matrix in "a" hali..veya çok güldüren eğlendiren..
kelime: abayı yakmak
- sen sevgilini ne yaparsın?
- severim.
- başka?
- öperim.
- başka? başka?
- daha fazlasını söylemem valla
kelime: baraj
- hani futbolcular kalenin onune kurar macta...
- pusu...
- yuh!
mailden çalınmı$tır.
kelime: şirinler
( kelimeyi annatacaım kişinin adı şirin )
-sen kimsin?
-ben, şey .. şirin!
-evet! ama bu tvde oynuo
-şirin baba!!
-taam! çoğul yab bunu şimdi!!
-şirin babalar!!!!!!!!
-ehemm peeki..
mailden çalınmı$tır.
- sen sevgilini ne yaparsın?
- severim.
- başka?
- öperim.
- başka? başka?
- daha fazlasını söylemem valla
kelime: baraj
- hani futbolcular kalenin onune kurar macta...
- pusu...
- yuh!
mailden çalınmı$tır.
kelime: şirinler
( kelimeyi annatacaım kişinin adı şirin )
-sen kimsin?
-ben, şey .. şirin!
-evet! ama bu tvde oynuo
-şirin baba!!
-taam! çoğul yab bunu şimdi!!
-şirin babalar!!!!!!!!
-ehemm peeki..
mailden çalınmı$tır.
pipi kesmek.ertesi günde denize girmesi için desteklemek... hala anlamış diilim. (bkz: bugün sünnet yarın deniz)
sünnetlendiğinin ertesi günü denize girmek.
gsm şirketlerinin ulaşılmak istemeyipte telefonunu kapatıp kafanı dinlerken
-aa bi açiim bakiim annem arar belki die yeltenip eski sevgilinin aradığını ve -onu biras tanıdığın için- bidaha aramıcaını anlatan dumur olayı.
-aa bi açiim bakiim annem arar belki die yeltenip eski sevgilinin aradığını ve -onu biras tanıdığın için- bidaha aramıcaını anlatan dumur olayı.
muz topu
ıpptıss çıkktıss müziklerin bağırtıldığı.genelde şu sıralar "çakma clubber"larla dolu mekanlar.çok ışıklı bi o kadar da karanlıktırlar.
azimle entry giren...mermeri deler!!!
kadıköyde eskiden göt kadar bi stüdyoydu mayday...sonrasında büyüdü hayvan gibi 3 katlı cafe+stüdyo oldu.asma katında çok uyumuşluumus vardır.şimdi zeusun sahibi "boksör ahmet (!) " devraldı..öle gidio memleketimin black metalci tayfası...
moda caddesinden,moda sahile inerken solunuzda kalan,bi çok arkadaşımı mezun eden eğitim kurumudur.olaylara yataklık yapmıştır. pek çok punk ve tikky barındırır. arada kalmıştır.
barışa rock, rockn coke kavgasını yaratan asitli içecek. (bkz: barişarock) (bkz: rockncoke)
on a dark desert highway, cool wind in my hair
*karanlık bir çöl otoyolunda, serin rüzgar saçlarımda
warm smell of colitas, rising up through the air
*colitaların sıcak kokusu, yükseliyor havaya
up ahead in the distance, i saw a shimmering light
*ileride bir mesafede, parlak bir ışık gördüm
my head grew heavy and my sight grew dim
*ağırlaştı başım ve bulanıklaştı görüşüm.
i had to stop for the night
*gece için durmalıydım
there she stood in the doorway;
*orada, kapının önünde durdu
i heard the mission bell
*görev zili duyuldu
and i was thinking to myself,
*ve kendi kendime düşünüyordum ki
’this could be heaven or this could be hell’
’*cennet de olabilir bu, cehennem de’
then she lit up a candle and she showed me the way
*sonra bir mum yaktı ve bana yolu gösterdi
there were voices down the corridor,
*koridor boyunca sesler vardı
i thought i heard them say...
*sanırım şöyle dediklerini duydum onların:
welcome to the hotel california
*california oteline hoşgeldiniz
such a lovely place
*ne kadar hoş bir yer
such a lovely face
*ne kadar hoş bir çehre
plenty of room at the hotel california
*bir çok oda var otel california da
any time of year, you can find it here
*yılın herhangi bir zamanı, bulabilirsiniz burada
her mind is tiffany-twisted, she got the mercedes bends
*aklı "tiffany-dalgın", "mercedes kavisleri"
she got a lot of pretty, pretty boys, that she calls friends
*bir sürü tatlı çocukları vardı, arkadaş diye çağırdığı
how they dance in the courtyard, sweet summer sweat.
*sahnede nasıl dansettikleri, tatlı yaz teri
some dance to remember, some dance to forget
*bazı danslar hatırlamak içindir, unutmak içindir bazısı
so i called up the captain,
*böylece hatırlattım kaptana
’please bring me my wine’
’*lütfen şarabımı getirin bana’
he said,’we haven’t had that spirit here since nineteen sixty nine’
*o dedi ki; "o ruhu yakalayamamıştık 1969 dan bu yana"
and still those voices are calling from far away,
*ve o sesler çok uzaklardan çağırıyor hala
wake you up in the middle of the night
*uyandırır seni gecenin ortasında
just to hear them say...
*sadece onların şunu demelerini duymaya...
welcome to the hotel california
*california oteline hoşgeldiniz
such a lovely place
*ne kadar hoş bir yer
such a lovely face
*ne kadar hoş bir çehre
they livin’ it up at the hotel california
*otel california’da yaşarlar şaşaa içinde
what a nice surprise, bring your alibis
*ne kadar güzel bir sürpriz, getirir bahanelerinizi
mirrors on the ceiling,
*aynalar tavanda
the pink champagne on ice
*buzda pembe şampanya
and she said ’we are all just prisoners here, of our own device’
*ve o dedi ki; "burada hepimiz sadece mahkumlarız, kendi düzeneğimizin"
and in the master’s chambers,
*ve ana salonda
they gathered for the feast
*ziyafet için toplandılar
the stab it with their steely knives,
*çelik bıçaklarıyla onu doğradılar
but they just can’t kill the beast
*fakat canavarı öldüremezler
last thing i remember, i was
*hatırladığım son şey, benim
running for the door
*kapıya koştuğumdu
i had to find the passage back
*geçidi tekrar bulmalıydım.
to the place i was before
*daha önce bulunduğum yere açılan
’relax,’said the night man,
*"rahatla" dedi adam
we are programmed to receive.
*varmak için programlandık
you can checkout any time you like,
*istediğin zaman kontrol edebilirsin
but you can never leave!
*ama ayrılamazsın asla!
şeklinde bir eagles şarkısıdır.benim de hayatımın şarkısıdır.
(bkz: eagles)
*karanlık bir çöl otoyolunda, serin rüzgar saçlarımda
warm smell of colitas, rising up through the air
*colitaların sıcak kokusu, yükseliyor havaya
up ahead in the distance, i saw a shimmering light
*ileride bir mesafede, parlak bir ışık gördüm
my head grew heavy and my sight grew dim
*ağırlaştı başım ve bulanıklaştı görüşüm.
i had to stop for the night
*gece için durmalıydım
there she stood in the doorway;
*orada, kapının önünde durdu
i heard the mission bell
*görev zili duyuldu
and i was thinking to myself,
*ve kendi kendime düşünüyordum ki
’this could be heaven or this could be hell’
’*cennet de olabilir bu, cehennem de’
then she lit up a candle and she showed me the way
*sonra bir mum yaktı ve bana yolu gösterdi
there were voices down the corridor,
*koridor boyunca sesler vardı
i thought i heard them say...
*sanırım şöyle dediklerini duydum onların:
welcome to the hotel california
*california oteline hoşgeldiniz
such a lovely place
*ne kadar hoş bir yer
such a lovely face
*ne kadar hoş bir çehre
plenty of room at the hotel california
*bir çok oda var otel california da
any time of year, you can find it here
*yılın herhangi bir zamanı, bulabilirsiniz burada
her mind is tiffany-twisted, she got the mercedes bends
*aklı "tiffany-dalgın", "mercedes kavisleri"
she got a lot of pretty, pretty boys, that she calls friends
*bir sürü tatlı çocukları vardı, arkadaş diye çağırdığı
how they dance in the courtyard, sweet summer sweat.
*sahnede nasıl dansettikleri, tatlı yaz teri
some dance to remember, some dance to forget
*bazı danslar hatırlamak içindir, unutmak içindir bazısı
so i called up the captain,
*böylece hatırlattım kaptana
’please bring me my wine’
’*lütfen şarabımı getirin bana’
he said,’we haven’t had that spirit here since nineteen sixty nine’
*o dedi ki; "o ruhu yakalayamamıştık 1969 dan bu yana"
and still those voices are calling from far away,
*ve o sesler çok uzaklardan çağırıyor hala
wake you up in the middle of the night
*uyandırır seni gecenin ortasında
just to hear them say...
*sadece onların şunu demelerini duymaya...
welcome to the hotel california
*california oteline hoşgeldiniz
such a lovely place
*ne kadar hoş bir yer
such a lovely face
*ne kadar hoş bir çehre
they livin’ it up at the hotel california
*otel california’da yaşarlar şaşaa içinde
what a nice surprise, bring your alibis
*ne kadar güzel bir sürpriz, getirir bahanelerinizi
mirrors on the ceiling,
*aynalar tavanda
the pink champagne on ice
*buzda pembe şampanya
and she said ’we are all just prisoners here, of our own device’
*ve o dedi ki; "burada hepimiz sadece mahkumlarız, kendi düzeneğimizin"
and in the master’s chambers,
*ve ana salonda
they gathered for the feast
*ziyafet için toplandılar
the stab it with their steely knives,
*çelik bıçaklarıyla onu doğradılar
but they just can’t kill the beast
*fakat canavarı öldüremezler
last thing i remember, i was
*hatırladığım son şey, benim
running for the door
*kapıya koştuğumdu
i had to find the passage back
*geçidi tekrar bulmalıydım.
to the place i was before
*daha önce bulunduğum yere açılan
’relax,’said the night man,
*"rahatla" dedi adam
we are programmed to receive.
*varmak için programlandık
you can checkout any time you like,
*istediğin zaman kontrol edebilirsin
but you can never leave!
*ama ayrılamazsın asla!
şeklinde bir eagles şarkısıdır.benim de hayatımın şarkısıdır.
(bkz: eagles)
bir "cezmi ersöz" bunalımıdır.
bazen aşk gider.
günler geçer ardından. ve aylar. bazen de yıllar. bebekler büyür. insanlar yaşlanır. insanlar ölür. eşyalar eskir. evler yıkılır. kurur ağaçlar. sokakların adı değişir. anılar belleğin acımasızlığına teslim olur. sevilen unutur. seven yanar.
bazen aşk gider.
ve hayatta gider onun peşinden. sen terk edildiğin yerde öylece kalakalırsın. bir sabah uyanırsın ki, gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir. aynada tek parça görünen bedenin, aslında içinde lime limedir. nefes diye içine çektiğin, ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam kırıklarıdır. her sabah ölmeyip, neden uyandığına lanet edersin.
bazen aşk gider.
önünde bir kadeh rakı, küllükte bir ölüm dolusu izmarit, öylece bakakalırsın arkasından. kulağın hiç çalmayacak olan telefondadır. zaman dursun saatler geçmesin istersin. tanrım n’olur gerçek olmasın, n’olur güneş doğmadan geri dönsün, teninde başka bir tenin kokusunu getirse bile dönsün yeter ki, hiç bir şey sormam ona, bu geceyi yaşanmamış sayarım, unuturum, yeterki aşık olmasın. içinde durmaksızın çığlık atar dualar.
ama bazen aşk gider ve o çaresizce yalvardığın tanrı bile gider peşinden .
sonra sabah olur. güneş doğar. aşkın gelmez bir türlü. bir gecede değişir ömrün. o bir türlü inanmak istemediğin kader, sanki seninle alay eder gibidir. ömrünü adadığın, yıllarını önüne serdiğin aşkın bir gecede başka hayata karışmıştır işte. bir gecede bir başkasının aşkı olmuştur. inanamazsın.
bazen aşk gider.
ve sen yıllardır içinde yaşadığın yürekten, valizler dolusu anılarla kendi yalnızlıgına taşınırsın. elin varmaya varmaya boşaltırsın dolapları. çekmeceden cıkan her giysi parçası onunla geçirdiğin anların tarihiyle agırlaştıkça agırlaşır. onun kollarında geceler boyu cennet uykulara karıştıgın yatak, sen giderken utancından bakamaz yüzüne. doğmamış bebeğinin yerine koyup büyüttüğün cam önündeki o küçük mor menekşe, yapraklarına kondurdugun veda öpücüğündeki hasrete büker boynunu. valizlerini kapı önüne yığıp, yüzün sırılsıklam, son bir sigara için koltuga yıgılırsın. gidiyorsundur işte. aşkını kendi ellrinle bir başka aşka teslim edip. ömrünün onun ömrüne, hayallerini onun hayallerine, sevdanı onun sevdasına ekleyip.
bazen aşk gider.
ve adresi değişir evinin. sesinin tonu değişir. yüzünün rengi. yatagının sıcaklıgı. yediğin yemeğin tadı. uykuların değişir. ve rüyaların. her akşam açıp girdiğim kapıdan başka bir sevda giiryordur artık. her gün oturdugun koltukta, o bakmaya doyamadıgın gözlerin ışıgında başka bir sevda oturuyordur şimdi. yıllardır evinde agırladıgın, masalarına konuk oldugun, hayatlarını paylaştıgın dostlarının kahkahaları arasına bir başka ses karışıyordur artık. senin gölgene alışkın duvarlar bile çoktan kabullenmiştir yoklugunu. her gece uyudugun yastıga bir başka sevda kokusunu bırakıyordur. o öpmeye kıyamdıgın dudaklarda bir başka sevdanın adı. aşkının o tek cenneti bildiğin uykularında bir başka sevdanın ruyaları.
bazen aşk gider. ve anılarda gider peşinden.
siz hiç o yüreğinize sıgdıramadıgınız aşkınızı bir başka aşk için aglarken gördünüzmü ?
ben gördüm. kör oldu gözlerim onunla sevdasına aglamaktan. bir alev topu gibi onun için çıglık çıglıga yanarken, siz hiç aşkınızın önünde diz çöküp, bu kadar çok seviyorsan sakın bırakma onu, sana kıyamam, n’olur git, diye yalvardınız mı? onu başkasının kolarında düşünürken, siz hiç geceler boyu aklınızı kaçırmamak için kendi kendinize bağırdınız mı: unut onu, unut onu, unut onu, unut onu ya da öl! içinizdeki o durmak bilmeyen yangının acısını bastırsın diye kanatıncaya kadar bileklerinizi ısırdınız mı? gözyaşları içinde yastıgınıza gömülüp,tanrı’ya sıgınmak istediğinizde, artık başka bir yüreğe sevdalı olan aşkınızı ondan geri istemekten utanıp, dua etmekten vazgeçtiğiniz oldumu hiç?
siz hiç yana yana sevdğiğniz bir sevgilinin yoluna gençliğinizi serip, yoluna kalbinizi serip, yoluna ölümünüzü serip, onu güle güle bir başka aşka ugurladınız mı?
bazen aşk gider.
ama ölüm gelmez bir türlü. ne yapsanızda öfke duyamazsınız, giderken bir kibrit aleviyle ateşe verdiği geçmişinin alevleri içinde eriyip giden yüzünüze, silinip giden kokunuza, kül olan yüreğinize dönüp bir kez bile bakmayan o sevdanıza. anlarsınız, aşktır bu, öfkeyi bir türlü yurduna kabul etmeyen. hayattan soğutup, size ölümü özleten. ölü bir bedende canlı kalmakta direnen. anlarsınız aşktır bu.
ama bazen aşk gider.
aslında bilirsiniz nereye gittiğini. onu çagıran o eksik, yaralı ve hep kanayan çocukluğudur. onu çağıran, hani o gözlerinde görüp de belki ona en çok bu yüzden vurulduğunuz, ertelenmiş çocukluğunun o mavi bahçesidir. dönüp dönüp yeniden baktığı o gizemli bahçede, onu eksik severek yaralanmış annesinin sesini duyar gibi olmuştur belkide. yanıldığını anladığında da ürkekçe o bahçenin bir köşesine sığınıp, gözyaşlarına boğulmuştur. belki de onu bu yüzden afferdesiniz.belkide bu yüzden başka bir sevda için karşınızda gözyaşlarına boğuldugunda onunla beraber ağlayıp, git ve aramaya devam et, unut beni, dersiniz. çünkü bilirsinizki aşk çocukluğun arka bahçelerindeki dalıp gittiğiniz ve sonra evin yolunu kaybettiğiniz, kurallarını kimsenin bilmediği garip bir oyundur aslında. bir gün ansızın o oyunda yanıvermiş, hak etmediğniz halde bahçeden ovulmuşsunuzdur.anlayamazsınız neden kovulduğunuzu, nerede hata yaptığınızı, neden unutulduğunuzu. yıllardır oynadığınız o büyülü oyuna dalıp, hayatı dışınızda bıraktığınız için, bir gün aşk gider ve siz evinizin yolunu bulamazsınız.
sonra zaman gecer. o karanlık bahce aydınlanır. ve anlarsınzıki sevda denen o büyülü oyunda herkesin kuralları bir birinden farklıdır. siz aynı bahçede, aynı oyunu oynadıgınız sanırsınız belki, ama onun sevdası sizinkinden farklıdır. kendi bahçenizle onun bahçesini, kendi oyununuzla onun oyununu, kendi kurallarınızla onun kurallarını, kendi aşkınızla onun aşkını sınayamazsınız. belkide bunu anladıgınız için, kendi çocuklugunuzdan onun çocuklugunu, kendi sevdanızdan onun sevdasını sevebildiğiniz için, bir gün aşk gider ve siz onun geçek aşk oldugunu anlayıp, unutamazsınız.
belkide bu yüzden bir kibrit ateşiyle yakıp gittiği ömrünün alevleri arasında sizi unutan aşkınız, çocuklugunun o karanlık bahçesinde annesinin yarım bıraktıgı sevgiyi aramaya gittiğinde ona öfke duymazsınız.
ve belki bu yüzden ,aslında yanıldığını anlayıp o bahçenin bir köşesinden ürkekçe size yeniden çocuk ellerini uzattığında, ona yüreğinizin kapılarını hasretle sonuna kadar açarsınız.
bazen aşk gider.
günler geçer ardından. ve aylar. bazen de yıllar. bebekler büyür. insanlar yaşlanır. insanlar ölür. eşyalar eskir evler yıkılır. kurur ağaçlar. sokakların adı değişir. anılar belleğin acımasızlıgına teslim olur. sevilen unutur. seven yanar.
bazen aşk gider. ya da siz gittiğini sanırsınız.
bazen aşk gider.
günler geçer ardından. ve aylar. bazen de yıllar. bebekler büyür. insanlar yaşlanır. insanlar ölür. eşyalar eskir. evler yıkılır. kurur ağaçlar. sokakların adı değişir. anılar belleğin acımasızlığına teslim olur. sevilen unutur. seven yanar.
bazen aşk gider.
ve hayatta gider onun peşinden. sen terk edildiğin yerde öylece kalakalırsın. bir sabah uyanırsın ki, gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir. aynada tek parça görünen bedenin, aslında içinde lime limedir. nefes diye içine çektiğin, ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam kırıklarıdır. her sabah ölmeyip, neden uyandığına lanet edersin.
bazen aşk gider.
önünde bir kadeh rakı, küllükte bir ölüm dolusu izmarit, öylece bakakalırsın arkasından. kulağın hiç çalmayacak olan telefondadır. zaman dursun saatler geçmesin istersin. tanrım n’olur gerçek olmasın, n’olur güneş doğmadan geri dönsün, teninde başka bir tenin kokusunu getirse bile dönsün yeter ki, hiç bir şey sormam ona, bu geceyi yaşanmamış sayarım, unuturum, yeterki aşık olmasın. içinde durmaksızın çığlık atar dualar.
ama bazen aşk gider ve o çaresizce yalvardığın tanrı bile gider peşinden .
sonra sabah olur. güneş doğar. aşkın gelmez bir türlü. bir gecede değişir ömrün. o bir türlü inanmak istemediğin kader, sanki seninle alay eder gibidir. ömrünü adadığın, yıllarını önüne serdiğin aşkın bir gecede başka hayata karışmıştır işte. bir gecede bir başkasının aşkı olmuştur. inanamazsın.
bazen aşk gider.
ve sen yıllardır içinde yaşadığın yürekten, valizler dolusu anılarla kendi yalnızlıgına taşınırsın. elin varmaya varmaya boşaltırsın dolapları. çekmeceden cıkan her giysi parçası onunla geçirdiğin anların tarihiyle agırlaştıkça agırlaşır. onun kollarında geceler boyu cennet uykulara karıştıgın yatak, sen giderken utancından bakamaz yüzüne. doğmamış bebeğinin yerine koyup büyüttüğün cam önündeki o küçük mor menekşe, yapraklarına kondurdugun veda öpücüğündeki hasrete büker boynunu. valizlerini kapı önüne yığıp, yüzün sırılsıklam, son bir sigara için koltuga yıgılırsın. gidiyorsundur işte. aşkını kendi ellrinle bir başka aşka teslim edip. ömrünün onun ömrüne, hayallerini onun hayallerine, sevdanı onun sevdasına ekleyip.
bazen aşk gider.
ve adresi değişir evinin. sesinin tonu değişir. yüzünün rengi. yatagının sıcaklıgı. yediğin yemeğin tadı. uykuların değişir. ve rüyaların. her akşam açıp girdiğim kapıdan başka bir sevda giiryordur artık. her gün oturdugun koltukta, o bakmaya doyamadıgın gözlerin ışıgında başka bir sevda oturuyordur şimdi. yıllardır evinde agırladıgın, masalarına konuk oldugun, hayatlarını paylaştıgın dostlarının kahkahaları arasına bir başka ses karışıyordur artık. senin gölgene alışkın duvarlar bile çoktan kabullenmiştir yoklugunu. her gece uyudugun yastıga bir başka sevda kokusunu bırakıyordur. o öpmeye kıyamdıgın dudaklarda bir başka sevdanın adı. aşkının o tek cenneti bildiğin uykularında bir başka sevdanın ruyaları.
bazen aşk gider. ve anılarda gider peşinden.
siz hiç o yüreğinize sıgdıramadıgınız aşkınızı bir başka aşk için aglarken gördünüzmü ?
ben gördüm. kör oldu gözlerim onunla sevdasına aglamaktan. bir alev topu gibi onun için çıglık çıglıga yanarken, siz hiç aşkınızın önünde diz çöküp, bu kadar çok seviyorsan sakın bırakma onu, sana kıyamam, n’olur git, diye yalvardınız mı? onu başkasının kolarında düşünürken, siz hiç geceler boyu aklınızı kaçırmamak için kendi kendinize bağırdınız mı: unut onu, unut onu, unut onu, unut onu ya da öl! içinizdeki o durmak bilmeyen yangının acısını bastırsın diye kanatıncaya kadar bileklerinizi ısırdınız mı? gözyaşları içinde yastıgınıza gömülüp,tanrı’ya sıgınmak istediğinizde, artık başka bir yüreğe sevdalı olan aşkınızı ondan geri istemekten utanıp, dua etmekten vazgeçtiğiniz oldumu hiç?
siz hiç yana yana sevdğiğniz bir sevgilinin yoluna gençliğinizi serip, yoluna kalbinizi serip, yoluna ölümünüzü serip, onu güle güle bir başka aşka ugurladınız mı?
bazen aşk gider.
ama ölüm gelmez bir türlü. ne yapsanızda öfke duyamazsınız, giderken bir kibrit aleviyle ateşe verdiği geçmişinin alevleri içinde eriyip giden yüzünüze, silinip giden kokunuza, kül olan yüreğinize dönüp bir kez bile bakmayan o sevdanıza. anlarsınız, aşktır bu, öfkeyi bir türlü yurduna kabul etmeyen. hayattan soğutup, size ölümü özleten. ölü bir bedende canlı kalmakta direnen. anlarsınız aşktır bu.
ama bazen aşk gider.
aslında bilirsiniz nereye gittiğini. onu çagıran o eksik, yaralı ve hep kanayan çocukluğudur. onu çağıran, hani o gözlerinde görüp de belki ona en çok bu yüzden vurulduğunuz, ertelenmiş çocukluğunun o mavi bahçesidir. dönüp dönüp yeniden baktığı o gizemli bahçede, onu eksik severek yaralanmış annesinin sesini duyar gibi olmuştur belkide. yanıldığını anladığında da ürkekçe o bahçenin bir köşesine sığınıp, gözyaşlarına boğulmuştur. belki de onu bu yüzden afferdesiniz.belkide bu yüzden başka bir sevda için karşınızda gözyaşlarına boğuldugunda onunla beraber ağlayıp, git ve aramaya devam et, unut beni, dersiniz. çünkü bilirsinizki aşk çocukluğun arka bahçelerindeki dalıp gittiğiniz ve sonra evin yolunu kaybettiğiniz, kurallarını kimsenin bilmediği garip bir oyundur aslında. bir gün ansızın o oyunda yanıvermiş, hak etmediğniz halde bahçeden ovulmuşsunuzdur.anlayamazsınız neden kovulduğunuzu, nerede hata yaptığınızı, neden unutulduğunuzu. yıllardır oynadığınız o büyülü oyuna dalıp, hayatı dışınızda bıraktığınız için, bir gün aşk gider ve siz evinizin yolunu bulamazsınız.
sonra zaman gecer. o karanlık bahce aydınlanır. ve anlarsınzıki sevda denen o büyülü oyunda herkesin kuralları bir birinden farklıdır. siz aynı bahçede, aynı oyunu oynadıgınız sanırsınız belki, ama onun sevdası sizinkinden farklıdır. kendi bahçenizle onun bahçesini, kendi oyununuzla onun oyununu, kendi kurallarınızla onun kurallarını, kendi aşkınızla onun aşkını sınayamazsınız. belkide bunu anladıgınız için, kendi çocuklugunuzdan onun çocuklugunu, kendi sevdanızdan onun sevdasını sevebildiğiniz için, bir gün aşk gider ve siz onun geçek aşk oldugunu anlayıp, unutamazsınız.
belkide bu yüzden bir kibrit ateşiyle yakıp gittiği ömrünün alevleri arasında sizi unutan aşkınız, çocuklugunun o karanlık bahçesinde annesinin yarım bıraktıgı sevgiyi aramaya gittiğinde ona öfke duymazsınız.
ve belki bu yüzden ,aslında yanıldığını anlayıp o bahçenin bir köşesinden ürkekçe size yeniden çocuk ellerini uzattığında, ona yüreğinizin kapılarını hasretle sonuna kadar açarsınız.
bazen aşk gider.
günler geçer ardından. ve aylar. bazen de yıllar. bebekler büyür. insanlar yaşlanır. insanlar ölür. eşyalar eskir evler yıkılır. kurur ağaçlar. sokakların adı değişir. anılar belleğin acımasızlıgına teslim olur. sevilen unutur. seven yanar.
bazen aşk gider. ya da siz gittiğini sanırsınız.
kadıköy, taxim vazgeçilmez içeceği...pis kafa yapar...güzel marmara tahtını "dimitrakopulo" ya bırakmıştır.cumartesi punklarının içkilerindendir.gazozla karıştırınca "şargoz"olur,kan şekeri yükselir falan..
bir an için çıksan hayatımdan
yanık tenli omuzumdan
haykirsam maziden uzaklardan
şu anda yanımdan
deniz rüzgara karışmış güneşte
martı sesleri vardı gülüşlerde
sen geçerken sahilden sessizce
gemiler kalkar yüreğimden gizlice
bir an için çıksan hayatımdan
yanık tenli omuzumdan
haykirsam maziden uzaklardan
şu anda yanımdan
deniz rüzgara karışmış güneşte
dalga sesleri vardı gülüşlerde
sen geçerken sahilden sessizce
gemiler kalkar yüreğimden gizlice
yanık tenli omuzumdan
haykirsam maziden uzaklardan
şu anda yanımdan
deniz rüzgara karışmış güneşte
martı sesleri vardı gülüşlerde
sen geçerken sahilden sessizce
gemiler kalkar yüreğimden gizlice
bir an için çıksan hayatımdan
yanık tenli omuzumdan
haykirsam maziden uzaklardan
şu anda yanımdan
deniz rüzgara karışmış güneşte
dalga sesleri vardı gülüşlerde
sen geçerken sahilden sessizce
gemiler kalkar yüreğimden gizlice
çocukluğum saklı gözlerinde,sensiz uyanılan,yokluğuna ağıt yakılan kaçıncı sabah kim bilir bu?hissediyorum sıcaklıgını…artık küçük bir tebessüm oluyor dalan gözlerle birleşen anlar... o anlar ayakta tutuyor beni,seni seviyorum aşk... seni seviyorum...özledim seni… (bkz: sevgiliye şiirler )
"o söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir dabbe çıkarırız; ve o dabbe onlara şiddetle, gerçeklere inanmadıklarını söyler." (neml suresi, ayet 82)
"kıyametin alametlerinden birincisi güneşin batından doğuşu ve kuşluk vaktinde dabbet-ul arzın çıkışıdır." hz.muhammed
ayrıca bir "hasan karacadağ korkusu"
(bkz: damarlarim çatliyor)
"kıyametin alametlerinden birincisi güneşin batından doğuşu ve kuşluk vaktinde dabbet-ul arzın çıkışıdır." hz.muhammed
ayrıca bir "hasan karacadağ korkusu"
(bkz: damarlarim çatliyor)
388@0 (bkz: dabbe)
(bkz: dumur)
keyifli içim..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?