(bkz: pragmatizm)
felsefede faydacılık hem iyinin teorisi hem de doğrunun teorisidir. iyinin teorisi olarak faydacılık refahcıdır (welfarist). iyi en fazla faydayı sağlayandır ve burada fayda zevk, tatmin veya bir nesnel değerler listesine göre tanımlanır. bir doğru teorisi olarak ise faydacılık neticecidir (consequentialist). doğru hareket en yüksek faydayı verendir.
faydacılık ilk olarak 18. yüzyıl ingilteresinde jeremy bentham ve diğerleri tarafından öne sürülmüştür. fakat epikür (aipikuros) gibi antik yunan filozoflarına kadar geri gidilebilir. ilk kez ortaya atıldığında iyi en fazla insana en fazla mutluluğu getiren şey olarak tanımlanmıştı. ancak daha sonra bentham iki farklı ve birbiri ile çelişme potansiyeli olan kavram içerdiğinden birinci kısmı atıp sadece "en büyük mutluluk prensibi" demiştir.
hem benthamın hem de epikürün formulasyonu hedonistik nedenselliğin farklı tipleri olarak düşünülebilir çünkü hareketlerin doğruluğunu sebep oldukları mutluluğa göre ölçüyorlardı ve mutluluğu zevkle tanımlıyorlardı. ancak benthamın formulasyonu ferdi olmayan bir hedonizmdi. epikürün kişiyi en mutlu eden şeyi yapmasını tavsiye etmesine karşılık bentham herkesi en mutlu yapacak şeyi yapmayı uygun görüyordu.
john stuart mill "utilitarianism" isminde ünlü (ve kısa) bir kitap yazmıştır. mill bir faydacı olmasına rağmen bütün zevklerin aynı değerde olmadığını ileri sürmüştür. "mutsuz bir sokrat (sokrates) olmak mutlu bir domuz olmaktan yeğdir" sözü bu görüşünü anlatır.
faydacılığı eleştirenler bu görüşün birkaç problemi olduğunu söylemişlerdir. bunlardan biri değişik insanların faydalarının karşılaştırılmasının zorluğudur. ilk faydacıların çoğu mutluluğun felisifik hesap (felisific calculus) ile sayısal olarak ölçülebilip karşılaştırılabileceğine inanıyorlardı ama pratikte bu hiç bir zaman yapılamadı. değişik insanların mutluluğunun kıyaslanmasının sadece pratikte değil prensipte de mümkün olmayacağı ileri sürülmüştür. faydacılığın savunucuları bu problemin iki kötü seçenek arasında karar vermek zorunda kalan herkesin karşılaşabileceği bir problem olduğunu söyleyerek karşılık vermişlerdir. bir milyar insanın ölmesiyle bir kişinin ölmesinin aynı derecede kötü olduğunu söyleyemiyorsanız bu problemi utilitaryanizmi red etmek için kullanamazsınız demişlerdir.
faydacılık sağduyu ile çeliştiği için de eleştirilmiştir. örneğin kişi kendi çocuğunun hayatı ile iki yabancının hayatını kurtarmak arasında seçim yapmak zorunda kaldığında kendi çocuğunu kurtarmayı seçecektir. ama faydacılar iki yabancıyı kurtarmanın gelecekte daha fazla potansiyel mutluluğa sebebiyet vereceğinden tersini tercih etmeyi destekleyeceklerdir.
daniel dennett kararlarımızı yönlendirmek için faydacılığın kullanmasının sınırlarını belirlemek için three mile adasını örnek olarak kullanır. bu nükleer santraldaki kaza iyi mi yoksa kötü bir şey miydi? bu kaza birçok kişi tarafından nükleer enerji politikasına yaptığı etkiler yüzünden yararlı olarak görülmekteydi. (neticede çernobil kadar kötü bir kaza değildi). dennett faydacılık açısından tüm kanıtları tartıp bir karara varmak için hâlâ daha erken (aradan geçen 20 yıla rağmen) olduğunu söylemektedir.
burada söz edilen sıkıntılardan kurtulmak için faydacılığın değişik çeşitleri ortaya atılmıştır. faydacılığın geleneksel şekli en fazla fayda getiren hareket en iyi harekettir diyen hareket faydacılığıdır. buna alternatif ise en iyi hareket en fazla faydayı sağlayacak kuralın emrettiği harekettir diyen kural faydacılığıdır.
örneğin bir kişi yalan söylerse en fazla faydayı elde edeceği bir durumda olsun. hareket faydacılığına göre en doğru hareket yalan söylemektir. ama genel kural olarak doğruyu söylemek o kişiye daha fazla fayda sağlayacağını kabul edersek kural faydacılığı açısından doğruyu söylemek gerekmektedir.
faydacılık ilk olarak 18. yüzyıl ingilteresinde jeremy bentham ve diğerleri tarafından öne sürülmüştür. fakat epikür (aipikuros) gibi antik yunan filozoflarına kadar geri gidilebilir. ilk kez ortaya atıldığında iyi en fazla insana en fazla mutluluğu getiren şey olarak tanımlanmıştı. ancak daha sonra bentham iki farklı ve birbiri ile çelişme potansiyeli olan kavram içerdiğinden birinci kısmı atıp sadece "en büyük mutluluk prensibi" demiştir.
hem benthamın hem de epikürün formulasyonu hedonistik nedenselliğin farklı tipleri olarak düşünülebilir çünkü hareketlerin doğruluğunu sebep oldukları mutluluğa göre ölçüyorlardı ve mutluluğu zevkle tanımlıyorlardı. ancak benthamın formulasyonu ferdi olmayan bir hedonizmdi. epikürün kişiyi en mutlu eden şeyi yapmasını tavsiye etmesine karşılık bentham herkesi en mutlu yapacak şeyi yapmayı uygun görüyordu.
john stuart mill "utilitarianism" isminde ünlü (ve kısa) bir kitap yazmıştır. mill bir faydacı olmasına rağmen bütün zevklerin aynı değerde olmadığını ileri sürmüştür. "mutsuz bir sokrat (sokrates) olmak mutlu bir domuz olmaktan yeğdir" sözü bu görüşünü anlatır.
faydacılığı eleştirenler bu görüşün birkaç problemi olduğunu söylemişlerdir. bunlardan biri değişik insanların faydalarının karşılaştırılmasının zorluğudur. ilk faydacıların çoğu mutluluğun felisifik hesap (felisific calculus) ile sayısal olarak ölçülebilip karşılaştırılabileceğine inanıyorlardı ama pratikte bu hiç bir zaman yapılamadı. değişik insanların mutluluğunun kıyaslanmasının sadece pratikte değil prensipte de mümkün olmayacağı ileri sürülmüştür. faydacılığın savunucuları bu problemin iki kötü seçenek arasında karar vermek zorunda kalan herkesin karşılaşabileceği bir problem olduğunu söyleyerek karşılık vermişlerdir. bir milyar insanın ölmesiyle bir kişinin ölmesinin aynı derecede kötü olduğunu söyleyemiyorsanız bu problemi utilitaryanizmi red etmek için kullanamazsınız demişlerdir.
faydacılık sağduyu ile çeliştiği için de eleştirilmiştir. örneğin kişi kendi çocuğunun hayatı ile iki yabancının hayatını kurtarmak arasında seçim yapmak zorunda kaldığında kendi çocuğunu kurtarmayı seçecektir. ama faydacılar iki yabancıyı kurtarmanın gelecekte daha fazla potansiyel mutluluğa sebebiyet vereceğinden tersini tercih etmeyi destekleyeceklerdir.
daniel dennett kararlarımızı yönlendirmek için faydacılığın kullanmasının sınırlarını belirlemek için three mile adasını örnek olarak kullanır. bu nükleer santraldaki kaza iyi mi yoksa kötü bir şey miydi? bu kaza birçok kişi tarafından nükleer enerji politikasına yaptığı etkiler yüzünden yararlı olarak görülmekteydi. (neticede çernobil kadar kötü bir kaza değildi). dennett faydacılık açısından tüm kanıtları tartıp bir karara varmak için hâlâ daha erken (aradan geçen 20 yıla rağmen) olduğunu söylemektedir.
burada söz edilen sıkıntılardan kurtulmak için faydacılığın değişik çeşitleri ortaya atılmıştır. faydacılığın geleneksel şekli en fazla fayda getiren hareket en iyi harekettir diyen hareket faydacılığıdır. buna alternatif ise en iyi hareket en fazla faydayı sağlayacak kuralın emrettiği harekettir diyen kural faydacılığıdır.
örneğin bir kişi yalan söylerse en fazla faydayı elde edeceği bir durumda olsun. hareket faydacılığına göre en doğru hareket yalan söylemektir. ama genel kural olarak doğruyu söylemek o kişiye daha fazla fayda sağlayacağını kabul edersek kural faydacılığı açısından doğruyu söylemek gerekmektedir.
felsefede düşünce yapısı olarak pragmatizmi benimsemiş yazardır.
tam adı dean ray koontzdur. 9 temmuz 1945 tarihinde pennsylvaniada doğdu. çok genç yaşta yazmaya başladı. eserlerinde gerçek dünyadan uzaklaşmaya çalıştı. bunun nedeni ise babasının alkol problemi olması ve mutsuz bir çocukluk geçirmesiydi. yazıdan ilk parasını "amerikalı olmak" konulu yarışmayı birinci bitirerek kazandı. david axton, brian coffey, deanne dwyer, k r dwyer, john hill, leigh nichols, richard paige, owen west, aaron wolfe gibi takma isimler kullandı. gerilim türünün en önemli yazarlarından olan koontzun birçok eseri sinema filmlerine ilham kaynağı oldu.
aynı zamanda makedonyanın yunanistana ikinci sınır kapısıdır.
albümleri :
blowin’ your mind! (1967)
astral weeks (1968)
moondance (1970)
his band and the street choir (1970)
tupelo honey (1971)
saint dominic’s preview (1972)
hard nose the highway (1973)
it’s too late to stop now (1974)
veedon fleece (1974)
a period of transition (1977)
wavelength (1978)
into the music (1979)
common one (1980)
beautiful vision (1982)
inarticulate speech of the heart (1983)
live at the grand opera house, belfast (1984)
a sense of wonder (1985)
no guru, no method, no teacher (1986)
poetic champions compose (1987)
irish heartbeat (1988); with the chieftans avalon sunset (1989)
enlightenment (1990)
hymns to the silence (1991)
too long in exile (1993)
a night in san francisco (1994)
days like this (1995)
how long has this been going on (1996)
tell me something: the songs of mose allison (1996)
the healing game (1997)
back on top (1999)
the skiffle sessions - live in belfast 1998 (2000; with lonnie donegan)
you win again (2000)
down the road (2002)
what’s wrong with this picture? (2003)
magic time (2005)
pay the devil (2006)
derlemeleri :
the best of van morrison (1990)
bang masters (1991)
the best of van morrison volume two (1993)
the philosopher’s stone (1998)
super hits (1999)
brown eyed girl (2000)
single’ları :
"brown eyed girl" (1967)
"moondance" (1977)
"sweet thing" (1968)
"come running" (1970)
"domino" (1970)
"blue money" (1971)
"call me up in dreamland" (1971)
"wild night" (1971)
"tupelo honey" (1972)
"jackie wilson said (i’m in heaven when you smile)" (1972)
"redwood tree" (1972)
"wavelength" (1978)
"have i told you lately" (1989)
"real real gone" (1990)
blowin’ your mind! (1967)
astral weeks (1968)
moondance (1970)
his band and the street choir (1970)
tupelo honey (1971)
saint dominic’s preview (1972)
hard nose the highway (1973)
it’s too late to stop now (1974)
veedon fleece (1974)
a period of transition (1977)
wavelength (1978)
into the music (1979)
common one (1980)
beautiful vision (1982)
inarticulate speech of the heart (1983)
live at the grand opera house, belfast (1984)
a sense of wonder (1985)
no guru, no method, no teacher (1986)
poetic champions compose (1987)
irish heartbeat (1988); with the chieftans avalon sunset (1989)
enlightenment (1990)
hymns to the silence (1991)
too long in exile (1993)
a night in san francisco (1994)
days like this (1995)
how long has this been going on (1996)
tell me something: the songs of mose allison (1996)
the healing game (1997)
back on top (1999)
the skiffle sessions - live in belfast 1998 (2000; with lonnie donegan)
you win again (2000)
down the road (2002)
what’s wrong with this picture? (2003)
magic time (2005)
pay the devil (2006)
derlemeleri :
the best of van morrison (1990)
bang masters (1991)
the best of van morrison volume two (1993)
the philosopher’s stone (1998)
super hits (1999)
brown eyed girl (2000)
single’ları :
"brown eyed girl" (1967)
"moondance" (1977)
"sweet thing" (1968)
"come running" (1970)
"domino" (1970)
"blue money" (1971)
"call me up in dreamland" (1971)
"wild night" (1971)
"tupelo honey" (1972)
"jackie wilson said (i’m in heaven when you smile)" (1972)
"redwood tree" (1972)
"wavelength" (1978)
"have i told you lately" (1989)
"real real gone" (1990)
nightwishin tempolu, enstrumental güzel bir şarkısıdır.
aynı zamanda van morrisonun bir şarkısı. sözleri de şöyle ;
well, its a marvelous night for a moondance
with the stars up above in your eyes
a fantabulous night to make romance
neath the cover of october skies
and all the leaves on the trees are falling
to the sound of the breezes that blow
and im trying to please to the calling
of your heart-strings that play soft and low
and all the nights magic seems to whisper and hush
and all the soft moonlight seems to shine in your blush
koro:
can i just have one a more moondance with you, my love
can i just make some more romance with a-you, my love
well, i wanna make love to you tonight
i cant wait til the morning has come
and i know that the time is just right
and straight into my arms you will run
and when you come my heart will be waiting
to make sure that youre never alone
there and then all my dreams will come true, dear
there and then i will make you my own
and every time i touch you, you just tremble inside
and i know how much you want me that you cant hide
koro
nakarat
one more moondance with you in the moonlight
on a magic night
la, la, la, la in the moonlight
on a magic night
cant i just have one more dance with you my love
aynı zamanda van morrisonun bir şarkısı. sözleri de şöyle ;
well, its a marvelous night for a moondance
with the stars up above in your eyes
a fantabulous night to make romance
neath the cover of october skies
and all the leaves on the trees are falling
to the sound of the breezes that blow
and im trying to please to the calling
of your heart-strings that play soft and low
and all the nights magic seems to whisper and hush
and all the soft moonlight seems to shine in your blush
koro:
can i just have one a more moondance with you, my love
can i just make some more romance with a-you, my love
well, i wanna make love to you tonight
i cant wait til the morning has come
and i know that the time is just right
and straight into my arms you will run
and when you come my heart will be waiting
to make sure that youre never alone
there and then all my dreams will come true, dear
there and then i will make you my own
and every time i touch you, you just tremble inside
and i know how much you want me that you cant hide
koro
nakarat
one more moondance with you in the moonlight
on a magic night
la, la, la, la in the moonlight
on a magic night
cant i just have one more dance with you my love
mephistopheles (ya da mephisto, mephistophilus, mephist, murphy, mephy, murphy stoffelis, mephistophilis, mephostophiles, mephostophiel, and mephisophilus) hristiyan mitolojisindeki başşeytanlardan birine verilen adlardandır. bu figür avrupa’daki edebi gelenekte sıkça yer alır. avrupa’daki hristiyanlar sık sık şeytan’ı bu isimle çağırmakla beraber, artık bir nevi şeytan’ın alternatif ismi olarak da kalmıştır. bu isim rönesans zamanında söylenmeye başlanmıştı; isim incil’deki kutsal metinlerde geçmemektedir.
placebo’nun 1996-2004 yılları arasında yayınlanmış kimi single’larından oluşmuş albümünün adıdır. şarkı listesi de böyle ;
1. 36 degrees
2. teenage angst
3. nancy boy
4. bruise pristine
5. pure morning
6. you dont care about us
7. every you every me
8. without you i m nothing feat. david bowie
9. taste in men
10. slave to the wage
11. special k
12. black eyed
13. the bitter end
14. this picture
15. special needs
16. english summer rain
17. protégé moi
18. i do
19. twenty years
20. special k ( timo maas remix )
21. without you i’m nothing ( unkle remix )
22. every you every me ( the earth mix )
23. protégé moi ( m83 remix )
24. slave to the wage (i c’ant believe it’s a remix)
25. pure morning ( les rythmes digital remix )
26. taste in men ( alpinestars kamikaze skimix )
27. black - eyed ( placebo vs le vibrator mix )
28. english summer rain (freelance remix )
29. this picture ( junior sanchez remix )
1. 36 degrees
2. teenage angst
3. nancy boy
4. bruise pristine
5. pure morning
6. you dont care about us
7. every you every me
8. without you i m nothing feat. david bowie
9. taste in men
10. slave to the wage
11. special k
12. black eyed
13. the bitter end
14. this picture
15. special needs
16. english summer rain
17. protégé moi
18. i do
19. twenty years
20. special k ( timo maas remix )
21. without you i’m nothing ( unkle remix )
22. every you every me ( the earth mix )
23. protégé moi ( m83 remix )
24. slave to the wage (i c’ant believe it’s a remix)
25. pure morning ( les rythmes digital remix )
26. taste in men ( alpinestars kamikaze skimix )
27. black - eyed ( placebo vs le vibrator mix )
28. english summer rain (freelance remix )
29. this picture ( junior sanchez remix )
sözlerini de yazalım tam olsun;
i was never faithful
and i was never one to trust
borderlining schizo
and guaranteed to cause a fuss
i was never loyal
except to my own pleasure zone
im forever black-eyed
a product of a broken home
i was never faithful
and i was never one to trust
borderline bipolar
forever biting on your nuts
i was never grateful
thats why i spend my days alone
im forever black-eyed
a product of a broken home (broken home)
black-eyed (nakarat)
i was never faithful
and i was never one to trust
borderlining schizo
and guaranteed to cause a fuss
i was never loyal
except to my own pleasure zone
im forever black-eyed
a product of a broken home (broken home)
black-eyed (nakarat)
i was never faithful
and i was never one to trust
borderlining schizo
and guaranteed to cause a fuss
i was never loyal
except to my own pleasure zone
im forever black-eyed
a product of a broken home
i was never faithful
and i was never one to trust
borderline bipolar
forever biting on your nuts
i was never grateful
thats why i spend my days alone
im forever black-eyed
a product of a broken home (broken home)
black-eyed (nakarat)
i was never faithful
and i was never one to trust
borderlining schizo
and guaranteed to cause a fuss
i was never loyal
except to my own pleasure zone
im forever black-eyed
a product of a broken home (broken home)
black-eyed (nakarat)
kendi kendini aşağılamak, ezmek.
her konuda genelleme yapmak.
her konuda genelleme yapmak.
#363854 başlığa istinaden, o eylemi yapan kişileri belirtmek için kullanılabilecek sıfatlardan biridir.
ayrıca;
(bkz: şahin k)
ayrıca;
(bkz: şahin k)
(bkz: atma recep din kardeşiyiz)
(bkz: turklerin sevistigini duyurma meraki)
(bkz: adam olacak cocuk)
(bkz: küçük şahin k)
(bkz: neden olmasın)
(bkz: turklerin sevistigini duyurma meraki)
(bkz: adam olacak cocuk)
(bkz: küçük şahin k)
(bkz: neden olmasın)
sözlükte (internette) dışavurumları gerçekleşiyor, diye düşünmekten kendimi alamadığım insanlar.
"her insanın kendi şeytanı vardır ve her şeytanın da..."
yaratıcısı todd mcfarlane, spawn’ın varoluşunu böyle açıklıyor ve ekliyor: "her zaman tek bir tarafta bulunmak zorunda değilsinizdir, cennet ve cehennem arasında bağımsız güçler de vardır, eğer ikisine de kafa tutmaya cesaret edebilirseniz..."
"brought this all upon myself
sold my soul to change my life
it’s up to me and no one else
the beast in me can’t control..."
iced earth – scarred*
al simmons, devletle bağlantılı gizli bir örgütün tetikçiliğini yapmaktadır. yetenekli ve soğukkanlı bir katildir ve bu nedenle örgüt içinde önemli bir yere sahiptir. ama al, bir süredir artık eskisi gibi kendi başına yaşayan, kaybedecek hiçbirşeyi olmayan bir adam değildir; artık evlidir ve çok sevdiği karısı wanda’yla yeni bir hayat kurmak, bu tetikçi kimliğini hiç varolmamış gibi unutmak istemektedir. işi bırakmak istediğini patronuna söylediğinde, eğer son bir görev daha yaparsa ayrılabileceği cevabını alır. çok seçeneği de yoktur, burada işler böyle yürümektedir, kabul etmek zorundadır.
ama al soğukkanlılıkla görevine hazırlanırken bu görevin bugüne kadar doğru diye bildiği bütün gerçekleri bir çırpıda değiştierebileceğini asla düşünemezdi. işi bırakmak istediğini söylediği anda herşey ayarlanmıştı. kimse, hele ki al gibi yetenekli ve çok fazla şey bilen biri, böyle çekip gidemezdi ve al da bu gece bunu öğrenecekti. ironik olan ise, bu görevi kendine çok yakın bulduğu iş arkadaşı chapel’in üstlenmesiydi, simmons’a yaklaşabilen tek kişi oydu çünkü. . . ertesi gün bütün haber kaynakları yarbay al simmons’un bir çatışmada şehit düştüğünü duyurdu herkese, tören düzenlendi, gözyaşları döküldü, ve ironik bir biçimde işvereni jason wynn ve katili chapel da en ön sırada karısı wanda’nın acısını paylaştılar.
simmons, günahlarının bedelini farklı bir şekilde ödemeye mahkum edilmiştir. cehenneme ulaştığında, cehennem’in 8. küresi olan malebolge’in efendisi iblis malebolgia ona bir anlaşma sunar; en derin yarasında dokunarak, cehennem lejyonlarının başına geçmeyi kabul ederse, o da simmons’u, karısını tekrar görebilmesi için dünya’ya göndereceğini söyler. içi intikam ve aşk özlemiyle yanan simmons’a anlaşmayı kabul ettirebilmesinin tek yolu da budur zaten. simmons da anlaşmayı kabul eder ve bir parazit-simbiyot olan k3-myrlu adlı canlıyla birleşerek bir "cehennem tohumu"na dönüşür. bundan sonra k3-myrlu onun elbisesi, simmons da parazitin yaşam bölgesi olacaktır. ancak bir cehennem tohumunun gücü sınırlıdır; malebolgia, yeni "spawn"ına, gücünü tükettiği zaman cehennem’e geri dönüp ordularının başına geçeceğini söyler. spawn çizgi romanlarında ilk sayıda 9999 rakamıyla başlayıp, sürekli geriye doğru sayan bir sayaç görürsünüz. işte bu sayaç 0000 sınırına ulaştığında spawn tekrar cehennem’e dönecektir.
"pain was just to much
when i finally saw her
she’s happy and in love
in love with my best friend
what makes it hurt so bad
is that i love them both
and they will never know
for love i sold my soul... "
iced earth - i died for you*
spawn dünyaya geri dönmüştür, dönmüştür ama ona birkaç gün gibi gelse de aradan beş yıl geçmiştir, pek çok şey bıraktığı gibi değildir. ilk işi karısı wanda’yı görmeye gitmektir, ama onun bu geri dönüşü nasıl karşılayacağını bilememektedir. onun hakkında yaptığı kısa bir araştırmada yakın dostu olan terry ile evlendiğini, üstüne üslük bir de kız çocuk sahibi olduğunu öğrenir ve bu daha çok kahrolmasına neden olur, çünkü evli kaldıkları beş yıl boyunca çocuk sahibi olamamışlardır ve doktorlar her zaman bunun bir çaresi olmadığını söylemişlerdir. spawn içindeki boşluğu daha iyi kavrayabilmek için mezarına gider ve tabutunu açar. karşısındaki cesetin ona söylediği tek şey, mezarında yatan bir beden varsa, yaşayan bir ölü bile olamayacağıdır. bu gerçeği farketmek onu tamamen kontrolden çıkarır ve tam bu sırada karşısına malebolgia’nın spawn’a göz kulak olması için yolladığı clown çıkar. clown aslında bir iblistir ve gerçek adı da violator’dür. spawn’ın bu durumundan faydalanıp onu iyice kontrolden çıkarmaya çalışır ve bu nedenden dolayı malebolgia tarafından bütün iblis güçleri alınır ama clown bu görevine uzun süre daha devam edecektir.
birkaç ay geçtikten sonra spawn artık hayatına alışmış, hayatını sokakta beraber yaşadığı dostlarını korumaya adamıştır. çünkü bu haliyle onu sorgulamadan kabul edenler sadece onlar olmuştur. spawn tam hayatının düzenini kurmuşken karşısına angela çıkar. angela bir melektir ve cennet’ten dünyadaki cehennem tohumunu yok etmek için yollanmıştır ve şaşırtıcı ve spawn için tanımlanamayan güçleriyle bunu yapmasına da çok az kalmıştır, ancak spawn angela’nın elinden kaçmayı başarır. nicholas cogliostro adlı kişiden (ki kendisi spawn:the dark ages adlı seride merlin olarak tanıtılmaktadır, ayrıca normal spawn serisinde de çoğu yerde spawn’a güçleri hakkında bilgi verip onları nasıl konrol edeceğini göstermektedir. ) angela’nın bir melek olduğunu öğrendiğinde aslında tanrı’nın da malebolgia’dan farkı olmadığını düşünecektir. angela’nın kayboluşundan kısa bir süre sonra bu düşüncesinden tamamen emin olacaktır, çünkü cennet’in güçleri angela’nın başarısızlığı üzerine cehennem tohumunu yok etmek için redeemer’ı yollarlar.
redeemer, ruhu ilahi ışıkla yakılmış bir ölüm makinesidir ve düşündüğü tek şey görevini tamamlamaktır. spawn reedemer’ı da alt eder ama bu artık onun için fazladır. değerli enerjisinden çok fazla harcamıştır ve gittikçe sona yaklaşıyordur. artık burada işlerin nasıl yürüdüğünü kavramaya başlamıştır. hem avdır, hem de avcı, bu drurmu da onu bir karar almak zorunda bırakacaktır. spawn kararını alır:
artık gecenin içinde kendi adaletini sağlayan bir cehennem tohumu dolaşmaktadır.. .
" darkness dwelling in his soul
true damnation no control
shattered pieces of his pastbroken dreams among the dead... "
iced earth - depths of hell*
spawn’ın hikayesi tabii ki burda bitmiyor ama çizgi romanın ana konseptini anlamanız için bu yeterli sanırım. şu anda hala devam etmekte olan bir seri olduğu için herhengi bir sondan bahsetmek de mümkün değil. zaten spawn o kadar beğenilen bir çizgi roman haline gelmiştir ki, çizerleri her sene pek çok ödül almakta, yıllardan beri "yılın en iyi çizgi romanı" seçilmeye devam etmektedir, pek çok yan karakter de spawn serisine bağlı olmaktan kurtulup kendi sayılarını yayınlamışlar (özellikle angela ile violator en çok ilgi görenlieridir. ), başka cehennem tohumlarının hikayelerinin anlatıldığı seriler yazılmış,
(spawn:the dark ages, hellspawn, spawn:the undead... ), mcfarlane toys’dan çıkan her figürü baş köşelerde yer edinmiştir. bu haldeki bir serinin bitmesi de düşünülemez herhalde?
not: *şarkı sözleri iced earth adlı grubun spawn hikayesi için hazırladığı konsept bir albüm olan the dark saga albümünün belirtilen şarkılarından alınmıştır. "
mutlaka ama mutlaka iced earth - dark saga dinlenmeli spawn’i özümsemek için.
yaratıcısı todd mcfarlane, spawn’ın varoluşunu böyle açıklıyor ve ekliyor: "her zaman tek bir tarafta bulunmak zorunda değilsinizdir, cennet ve cehennem arasında bağımsız güçler de vardır, eğer ikisine de kafa tutmaya cesaret edebilirseniz..."
"brought this all upon myself
sold my soul to change my life
it’s up to me and no one else
the beast in me can’t control..."
iced earth – scarred*
al simmons, devletle bağlantılı gizli bir örgütün tetikçiliğini yapmaktadır. yetenekli ve soğukkanlı bir katildir ve bu nedenle örgüt içinde önemli bir yere sahiptir. ama al, bir süredir artık eskisi gibi kendi başına yaşayan, kaybedecek hiçbirşeyi olmayan bir adam değildir; artık evlidir ve çok sevdiği karısı wanda’yla yeni bir hayat kurmak, bu tetikçi kimliğini hiç varolmamış gibi unutmak istemektedir. işi bırakmak istediğini patronuna söylediğinde, eğer son bir görev daha yaparsa ayrılabileceği cevabını alır. çok seçeneği de yoktur, burada işler böyle yürümektedir, kabul etmek zorundadır.
ama al soğukkanlılıkla görevine hazırlanırken bu görevin bugüne kadar doğru diye bildiği bütün gerçekleri bir çırpıda değiştierebileceğini asla düşünemezdi. işi bırakmak istediğini söylediği anda herşey ayarlanmıştı. kimse, hele ki al gibi yetenekli ve çok fazla şey bilen biri, böyle çekip gidemezdi ve al da bu gece bunu öğrenecekti. ironik olan ise, bu görevi kendine çok yakın bulduğu iş arkadaşı chapel’in üstlenmesiydi, simmons’a yaklaşabilen tek kişi oydu çünkü. . . ertesi gün bütün haber kaynakları yarbay al simmons’un bir çatışmada şehit düştüğünü duyurdu herkese, tören düzenlendi, gözyaşları döküldü, ve ironik bir biçimde işvereni jason wynn ve katili chapel da en ön sırada karısı wanda’nın acısını paylaştılar.
simmons, günahlarının bedelini farklı bir şekilde ödemeye mahkum edilmiştir. cehenneme ulaştığında, cehennem’in 8. küresi olan malebolge’in efendisi iblis malebolgia ona bir anlaşma sunar; en derin yarasında dokunarak, cehennem lejyonlarının başına geçmeyi kabul ederse, o da simmons’u, karısını tekrar görebilmesi için dünya’ya göndereceğini söyler. içi intikam ve aşk özlemiyle yanan simmons’a anlaşmayı kabul ettirebilmesinin tek yolu da budur zaten. simmons da anlaşmayı kabul eder ve bir parazit-simbiyot olan k3-myrlu adlı canlıyla birleşerek bir "cehennem tohumu"na dönüşür. bundan sonra k3-myrlu onun elbisesi, simmons da parazitin yaşam bölgesi olacaktır. ancak bir cehennem tohumunun gücü sınırlıdır; malebolgia, yeni "spawn"ına, gücünü tükettiği zaman cehennem’e geri dönüp ordularının başına geçeceğini söyler. spawn çizgi romanlarında ilk sayıda 9999 rakamıyla başlayıp, sürekli geriye doğru sayan bir sayaç görürsünüz. işte bu sayaç 0000 sınırına ulaştığında spawn tekrar cehennem’e dönecektir.
"pain was just to much
when i finally saw her
she’s happy and in love
in love with my best friend
what makes it hurt so bad
is that i love them both
and they will never know
for love i sold my soul... "
iced earth - i died for you*
spawn dünyaya geri dönmüştür, dönmüştür ama ona birkaç gün gibi gelse de aradan beş yıl geçmiştir, pek çok şey bıraktığı gibi değildir. ilk işi karısı wanda’yı görmeye gitmektir, ama onun bu geri dönüşü nasıl karşılayacağını bilememektedir. onun hakkında yaptığı kısa bir araştırmada yakın dostu olan terry ile evlendiğini, üstüne üslük bir de kız çocuk sahibi olduğunu öğrenir ve bu daha çok kahrolmasına neden olur, çünkü evli kaldıkları beş yıl boyunca çocuk sahibi olamamışlardır ve doktorlar her zaman bunun bir çaresi olmadığını söylemişlerdir. spawn içindeki boşluğu daha iyi kavrayabilmek için mezarına gider ve tabutunu açar. karşısındaki cesetin ona söylediği tek şey, mezarında yatan bir beden varsa, yaşayan bir ölü bile olamayacağıdır. bu gerçeği farketmek onu tamamen kontrolden çıkarır ve tam bu sırada karşısına malebolgia’nın spawn’a göz kulak olması için yolladığı clown çıkar. clown aslında bir iblistir ve gerçek adı da violator’dür. spawn’ın bu durumundan faydalanıp onu iyice kontrolden çıkarmaya çalışır ve bu nedenden dolayı malebolgia tarafından bütün iblis güçleri alınır ama clown bu görevine uzun süre daha devam edecektir.
birkaç ay geçtikten sonra spawn artık hayatına alışmış, hayatını sokakta beraber yaşadığı dostlarını korumaya adamıştır. çünkü bu haliyle onu sorgulamadan kabul edenler sadece onlar olmuştur. spawn tam hayatının düzenini kurmuşken karşısına angela çıkar. angela bir melektir ve cennet’ten dünyadaki cehennem tohumunu yok etmek için yollanmıştır ve şaşırtıcı ve spawn için tanımlanamayan güçleriyle bunu yapmasına da çok az kalmıştır, ancak spawn angela’nın elinden kaçmayı başarır. nicholas cogliostro adlı kişiden (ki kendisi spawn:the dark ages adlı seride merlin olarak tanıtılmaktadır, ayrıca normal spawn serisinde de çoğu yerde spawn’a güçleri hakkında bilgi verip onları nasıl konrol edeceğini göstermektedir. ) angela’nın bir melek olduğunu öğrendiğinde aslında tanrı’nın da malebolgia’dan farkı olmadığını düşünecektir. angela’nın kayboluşundan kısa bir süre sonra bu düşüncesinden tamamen emin olacaktır, çünkü cennet’in güçleri angela’nın başarısızlığı üzerine cehennem tohumunu yok etmek için redeemer’ı yollarlar.
redeemer, ruhu ilahi ışıkla yakılmış bir ölüm makinesidir ve düşündüğü tek şey görevini tamamlamaktır. spawn reedemer’ı da alt eder ama bu artık onun için fazladır. değerli enerjisinden çok fazla harcamıştır ve gittikçe sona yaklaşıyordur. artık burada işlerin nasıl yürüdüğünü kavramaya başlamıştır. hem avdır, hem de avcı, bu drurmu da onu bir karar almak zorunda bırakacaktır. spawn kararını alır:
artık gecenin içinde kendi adaletini sağlayan bir cehennem tohumu dolaşmaktadır.. .
" darkness dwelling in his soul
true damnation no control
shattered pieces of his pastbroken dreams among the dead... "
iced earth - depths of hell*
spawn’ın hikayesi tabii ki burda bitmiyor ama çizgi romanın ana konseptini anlamanız için bu yeterli sanırım. şu anda hala devam etmekte olan bir seri olduğu için herhengi bir sondan bahsetmek de mümkün değil. zaten spawn o kadar beğenilen bir çizgi roman haline gelmiştir ki, çizerleri her sene pek çok ödül almakta, yıllardan beri "yılın en iyi çizgi romanı" seçilmeye devam etmektedir, pek çok yan karakter de spawn serisine bağlı olmaktan kurtulup kendi sayılarını yayınlamışlar (özellikle angela ile violator en çok ilgi görenlieridir. ), başka cehennem tohumlarının hikayelerinin anlatıldığı seriler yazılmış,
(spawn:the dark ages, hellspawn, spawn:the undead... ), mcfarlane toys’dan çıkan her figürü baş köşelerde yer edinmiştir. bu haldeki bir serinin bitmesi de düşünülemez herhalde?
not: *şarkı sözleri iced earth adlı grubun spawn hikayesi için hazırladığı konsept bir albüm olan the dark saga albümünün belirtilen şarkılarından alınmıştır. "
mutlaka ama mutlaka iced earth - dark saga dinlenmeli spawn’i özümsemek için.
1. birbirine uyma, yakışma, aralarında uygunluk bulunma, oran, orantı.
2. edebiyat birbirleriyle ilgili söz veya kavramların dizelerde toplanması sanatı.
2. edebiyat birbirleriyle ilgili söz veya kavramların dizelerde toplanması sanatı.
son dizeleri şöyle olan bir tipi daha vardır;
karpuzu kestim bal çıktı
içinden yılan çıktı
kiz senin kocan kel çıktı.
karpuzu kestim bal çıktı
içinden yılan çıktı
kiz senin kocan kel çıktı.
2002’den sonra yukarıdaki mesajda anlatılan yere dönmüş olduğunu duyduğum, bir zamanların en başarılı okulları arasında olan, almanca eğitimde zirve yaptığı dönemlerde mükemmel olan, alman hükümeti tarafından desteklenen iyi öğrencilerin olduğu bir okuldu. almanca eğitimin 4 yıla düşmesi ile birlikte -ki bu meb tarafından yapıldı- alman öğretmenlerini birer birer kaybeden, 2002’den sonra zengin bir adamın egosunu tatmin etmek amacıyla spor salonu yaptırıp adını verdiği ilim irfan yuvası.
(bkz: her şeyden zevk alan mahluk)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?