beynin normal durumdaki ve uyarı aldığı durumdaki elektiriksel aktivitesini ölçer.
yaşadığı kelime ve anlam kıtlığı rahatsızlığı yüzünden, itin götündeki tenyalar ile sevişiyor olduğunun farkına varamamaktır.
tırsmak kelimesinin tanımını yaparak ve belki de kıçı yemeyerek üç salakşörler roluyle saldırmaktır.
tırsmak kelimesinin tanımını yaparak ve belki de kıçı yemeyerek üç salakşörler roluyle saldırmaktır.
çanak yalayıcılığı konusunda mastar yapmaktır.
laftan anlamamak, insan olamamaktır.
(bkz: godot yu beklerken)
an itibarıyla, 65. cannes film festivalinde, altın palmiye için yarışan filmlerin belirlenmesi için jüri başkanlığı yapmaktadır.
tarikat yanlısı / taraftarı anlamına gelen kelimedir.
(bkz: south park sessizliği)
şöyle de bir eseri vardır:
lekesiz saf havada
tesellisi çiğin
yağarken yeryüzüne,
görünmeden, duyulmadan...
yumuşak pabuçlardır çünkü giydiği,
teselli eden çiğin, tatlı tatlı teselli eden her şey gibi:
hatırlar mısın, söyle hatırlar mısın, ey yanan gönül,
nasıl susuzdun bir zamanlar
yanmış ve yorgun susuzluktan,
çimenleri sararmış yollar boyunca
hain bakışları akşam güneşinin
süzülüp karanlık ağaçlar arasından, koşup etrafında,
gözler kamaştıran kızgın güneş, bakışları, hain mi hain...
“gerçeğe mi aşık oldun? sen ha? -böyle eğlenirlerdi seninle-
hayır! şairin biri sadece!
bir hayvan, kurnaz, yırtıcı, sinsice sokulan,
yalan söylemek zorunda,
bile bile, istemeye istemeye yalan söylemek,
ava arzu içinde,
rengi parlak maske yüzünde, kendi kendinin maskesi,
kendi kendinin avı.
bu gerçeğin aşığı ha?
hayır! soytarının biri sadece! şairin biri!
renkli renkli konuşur sırf,
soytarı maskelerinden çığlık atar renk renk,
caka satar yalan söz-köprüleri üstünde,
bir uydurma gökle
bir uydurma yer arasında...
gezer avare uçuşur ordan ora,
soytarının biri sadece! şairin biri!
o gerçeğin aşığı ha?
sessiz, katı, düz ve soğuk değil,
dönmüş bir hayale
bir tanrı heykeline,
mabedler önüne konmayan,
bekçilik etmeyen bir tanrıya;
hayır!düşman bütün bu gerçek heykellerine,
çöllere alışık daha çok mabedlerden,
bir kedi pervasızlığıyla
atlayarak her pencereden,
hoop! diye rastlantılara,
bakir ormanları koklaya koklaya,
sen bakir ormanlarda koşasın diye,
yırtıcı hayvanlar arasında benekli renk renk,
günahkarca sıhhatli, renkler içinde ve güzel,
şehvetli dudaklarla,
mutluca alaycı, mutluca cehennemlik, susamış kana mutluca,
çatlayarak, sokulup gizlice, yalanla, -koşasın diye:-
bir kartal gibi yahut, uçurumlara bakan,
uzun uzun bakan şaşmadan,
kendi uçurumlarına:
hey, nasıl inerler döne dolaşa,
aşağılara, aşağılara,
gittikçe derinlere ta!
sonra
birdenbire
yıldırım gibi,
titreyen kanatlarla,
atılıp üstüne kuzuların,
dalarak aç kurtlar gibi,
kuzu diye hırsla yanarlar
kuzu ruhlarının hepsine kin bağlarlar,
ateş püskürürler ne varsa
koyun halli, kuzu gözlü, kıvırcık yünlü,
bozlaşmış kuzuların, koyunların iyi niyetleriyle!
böyledir işte
kartalcadır, parsçadır
şairin arzuları
arzuların senin, altındadır maskenin
ey soytarı!ey şair!
sen ey insan,
tanrı gibi, koyun gibi gören:
tanrıyı parçalayan insandaki
koyunu da insandaki
parçalarken de gülen
budur, budur senin saadetin!
pars saadeti, kartla saadeti!
lekesiz saf havada
hilalin orağı,
erguvani renkler arasında, yeşil
ve kıskanç, ilerlerken ağır ağır:
gündüze düşman,
usul usul her adımı
gül tarhlarını biçip sererek,
hepsi sararıp soluncaya dek,
geceye gömülünceye dek:
böyle gömülmüştüm ben de bir zamanlar
geçeğe aşkım yüzünden
gündüz hasretlerim yüzünden
gündüzden usanmış, hasta düşmüş ışıktan,
gömülüp aşağılara doğru, akşamlara doğru, gölgeye doğru:
tek gerçekle
yanmış ve susuz:
hatırlar mısın ey yanan yürek, hatırlar mısın,
nasıl susuzluk çekerdin?
sürüldüm diye ben
gerçeklerin hepsinden!
soytarının biri sadece! şairin biri!
lekesiz saf havada
tesellisi çiğin
yağarken yeryüzüne,
görünmeden, duyulmadan...
yumuşak pabuçlardır çünkü giydiği,
teselli eden çiğin, tatlı tatlı teselli eden her şey gibi:
hatırlar mısın, söyle hatırlar mısın, ey yanan gönül,
nasıl susuzdun bir zamanlar
yanmış ve yorgun susuzluktan,
çimenleri sararmış yollar boyunca
hain bakışları akşam güneşinin
süzülüp karanlık ağaçlar arasından, koşup etrafında,
gözler kamaştıran kızgın güneş, bakışları, hain mi hain...
“gerçeğe mi aşık oldun? sen ha? -böyle eğlenirlerdi seninle-
hayır! şairin biri sadece!
bir hayvan, kurnaz, yırtıcı, sinsice sokulan,
yalan söylemek zorunda,
bile bile, istemeye istemeye yalan söylemek,
ava arzu içinde,
rengi parlak maske yüzünde, kendi kendinin maskesi,
kendi kendinin avı.
bu gerçeğin aşığı ha?
hayır! soytarının biri sadece! şairin biri!
renkli renkli konuşur sırf,
soytarı maskelerinden çığlık atar renk renk,
caka satar yalan söz-köprüleri üstünde,
bir uydurma gökle
bir uydurma yer arasında...
gezer avare uçuşur ordan ora,
soytarının biri sadece! şairin biri!
o gerçeğin aşığı ha?
sessiz, katı, düz ve soğuk değil,
dönmüş bir hayale
bir tanrı heykeline,
mabedler önüne konmayan,
bekçilik etmeyen bir tanrıya;
hayır!düşman bütün bu gerçek heykellerine,
çöllere alışık daha çok mabedlerden,
bir kedi pervasızlığıyla
atlayarak her pencereden,
hoop! diye rastlantılara,
bakir ormanları koklaya koklaya,
sen bakir ormanlarda koşasın diye,
yırtıcı hayvanlar arasında benekli renk renk,
günahkarca sıhhatli, renkler içinde ve güzel,
şehvetli dudaklarla,
mutluca alaycı, mutluca cehennemlik, susamış kana mutluca,
çatlayarak, sokulup gizlice, yalanla, -koşasın diye:-
bir kartal gibi yahut, uçurumlara bakan,
uzun uzun bakan şaşmadan,
kendi uçurumlarına:
hey, nasıl inerler döne dolaşa,
aşağılara, aşağılara,
gittikçe derinlere ta!
sonra
birdenbire
yıldırım gibi,
titreyen kanatlarla,
atılıp üstüne kuzuların,
dalarak aç kurtlar gibi,
kuzu diye hırsla yanarlar
kuzu ruhlarının hepsine kin bağlarlar,
ateş püskürürler ne varsa
koyun halli, kuzu gözlü, kıvırcık yünlü,
bozlaşmış kuzuların, koyunların iyi niyetleriyle!
böyledir işte
kartalcadır, parsçadır
şairin arzuları
arzuların senin, altındadır maskenin
ey soytarı!ey şair!
sen ey insan,
tanrı gibi, koyun gibi gören:
tanrıyı parçalayan insandaki
koyunu da insandaki
parçalarken de gülen
budur, budur senin saadetin!
pars saadeti, kartla saadeti!
lekesiz saf havada
hilalin orağı,
erguvani renkler arasında, yeşil
ve kıskanç, ilerlerken ağır ağır:
gündüze düşman,
usul usul her adımı
gül tarhlarını biçip sererek,
hepsi sararıp soluncaya dek,
geceye gömülünceye dek:
böyle gömülmüştüm ben de bir zamanlar
geçeğe aşkım yüzünden
gündüz hasretlerim yüzünden
gündüzden usanmış, hasta düşmüş ışıktan,
gömülüp aşağılara doğru, akşamlara doğru, gölgeye doğru:
tek gerçekle
yanmış ve susuz:
hatırlar mısın ey yanan yürek, hatırlar mısın,
nasıl susuzluk çekerdin?
sürüldüm diye ben
gerçeklerin hepsinden!
soytarının biri sadece! şairin biri!
(bkz: insan)
beynimizin yalnızca % 10’unu kullandığımız söylencesi
yaklaşık bir asır önce ortaya atılan bu iddianın kaynağı bazı bilim insanlarının söylem ve bulgularının yanlış yorumlanıp çarpıtılmasına dayanıyor. bugün, sinir bilim ve beyin görüntüleme tekniklerindeki gelişmeler öyle gösteriyor ki, beynimizdeki tüm sinirler çeşitli eylemler sırasında aktive oluyor. daha açık bir deyişle, kullanmadığımız herhangi bir sinir ağı bulunmuyor. konuyla ilgili bir başka yaklaşımsa sinir hücrelerinin herhangi bir uyarıcı almadıklarında dejenere olarak işlevselliklerini kaybediyor olma özellikleri. örneğin, görsel sistem. gelişmenin erken dönemlerinde göz sinirleri yeterli uyarıcıya maruz bırakılmadıklarında görme yetisi kayboluyor. benzer şekilde, eğer ki beynimizde kullanılmayan sinir ağları bulunsaydı, işlevselliklerini kaybetmiş olmalarını beklememiz gerekirdi. fizyolojik kanıtlar bir yana, iddia evrimle de uyuşmuyor. aktif olmayan, hayatta kalma mücadelemize katılmayan sinir ağları içeren büyük bir beyin evrimsel gelişimle de bağdaşmıyor.
ancak
olgun haldeki sinir hücrelerinin (yani bilgi depolayan nöronların) kendi kendilerini yenileyebilme özelliklerini yitirmiş olmaları gibi bir durum söz konusu. bu nedenle de, herhangi bir darbe ya da yaşlanma sonucu kaybedilen sinirler beyin kapasitesini doğal olarak olumsuz yönde etkiliyor.
beyindeki sinir hücreleri gerçekten de kendilerini yenileme yetisinden yoksun mu?
beyindeki sinir hücrelerinin kendilerini yenileyebilme yetisinden yoksun olduklarını gösteren çalışmaların öncüsü 1960’larda yaptığı çalışmalarla ismini duyuran bir sinir bilimci: dr. pasko rakic. nitekim felç ya da diğer beyin zedelenmelerinde hastaların kaybettikleri konuşma ve yürüme gibi yetileri daha sonradan tekrar edinememeleri de bu bulguları destekler nitelikte. ancak başlangıcı 1965 yılında sıçanlar üzerinde yapılan deneylere dayanan ve son yıllarda hız kazanan bir takım çalışmalar, beyindeki bazı bölgelerde sinir hücrelerinin yenilenebildiğini gösteriyor. özellikle de belleksel işlevleri olan hippokampüs bölgesi ile makaklar üzerinde çalışılan üst düzey bilişsel işlemlerden sorumlu ve evrimsel gelişimde son sırada yer alan düşünme, koklama ve duyma ile ilişkili korteks bölgelerinin kök hücreler sayesinde sinirsel yönden yenilenebildikleri bulgular arasında. ancak bilim insanları, bu çalışma sonuçlarının alzheimer ya da parkinson gibi sinir hücreleri kaybı içeren bir takım hastalıkların tedavisinde kullanılabilmesi için klinik ve uygulamaya yönelik daha çok çalışma yapılması gerektiğini söylüyorlar.
gelelim sentrozomlarla sinir hücreleri arasındaki ilişkiye...
sinir hücresinin başka bir hücre üretme olasılığının kalmadığı gelişim aşamasında sentrozoma rastlanmıyor. her ne kadar bazı araştırmacılar, yaralanmaların olduğu birtakım yetişkin beyni bölgelerinde sentrozoma rastlamış olduklarını rapor etmişlerse de sonraki araştırmalar bu bulguları pek de kanıtlar nitelikte değil. sinir hücreleri, gelişim dönemleri içerisinde özelleştikçe, çoğalma yetilerini de kaybediyorlar. bölünme yetisinin yitiminin, meydana gelebilecek bölünmelerin, mevcut sinaps ağlarının da bozulmasına yol açabileceğinden evrilmiş olabileceği düşünülüyor.
sinir hücrelerinde sentrozom görevi görebilecek bir yapı oluşturulursa, kendilerini yenileyebilme özelliğini edinebilirler mi?
eğer ki sinir hücrelerine böyle bir müdahalede bulunacak olursak, tekrar bölünebilme özelliği kazanacaklardır. ancak uzmanlar, bu yöntemin tıp uygulamalarında niçin kullanılamayacağına dair iki önemli noktaya işaret ediyorlar:
1.) eğer ki, sentrozom yapısını kaybetmiş bir hücrede bu yapıyı tekrar oluşturursak, hücre kontrolsüzce çoğalmaya başlıyor. tıpkı kanser hücreleri gibi. bu nedenle de bu uygulama, tümör oluşumlarına yol açıyor.
2.) eğer ki, sentrozom yapısı yalnızca embriyonal dönemde korunan hücrelerde (örneğin, sinir hücreleri) bu yapı müdahale ile sürekli hale getirilirse, hücreler özelleşme durumu göstermiyorlar. çünkü hücrelerdeki özelleşme, sentrozom yapısının kaybından sonra gerçekleşiyor.
yaklaşık bir asır önce ortaya atılan bu iddianın kaynağı bazı bilim insanlarının söylem ve bulgularının yanlış yorumlanıp çarpıtılmasına dayanıyor. bugün, sinir bilim ve beyin görüntüleme tekniklerindeki gelişmeler öyle gösteriyor ki, beynimizdeki tüm sinirler çeşitli eylemler sırasında aktive oluyor. daha açık bir deyişle, kullanmadığımız herhangi bir sinir ağı bulunmuyor. konuyla ilgili bir başka yaklaşımsa sinir hücrelerinin herhangi bir uyarıcı almadıklarında dejenere olarak işlevselliklerini kaybediyor olma özellikleri. örneğin, görsel sistem. gelişmenin erken dönemlerinde göz sinirleri yeterli uyarıcıya maruz bırakılmadıklarında görme yetisi kayboluyor. benzer şekilde, eğer ki beynimizde kullanılmayan sinir ağları bulunsaydı, işlevselliklerini kaybetmiş olmalarını beklememiz gerekirdi. fizyolojik kanıtlar bir yana, iddia evrimle de uyuşmuyor. aktif olmayan, hayatta kalma mücadelemize katılmayan sinir ağları içeren büyük bir beyin evrimsel gelişimle de bağdaşmıyor.
ancak
olgun haldeki sinir hücrelerinin (yani bilgi depolayan nöronların) kendi kendilerini yenileyebilme özelliklerini yitirmiş olmaları gibi bir durum söz konusu. bu nedenle de, herhangi bir darbe ya da yaşlanma sonucu kaybedilen sinirler beyin kapasitesini doğal olarak olumsuz yönde etkiliyor.
beyindeki sinir hücreleri gerçekten de kendilerini yenileme yetisinden yoksun mu?
beyindeki sinir hücrelerinin kendilerini yenileyebilme yetisinden yoksun olduklarını gösteren çalışmaların öncüsü 1960’larda yaptığı çalışmalarla ismini duyuran bir sinir bilimci: dr. pasko rakic. nitekim felç ya da diğer beyin zedelenmelerinde hastaların kaybettikleri konuşma ve yürüme gibi yetileri daha sonradan tekrar edinememeleri de bu bulguları destekler nitelikte. ancak başlangıcı 1965 yılında sıçanlar üzerinde yapılan deneylere dayanan ve son yıllarda hız kazanan bir takım çalışmalar, beyindeki bazı bölgelerde sinir hücrelerinin yenilenebildiğini gösteriyor. özellikle de belleksel işlevleri olan hippokampüs bölgesi ile makaklar üzerinde çalışılan üst düzey bilişsel işlemlerden sorumlu ve evrimsel gelişimde son sırada yer alan düşünme, koklama ve duyma ile ilişkili korteks bölgelerinin kök hücreler sayesinde sinirsel yönden yenilenebildikleri bulgular arasında. ancak bilim insanları, bu çalışma sonuçlarının alzheimer ya da parkinson gibi sinir hücreleri kaybı içeren bir takım hastalıkların tedavisinde kullanılabilmesi için klinik ve uygulamaya yönelik daha çok çalışma yapılması gerektiğini söylüyorlar.
gelelim sentrozomlarla sinir hücreleri arasındaki ilişkiye...
sinir hücresinin başka bir hücre üretme olasılığının kalmadığı gelişim aşamasında sentrozoma rastlanmıyor. her ne kadar bazı araştırmacılar, yaralanmaların olduğu birtakım yetişkin beyni bölgelerinde sentrozoma rastlamış olduklarını rapor etmişlerse de sonraki araştırmalar bu bulguları pek de kanıtlar nitelikte değil. sinir hücreleri, gelişim dönemleri içerisinde özelleştikçe, çoğalma yetilerini de kaybediyorlar. bölünme yetisinin yitiminin, meydana gelebilecek bölünmelerin, mevcut sinaps ağlarının da bozulmasına yol açabileceğinden evrilmiş olabileceği düşünülüyor.
sinir hücrelerinde sentrozom görevi görebilecek bir yapı oluşturulursa, kendilerini yenileyebilme özelliğini edinebilirler mi?
eğer ki sinir hücrelerine böyle bir müdahalede bulunacak olursak, tekrar bölünebilme özelliği kazanacaklardır. ancak uzmanlar, bu yöntemin tıp uygulamalarında niçin kullanılamayacağına dair iki önemli noktaya işaret ediyorlar:
1.) eğer ki, sentrozom yapısını kaybetmiş bir hücrede bu yapıyı tekrar oluşturursak, hücre kontrolsüzce çoğalmaya başlıyor. tıpkı kanser hücreleri gibi. bu nedenle de bu uygulama, tümör oluşumlarına yol açıyor.
2.) eğer ki, sentrozom yapısı yalnızca embriyonal dönemde korunan hücrelerde (örneğin, sinir hücreleri) bu yapı müdahale ile sürekli hale getirilirse, hücreler özelleşme durumu göstermiyorlar. çünkü hücrelerdeki özelleşme, sentrozom yapısının kaybından sonra gerçekleşiyor.
hayatın paradoks olduğunu anlatır.
yollar geçiyoruz geride bir silüetin parçalanmı$ kırıntılarını bırakarak.. her seferinde sonunda güne$li bir öğleden sonrasını hissetmeyi umarken, rüzgarlı bir sabahla kar$ıla$tığımız.. yollar eksiltiyoruz kalibreden geçen saniyelerin yıllara dönü$mesini bekleyerek ve bu sırada, araya hayat denilen mana arsızını tıkı$tırırken.. yollar sayıyoruz.. zihnimizdeki dü$ünsel bo$lukların aralarına sızan, tahammülü zor gemici fenerlerinin ı$ığından saklanmaya çalı$ırken.. yollar buluyoruz.. en fazla metanet isteyenin hemen önümüzde varolan son yol olduğunu dü$ünüp; bu konuda, kendimize varolan saygıyı da minimalize etme seansı düzenlerken..
ve sen.. ve ben.. ve o.. hem de fark kelimesine mana ihtiva ettiremezken.. hem de ba$armı$ken aynı oksijenin içindeki karbondioksit miktarı ile oynamayı.. hem de hissetmi$ken senin, benim ve onun; bu oyunda sahip olduğu mevkinin, nevimiz tarafından bize biçilen ve bilinçsiz olasılıklara tanım sınırlandırması yaptırırken olu$an varsayım lar olduğunu anlamı$ken.. hem de, acı çekmenin her kalpte ya$attığı milimetrik sapmalara rağmen, bize ait sansürü kaldırılmı$ bir perde olduğunu bilirken.. hem de, bir gün aynı güne$li gün özlemiyle bitecek olan yolun, aynı yere çıktığının anlamanın verdiği $a$kınlığı, birbirimizin gözlerinin içine bakarak atmaya çalı$ırken..
ayırıyoruz yolları..
ve sen.. ve ben.. ve o.. hem de fark kelimesine mana ihtiva ettiremezken.. hem de ba$armı$ken aynı oksijenin içindeki karbondioksit miktarı ile oynamayı.. hem de hissetmi$ken senin, benim ve onun; bu oyunda sahip olduğu mevkinin, nevimiz tarafından bize biçilen ve bilinçsiz olasılıklara tanım sınırlandırması yaptırırken olu$an varsayım lar olduğunu anlamı$ken.. hem de, acı çekmenin her kalpte ya$attığı milimetrik sapmalara rağmen, bize ait sansürü kaldırılmı$ bir perde olduğunu bilirken.. hem de, bir gün aynı güne$li gün özlemiyle bitecek olan yolun, aynı yere çıktığının anlamanın verdiği $a$kınlığı, birbirimizin gözlerinin içine bakarak atmaya çalı$ırken..
ayırıyoruz yolları..
izmirli bir rock grubu.
eğer, hedefledikleri yere ulaşmaları konusunda önlerine çıkan engelleri kararlılıkla ve azimle geçebilirlerse, türkiye deki rock müziğine çok büyük katkı yapacaklarına inandığım gruptur aynı zamanda.
ayrıca,http://www.myspace.com/defna adresinden yaptıkları bir işe ulaşılabilir. türkiye de, bu tarz müzik yapıldığına olan inancımı yeniden yeşertmişlerdir...
eğer, hedefledikleri yere ulaşmaları konusunda önlerine çıkan engelleri kararlılıkla ve azimle geçebilirlerse, türkiye deki rock müziğine çok büyük katkı yapacaklarına inandığım gruptur aynı zamanda.
ayrıca,http://www.myspace.com/defna adresinden yaptıkları bir işe ulaşılabilir. türkiye de, bu tarz müzik yapıldığına olan inancımı yeniden yeşertmişlerdir...
varoluştan sonra bahşedilen şafakların sayıldığı sapaktan dönüp, hayat yokuşunu tırmanırken, yol üzerinde görülen yaşı geçmiş fahişenin, sırtınıza daha önceden kambur edilmiş heybenin içine tıkılmasıdır...
kolaydır, bak bitti bile.
kolaydır, bak bitti bile.
şudur:
http://www.focusdergisi.com.tr/kultur/00364/
http://www.focusdergisi.com.tr/kultur/00364/
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?