yedi iklim geçer,
ağarıp solan güz ışıklarından
yalan pencerelere doğru...
uykularda olur ne olursa
yangınlar,
takvim ziyanları,
gömülü sevdalar...
iksir gibi yayılır
hücrelerimin rehavetine ıslaklığın
düş tüccarları ağır mesaidedir...
uykularda olur ne olursa,
talanlar
ve beton serinliği
inşaat halindeki aşkların...
uykularda ölür ne ölürse,
kıpırdayan su
gülümseyen yel...
yedi iklimin oralarda
kavalını kırmış bir çobandır
gökyüzü,
aklında new orleans
heybesinde caz!
yedi iklimin
bar olduğu yerdedir uykunun
alkol imparatorluğu
kalabalık avındadır bakışlar...
uykularda olur ne olursa,
bitmez efkar kırları
bazı saçlarda
ve ölüm gibi suskunluklar açar
derin kuyularda...
ve şaka gibi
ve sarsak sarsak
ve kımıl kımıl
bir yaşamaktır
mavilere uyanmak
en kesif karanlıklara kafa tutan
gözlerinin mavisine kuşanmak...
senin kanatların var,
benim köylü yüreğim...
operada tezek kokusu
bu şehirdeki varlığım! ..
beni taşıyacak vesaitim yok
bu caddeüstü sevdada
ellerinden gayrı..
gayrı dayanamam ben bu hasrete
ya beni de yitir
ya sen de git
beni götürdüğün yere...
türküleri sev
yalan kahkahalardan uzak dur
canımın suyuyla yıka ellerini..
aklımın maharetiyle giydir
en mavi yerlerini...
senin adın
buzul mavisi!
çünkü mavilerde uyur,
benden sana geçen
sende beni kalkındıran ne varsa!
sevdiğim, açlığımın uzak ufku,
her sabah;
güneşten ne zaman işaret alırsan
ne zaman dar gelirse soluğun
böyle uzun sarılmaklara,
fikrini kurcalarsa eğer
açık korkular,
işte o zaman
mavilere,
mavilere
uyandır beni...
(bkz: yılmaz erdoğan)
adını savurur rüzgar,
saçlarının niyetine.
aşka küserim sonra,ülserim azar,
azar azar düşer şakaklarıma mart akları.
bak ne güzel erken bahar açmış ağaçlar,
bir soğuk vursun da görsünler günlerini!
adını savurur rüzgar,
deneyimli bahar niyetine.
ülserim azar,
azar azar düşer saçlarıma mart akları.
ben her bahar pişman olurum.
erken açar baharlarım,
soğuk vurur goncalarıma,
toprak olurum.
martı görünce kaçacak yaz ararım.
ve gözlerimi kapatırım erken martı sesi duyunca.
sanki kızım dilime vurmuş sanırım,
giderken kapattığım kapının kilidi.
ben her bahar pişman olurum.
güneşe kanar baharlarım.
(bkz: yılmaz erdoğan)
saçlarının niyetine.
aşka küserim sonra,ülserim azar,
azar azar düşer şakaklarıma mart akları.
bak ne güzel erken bahar açmış ağaçlar,
bir soğuk vursun da görsünler günlerini!
adını savurur rüzgar,
deneyimli bahar niyetine.
ülserim azar,
azar azar düşer saçlarıma mart akları.
ben her bahar pişman olurum.
erken açar baharlarım,
soğuk vurur goncalarıma,
toprak olurum.
martı görünce kaçacak yaz ararım.
ve gözlerimi kapatırım erken martı sesi duyunca.
sanki kızım dilime vurmuş sanırım,
giderken kapattığım kapının kilidi.
ben her bahar pişman olurum.
güneşe kanar baharlarım.
(bkz: yılmaz erdoğan)
kanıyor takvimden gamsız ağaçsız
evlatlarını döver gibi seven bir sonbahar
güvertesinde adresini şaşırmış
kayıp bir nisan yağmuru
ömrümün sol anahtarısın
hazan makamının kapısını açan
ne nisanlar gördüm ben
ilkbahardan kaçarken
bir mızrapa tutunan
ne bileyim ben
böyle bir şeydir herhalde
bir mevsimin şarkısı
ya da mevsimlik bir vivaldi sancısı...
ekim kasım işlerini öğrenirken bir keman
ağlamayı bir de,
şarkıya söz yürür,
yeşile aldanır suyun kudreti
ve sen hiçbir zaman
sol anahtarı yaptıracak bir çilingir
bulamazsın
bana kalırsa sen,
ömrümün sonuna kadar,
o şarkının kapısında kalacaksın
(bkz: yılmaz erdoğan)
evlatlarını döver gibi seven bir sonbahar
güvertesinde adresini şaşırmış
kayıp bir nisan yağmuru
ömrümün sol anahtarısın
hazan makamının kapısını açan
ne nisanlar gördüm ben
ilkbahardan kaçarken
bir mızrapa tutunan
ne bileyim ben
böyle bir şeydir herhalde
bir mevsimin şarkısı
ya da mevsimlik bir vivaldi sancısı...
ekim kasım işlerini öğrenirken bir keman
ağlamayı bir de,
şarkıya söz yürür,
yeşile aldanır suyun kudreti
ve sen hiçbir zaman
sol anahtarı yaptıracak bir çilingir
bulamazsın
bana kalırsa sen,
ömrümün sonuna kadar,
o şarkının kapısında kalacaksın
(bkz: yılmaz erdoğan)
kolları kesiliyor
takatten
alt kattan sesler
ve penceresinde kız çocuğu bir fesleğen kokusu
inadından olacak
evcil daralmaların
kuş yüreğinin içinde bir kafes besler
nefes almadan
sadece vererek koşar
boylu boyunca yaşamanın içine
zira
soyulunca anlaşılıyor asıl
portakalın mucizesi
hoşçakal tabiat
sağol hatırlattığın için
hoşçakal bilim
elimde
binlerce cevapsız kalmış ahize
yüze kapatılmış yüzlerce telefon
hoşçakal anlatıcı
yerini bulamadım anavatanımın
sesinin haritasında
anlattığını anlayamadım beni affet
doğduğum yer biraz sapa
bilirsin
iki kere hoşçakal der
bütün romantikler
hoşçakal anlatıcı
hoşçakal!
(bkz: yılmaz erdoğan)
takatten
alt kattan sesler
ve penceresinde kız çocuğu bir fesleğen kokusu
inadından olacak
evcil daralmaların
kuş yüreğinin içinde bir kafes besler
nefes almadan
sadece vererek koşar
boylu boyunca yaşamanın içine
zira
soyulunca anlaşılıyor asıl
portakalın mucizesi
hoşçakal tabiat
sağol hatırlattığın için
hoşçakal bilim
elimde
binlerce cevapsız kalmış ahize
yüze kapatılmış yüzlerce telefon
hoşçakal anlatıcı
yerini bulamadım anavatanımın
sesinin haritasında
anlattığını anlayamadım beni affet
doğduğum yer biraz sapa
bilirsin
iki kere hoşçakal der
bütün romantikler
hoşçakal anlatıcı
hoşçakal!
(bkz: yılmaz erdoğan)
büyüdükçe,
sentetik zamanlara
kangren ayaklar bastım,
izi kaldı
ömrümün...
kara çaldılar yüzüme
bütün kara parçalarında
elbette
"afrika dahil"
parça başı çalışan
kiralık katildi zaman
gülüşüm sivas yangını
ağlarsam kızma...
ölmek bile
yakışıyor bazı adama....
(bkz: yılmaz erdoğan)
sentetik zamanlara
kangren ayaklar bastım,
izi kaldı
ömrümün...
kara çaldılar yüzüme
bütün kara parçalarında
elbette
"afrika dahil"
parça başı çalışan
kiralık katildi zaman
gülüşüm sivas yangını
ağlarsam kızma...
ölmek bile
yakışıyor bazı adama....
(bkz: yılmaz erdoğan)
(bkz: işsiz şiir)
bu imkansızlıklar
bu yaralar
hepsi,
hepsi insan işi
sevda diye bağıran yüzün,
bir kitabın en sır satırını
okuyan sesin,
beni bana düşman eden,
ağlamaklı gecelerimin
tek temsilcisi
ve hiçbir yerde şubesi
olmayan yüzün
yani baştan ayağa sen...
bu bakışlar
bu bakır tadı
hepsi,
hepsi insan işi
ve insanın insana ettiği
en yalan yemin: aşk!
hepsi,
hepsi insan işi....
(bkz: yılmaz erdoğan)
bu imkansızlıklar
bu yaralar
hepsi,
hepsi insan işi
sevda diye bağıran yüzün,
bir kitabın en sır satırını
okuyan sesin,
beni bana düşman eden,
ağlamaklı gecelerimin
tek temsilcisi
ve hiçbir yerde şubesi
olmayan yüzün
yani baştan ayağa sen...
bu bakışlar
bu bakır tadı
hepsi,
hepsi insan işi
ve insanın insana ettiği
en yalan yemin: aşk!
hepsi,
hepsi insan işi....
(bkz: yılmaz erdoğan)
tüm performansımı harcayacağım şirkettir.bilgi sözlük bünyesindeki nadide yazarların o güzel yazılarının her yere ulaşması amacını benimsediğimiz bu kurumda ortağımla şimdiden bir düşünce yumağı olmuşuzdur.
(bkz: hayal etmek çamaşır suyu içmek kadar zordur)
(bkz: hayal etmek çamaşır suyu içmek kadar zordur)
(bkz: aramaya üşenmek)
(bkz: cleirvoyant)
piknik teklifimizi müthiş bir megastar edasıyla reddetmiş jedidir kendileri olsundur.seviyoruz,sayıyoruzdur.
üç beş zibidinin yaptığı şerefsizliktir.yapılan ayıbı tüm camiaya mal etmek bununla eş değer bir ayıp sayılır.
(bkz: o hikayedeki mal benim)
23 nisan 2006 pazar günü yapmayı planladığımız pikniktir.
bir kaç arkadaşımızın (ben de dahil) kınalı ada olmasın heybeli ye gidin önerisi aldığı buluşmadır.adalar iskelesinde buluşulunca ada tercihi tekrar gözden geçirilebilir.çok çok güzel, en güzel geçecek etkinliktir.kimse yeni olduğu için yada başka bir sebepten dışlanmayacaktır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?