confessions

thewall

- Yazar -

  1. toplam entry 98
  2. takipçi 1
  3. puan 46481

sam abell

thewall
fotoğrafları tablo kıvamında olan national geographic fotoğrafçısı. fotoğraf çekerken flaş, reflektör vs. kullanmayarak fotoğrafı olduğu gibi çeken alnından öpülesi fotoğrafçı. ayrıca flaş kullanmadan fotoğraf çekmenin fotoğrafa sanatına aykırı kabul edildiğini de atlamadan belirtelim.

bulutsuzluk özlemi

thewall
geçenlerde bir televizyon kanalında bulutsuzluk özlemi konukmuş..-kanal trt 2 ydi- neyse dek geldim izledim.. pek denk gelemiyorum benim hatam mı, yoksa bulutsuzluk özlemi mi çıkmıyor tv na bilmiyorum tabi... neyse ordan burdan konuşuldu... sonra bulutsuzluk özlemi nin senfoni orkestrasiyla verdiği konserler konuşulmaya başladı... ve "eğer dönemin kültür bakanı araya girmese antalya’daki konseri veremiyecektik, onun için erkan mumcu’ya bir teşekkür etmemiz gerekir dediler. yani nejat yavaşoğulları’nın erkan mumcu’ya teşekür etmesi gerekiyormuş konser için... ülkemdeki kuşbakışı rock görünüşü....

bu kesinlikle sistemin ve hatta "biz"lerin hatası... yabancı ülkelerin rock solistlerine ayılıp bayılan ve hatta tapan zihniyet, ülkesinde "bağdat" için (bildiğim kadarıyla tek) şarkı yapıp klip çekmiş grubu ve solisti "egosu yüksek, sesi ergenlik sesi" gibi saçma sapan bahanelerle "sallamaz"sa, gerçek bir "sanatçı" bir "politikacı"ya teşekkür etmek zorunda kalır...

bunların olmadığı bi ülkeye taşınmak istiyorum... çünkü anladım ki, bu ülke, taşınmak istediğim ülke asla olamayacak...

olu canlar

thewall
gogol un ilk bölümünü 10 yılda tamamlandığı roman. ki zaten 2.bölümünü yakmış, 3.bölümünü de tahmin edileceği üzerine yazmamıştır. ağızdan salyalar aka aka ve yazarın 2.ve 3.cildini neden yazmadığı konusuna beddualar ederek, ama böyle bir beynin dünyada yaşamasına izin verdiği için tanrıya ederek okunası bir dünya klasiği. ayrıca kaldırılan her kitaptan her yönüyle zorlanmış bir aşk hikayesi bulmaktan yorulan bünyeler defalarca okunası bir cam simidi.

aslında 19.yüzyıl rusyasını eleştiren ve yargılayan bir roman olmasına rağmen, yazılanlar bügün bile gerçekliğini korumaktadır, gelecekte de koruyacaktır. bu roman okunmadan ben roman okudum da denilmemelidir, ayıptır, yazıktır ve günahtır.

bir önemli ayrıntı ise, ölü canlar ın canlar kelimesinin rusça da ve diğer dinlerde ruh olarak kullanılmasıdır. böylece ölü canlar ölü ruhlar manasına gelmektedir ki, bu da ruhların ölümsüzlüğünü savunan kiliseyi ve rusyanın büyük çoğunluğunu gogol un karşısına alması ve tüm cemaatle papaz olması demektir. ama aynı gogolun yıllar sonra, bir papazın puşkin dinsizin etkisinden kurtul demesi üzerine, ölü canlar ın 2.cildinin el yazmalarını yakması kafalarda bir gogol ironisi oluşturmaktadır, ama tüm büyük yazarlarda olan bu ironileri görmemezden gelmek çük büyük sagısızlık ve kendini bilmemezlik olur herhalde...

nikolai vasilievich gogol

thewall
1809 da doğmuş ve 1852 de ölmüş ukrayna doğumlu rus oyun ve roman yazarı.dünya tarihine geçmiş ve 3 cilt olarak tasarlanmış ölü canlar adlı romanının 2.cildini bi gece yarısı yakmış, bundan bir hafta sonra da ölmüştür. yazma yeteneği büyük bir ihtimalle bir daha dünyada kimseye nasip olmayacaktır. ayrıca puşkin in kankası olan bu zat-ı muhterem in diğer eserleri arasında işlerinden sıkılan bir devlet memurunun hikayesinin anlatıldığı bir delinin hatıra defteri, arabeski ve dikanki yakınlarındabir çiftlikte akşam toplantıları vardır.

(bkz: ölü canlar)

cnbc e

thewall
aslında cnbc e izliyerek usa kültürünün bir parçası oluyoruz. işin yanı bunu yaparken olayın farkında bile değiliz... ülkedeki tv kanallarının seviyesi yüzünden, usa da çekilmiş ne kadar dizi var hepsini el ezber etmek durumuda kalıyoruz... birçoğu kaliteli yapımlar kesinlikle farkındayım, ama itiraf edelim bir süre sonra bişeye benzemeyen dizileri de takip etmeye başlıyoruz... ya da en iyisi mastürbatif bir dürtüyle kendimizi kandıralım, canım arada sırada dünya sinemasından örnekler de veriyor...

takıldığım bi konu da, si en bi si e olarak okumamamız.. (bkz: emperyalizmin dünyanı getirdiği son nokta ) yani ya si en bi si i olarak okuyalım şu meredi, ya da c n b c e olarak. o sonundaki e -kanal e nin "e" siydi bilindiği üzre- niye türkçe okunmaktadır, ben hala türk topraklarında yayın yapan bir kanalım imajı mı vermektedir... anlayamadım...

not: yazar, yazıyı yazarken, kendini kaybetmiş haldeydi. yazdıkları kesinlikle hükümsüzdür.
yaşasın si en bi si e

south park

thewall
hayata tersten bakma sanatı... gerçeği olması gibi değil de insanların yaptığı alçakça davranışlar üzerinden ele alan ve bence dünyada "insanlığa birşey ifade etme derdi" olan dizi.... çevremdeki bir çok genç arkadaşım south park ın eric in annesinin getirdiği kabın içine etmesinden ibaret olduğunu düşünüyor... halbuki bu değil bence.. çünkü o kadar basit bi dizi değil.. bir cins -bir cins diyorum çünkü başka bi örneği olduğunu düşünmüyorum- kara mizah... yazarlarının (ki bu yazarların zekalarının durumu konusnda pozitif yönde ciddi düşüncelerim var) herkesin bildiği bir konuyu "bakın bu yanlış" diye insanların gözünün içine sokan bi kara mizah.. örneğin bu sene 11 eylül, kadın öğretmenlerin öğrencilerle ilişkiye girmesi ve insanlığın din konusunda neden bu kadar kavga ettiği konularının hakkını vermiştir ve gördüğüm kadarıyla vermeye de devam edecektir...

yani anlatmak istediğim south park a bir ebleh bile gülebilir... ama önemli olan south park a gülünmesi değildir. çünkü gülmek amaçlı yapılmamıştır... zaten south parkı "south park" yapan da budur...

radiohead

thewall
insan olmadıklarına inandığım üyelere sahip grup... akabinde grup değildir, ne olduğu çözülememiştir. ayrıca ya seversiniz ve bu sevgi hastalıklı ve marazlı bir sevgidir. ya da anlamazsınız, "pek sarmadı" kıvamında kalırsınız.

six feet under

thewall
sonuyla içime eden dizi. içime etmekle kalmamıştır, yanında hediye olarak sabaha kadar uykumu kaçırmıştır. birgün hepimiz öleceğiz, herkes biliyor. bu gerçek için geliyoruz dünyaya... ama bu gerçek yokmuş gibi yapıyoruz. ama mesela bu yazıyı okuyanlardan birine araba çarpacak, diğeri kalp kirizinden gidecek vs. vs. ama sonuçta ne olacak, biz imamın 4 kollu kayığına bineceğiz ki, ki bu iyi ihtimal...

anlatmak istediğim, diziyi hiç izlememiş olabilirsiniz, ama son bikaç bölümü bulun buldurun, izleyin izletin... neden veya zaman önemli değil, öleceğiz... bunu hazmedebilirsek birçok şeyin önemi kalmıyor... bu önemsizlik, hayattan bıkkınlık şeklinde bir olay şeklinde gerçekleşmiyor ama, insana garip bi huzur ve mutluluk veriyor...

bir rocker in abazan olması

thewall
yaş ergenlikte değilse iğrenilesi bir durumu gerçekleştirmektedir. kendini rocker olarak tanımlamış fakat bu "rock" felsefesini kafa sallamak ya da siyah tişört giymek olarak algılamış bir varlıktır. hatta "rock" müziğinin bir felsefesi olduğundan haberdar bile değildir. hatta pop un içinde bateri olan halini rock sanmaktadır. ya da en azından hayat görüşü o kıvamdadır. bu olayı vajina ya sahip olan bir insan gördüğü zaman direk elinin ayağının birbirine dolaşmasından, ya da bu kişiye sarkmasından veyahut aptal saptal espiri yapmasından anlayabilirsiniz. görüldüğü zaman yol değiştirilmeli, fazla bulaşılmamalı, yanınızdaysa da allah ın akıl fikir versin diyerek oradan uzaklaşılmalıdır.

mor ve ötesi

thewall
gerçek bir rock grubu. gerçek olmalarından kasıt şudur. bir rock grubu olduğunuz zaman, çoğunlukla bir siyasi görüşünüz vardır. ya da en azından bir hayat görşünüz vardır. bizim ülkemizde nedense bu bir şekilde anlaşılamamıştır ya da bilerek bu konu hakkında engeller çıkarılmıştır.

dolayısıyla mor ve ötesi gerçek bir rock grubudur. popüler kültüre kurban edilen bazı şarkıları vardır. ama kalan sağlar bizimdir diyoruz hepsinin önünde saygıyla eğiliyoruz.

eli klavye tutan herkesin yazar olması

thewall
türkiye de ki sözlüklerin en önemli sorunudur. ekşi sözlüğün türkiye deki başarısından sonra ona özenen ve onun gibi olmak istenen kitlelerin içindeki çürük elmalar tarafından gerçekleştirilmiştir. yazar olmakla hiçbir alakası olmayan, sadece seksüel konulara tepki verebilen, söylüyecek hiçbirşeyi olmayan, birçok konuda donanımsız olan, bir kaç popüler kültür olayına sadece "tu kaka" deme kapasitesi olan insanlar tarafından da yardımcı olunmuştur. tabiyki sonra "sözlük"ün ve "sözlükçülük"ün anlamı ve manası değişmiş, bambaşka bir olaya dönüşmüştür. burada sitelerin suçu çok azdır. önemli olan, siteyi kirletme potansiyeline haiz olan insanlardır.
4 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol