confessions

psikolojik deli

- Yazar -

  1. toplam entry 90
  2. takipçi 1
  3. puan 8251

28 şubattan semdinliye derin ceteler

psikolojik deli
türk siyasi tarihi pek çok olumlu sayfanın yanı sıra karanlık sayfaları da barındırıyor. bunlardan biri de hiç şüphesiz darbelerdir. ülkemizde darbe konusunda her konuda olduğu gibi bir ikilem (dualizm) yaşanıyor. bazıları kendi ideolojilerine göre 1960 ve 28 şubat’ı iyi darbeler olarak görürken bazıları da 12 mart ve 12 eylül’ü kutsuyor. tüm bu süreç akla kendisi de bir melek olan şeytan’ı getiriyor. yani acaba kötü olan bir şey iyi olabilir mi?
28 şubat.. türkiye’nin maruz kaldığı son ve aslında post-modern darbe. görünürde silah, top, asker yoktu, ama görünmeyen bazı unsurlarla medya, sivil toplum kuruluşları, halk gibi - refah-yol devrilmişti. aradan 10 yıldan fazla bir zaman geçen bu darbeden geriye kalan nedir? elde ne var? türkiye gerçekten bir irtica tehlikesi yaşadı mı? demokrasiye balans ayarı yapmak kime ne kazandırdı? yoksa bu darbenin arkasında da küresel sermaye ve ülkemizde cirit atan yabancı servisler mi var?

şemdinli.. karanlık ellerin ülkeyi huzursuzluğa itme operasyonunun son örneği. kimilerine göre devlet içine nüfuz etmiş derin çetelerin kifayetsizliği, kimilerine göre de ingiliz menşeli bir gizli servis operasyonu. ne olursa olsun kaybeden türkiye.

yazar ömer lütfi mete
yayınevi profil yayıncılık
basım tarihi nisan 2007


samir nasri

psikolojik deli
futbolcuların insan olduğu nedense bazen unutulur futbol aşıkları tarafından. oyuncuları robot gibi algılayıp, her şeylerini ona göre değerlendirirler. samir nasri’yi bütün yönleriyle ele alacağım.

samir nasri 26 haziran 1987’de cezayir göçmeni bir ailenin çocuğu olarak marsilya’da dünya’ya gelmiş. bu kısmı okuyan herkesin aklına zidane’ın geldiğinden eminim. nasri henüz çocuk yaşındayken tıpkı zidane gibi futbolla ilgili ideallere sahipmiş. nitekim ailesinin desteğiyle de bu idealleri için gerekli adımları atmış. nasri henüz 10-12 yaşındayken futbol hastası babası o’nu semt takımına yazdırmış. semt takımında bir kaç yıl oynadıktan sonra o’nun doğuştan gelen yetenekleri ve hırsı hemen hemen bütün çevreye yayılmış tabiki de. nasri’nin yaşı ilerledikçe hedefleri daha da oturmuş ve bu doğrultuda vermiş kararlarını.

o’nun performansı marsilya alt yapı sorumlusu ve eski fransa milli takımı oyuncusu jean-philippe durand’ın dikkatini çekmiş. yurt genelinde taramalar yapan marsilya alt yapısı nasri’yi bünyesine katmış. bu noktadan sonra nasri hayallerinin takımına transfer olmanın sevinciyle birlikte çalışmalarını daha da hızlandırmış. marsilya alt yapısında gösterdiği olağanüstü performansla tüm dikkatleri üzerine toplamış nasri.

2004-2005 sezonuna girilirken, yani nasri henüz 17 yaşındayken marsilya teknik patronu ve başkanı net bir karar vererek nasri ile profesyonel sözleşme imzalamaya karar vermişler. 17 yaşındaki bu genç isim ihtişamlı bir imza töreniyle tüm dünya’ya tanıtıldı. tam 5 yıllık sözleşme imzalandı. ve nasri daha ilk sezonunda marsilya’nın vazgeçilmezi oldu. ilk sezonunda 24 maça çıkan nasri, 1 gole imza attı ve dinamikliğiyle ilgi çekti. 2005-2006 sezonunda da 30 maça çıkarak ciddi bir istatistiğe ulaştı.

semt takımının küçük nasri’si artık dünya’nın gelecekteki en büyük yıldızlarından biri olarak gösteriliyor. nasri’nin yetenekleriyle ilgili olan yazımızın ikinci bölümüne geçelim.

nasri ofansif orta saha’nın her bölgesinde oynayabilen ender oyunculardan. sağ ayağını raket gibi kullanabiliyor. sol ayağı da fena sayılmaz. özellikle ofansif orta sahanın ortasında mükemmel işler çıkarıyor. henüz 19 yaşında olmasına rağmen 9 milyon dolarlık bonservis bedeline sahip olması onun yeteneklerinin ispatı diyebiliriz. kulübünden yıllık 600 bin dolar alıyor.

nasri uyruk olarak da bir seçim yapmak zorunda kalmıştı. önünde iki seçenek vardı. ya duygusal davranıp cezayir’i seçecekti, ya da kariyerini ve maddiyatı düşünerek fransa’yı seçecekti. o ve ondan öncekiler gibi fransa’yı seçti. fransa 21 yaş altı milli takımı’nda forma giyiyor ve a milli takım’ın gözdelerinden.

nasri topa yerinde müdahaleleriyle bir çok ikili mücadeleden galip çıkıyor. nasri’nin en önemli özelliklerinden belki de en önemli özelliği hızı ve driblingi. topu önüne aldığı zaman durdurulması çok zor. marsilya genel olarak bu yönden çok kaliteli. sağda ribery, solda nasri rakip takımlara sahayı zindan ediyor. nasri’nin önüne atılan toplarda onu durduracak sağ bek sayısı çok az. ligde durdurulamayan isim, avrupa arenasına çıktığı zaman daha zorlu rakiplere karşı oynayınca onun bu yönünü daha da iyi göreceğiz.

futbolda hızlı, atik olan oyuncular genelde teknik olamazlar. hatta futbol deyimiyle kazma olurlar. hem teknik hem hızlı olanlar henry gibi dünya yıldızı oluyor zaten. nasri de bu oyunculardan. hızlı olduğu kadar çok da teknik. üstelik uzak mesafeli şutları da çok iyi. özellikle orta alanda aralara zehir diye tabir ettiğimiz pasları iyi salması, kaleyi görebildiği her yerden şut çıkarabilmesi ve birebir de rakip oyuncuların belini kırarcasına çalım atması o’nun yeteneğinin bir parçası. nasri değişik stillerin yaratıcısı olacaktır. bundan da emin olabilirsiniz. nasıl günümüzde ronaldo çalımı, ilhan mansız çalımı gibi hareket figürleri dilimize girdiyse, nasri’nin de benzeri yaratıcılıklara imza atacağı kesin gibi.

nasri’nin çalışkanlığı onun buralara gelmesinin en belirgin sebebi. bunu o ve o’nu yetiştirenler de kabul ediyor. idmanlarını aksatmayan, hemen hemen her boş fırsatı değerlendiren, yeni yeteneklere sahip olmayı hedefleyen bir yıldız adayı. belki de bu o’nun hırslı yapısından kaynaklanıyor.

nasri ile ilgili bu yazımı noktalarken onunla ilgili bir kaç güncel haberi de sizlere duyurayım. genç yıldız avcısı arsene wenger nasri’nin de peşinde. gelecek günlerde arsenal nasri’yle anlaştı haberlerini duyarsanız şaşırmayın. zaten o buralara gelmeyi hakediyor. fransız futbolunun unutulmazları arasında yer alacağını tahmin ettiğimiz nasri’ye kariyerinde başarılar diliyorum. umarım nasri gibi yetenekler türk futboluna da nasip olur.

oğuzhan arslan’dan (ç)alıntıdır...

katerina ile baltacının çadırında olanlar

psikolojik deli
claude farrere, ‘türklerin manevi gücü’ adlı eserinde ‘bir türk diplomalısı, paris doğumlu bir fransız’dan daha çok türk halkına ve tarihine yabancıdır’ diyerek maalesef çok acı bir gerçeğe işaret eder. tarihi tepetaklak ederek, belden aşağı bir magazin malzemesi haline getirmek herhalde bize mahsustur. gerek batılı tarihi kaynaklar, gerekse bizim eski ve yeni kaynaklarımızda baltacı mehmet paşa ile rus çariçesi katerina’nın bir çadırda beraber olduğuna dair en ufuk bir bilgi yoktur.
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol