bundan böyle haftada iki kere yayınlanacakmış. hoş dizinin artık tadı kaçtığından ve eskisi kadar geniş bir yelpazeden bakamadığından olaylara; isterlerse hergün yeni bölüm yayınlasınlar. fark etmez.
olağanüstü bi durum olmadığı sürece kendileriyle ilgili yazacağım son entry budur. zira zamanla bozulmaya uğrayan değerler gibi sözlükler de aynı akıbete uğruyor.
bünyesindeki yazarlar artık zıvanadan çıkmış, donanım yerine vitrini öne çıkardıklarından "efsane" patlamıştır.
(bkz: popüler olan kötüdür)
gönül isterdi ki yukarıdaki bkz haklı çıkmasın. oluyor işte. ekşi de kendi sonunu kendi hazırladı bi yerde. şaşmamak lazım.
bünyesindeki yazarlar artık zıvanadan çıkmış, donanım yerine vitrini öne çıkardıklarından "efsane" patlamıştır.
(bkz: popüler olan kötüdür)
gönül isterdi ki yukarıdaki bkz haklı çıkmasın. oluyor işte. ekşi de kendi sonunu kendi hazırladı bi yerde. şaşmamak lazım.
#988514
böyle de komikli şakalı bir bilgiç.
böyle de komikli şakalı bir bilgiç.
biçok arkadaşımın fikren benimsediği bir olaydır. bunun mantıklı sebeplerini de benim ağzımdan öğren sevgili bilgiç.
askerliğimi izmir gibi bir yerde yaptığım için çok şanslıyım diyebilirim. fakat yaptığıma askerlik denir mi bunu ve sistemi sizle rahat rahat tartışabilirim. tartışmadan önce şu ufak bilgiyi versem iyi olacak. burada amaç askeriyeyi tu kaka ilan etmek değil, belli başlı sıkıntıları ve arızaları irdelemek.
ben günde 9 saat nöbet tuttum, nöbetler esnasında da her türlü kaytarmanın ve yatışın zevkine varacak rahatlıkla 5 ayı tamamladım sevgili bilgiç. şimdi sorarım sana? biz, komutanlar tarafından "doğudaki askerle aynı şartlardasın" ortamını yaşamadık. teröristle karşılaşmayacağımız baştan belliydi, herşey "vatan" içindi ne de olsa. bu mu sevgili bilgiç askerlik? üstelik birçok karakolda, alayda taburda bile benim bulunduğum yerdeki gibi güvensiz ve saldırıya açıksın.
esasında doğarken bile eşit doğmuyosun sen, buna karşı çıkmak için kıçımızı kaldırıyor muyuz ki elin herifi "ben kurşun sıkmak istemiyorum" dediğinde celalleniyoruz?
hem "vatan millet sakarya hobaa" diyenleri de gördüm bilgiç. silah sıkamayışlarını, g3 gibi geri tepmenin minimize edilmiş olduğu bir silahla elmacık kemiğini morartan nice salak gördüm ben bilgiç. silah söküp takamayıp zamanını taşak yaymakla geçirenleri de. vicdani ret istemişiz çok mu bilgiç?
ben gittiğim halde vicdanım elvermedi bazı şeylere. onları da anlatmayım bende kalsın. şimdi düşün. atalarımız bize bu vatanı savaşarak bıraktı, karşılığı bu eşitsizliği devam ettirmek mi olmalı sevgili bilgiç? artık cepheye sürülecek mermiye zarar gelmesin diye örten; bebeğini kundağından çıkaran yüce analarınki gibi kararlılığını ortaya koyanlar yok başımızda sevgili bilgiç. kolpalar var, senin kanını emenler var. apoleti makamı mevkiyi gördüğünde götü kalkanlar, kendilerini peygamber sananlar var. iyi insanlar yok mu? görevini en iyi şekilde yapanlar. var tabi olmaz mı. ama inan bana o iyilerin de benim gibi bu sistem eleştirisini hergün lanet ede ede yaptıklarından eminim.
ben tamamen retçilerle aynı düşünmesem bile bu sistemsel saçmalığa ve yavşaklığa uyuz oluyorum. yani devreciliğin biri bin parayken, komutanın değil sistemi yönlendiren güçlerin sözü daha baskınken sen ister 5 ay ister 55 ay git esas duruşa geç bilgiç. reva mı bu geleceksiz kalan insanlara? reva mı bu karanlıkta bırakılmaya zorlananlara? sana, bana?
bir konunun altını çizmekte fayda var. iki kuzenimden biri ağrı doğubeyazıtta, öteki patnosta yaptı askerliği ve döndükten sonra saykoya bağladılar. hayatta yapabilecekleri güzel şeyler olduğu kanısını taşımıyolar artık. zaten vicdanları da reddetti bu kolpa hayatı yaşamayı. şu bayrak altında huzurlu yaşamamızı bize haram edenleri reddedemeyip onun goygoyculuğunu yapanlarda vicdan, ar, namus var mı ki sevgili bilgiç, "ben silah tutmam" diyenleri yargılıyoruz kendimizce?
askerliğimi izmir gibi bir yerde yaptığım için çok şanslıyım diyebilirim. fakat yaptığıma askerlik denir mi bunu ve sistemi sizle rahat rahat tartışabilirim. tartışmadan önce şu ufak bilgiyi versem iyi olacak. burada amaç askeriyeyi tu kaka ilan etmek değil, belli başlı sıkıntıları ve arızaları irdelemek.
ben günde 9 saat nöbet tuttum, nöbetler esnasında da her türlü kaytarmanın ve yatışın zevkine varacak rahatlıkla 5 ayı tamamladım sevgili bilgiç. şimdi sorarım sana? biz, komutanlar tarafından "doğudaki askerle aynı şartlardasın" ortamını yaşamadık. teröristle karşılaşmayacağımız baştan belliydi, herşey "vatan" içindi ne de olsa. bu mu sevgili bilgiç askerlik? üstelik birçok karakolda, alayda taburda bile benim bulunduğum yerdeki gibi güvensiz ve saldırıya açıksın.
esasında doğarken bile eşit doğmuyosun sen, buna karşı çıkmak için kıçımızı kaldırıyor muyuz ki elin herifi "ben kurşun sıkmak istemiyorum" dediğinde celalleniyoruz?
hem "vatan millet sakarya hobaa" diyenleri de gördüm bilgiç. silah sıkamayışlarını, g3 gibi geri tepmenin minimize edilmiş olduğu bir silahla elmacık kemiğini morartan nice salak gördüm ben bilgiç. silah söküp takamayıp zamanını taşak yaymakla geçirenleri de. vicdani ret istemişiz çok mu bilgiç?
ben gittiğim halde vicdanım elvermedi bazı şeylere. onları da anlatmayım bende kalsın. şimdi düşün. atalarımız bize bu vatanı savaşarak bıraktı, karşılığı bu eşitsizliği devam ettirmek mi olmalı sevgili bilgiç? artık cepheye sürülecek mermiye zarar gelmesin diye örten; bebeğini kundağından çıkaran yüce analarınki gibi kararlılığını ortaya koyanlar yok başımızda sevgili bilgiç. kolpalar var, senin kanını emenler var. apoleti makamı mevkiyi gördüğünde götü kalkanlar, kendilerini peygamber sananlar var. iyi insanlar yok mu? görevini en iyi şekilde yapanlar. var tabi olmaz mı. ama inan bana o iyilerin de benim gibi bu sistem eleştirisini hergün lanet ede ede yaptıklarından eminim.
ben tamamen retçilerle aynı düşünmesem bile bu sistemsel saçmalığa ve yavşaklığa uyuz oluyorum. yani devreciliğin biri bin parayken, komutanın değil sistemi yönlendiren güçlerin sözü daha baskınken sen ister 5 ay ister 55 ay git esas duruşa geç bilgiç. reva mı bu geleceksiz kalan insanlara? reva mı bu karanlıkta bırakılmaya zorlananlara? sana, bana?
bir konunun altını çizmekte fayda var. iki kuzenimden biri ağrı doğubeyazıtta, öteki patnosta yaptı askerliği ve döndükten sonra saykoya bağladılar. hayatta yapabilecekleri güzel şeyler olduğu kanısını taşımıyolar artık. zaten vicdanları da reddetti bu kolpa hayatı yaşamayı. şu bayrak altında huzurlu yaşamamızı bize haram edenleri reddedemeyip onun goygoyculuğunu yapanlarda vicdan, ar, namus var mı ki sevgili bilgiç, "ben silah tutmam" diyenleri yargılıyoruz kendimizce?
yaklaşık iki haftadır birilerinin "fenomen"lik kontenjanından fazlasıyla nemalanarak, kendilerini takip eden kullanıcıların da aynı çizgiden gitmesine ve götü başı dağıtmasına sebep olan sosyal ağ.
tamamen katılmasam da şöyle bir önermeyle beni anlayacağınızı umuyorum.
malum son zamanlarda sosyal medya, dolayısıyla sözlükler üzerine çok yazı yazıldı çizildi. buraya kadar herşey doğal. fakat yolunda gitmeyen bir durum var.
twitter tarzı bi çok sosyal ağda kendini "fenomen" ilan etmeye kalkmış ve kankalık müessesini kullanarak çetelik yapan, bunu da popülerlik olarak gösteren modern mafya kılıklılar cirit atıyor aylardır.
popüler olmak, geniş bir kesim tarafından tanınmak çok da zararlı değil aslında. burdaki yavşaklık, popüler hale gelmiş bir ortamda kendisini öne çıkarmaya çalışarak -amiyane tabirle kendisini izleyenlerin ilk başta altına yatarak- daha sonra kendisini var eden kitleye kıçını dönerek kendini "şöhret" ilan etmek.
başlığımızın doğruluğunun yıllardır çürütülememesi de bu yüzden. ne demişler, biri gelir çığır açar öteki gelir içine sıçar.
malum son zamanlarda sosyal medya, dolayısıyla sözlükler üzerine çok yazı yazıldı çizildi. buraya kadar herşey doğal. fakat yolunda gitmeyen bir durum var.
twitter tarzı bi çok sosyal ağda kendini "fenomen" ilan etmeye kalkmış ve kankalık müessesini kullanarak çetelik yapan, bunu da popülerlik olarak gösteren modern mafya kılıklılar cirit atıyor aylardır.
popüler olmak, geniş bir kesim tarafından tanınmak çok da zararlı değil aslında. burdaki yavşaklık, popüler hale gelmiş bir ortamda kendisini öne çıkarmaya çalışarak -amiyane tabirle kendisini izleyenlerin ilk başta altına yatarak- daha sonra kendisini var eden kitleye kıçını dönerek kendini "şöhret" ilan etmek.
başlığımızın doğruluğunun yıllardır çürütülememesi de bu yüzden. ne demişler, biri gelir çığır açar öteki gelir içine sıçar.
bu kadar haksız bir söz öbeği olamaz kardeşim. anamız otursun sac kavurma, patlıcan oturtma yapsın, yanına da acılı ezme döşesin; sen de öyle kukumal kuşu gibi otur öyle mi? türkiyede doğarak kaybediyoruz. zengin bir mutfağın var ve her seferinde yemek zorundasın.
sıkıyosa yeme?
sıkıyosa yeme?
ismini duyduğunuzda jet lag oluyosunuz. maazallah binerseniz kimbilir ne olur.
kullandığımızda "anası hariç" kalıbını da ısrarla vurguluyoruz ki, duyarlı olduğumuzu bilsinler. yersen?
michelangeloya karşı ayrı bi sevgim var. koduğumun shredderı dünyayı ele geçircek, takım taklavatla saldırıyo hepsine; bizimki pizzanın ancuezinin az olması derdinde. karnıma ağrılar giriyo gülmekten her izleyişimde.
saldırdıkları takdirde ortalama bir köpek cinsinin verebileceği hasardan daha fazlasını bırakmaktadır vücutta. genel olarak pençeleri çok keskindir. inanılmaz bir sevimliliği de vardır aynı zamanda. çok benzeşiyoruz bazı yönleriyle.
tanrı başlığında verdiği bilgilerle -daha doğrusu yanlış bildiklerimizi düzeltmesiyle- kendisine değişik bir sempati beslememi sağlayan bilgiç. sayesinde bu tarz bilgi eksikliklerimizi kapatacağımıza inanıyorum.
apartmanda olan bi durumsa, cidden acıklı sahneler ve düşünceler gelebiliyo aklınıza. "acaba birazdan kadın kocasının kafasını dikiş makinesiyle dağıtacak mı, acaba kocası böyle giderse karısını 54 yerinden bıçaklayacak mı? yetim kalan yavrucak ne olacak?" tarzı saçma ama hergün herkesin başına gelen, 3. sayfa haberlerinde de sıklıkla gördüğümüz durumdur.
şarkının vurucu sözlerini;
"bu adam kim diye soran olursa
eski bir çokomel yersin sevgilim" diye yaya yaya söylüyo olmam herifi zerre sevmediğimi gösteriyo.
belki de beynim sulandı böyle uç noktada şarkıları düşünmekten.
"bu adam kim diye soran olursa
eski bir çokomel yersin sevgilim" diye yaya yaya söylüyo olmam herifi zerre sevmediğimi gösteriyo.
belki de beynim sulandı böyle uç noktada şarkıları düşünmekten.
gepettoyla pinokyoyu birbirine sürtersek de zevk alabilirler. ayrı ayrı telef olmasın ikisi. hem talaşa da yazık. nimet.
lavanta kokusu. zira müstakbel kayınvalide bizim manitadan baskın çıktı bi ara. elbiselerine dadandı sevdiceğimin. peh...
genelde "muhteşem" veriyoduk okuyunca ama? bu yeni moda mı?
mümkünse iki dudak arasına bırakılmalıdır.
edit: yok hacım kendi dudağınla yapmıycan, şşt alo kime diyorum...
yazık lan fıtık oldu denerken.
edit: yok hacım kendi dudağınla yapmıycan, şşt alo kime diyorum...
yazık lan fıtık oldu denerken.
bu topraklarda çekilen gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri. hatta ortalama bir amerikan filminden daha profesyonelce -propaganda yapmadan, ortalığı velveleye vermeden- işlenmiş konu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?