confessions

sistematik kedi

- Yazar -

  1. toplam entry 1299
  2. takipçi 3
  3. puan 33596

dan dan

sistematik kedi
nancy sinatra’nın bang bang şarkısının fecri ebcioğlu tarafından seslendirilmiş türkçe versiyonu, dumurluktur. şöyle ki;

çok genç yaşlardayken biz
nasıl da beni severdi
dünya bile yıkılsa
vazgeçmem senden derdi

dan dan nedir bu ses
dan dan imdat nefes
dan dan her şey bitti
dan dan hem vurdu hem gitti

yıllar geçti aradan
yardım etti yaradan
döndü geldi yalvardı
artık çok geç kalmıştı

dan dan vurdum onu
dan dan aşkın sonu
dan dan bir kurşundu
dan dan ağladım sonradan

işte dünya böyledir
intikam bu söyletir
hey hey hey hey

hey diyorum duymuyor
pişman oldum gelmiyor
şaka yaptım dedim de
beni hiç dinlemiyor

dan dan hayat söndü
dan dan her şey öldü
dan dan yazık oldu
dan dan hayatım mahvoldu

all the same

sistematik kedi
uzun bir otobüs yolculuğu için sesi duyulmaya başlanmıştır sinir bozucu tik takların; gitme vaktidir ve siz kendinize bile söylemek istemezken bunu hatırlatacaktır her şey. histerik kollar dolanır bedeninize, çekilir aniden; duramaz çok, sarılırlar yine.

yorgunsunuzdur.. düşünmekten, konuşmaktan; kendinizin bile inanmayacağı güzel cümleler kurmaktan yorulursunuz an be an. sevmez kimse olmayacak şeyler için konuşmayı. siziyse öyle cümleler ayakta tutmaktadır aşina olmadığınız sokaklarda; neden orada olduğunuzu bilmek, en kötüsü neden ordan gitmek zorunda olduğunuzu kendinize hatırlatmak istemezken. ama öyle ya, unutturmaz hiçbir şey.

güzel bir şeyler tutmak istersiniz aklınızda, gözlerinizi kapayınca karşınızda belirecek. sizi tüm yaşam hücrelerinize kadar pişman hissettirecek devasa soru işaretlerinin ardından gülümsemeye çalışan bir çift yeşil göz mü peki bu? kesinlikle bu olmalı. "onları görmeyi, onlara bakmayı ben seçtim.." sadece bu.

düşünceler ummanından bir ses çeker sizi.
"uyumaya çalış olur mu?"
bakarsınız sadece. daha net hafızanıza kazımak, anı yaşamak.. budur sebebi.

susuşlar.. otobüs son kornasını çalana kadar; bundan sonra başladı her şey.

ve sizi gitmek istemeyeceğiniz o yere götürecek koltuğunuz gösterilir samimiyetsiz bir gülüşle. öylesine bir teşekkür çıkar ağzınızdan; siz çıktı bilirsiniz belki de. görüş alanından kaybolana dek izlersiniz, izlenirsiniz.

"söz verdim gelmeye, hiç gitmemeye."
"söz verdi. gelecek.."

-hiç bilmemeyi dilerdik bazen, görmemeyi, duymamayı. ama hayat; okkalı bir küfürle kartları saçsak da yüzünün ortasına, papaz hep bizdeydi. tekti papaz..-

bir otobüs yolculuğunda yapılabilecek en güzel şey, pencere kenarından yolu izleyip müzik dinlemektir çay/kahve yudumlarken.

o çarpık gülüşlü kadın "ne içersiniz?" diye sorduğunda kahve içmek istediğinizi söylersiniz, bu sefer kendinizden emin. kahvesiz olmaz, bilirsiniz. yanınızdaki kadının tatsız sohbetinin mağdurusunuzdur kulaklığınız bulunması gereken yerde olmadıkça. yine de kahve gelene kadar nazikçe cevaplarsınız ahiret sorularını bir bir.

ve nihayet.. hafif geride bir koltuk, bitmekte olan bir gün.. bu sefer üzülmediniz bitti diye, istediğiniz hep bir yenisi olmalı artık. düşlerken bir şeyleri, fonda bir gitar sesi, duymadığınız bir şarkı. oysa sizin müzikçalarınız bu, siz belirlersiniz ne çalması gerektiğini, öyle olmaz mı hep? ekrana bakıyorsunuz şaşkın. "all the same". ne bu ilahi bi şaka mı, yeni bir günün düşleriyle beyninize şefkat gösterirken, bu mudur olması gereken?

hoş bir gitar sesi sakinleştirecektir, emin olun. umursamayarak başlar şarkı, o an tam da isteyeceğiniz gibi; umursamamak. "bana geldiğin sürece umursamıyorum nerden geldiğini.." o yüklemiş olmalı şarkıyı, dinlemenizi istemiş bariz. ufak bir şaşkınlığın ardından dinlemeye koyuldunuz.. suratınızdaki somurtkan ifade silinmiştir aniden, nakarata kadar..

canınızı yakar nakarat, boğazınızı düğümlemek, ellerinizi uyuşturmak gibi antipatik marifetleri vardır; geç olmaz bunu anlamak.. zaten gitmek için geldiğinizi anlatır, anlatmakla kalmak istemez; haykırır. lakin çıkaramazsınız kulaklıkları, yapışmıştır sanki iki yandan. mazoşistin en önde gideni gibi hissettirir. bilemezsiniz neden bunu yaşatmak istesin biri, tam da.. herneyse..

o an "and i’ll take you for who you are, if you take me for everything" cümlesi duyulur kahvenin son yudumlarında. bardağı bıraktığınız an anlarsınız ki yanlış yerdesiniz. doğru ya, nereye gittiğinizi zannediyorsunuz ki siz?

besbelli beyninizi yıkamıştır işte şarkı. inmek istersiniz, otoban boyu koşmak. o yorgunlukla elinizden geldiğince hızlı koşmak, gerisin geri.

gelmek uğruna gitmek istersiniz, gitmek uğruna gelmelerin inadına..

i wanna be adored

sistematik kedi
the stone roses’ın grupla aynı adı taşıyan 1989 çıkışlı albümlerinden, herkesin arşivinde bulundurması gerektiğini, aksi halde ayıp edeceklerini düşündüren güzel mi güzel şarkı. o kadar güzel söylemiştir ki ian brown, insanda çok önemli bir şey yapmış hissi yaratacağından önce onu, sonra kendini takdir etmek ister kişi.

safe in a dream

sistematik kedi
entwine şarkısı. dinlenilmesi tavsiye edilir.

on the edge of life
after all these days are gone
the endless haze will rise
i close my eyes
i’m safe from all harm
i’m safe in a dream

i want you to stay
i want you to be there for me
cause i need your love
i need your touch
i long for your embrace

on the edge of time
all the scenes are falling behind
it seems that all is lost
i close my eyes
i’m safe from all harm
i’m safe in a dream

i want you to stay
i want you to be there for me
cause i need your love
i need your touch
i long for your embrace
41 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol