miss sunshine

hazir ayaktayken · (1)
iletiyi kapat · (2)
bi’zahmet.

bende herkes gibi o müthiş yazılarına denk geldim önce, sonra açıp diğer entrylerini okudukça hayranı oldum.
mükemmel ve gerçek bi yazar olmasının yanında tanışınca anlıyorsunuzki acayip kafa dengi, alçak gönüllü hemde muhabbeti mükemmel bi insan. konuşurken hiç sıkılmıyorsunuz onunla, özellikle filmler hakkındaysa. böyle bi insanın olduğu bi sözlüğe geldiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum..

umut sarıkaya’nın bir sabah kalktığı ve kendini dönüşmüş olarak bulduğu... okumaya değer kesinlikle.

yazarlarından birinin yaptığı sonu gelmez reklamlar sonucu...

üye olduğumda ve yazmaya başladığımda kanımın kaynadığı ve sıkılmadığım 2-3 yerden biri. niyeyse sevdim burayı, samimi bir yer olmasından kaynaklanıyor sanırım.

(bkz: cıbırca)

bunu büyük harflerle konuşmak şeklinde söyleyenleri boğasım var.

kötü başlayan, ancak daha sonradan hikayesi toparlanmaya ve umut vadetmeye başlayan yeni dizi.

bahsedilen saatin alarmıysa, hakkında nankör davrandığımızdır.
sabah erken kalkmak zorunda olduğumuzda kendi ellerimizle kurar, uyanınca ona küfrederiz. oysa ki zavallının hiçbir suçu yoktur...yazık yahu.

üzgündür, boynu büküktür. çekmecedeki diğer çiftler onunla dalga geçer. "lan necati, sevgilin necla seni bırakıp gitmiş boynuzu yemişsin hihohaha" diye ileri geri konuşurlar. ancak gururlu delikanlı çorap necati yıkılmaz, "çamaşır makinesine sıkışmıştır belki sevdiceğim, bir gün geri dönecek biliyorum" diye kendini teselli eder.

"al beni yazıyordu ben de aldım."
dünyanın en yüzeysel adamı.

(bkz: little miss sunshine)

kısaca kombo.

kolpa ve hala geyiği dönen. fragmanı hazırlayanlar çok başarılı bir iş çıkarmış yalnız, söylemeden geçemeyeceğim, şahsen ben de inanmıştım ilk gördüğümde.

gerçek bir komedi diyebileceğiniz, finaliyle insanı şaşırtan, izlerken çok eğlendiren güzel film.
izlerken sanki karakterlerden biri de sizmişsiniz gibi üzülüp seviniyorsunuz, kısaca filmin içine giriyorsunuz. ki bence bir film bunu yapabiliyorsa başka yoruma gerek yoktur.

mutlaka izlenmesi gereken filmlerden. en güzel biyografi filmlerinden biri. yalnız yan etki olarak izledikten sonra gülüşünüz bir süre boyunca değişebiliyor istemeden.

kurgu nedir nasıl yapılır filmlerine bir örnek.

------spoiler------

her sihirbazlık numarası üç bölüm ya da perdeden oluşur.
birincisi "vaat" bölümüdür.
sihirbaz size sıradan bir şey gösterir.iskambil destesi, bir kuş ya da bir insan. bu nesneyi size gösterir. son derece gerçek,üzerinde oynanmamış,normal bir şey olduğunu görmeniz için nesneyi incelemenizi ister.fakat gerçek, farklı olabilir.
ikinci perdeye "dönemeç" denir.
sihirbaz olağan bir nesneyi alır ve onu olağanüstü bir şeye dönüştürür. hilenin sırrını arıyorsunuz, ama bulamazsınız. çünkü dikkatli bakmıyorsunuz. siz sırrı bilmek değil, kandırılmak istiyorsunuz. henüz alkışlamazsınız, çünkü bir şeyi yok etmek yeterli değildir. onu geri getirmeniz gerekir. işte bu yüzden her sihirbazlık numarasında üçüncü bir perde bulunur. içlerinde en zorlusu...
bizlerin deyişiyle;

"prestij."

------spoiler------

1990 yapımı ve yönetmenliğini e.elias merhige’in yaptığı sinema filmi.
dünyanın oluşumunun sembolik olarak anlatıldığı, içinde hiç konuşma geçmeyen ve siyah beyaz olarak çekilmiş kült bir film. (kısacası, altyazı falan aramayın benim yaptığım gibi) ayrıca ilk izleyişte bir şey anlamamak normal sayılıyor izleyenler arasında. film 13 ülkede yasaklanmış, zira izlenenler öyle pek de hoşa gidecek şeyler değil.
ayrıca silencer bir klibinde bu filmden aldığı can alıcı sahneleri kullanmış. şarkı zaten insanı etkileyen bir şarkı, bununla birleşen sahneler de insanı oldukça etkiliyor. tek başınızaysanız ve bir de üstüne geceyse izlemeyin derim.