mmkurabiye

lozan antlaşması ile burası siyasi ve idari yetkilerinden arındırılarak sadece istanbul il sınırları dahilindeki ortodoksların dini konularda tavsiye alacakları bir kilise konumuna getirilmiştir.ancak buraya patrikhane demek yanlıştır zira patrikhane diyerek idari ve siyasi yetkilerini ona iade etmiş olmaktayız.çünkü yunanistan mevzuatında, idari ve siyasi yetkileri olmayan kiliseler için başpiskoposluk terimi kullanılmakta.bu patrikhane kelimesi basında bu şekilde yazılıp çizildikçe bir yerden sonra tıpkı ege denizindeki karasuları mevzuu gibi, teamül hukuku niteliği kazanabilir.şu an için oldukça uzak görünse de bu ihtimal; yunanistan ın türkiye ye karşı yürütmekten hiçbir zaman geri kalmadığı saldırgan politikalarından yola çıkarak böyle bir şey asla olmayacak denemez,olabilir.kuvvetle muhtemeldir hatta.

hıristiyan avrupa nın cadı avı 14.yüzyılda başlar ve 18. yüzyıl sonlarına dek sürer.büyük çoğunluğu kadın yaklaşık 200 bin kişii yakılır.bunlar genellikle alımlı kadınlardır.doğum kontrolü tekniklerini bilmek veya bu durumu kontrol altına almak bile bazen cadı ilan edilmek için yeterli gelmiştir.çok da uzun bir zaman dilimi geçmemiştir bir sürü ülkenin anayasasından cadılarla ilgili hükümlerin kaldırılmasının üstünden.
ayrıca aşağıdaki sorular mahkemelerin yaptığı büyük cadı avı sırasındaki testlere dayanır:
1-kedi,kurbağa,fare,yarasa,vs...gibi şüpheli hayvanlarla aranız iyi midir?
2-yemek pişirirken genelde siyah büyük bir kazan mı kullanırsınız??
3-canınızı sıkan insanların başına genelde kötü şeyler geliyor mu?
4-solak mısınız?
5-arkadaşlarınız sizi fazla kibirli gururlu ya da kıskanç olarak nitelendirirler mi?
6-kaç kilo çektiğinizi tartıya bakmadan doğruca söyleyebiliyor musunuz?
7-suya düşünce batmadan yüzeyde kalıyor musunuz?

bu sorulardan üç ya da daha fazlasına evet cevabı veren herkes cadı olma potansiyeline sahip!
ayrıca zaman zaman kişinin cadı olup olmadığını anlayabilmek için bağlayıp denize atıyorlarmış eğer batmazsa cadı olduğuna kanaat getirerek yakıyorlarmış.batıyorsa cadı değil onlara göre ancak halihazırda batmış olduğundan kişi, cadı olsa da olmasa da ölüyor tabi çoğu kez bu uygulamanın neticesinde.

cd-rom un sizinle taşak geçmesi olası bir olaydır.zira siz kapansın istedikçe o açılabilir,ya da tam tersi.böyle bir durumda elinizi kullanmanız yetersiz kalabilir tekme falan girmek lazımdır.ki, bir daha yapmasın.

yılbaşının yaklaşması ile türkiye de de bir sürü reklam kampanyasında kullanılan figür.nitekim ben de haftasonu boyunca noel anne kılığında dolandım durdum carrefour da.noel babayı hep gülümser biliriz ancak akşama doğru çok asabi olabiliyor.

dalgacı mahmut isimli bir şarkıları vardır.nakaratı şu şekildedir:
işim gücüm budur benim
gökyüzünü boyarım her sabah
uyanıp kalkarsınız
bakarsınız ki mavi
deniz yırtılır kimi zaman
bilmezsiniz kim diker
ben dikerim

isveç te ikamet etmekte olan halamı ziyarete gittim,birlikte kahve içiyoruz muhabbet ediyoruz falan seçimlerden açıldı konu.
-sen hangi partiye oy verdin hala nasıl burada durumlar?
-bir tane parti var buraya göç etmiş olanları falan geri göndereceğini vaad ediyordu seçilirse,ben de ona verdim.
-huh?!nasıl ya niye ki...
-ya başka türlü döneceğimiz yok türkiye’ye bari o gelsin kovsun da bahane olsun dönüş için diye.

eline geçen fırsatı kaçıran ve bu fırsatın başkasının eline geçmesine mani olamayan kişi için söylenebileceği gibi direkt somut anlamı ile de mana teşkil edebilen bir atasözü.örneğin; kardeşim biz küçükken ben kafamı başka bir tarafa çevirsem anında tabağımdan bir şeyler yürütürdü yemek yerken biz.sonra da bilgiç bir edayla -eee yemeyenin malını yerler,derdi.

bir yerim kanadığında ilk teşebbüsüm kanı yalamak olurdu.televizyondan bir yerlerden çalınmış olsa gerek kulağıma kan kaybının ölüme bile yol açabileceği ki, ben de kanımı ziyan etmek istemezdim.

müdavimi olunan bir kahveye,restauranta,özellikle de bara gidildiğinde adeta kovboy filmlerindeki beyaz adam edasıyla, mümkünse ses de çatallandırılarak söylenesi cümle.sürekli gidildiğinden siparişi alacak kişi de bilmektedir her zamankinin ne olduğunu.

iletenin ileteceğini taahhüt ettiği ve ilettiğine dair rapor verdiği iadeli taahhütlü mektuplar için kullanılan pul.
ayrıca okullara kayıtlarda falan da istenenler arasında yer alabiliyor.

uyku girmedi gözüme yine dün gece
seni düşündüm
ay ışığı sardı kenti bütün gece, üşüdüm
seni düşündüm

al götür beni
sar,ısıt beni

yağmurunda ıslandığımız
yollarında yürüdüğümüz
ılık rüzgarları kömür kokan kente

ben burda,sen orda
hasret bitmez
büyür sevda

sözleri bu şekilde devam eden hasret isimli manidar şarkının sahibi grup.

park,mesire yeri,yazlık sinema...gibi üstü açık olan yerlerin adreslerine açık adres denir.evlerin, ofislerin falan adresleri mevz-u bahisse ;kapalı adres tamlaması kullanılır.

çalışmam gereken zamanlarda çalışmak harici yaptığım her eylemde gözümün içine sokulası cümle.
(örneğin şu an monitörün üzerinde koca puntolarla yazılı olmalı: işine bak!)

doğmak ve ölmek fiilleri haricinde kalan bütün fiilleri içine alan fiil,eylemler bütünü.
örneğin:sevmek,ağlamak,kazık yemek,koşmak,unutmak,bilmezden gelmek,mecaz-ı mürsel yapmak...

orijinal adı la vita e bella olan filmin adı.bu filmde bir babanın yahudi soykırımı sırasında toplama kampındaki oğluna etraflarında olan biteni oyun gibi göstererek onu korumaya çalışması anlatılır.çok dokunaklı bir filmdir.sonunda en katı insanın bile gözleri dolarsa şaşırmamak gerekir.

1931-1936 arası dönemde halk fırkası nın beyni olan üçlüden üçüncü numara- genel sekreterdir.1936 yılında görevden tasfiye edilir.bir anlamda dönemin günah keçisi pozisyonundadır, almanya ve italya gezilerinin ardından türkiye ye dönüp parti-devlet bütünleşmesini savunduğu için.
1946 seçimlerinin ardından inönü tarafından başbakanlığa getirilir.1946-1947 tarihleri arası türkiye cumhuriyeti başbakanlığı görevini yürütür.

o konulara hiç girmeyelim dedirten itiraflar çeşididir.bir kere zaten sarhoşken yapıldığı için saygı görme ihtimali de o denli azalır.tamamen iradeye bağlı olarak sarfedilmemişlerdir çünkü.

ne zaman -allah tuttuğunu altın etsin-cümlesini duysam kafamda canlandırırdım bu durumun gerçekleşmesi halinde nelerin olabileceğini.yemek yiyemeyeceğimi düşünürdüm.umarım böyle bir şey hiç olmaz derdim.sonra ya aslında ben karar versem ne zaman olup ne zaman olmayacağına şeklinde sürer giderdi kurduğum fanteziler.küçücük boyumla o kadar altını napacaksam zaten.

sarılması istenen obje muhtemelen yoğun bir şeydir yarım kilo kafidir.
mesela patates için pek uygun düşmez bu istek ancak helva almak isterseniz olabilir.keçiboynuzu almak isteyen kişi ne ölçüde bir istekte bulunmalıdır bilmiyorum.

her insan güzeldir çünkü güzellik göreceli bir kavramdır, belirli normları yoktur.
ilk bakışta güzel denmeyebilir her insana ama zamanla birisinin ne kadar içten güldüğünü gördüğünüzde hayran kalırsınız,bir diğeri öyle içten davranır ki herkes sizi anlamazken minnettar olursunuz.bu gibi örnekler çoğaltılabilir.