sıcak havada kendisine hallenmek isteyen erkek kişisini, yatağından en uzak noktaya götürüp bırakma eylemidir. ama erkek ırkının iç güdüsel yön bulma eğilimi göz ardı edilemez. kamyonla gebzeye bıraksanız geri gelir.
(bkz: şimdi onlar düşünsün)
bir de kapaklı bir şişe su koyulması taraftarıyım, malum sokakta yaşayan hayvanlar yol kenarındaki suyu içebiliyorlar ama sokakta yaşayan insanlar bunu yapamaz. ve su çok kolay kirlenir. yürekteki sevgiyi tüm canlılara paylaştırmak gerek.
müziğini telefon melodim olarak kullandığım über eser. başka bir boyut olduğundan anlayamadığım baş yapıt.
ninni gibi söylenen, çocuk şarkısı. ama bildiğin ağıt. nasıl nesiller yetiştiriyor ecnebiler anlaşılsın diye sözlerini yazıyorum.
in a cavern, in a canyon,
excavating for a mine,
dwelt a miner, forty-niner
and his daughter - clementine
chorus:
oh my darling, oh my darling,
oh my darling clementine.
thou art lost and gone forever,
dreadful sorry, clementine.
light she was and like a fairy,
and her shoes were number nine,
herring boxes without topses
sandals were for clementine
drove she ducklings to the water
every morning just at nine,
hit her foot against a splinter
fell into the foaming brine.
ruby lips above the water,
blowing bubbles soft and fine,
but alas, i was no swimmer,
so i lost my clementine
how i missed her! how i missed her!
how i missed my clementine,
but i kissed her little sister,
and forgot my clementine.
then the miner, forty-niner,
soon began to peak and pine,
thought he oughter join his daughter,
now he’s with his clementine.
in a churchyard near the canyon,
where the myrtle doth entwine,
there grow roses and the posies,
fertilized by clementine.
in my dreams she still doth haunt me,
robed in garments, soaked in brine;
then she rises from the water
and i kiss my clementine.
in a cavern, in a canyon,
excavating for a mine,
dwelt a miner, forty-niner
and his daughter - clementine
chorus:
oh my darling, oh my darling,
oh my darling clementine.
thou art lost and gone forever,
dreadful sorry, clementine.
light she was and like a fairy,
and her shoes were number nine,
herring boxes without topses
sandals were for clementine
drove she ducklings to the water
every morning just at nine,
hit her foot against a splinter
fell into the foaming brine.
ruby lips above the water,
blowing bubbles soft and fine,
but alas, i was no swimmer,
so i lost my clementine
how i missed her! how i missed her!
how i missed my clementine,
but i kissed her little sister,
and forgot my clementine.
then the miner, forty-niner,
soon began to peak and pine,
thought he oughter join his daughter,
now he’s with his clementine.
in a churchyard near the canyon,
where the myrtle doth entwine,
there grow roses and the posies,
fertilized by clementine.
in my dreams she still doth haunt me,
robed in garments, soaked in brine;
then she rises from the water
and i kiss my clementine.
ing.shadowless
hoş gelmiş yeni yazar adayımız.
trabzonspor’un kadrosunu toplamak gibi bir hedefi olan takım. ama yanlış yoldalar, 30 senedir şampiyon olamayan takımı toplayıp ne yapacaklar anlamış da değilim. ama allah var alt yapılarıbile ligde ilk beşe oynuyor.
tırmalayan meyveymiş, öyle derler.
karadenizin en gelişmiş şehrinin alt yapı sorunu bu kadar alenen can alıyorsa, diğer şehirleri düşündürendir.
abartmak mekruhtur.
hakkında fikir edinmemizi sağlayacak on çömez entrysi içinde jartiyere yer vermesiyle akıllarda soru işareti bırakan yazar adayı. hoş gelmiş.
tanrılara kurban lazım düsturuyla, karpuzla beraber elini kesen yazar. karpuz mu daha kırmızı kanım mı bilemedim.
40-aşksız geçen bir ömür, beyhude yaşanmıştır. “acaba ilahî aşk peşinde mi koşmalıyım; yoksa dünyevi, semavi ya da cismani?” diye sorma! ayrımlar ayrımları doğurur. aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. başlı başına bir dünyadır aşk. ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır; hasretinde.
39-noktalar sürekli değişse de, bütün aynıdır. bu dünyadan giden her hırsız için, bir hırsız daha doğar. ölen her dürüst insanın yerini, bir dürüst insan alır. hembütün hiçbir zaman bozulmaz. her şey yerli yerinde kalır; merkezinde… hem de bir günden bir güne, hiçbir şey aynı olmaz. ölen her sûfi için bir sûfi daha doğar.
38-”yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?” diye sormak için hiçbir zaman geç değil. kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık! her an, her nefeste yenilenmeli. yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
37-allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. o kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. her insan için bir aşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?