri açıldı:
"insan gençliğini aşka vermezse, gençlik neye yarar?" dedi.
saçma sözler ettim, ne inandığım, ne inanmadığım sözler; tatmadığı bir duygu hakkında akıl yürütmeye kalkışan zavallı bir adamın acınası çabası.
"ama sonunda kaybeden siz olmuşsunuz."
"kayıp mı? kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?"
"ama kucağında bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz."
"iyi ya, boş değildi kucağım."
"ama yandınız, kül oldunuz."
"ama vardım, kül bunun kanıtı." (sayfa 168)
insan kendini bile bir başkasını severek sevebilir ancak,.. (sayfa 170)
"belki de bir türlü yaşamadığımız için bu kadar büyüdü aşk," dedi, "aslında kısa bir şeydi, zamana yayıldı." (sayfa 180)
-----------------------------spoiler----------------------------
yüz kasları, ses telleri ve beynin koordineli çalışması ile elde edilen sonuç. akciğerleri de unutmamak gerek yardımcı rollerde.
nirvanası için ruhun katılımına ihtiyaç duyulur.
düşünüyorum da uzun zamandır pek konuşmuyorum.
konuşuyorum ama konuşmuyorum!
iş ve rutin dışında bir konuşma yok. duyguların coşup, kelimelerin sele dönüştüğü bir konuşma bahsettiğim. istekle, arzu ile yalvarırcasına, saldırırcasına, tırnaklarımla kazırcasına, can alır/verircesine bir konuşma bahsettiğim. tükendiğini sandığım ruhuma saldırıp, sulanmış beynime taaruza geçen bir konuşma.
oldum olası çok konuşan bir adam olmadım. anneler evlatlarını boşayabilse sırf bu sebepten benimki beni boşardı. kimi zaman defterin sayfalarına serpiştirdiğim bir kaç kelime, çoğu zaman zihnimde birbirine geçmiş düşünceler. kendime söylenmiş sözler. ama bunlar konuşmak sayılır mı?
konunun bir önemi yok! kimi zaman tipitipe duyduğunuz özlem ya da ne bileyim birlikte okunan kitapta geçen bir söz ve ya politik meseleler... mesele içinizde bir yere dokunup, yaşadığınızı hissettirmesi.
uzun zamandır bu şekilde konuştuğumu hatırlamıyorum! içerisinde kendimi bulamadığım dertler, sıkıntılar, mutluluklar üzerine bir kaç kelime sadece, hepsi bu. bir heyecanla başladığım her konuşmanın daha ilk bir kaç kelimesinde anlamsızlığına dair düşünceler ile boğuşurken buluyorum kendimi.
uzun zamandır konuşmadım.
ya siz?
konuşuyor musunuz?
nirvanası için ruhun katılımına ihtiyaç duyulur.
düşünüyorum da uzun zamandır pek konuşmuyorum.
konuşuyorum ama konuşmuyorum!
iş ve rutin dışında bir konuşma yok. duyguların coşup, kelimelerin sele dönüştüğü bir konuşma bahsettiğim. istekle, arzu ile yalvarırcasına, saldırırcasına, tırnaklarımla kazırcasına, can alır/verircesine bir konuşma bahsettiğim. tükendiğini sandığım ruhuma saldırıp, sulanmış beynime taaruza geçen bir konuşma.
oldum olası çok konuşan bir adam olmadım. anneler evlatlarını boşayabilse sırf bu sebepten benimki beni boşardı. kimi zaman defterin sayfalarına serpiştirdiğim bir kaç kelime, çoğu zaman zihnimde birbirine geçmiş düşünceler. kendime söylenmiş sözler. ama bunlar konuşmak sayılır mı?
konunun bir önemi yok! kimi zaman tipitipe duyduğunuz özlem ya da ne bileyim birlikte okunan kitapta geçen bir söz ve ya politik meseleler... mesele içinizde bir yere dokunup, yaşadığınızı hissettirmesi.
uzun zamandır bu şekilde konuştuğumu hatırlamıyorum! içerisinde kendimi bulamadığım dertler, sıkıntılar, mutluluklar üzerine bir kaç kelime sadece, hepsi bu. bir heyecanla başladığım her konuşmanın daha ilk bir kaç kelimesinde anlamsızlığına dair düşünceler ile boğuşurken buluyorum kendimi.
uzun zamandır konuşmadım.
ya siz?
konuşuyor musunuz?
başbakan recep tayyip erdoğan’ a bir mektup yazmış kendisi. aslında iki mektup yazmış ama elimde ilki ile ilgili bir bilgi yok. buna mukabil ikinci yazdığı mektubu okudum.
ilgilenenler için mektubu okuyabileceğiniz adreshttp://tinyurl.com/6593c8c .
ilgilenenler için mektubu okuyabileceğiniz adreshttp://tinyurl.com/6593c8c .
murathan mungan’ a doksan dokuz adının en güzelini verendir.
(ara: kadirga)
milliyet gazetesinin internet baskısı magazin bölümünde yer alan habere göre türkiye zeki müren’ dir demiş kendisi.
içeriğini inceleyince hak verdim açıkçası.
edit : link de verelim değil mi? unutmuşuz!http://tinyurl.com/63ectz5
içeriğini inceleyince hak verdim açıkçası.
edit : link de verelim değil mi? unutmuşuz!http://tinyurl.com/63ectz5
http://tinyurl.com/3ng9r54 adresinden billie davis in sesine kulak verebilirsiniz.
erol taş a öykünen bir adam gülüşü.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?