murathan mungan’ ın cenk hikayeleri isimli kitabında yer alan dördüncü hikaye.
hikayenin içinde geçen şu iki cümle, bütün hikayenin özeti gibi:
"şiddetle öğrenenlerin, şiddetle yaşayanların, şiddetle var olanların sınırı yoktur. cenge başladıkları noktadan daha ileri götürürler şiddeti."
"buyurmanın büyüsüne kaptırmış kendini. hükmetmenin görkemine kurulmuş saltanatını her yerde sürdürmenin alışkanlığında. başka bir davranış biçimi bilmediğinden, yaşamı boyunca ikinci kişiye hep aynı davranmış," binali. "ancak diş geçirebildiği zaman insanlarla ilişki kurabilen biri. diş geçirebildiğinde arkadaş olan, dost olan, herhangi bir şey olanlardan biri binali. avını yoklayan, avının çevresinde dönenen, ona diş geçirebildiğinde ise belki öldürmeyen ama onu elde eden biri. dişleri ve pençeleriyle bütün dünyayı ve bütün insanları ve bütün dağları elinde tutmaya alışmış." binali ve "dayakla, kötekle, hakaretle büyümüş; onun bunun ahırında yatmış; kucak yüzü görmemiş; insanların ya acıdığı ya dövdüğü; insanları tokatlarıyla, tekmeleriyle, küfürleriyle tanımış" temir’in hikayesi bu.
ama hikayeyi başlatan bir ceylan’ ın gözleri. binali’ ye göre o gözlerin laneti(!) ile başlıyor hikaye. ceylan’ ın gözleri getiriyor binali’ yi temir’ e. sonra başlıyor cenk!
hikayeden son bir alıntı:
hükmeden için de, köle için de aynı onursuzluk söz konusudur; her zaman, her yerde...
(ara: ug)
(ara: alici) alıcı olması gerekenler var.
kısaca güzel kadın fobisi denebilir.
kurcalama: nesi kısa onu da bilemedim ben! ama böyle adlandırmak daha havalı geldi.
kurcalama: nesi kısa onu da bilemedim ben! ama böyle adlandırmak daha havalı geldi.
güzel kadınlardan korkma hali.
kaynak:
http://tinyurl.com/c5edezu
kaynak:
http://tinyurl.com/c5edezu
murathan mungan ın cenk hikayeleri isimli kitabında yer alan üçüncü öyküdür.
öykünün başkahramanının "sayıklama" diye adlandırdığı, efsaneye dönüşen bir yazgıyı okuyoruz öyküde. babadan, anadan, oğula, oğullara geçen bir lanetin, geyiklerin lanetinin öyküsü.
güne geçmişten bir ayna gibi aynı zamanda...
-----------------------------spoiler----------------------------:
"insanlığın tarihi biraz da düşmanlık tarihi galiba." diye düşünüyor genç gazeteci. "hep bizler ve ötekiler var. hep bir "ile" ikilisi var. düşmanlıkların temelinde insanın bir türlü kendi olamayışının sancısı yatıyor... kendi olamayan insan her şey oluyor, olabiliyor..." (sayfa165)
-----------------------------spoiler----------------------------
öykünün başkahramanının "sayıklama" diye adlandırdığı, efsaneye dönüşen bir yazgıyı okuyoruz öyküde. babadan, anadan, oğula, oğullara geçen bir lanetin, geyiklerin lanetinin öyküsü.
güne geçmişten bir ayna gibi aynı zamanda...
-----------------------------spoiler----------------------------:
"insanlığın tarihi biraz da düşmanlık tarihi galiba." diye düşünüyor genç gazeteci. "hep bizler ve ötekiler var. hep bir "ile" ikilisi var. düşmanlıkların temelinde insanın bir türlü kendi olamayışının sancısı yatıyor... kendi olamayan insan her şey oluyor, olabiliyor..." (sayfa165)
-----------------------------spoiler----------------------------
(ara: oz) içerisinde öz olması gerekenler var.
erdal öz edebiyat ödülünün bu yılki sahibi olmuştur.
beni öp sonra doğur beni isimli cemal süreya şiirinin, papirüs dergisinde ilk yayımlandığı 1966 tarihli birinci baskıdaki adı.
1966 tarihli papirüs’ ün ilk sayısında şimdi utançtır tanelenen adı ile yayımlanmış şiir.
şiirin adı kişne kirazını ve göç, mevsim dir.
sevda sözlerinde yer alan 1968 tarihli cemal süreya şiiri.
(ara: kisne) kişne olması gerekenler var.
(bkz: xerxes)
nişanyan ın sözlüğünde de kökünden eser yok! sanırım gerçekten de yok öyle bir şey!
tdk kibarca yok öyle bir şey diyor, bu kelimeyi yazıp artattığınızda.
kimi kaynaklardaysa dövmek fiilinin ergencesi gibi sonuçlar elde edilebiliyor.
kesin bir sonuç elde edememekle birlikte kafam fena halde karışmış durumda. zira ergen kullanımı diye basite indirgersek; "serhas’ ın askerlerine gümüş zincirlerle döğdürdüğü / öbür ucuna da gittim ben bu suyun" dizelerinin sahibi cemal süreya’ nın ergenliğini tartışma konusu etmemiz gerekir gibi geliyor bana!
kimi kaynaklardaysa dövmek fiilinin ergencesi gibi sonuçlar elde edilebiliyor.
kesin bir sonuç elde edememekle birlikte kafam fena halde karışmış durumda. zira ergen kullanımı diye basite indirgersek; "serhas’ ın askerlerine gümüş zincirlerle döğdürdüğü / öbür ucuna da gittim ben bu suyun" dizelerinin sahibi cemal süreya’ nın ergenliğini tartışma konusu etmemiz gerekir gibi geliyor bana!
murathan mungan’ ın cenk hikayeleri isimli kitabında yer alan ikinci hikayedir.
bir dostluğun töre ile sınanmasını anlatır.
birlikte büyüyen ökkeş ve cengaver’ in erliğe adım atacakları bir töre ritüelini, ökkeş’ in gözünden ve yüreğinden okuruz hikayede.
"bileğin yoldaşı düşmanlıkla sınanır oğul" der bir yerinde anası ökkeş’e.
sınanmak ki ne sınanmak! "bir ömür ha bu iki gün gibiyse, ben yokum ana. varın beni yok sayın!" dedirtecektir ökkeş’ e yaşadıkları.
ama anasının bir sözü hikayenin ana fikri gibi gibi kazınır aklımıza:
"töreler büyü gibidir oğul. töreye akıl ermez, akıl ona uydurulur."
sınamadan güvenemeyen insanlığın hikayesidir töre diye karşımıza çıkan. karşısındakini sınarken, kendisinin güveni de sınanır insanın. yapay bir şekilde, yaratılmış bir ortamda sınanır insan; oysa hayatın her anı bin bilinmeyenli, özgün bir denklemdir.
bir dostluğun töre ile sınanmasını anlatır.
birlikte büyüyen ökkeş ve cengaver’ in erliğe adım atacakları bir töre ritüelini, ökkeş’ in gözünden ve yüreğinden okuruz hikayede.
"bileğin yoldaşı düşmanlıkla sınanır oğul" der bir yerinde anası ökkeş’e.
sınanmak ki ne sınanmak! "bir ömür ha bu iki gün gibiyse, ben yokum ana. varın beni yok sayın!" dedirtecektir ökkeş’ e yaşadıkları.
ama anasının bir sözü hikayenin ana fikri gibi gibi kazınır aklımıza:
"töreler büyü gibidir oğul. töreye akıl ermez, akıl ona uydurulur."
sınamadan güvenemeyen insanlığın hikayesidir töre diye karşımıza çıkan. karşısındakini sınarken, kendisinin güveni de sınanır insanın. yapay bir şekilde, yaratılmış bir ortamda sınanır insan; oysa hayatın her anı bin bilinmeyenli, özgün bir denklemdir.
olsa olsa pullu olabilirler. çarpıklığına dair herhangi bir bulgu yoktur elimizde.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?