confessions

seeyouindisneyland

- Yazar -

  1. toplam entry 3392
  2. takipçi 1
  3. puan 94648

öğrenci evi diyalogları

seeyouindisneyland
abi tüp bitti nasıl yapcaz yemek olayını?
-olm okulda yeriz kasma kendini..
-para mı var lawuk okulda yiyelim!
-tamam buldum abi yatır elektrik sobasını yere..
-eee?
-tavayı ustune koyup yumurta yapcaz!!!
-olm super aklın var ama 2 yıllık okulda 5. yılın ya helal olsun diyorum baska bisey demiyorum,susuyorum!

-abi çekyatın altındaki dergiyi kim aldı ?abi alıyorsunuz madem geri yerine bırakın ya!

-ketçap varsa getirsene içerden şu makarnaya koyalım
-a…a koyduum evinde su yok ketçap mı olacak?

- bulaşiğina batak’a varmısınız? ardindan bulaşık yıkamasına

-olm bundan sonra plastik tabak kullanalım
-ne oldu beyim bulaşık yıkmak zoruna mı gitti. dedik sana sıran geldiğinde yıka diye

-olm mimarlıktaki kız yine beni kesti kantinde lan
-tabi tabii
-gerçek diyorum king yapınca bir bağırdım öyle bir bakışı vardı ki
-o senin salaklığına bakmıştır
-göreceksin iki güne kalmaz buraya getirir bulaşık yıkattırırım

- olm şu evi bi temizleyelim artık bee, mutfaktan başlayalım.
- tamam girelim anasını satiim banyo da benim, elleşmeyin.
- ama bugün olmaz zaten yorgun gelmişim hiç halim yok.
- yarında benim işim var geç gelicem.
- e o zaman sorabi ara yaparız
- ii madem..

-abi yiyecek bişey var mı?
+yok hocam olsa ben yerim değil mi?
-(buzdolabını açar)- bu ne lan sucuk var burda birde bizden saklıyor...
+hadi be ... vallahi varmış... yalnız dur bir saniye - (sucuk sanılan şey ele alınır)
-allaah bu sucuk değil kararmış metamorfoz geçirmiş bir muz!


-olum, para bitti lam...
+valla haci, ben de de yok, napcaz?
-ne bileyim, evden de isteyemiyom.
+lan, şu senin hemşo ahmet vardı, ondan istesek...
-tabii be, ama, olum herif heykelde oturuyo, dolmuş parası lazım...
+hımmm... ha buldum, bira şişeleri vardı mutfakta, iade edelim..
-haci ben verdim onları markete.
+eee...
-bi lm aldım..
+hımm.. ii yapmışsın, ver bari bi tane..
-al abi...

-abi o sigarayı içip banyonun deliğine hangi hayvanoğlu hayvan attı!

- abi bugün süper bişey yiyelim olur mu?
- tabi ne mesela?
- ne bilim abi ya makarna mi yesek?
- bi sus olm hergün yiyos zati makarna. daha süper bişi yiyelim..
(akabinde o gün makarna yiyilerek doyulmuştur)

- bu tencere yağlı hala bir daha yıkasanıza
- yemekte yağ ile yapılıyo ne gerek var

-portakal var mı?
-var ama artık turuncu değil.

clara josephine wieck

seeyouindisneyland
19. yüzyılın ünlü piyanist ve bestecisi clara josephine wieck, 13 eylül1819’da leipzig’de dünyaya geldi. babası müzik öğretmeni ve piyano firması sahibi friedrich wieck, kızının yeteneğini küçük yaşta keşfederek 5 yaşından itibaren onu müzisyen olarak yetiştirdi. 9 yaşındayken konserlerde çalmaya başladı. 11 yaşında ise ilk solo konserini verip ilk bestesini yaptı. 1831 - 1836 yılları arasında babasıyla birlikte avrupa’yı dolaşarak bir dizi başarılı konser verdi ve ’harika çocuk” olarak ünlenerek mendelssohn, paganini, chopin, goethe gibi zamanın önde gelen müzikçi ve edebiyatçılarının hayranlığını kazandı.
piyanist olarak ünü gittikçe yayılıyor, bunun yanında ailesinin maddi durumu da gittikçe iyiye gidiyordu. clara, baba wieck’in eğitim metodunun ne kadar başarılı olduğunun canlı bir kanıtıydı, sayesinde babası daha çok ve daha paralı öğrenciler buluyor, bu arada piyano satışları da artıyordu. bu mutlu hayatları clara’nın 16 yaşındayken babasının öğrencilerinden robert schumann’a aşık olmasıyla bozuldu. aslında clara, kendisinden 9 yaş büyük olan robert’i 9 yaşından beri tanıyordu. wieck, bu beraberliğe şiddetle karşı çıktı, evlenmelerine izin vermedi. bunun üzerine clara ve robert evlenme izni alabilmek için mahkemeye başvurdular. bu mücadele baba wieck’in direnmesi yüzünden üç yıl sürdü.
baba wieck, yaklaşık üç yıl boyunca mahkemelerde bu savları yineleyerek izin vermemekte direndi; onun bu direnci ve yasaklamaları gençleri birbirlerinden uzaklaştıracağına daha da yakınlaştırdı. clara ve robert, bu süre içinde birbirlerine 400’e yakın mektup yazdılar ve gizlice buluşmaya da devam ettiler. bu arada clara, başarılı konserlerini ve robert de bestelerini yapmayı sürdürdü. hatta robert, mesleksiz olduğu iddialarına son vermek amacıyla bir yandan da dergilerde müzik yazarlığı yaparken bir de felsefe diploması aldı.
sonunda mahkemeden izin çıktı ve 1840’da clara 21 yaşına girmek üzere iken rober ile evlendi. babası bu yenilgisinden dolayı yeni evlilere o kadar kin duyuyordu ki, clara’nın yıllar boyunca verdiği konserlerden kazandığı paradan kızına tek kuruş vermediği gibi hayatlarını zorlaştırmak için de elinden geleni yaptı. öyle ki clara, kendi piyanosunu bile ancak aylar sonra kendi evine getirebildi.
alman yönetmen peter schamoni’nin 1983 tarihli ’frühlingssinfonie’ (ilkbahar senfonisi) isimli filmi, clara ile robert’in gençlik yıllarını, tanışmalarından evlenmelerine kadar olan süreci konu alıyordu, nastassia kinski’nin canlandırdığı clara, yeni evine baba evinden kendi piyanosunu da getirdiğinde kocası: ’evimiz iki piyano için biraz küçük değil mi?’ diye soruyor ve film sona eriyordu. bu cümle bir bakıma bu evliliğin geleceğini de özetliyordu. başlangıçta evliliklerinin hem duygusal hem de mesleki açıdan verimli bir beraberlik olacağını düşünmüşlerdi ama zaman geçtikçe bazı dengeler özellikle clara aleyhine bozulmaya başladı.
robert evliliklerinin ilk on yılı boyunca halâ tanınmamış bir besteci olduğundan ve pek para da kazanamadığından ailenin geçimini sağlamak clara’ya düşmüştü. kocası bu durumdan pek hoşnut olmasa da clara, konser turnelerine çıkarak ve dersler vererek hem kocasına, hem de 14 yıllık beraberliklerinin ürünü olan 8 çocuğuna bakmayı üstlendi. bu arada gerek konserlerinde bestelerini çalarak, gerek yeni besteler yapmaya teşvik ederek kocasına müzik konusunda destek vermeye devam etti, hatta zaman zaman kendi çalışmalarından ödün vermesi gerekse de; çünkü robert bir evde aynı anda iki piyanonun birden çalmasından rahatsız oluyor, ’bu gürültüde’ beste yapamıyordu. bu konuda fedakarlık eden de her zaman clara oluyor, bir piyanist için elzem olan günlük egzersizlerinden bile vazgeçiyordu.
evlenmeden önce clara’yı sürekli çalışması ve beste yapması için teşvik eden robert, evlendikten sonra neredeyse onun çalışmalarını engeller olmuştu. besteci -yorumcu evliliğinin olabilecek en ideal beraberlik olacağını savunuyor görünse de clara’nın kendisinden daha önde olmasını bir türlü hazmedemiyordu. yıllar geçtikçe robert’in ünlü ve başarılı eşinin gölgesinde tanınmamış bir besteci olarak kalmasının huzursuzluğuna kalıtsal hastalığının sebep olduğu sinir krizleri de eklenince schumann’ların evliliği iyice tahammül edilmez hale geldi ve robert bir intihar girişiminin ardından, 1854 yılında bir akıl hastanesine kapatıldı, 1856’da da orada öldü. bütün bu süre içinde clara, kendisini sadece bir kez, ölümünden iki gün önce ziyaret edebildi.
clara, kocasının ölümünden sonra da müzikteki başarılarını sürdürdü. konser piyanistliğine ve öğretmenliğe devam etti. bu arada robert’in bütün eserlerini yayımlatarak bestelerini tanıtma çabalarında başarılı oldu. robert schumann besteci olarak gerçek ününe ancak öldükten sonra ulaşabilmişti. clara, sonraki yıllarda bir yandan çocuklarını üçünün ölümü (biri de robert hayattayken ölmüştü) diğerlerinin de bazı sorunları yaşamını daha da zorlaştırmasına rağmen müzik çalışmalarına hiç ara vermedi.
1878’de frankfurt konservatuarının baş piyano öğretmeni oldu ve pek çok öğrenci yetiştirerek piyanistlikte bir ekol oluşturdu. bu yıllardaki en yakın dostlarından biri de kocası hayattayken de aile dostları olan besteci johannes brahms’dı. brahms’a da bestelerinde esin kaynağı oldu, bestelerini tanıtmak için çaba harcadı. brahms ise bir çok bestesini clara’ya ithaf etti. kimi müzik tarihçilerine göre ilişkileri dostluktan da ileriydi. clara, 1888’de 60. sanat yılını kutladı. son konserini 1891’de verdi ve konservatuardan da ayrılarak sadece evinde ders vermeye devam etti. clara, 26 mart 1896’da frankfurt’ta hayata veda etti. bu brahms için büyük bir darbe oldu ve onun ölümünden sonra sadece bir yıl yaşayabildi.
aynı zamanda clara josephine wieck’in, sanata yaptığı katkılarından dolayı 100 alman mark’ı üzerine resmi basıldı.

ahmed sah mesud

seeyouindisneyland
fganistan’daki taliban yönetimine karşı mücadelesiyle efsaneleşen ahmed şah mesud, batı dünyasında romantik bir savaşçı imajıyla tanınıyor. mesud, 1979-1989 yıllarındaki sovyet işgali sırasında doğum yeri penşir vadisi’nde verdiği mücadeleyle adını duyurmuştu. başkent kabil’in kuzeydoğusundaki bu stratejik noktayı koruması sayesinde adı ’penşir aslanı’na çıktı. sovyetler’in çekilmesinin ardından moskova yanlısı hükümet 1992’de devrilirken, o kâbil’e giren tanklardan birinin üstündeydi. şah mesud, daha sonra burhaneddin rabbani hükümetinde savunma bakanlığı yaptı. ancak mücahit gruplar birbirlerine girdiğinde işler değişti. 1996’da taliban hareketi ortaya çıkıp başkenti ele geçirdiğinde şah mesud, yanına devrik lider rabbani ve afgan ordusunun geri kalanını alıp dağlara çekildi.
şah mesud 10 eylül 2001 tarihinde iki taliban militanın tarafından öldürüldü.

azinliklarin temsilcisiydi

bir subayın oğlu olan tacik kökenli şah mesud, özbek ve hazara azınlıkların desteğiyle muhalefeti örgütledi ve taliban’ın kuzeye ilerlemesini durdurdu. afganistan’da çoğunluğu oluşturan paştunlardan oluşan taliban’a karşı azınlıkların desteğine sahip. ayrıca artık bir dönemki düşmanı rusya ile ittifak halinde. çünkü rusya taliban’ın orta asya’ya yayılmasından endişeli. 1996’dan beri şah mesud’un denetimindeki topraklar azaldı. geçen yıl baglan ve takhar bölgesini taliban’a kaptırdı. artık egemen olduğu tek bölge badakistan.
şah mesud son dönemde özellikle afgan muhalefetinin avrupa ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açtı. efsanevi komutan, geçtiğimiz aylarda avrupa’ya yaptığı ziyarette ab liderleri tarafından adeta ’kahramanlar’ gibi karşılanmıştı.

master plan

seeyouindisneyland
dave weckl’ın 1990 tarihli muhteşem albümü.albüm çoğu davulcu için temel nitelikler taşımakla beraber , dinleyici olarak da son derece tatmin edici düzeyde.at yelesi saçlarıyla set-up’ını konuşturan weckl’a chick korea’da eşlik ediyor.

tower of inspiration
here and there
festival de ritmo
in common
garden wall
auratune
softly, as in a morning sunrise
master plan
island magic

mükemmel...

üniversitelerde din dersi bulunmaması

seeyouindisneyland
siyasi kadrolaşmalar sebebiyle değişen müfredattan dolayı üniversitedeki derslerde , özellikle sosyal derslerde inanılmaz bilgi yanlışlıkları ve kasıtlı saptırmalar var.
ortaöğretimde okutulan din dersinin konu başlıklarını incelemenizi ve ülkenin nereye götürülmek istendiğini anlamanızı tavsiye ederim arkadaşlar.
68 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol