confessions

nuquerna

- Yazar -

  1. toplam entry 209
  2. takipçi 1
  3. puan 9123

odtü

nuquerna
soranlara işaret ettiğim hedefimdi 5 yıl boyunca.onca hakkında okuduktan hayal kurduktan sonra beni "okuduğu kitabın filmini izlemiş" bir insan gibi yapan üniversite.ne bileyim, çimler daha yeşil olsun, daha bir ulaşılmaz havası olsun istemiştim belki de.hayallerimdeki yerin ismiydi,dünya üzerinde bir yerin değil.yine de min.4 yıl geçireceğim üniversitemdir.candır.

the doors

nuquerna
basit bir melodi girdi;sonra bir ses duydum,biri göğsüme vurdu sanki,sonraki dizede bir daha.müziğe dikkat etmiyordum,ses o kadar farklı gelmişti ki,soloya girdiğinde bir müzik olduğunu hatırladım.tamam,tını 60ların sonları diyordu ama o ses..aylar sonraydı belki filmi ilk kez izledim ve dersane yolunda bağırmak istedim tüm gücümle "kaçınız hayatta olduğunun gerçekten farkında????!!!" diye.isyan, kabulleniş,ama bu ses gerçeği fısıldıyor işte sakin sakin kulağımıza geçmişten.kertenkele krala saygılarımla..

blood diamond

nuquerna
muazzam öncelikle..
efendim, tüm "ayy ben tek taş isteriimm berkecan!!" diyen/deme potansiyeli olan hanım kızlarımız clockwork orangeda alex’e yapılanın benzeri bir şekilde gözleri iyice açılarak bu filme yeterli bir süre boyunca maruz bırakılmalıdır...insanı "insaniyet!" diye inleten, sonra da insanlığın pek de matah bir şey olmadığını farkettiren filmdir de ayrıca.

sigara

nuquerna
neden bilmem, rüyalarımda içtiğim hede.önce gizli gizli başladım, bir kaç hafta sonra bir gün annem gördü falan. artık alıştı ama yanında bile içebiliyorum.ilginç olan, hepsi rüya bunların. gerçekte tek nefes çekmişliğim yok.garip ama,tadını duyuyorum çünkü rüyamda.paralel evrendeki ikizim içiyor galiba. (bkz: paralel evrenler teorisi)

depeche mode

nuquerna
garip bi tat bırakıyor insanın ağzında,kahve gibi.biraz buruk sanki,çarpıntı yapıyor bazen kalpte,kokusu hafif bir baş dönmesi gibi bi his veriyo..kahve gibi işte.
free love.. o apayrı.lambadan bi cin çıksa "ne istiyorsun?" dese,vericeğim cevaptır bu şarkı.

sabun

nuquerna
yaptım ben.ilk seferinde tutmadı tabii,internetteki çoğu tarifin kolpa olduğunu öğrenmiş oldum böylece. ama şimdi kalıp kalıp bembeyaz sabunlarım var."ben yaptım" diyince çoğu insan az kalmış sabunları eritip falan yaptığımı düşünüyor ama olsun.ben en kaliteli zeytinyağından yaptım onları.günün birinde pembelerini yapmak da nasip olur inşallah.

organik kimya

nuquerna
hakkında kafamda milyonlarca gereksiz bilginin dolaştığı ders...
dün rüyamda upuzun bi karbon zincirinin üzerindeyim,etil-metil gurup arıyorum,adlandırmam lazımmış iupac kurallarına göre.pvc borularla kafasına kafasına vurmak istedim kimyacının uyanınca.

wentworth miller

nuquerna
tam adı wentworth earl miller iii tür.1,85 boyundadır.afrika,jameika,ingiltere,almanya,fransa,hollanda,suriye ve lübnan kökenlidir.
ırkçılık olayı aşıldıktan sonraki insanların neye benzeyeceğini bizlere göstermek üzere tanrı tarafından dünyaya gönderilmiştir.buffy the vampire slayerda bir bölümde boy göstermiştir.kendisi insan lekesi filminde anthony hopkinsin gençliğini de canlandırmaktadır.

fight club

nuquerna
öncelikle,
(bkz: kitabı kadar güzel olan filmler)
ama asla
(bkz: kitabından güzel filmler) değil. çünkü varlığına inanmamaktayım bu muessesenin.
efendim,öncelikle burdan uyarmak istiyorum;filmi izleyen kişi emperyalizme pek sevgiyle yaklaşmıyorsa,filmin methini duyup almış,zamanı bol,çerezini fln hazır etmişse 1.dereceetki alanındadır.film izlenir bi"oha ya nası ya" çekilir."lan?!" denir,sonra koylulup bir daha izlenir.jack’in şizofren oluşunun aslında film boyunca insanın gözüne gözüne sokulmasına rağmen nasıl anlanmadığına şaşılır bu sefer.ama bünye bu arada çok fazla mesaj da almıştır,filmin montajından,kugusundan feci halde etkilenmiştir.bu arda bi bakar,saat sabahın dördüne gelmiştir.gider yatar,uyuyamaz,uyanık da kalamaz.o ardaki halde bocalar sabaha kadar ve ertesi gun herşey kopyasının kopyasının kopyası gibi görünmeye başlar.ne dokunabilirsin,ne de kaçabilirsin.bi bakarsın aynaya,yavaşça elini ağzına götürür kocaman bi buse kondurursun üstüne.lavabo aç yanındadır hemen.aynada gümser sana tyler bir yandan elinin üstüne lavabo açı dökerken..bakarsın etrafa,sirke yoktur..ne etrafta ne de evin herhangi bir yerinde.

nuquerna

nuquerna
asırlarca entry girmemiş insandır..ara sıra aklına sözlük gelip "acaba atmışlar mıdır beni?" diye bakmakta, her seferinde "oha hala bilgiçim" diye şaşmaktadır. böyle zamanlarda "e girmişken bir iki bir şey yazayım" der.kısacası moderatorlerin sözlükten atmak için bile uğraşmadığı öyle kendi halinde bir insandır.

aşk

nuquerna
yok sebebi.hatta olmaması için her turlu sebep var..ama var.dibinie kadar batırır insanı.. ve sıkarır yeniden su yuzune.guneşin aslında ne kadar parlak olduğunu, şarabın ne kadar tatlı olduğunu anlarsınız..yatarsınız,kalkarsınız, ağlarsınız susmamacasına, gulersiniz çatlarcasına. hastalıkların en beteri, sağlığın zirvesindir..

saw 2

nuquerna
sawun en belirgin ozelliği konunun orjinal ve dikkat cekiciliğiydi şüphesiz,ki buna dayanarak filmin korkudan çok gerilim olduğunu bile söyleyebiliriz. saw 2 ise ne kadar iyi olursa olsun bir devam filmidir, konusu bellidir, belli olmalıdır. zaten sırf bu yuzden tersereye ulasamaz, onunla kıyaslanamaz,kıyaslayan bizden değildir. bunun haricinde bakıldığında olaya yine de vasattan baya üstün bir orjinaliteyi yakalamıştır,hatta katil konusunda bir feyik daha atmıştır.tuzaklar yine iyidir, ama mantığını bildiğimizden dolayı o kadar da cezbetmez.beğenmediğim tek nokta ise filme diğerinin aksine deneysel gerilim filmi dağil de b sınıfı amerikan korku filmi havası veren "bir odaya kapatılmış farklı karakterde insanlar" kültünü kullanmasıdır.ama üçüncüsü de çekilsindir,her halükarda izlensindir.

pierrot the clown

nuquerna
leave me dreaming on the bed
see your right back here tomorrow
for the next round
keep this scene inside your head
as the bruises turn to yellow
and the swelling goes down
and if your ever around
in the city or the suburbs of this town
be sure to come around
ill be wallowing in sorrow
wearing a frown
like pierrot the clown
saw you crashing round the bay
i’ve never seen you act so shallow
or look so brown
remembered all the things you’d say
how your promises rang hollow
as you threw me to the ground
and if your ever around
in the back streets or the alleys
of this town
be sure to come around
i’ll be wallowing in pity
wearing a frown
like pierrot the clown
when i dream, i dream of your...lips
when i dream, i dream of your... kiss
when i dream, i dream of your... fists
your fists, your fists
leave me bleedin on the bed
see your right back here tomorrow
for the next round
keep this scene inside your head
as the bruises turn to yellow
and the swelling goes down
and if your ever around
in the city or the suburbs of this town
be sure to come around
i’ll be wallowing in sorrow
wearing a frown
like pierrot the clown
like pierrot the clown
like pierrot the clown
like pierrot the clown
like pierrot the clown

ilişkinin savaş haline gelmesi,sevişirken bile hep olan ustunluk mucadelesi...kabullenme artık,sesinde en ufak bi isyan veya uzuntu tınısının duyulmaması..sadece yorgunluk..bırakmak.bırakamamak..

boyu değil işlevi önemli

nuquerna
bi şekilde duyulmustur, komik bulunmustur.
(bkz: herseyin komik geldiği yaslarda olmak)
ara sıra arkadaslar arasında bu laf soylenip gulunmektedir. bir gun erkek arkadaslarla yapılan muhabbet sırasında yine komik olacagı dusuncesiyle aynı espri yapılır..arkadasların ifadesi donar.sonra biri der ki:"hani olum kızlar boyle seylere aldırmıyodu?"durum toparlanmaya calısılır "yok valla aldırmıoz geyik sadece" ama toparlanamaz tabi..."oha bi de geyiini yapiolarmıs"..
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol