le petit prince

(bkz: havuz problemleri)

ilk defa duyduğumda partinin adıdır.

"serbest piyasa ekonomisini savunuyorlarmış ama sosyal adaletten yanaymışlar. bu yüzden kendilerini “sol pozisyonlara daha duyarlı” olarak görüyorlar."

şuna ’sosyal piyasa ekonomisi demek istiyoruz’ diyelim önce...

sonrasında sitesinde hiçbir şekilde ekonomik çözümler hakkında bir şey bulamadığım partidir. sorunları biz de biliyoruz, hatta sizin bu "yıkacağız" dediğiniz sistem de biliyor. siteyi biraz daha incelediğim sağlam bir parti manifestosunu göremiyoruz(m). kabataslak bir liberal politika güdeceğiz, haklar-özgürlükler deyişinden ibaretmiş gibi geliyor...

ve partinin "doktrin" ile "ideoloji"yi karıştırdığını düşünüyorum. -izmleri bırakmak, ideolojik bakışı değiştirmez. "izmleri terk ederek, önyargıların olmadığı," derken zaten o -izmlere önyargıyla bakmış bulunuyor, kendiyle çelişiyor.

biraz yazılanları okuduğumda liberalizasyon ve liberalleşmenin hukuki altyapısının tamamlamak üzerine yazılmış metinler görmekteyim. yani ideolojik olarak fikirler liberal iktisat-liberalleşme adımları olarak göze çarpıyor. bu bağlamda yukarıdaki sosyal piyasa mekanizması ile ne kadar uyum sağlarlar bilemem...

ilk defa oy vereceğim şu seçimde, siyaset ahlakının olmadığı ülkemde kime oy vereceğim diye düşünürken, bana tam bilgi vermeyen, üstelik başkanının da iktisat mezunu olmasına rağmen -oy verecek kişilere- ekonomik çözümler sunmadığını gördüğüm bu partinin oy alma şansı -en azından detaycı bireylerden- zordur.

’hayırlı olsun’ der, siyasi yaşamlarında politik ahlakı terk etmemelerini dilerim.

bu konunun islam değil, arap kültürü sorunu olarak ele alınmasının daha doğru olacağını düşündüğüm durum. bunu şeyhülislam’lık müessessinin -ki araptır ilk şeyhülislamlar- türk kurumlarına katılması ile açıklayabiliriz, zira yavuz sultan selim kutsal topraklardaki fetihleri gerçekleştirmeden önce yukarıda sayılan vasıflar hâlâ kuvvetli bir biçimde yerini korumaktaydılar. ondan sonra ise ümmetçilik anlayışı ile birlikte, yaygın bir arap kültürü kendini hissettirmiş, benimsetmiştir.

bu sabahların bir anlamı olmalı diyen benden bihaber poh poh perisidir, hafif müzik dinler, yanıyor zaman diye isyan eder mendili elinde, vakit varken serzenişte bulunur, iz bırakanlar unutulmaz diye sayıklar, bu mesaj normal mi sence? desem de inanma zaten. evet ne var? tamam tamam sustum... bir gün mutlaka deniz, alışamadım yokluğuna inan! yalnızca ben yüzlerce sen!

acaba mı?
ben?
yok canııımmm... daha neler.

karadenizli ve coca cola

aldığı 2 litrelik coca cola’nın kapağında "tekrar deneyiniz" yazısını gören karadenizli, önce denemeleriyle, sonra da açtığı davayla gündeme oturdu...
konuyla ilgili açıklama yapan davacının avukatı idris karadeniz: "müvekkilim marketten aldığı 2 lt.lik kampanyalı coca-cola ürününün kapağını açtığında hediye çıkmadığını ve tekrar deneyiniz
yazısını görmüş. bunun üzerine kapağı kapatıp tekrar açmış ancak yine aynı şey. bunun üzerine tam 4246 defa deneme yapmasına rağmen hediye çıkmamıştır. coca-cola şirketinin tüketiciyi dolandırdığını düşünen müvekkilim şirkete dava açmaya karar vermiştir. biz de bugün gelerek dava dilekçemizi adliyeye teslim ettik. 10 bin ytl. maddi tazminat talep etmekteyiz" dedi.

davadan haberdar olan coca-cola yönetimi adına açıklama yapan bir şirket yetkilisi olayın çok komik olduğunu ve artık karadeniz bölgesine gönderilen ürünlerin kapağına "başka şişede inşallah" yazmayı düşündüklerini söyledi.

don’t give up on the dream,
don’t give up on the wanting placebo
and everything that’s true
don’t give up on the dream,
don’t give up on the wanting placebo

dinleyin, dinletin. dinlemeyeni falakaya yatırın.

atatürk bazı kendi bilmezlere seslendi!

ananı da al gel çocuk! unutma ki bu ülkenin anaları dünyadaki en değerli analardır, çünkü onlar bir ülkenin kurtuluşunu sağlamışlardır.

+sanatçı burada ne anlatmak istiyor?
-pis herifin teki işte... üff geçelim burayı lütfen.
+nasıl bir çalışma bu böyle?
-insanlara pipimi sildiğim peçeteyi de göstersem sanat zannederler, çalışmasıdır. oldukça da başarılı oldu bakın siz bile görmeye gelmişsiniz.

+bugün çok güzelsin hayatım
-gerçekten mi?
+evet
-bak sadece beni mutlu etmek için söylemiyorsun değil mi?
+hayır, gerçekten çok güzelsin canım
-abartıyorsun
+neyi?
-görünüşümü
+yoo
-öyle öyle, yoksa başkası mı var?
+hayda ne alaka yahu!
-o, daha güzel değil mi? böhühühü
+...

sözlüğe bkz ile tanım yapıp, yaptığı bkz boş çıkan bilgicin kendinden bahsetme şeklidir.

bkz ile tanım yapıp, verdiği bkz boş çıkan bilgiçlere sinirlenenlerin her an yapabileceği kötü durum, cinnet anı.

(bkz: yapma canım yapma kardeşim)

üretiminin durdurulması gereken kız modelidir.

ofiste her gün gördüğüm hatunlardır. her gün nasıl saçı aynı kıvama getirdiklerini merak etmekteyim, o ayrı bir mevzudur.

(bkz: yapma canım yapma kardeşim)

ekşi’nin akıbetinden ders alınması gereken, samimiyetsizlik ve huzursuzluk doğuran, bir sözlüğün neden o hallere geldiğini açıklayan başlıklardan biridir. her türlü ayrımcılığa karşı olarak, bu konudaki fikrimi de beyan etmiş oluyorum.

doğum gününün daha öncekilerden daha çok mutluluk, başarı ve sağlık getirmesini diler, gezegenimin yerini yine de söylemeyeceğimi belirtirim. ama yine de bütün gülen yıldızların doğum gününde senin olmasını dilerim!

hayat cinsel yolla bulaşan %100 ölümcül bir hastalıktır.

(bkz: kime göre neye göre)
(bkz: anket kokusu alıyorum)
(bkz: anket hala sicak uzaga gitmis olamazlar)

ata demirer’in tek kişilik oyununda doğuş için yaptığı yakıştırma. aynı zamanda bir yazarın rumuzu, hoşgeldin der, buradan kendisine selam eylerim.

aziz nesin’in kendime öğüt şiirindeki dizeler aklıma geliyor, ne zaman bunu düşünsem.

uslanma hiç hep deli kal
büyüme sakın çocuk kal

(bkz: aziz nesin)
(bkz: kendime öğüt)